Genel Başkan ve Başbakan Erdoğan Açıklaması

AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, 2002 öncesine ait kimin ne acısı varsa, o acıyı paylaştıklarını ve ortak acıları olarak gördüklerini belirterek, ''10 yıl boyunca olduğu gibi, bundan sonra da acıların değil, umudun şekillendirdiği istikbale yürümek istiyoruz'' dedi.

Partisinin TBMM grup toplantısında konuşan Erdoğan, Doğu ve Güneydoğu illerinin 12 Eylül 1980 mücadelesiyle birlikte ağır ve insanlık dışı süreçler yaşandığına işaret ederek, terörle mücadele adı altında bölgede çok ağır tahribat gerçekleştirildiğini, çocuklarının gözleri önünde anne ve babalara yapılan insanlık dışı muamelelerin çocuklarda silinmesi zor travmalar bıraktığını kaydetti.

Erdoğan, ''Çok açık söylüyorum; 1980'lerde, 1990'larda terörle mücadele adı altında adeta terör örgütünün eline fırsat, bahaneler, hatta imkan verildi.

Bir köye, mezraya, eve arama yapmak için giren güvenlik güçleri, o kadar dikkatsiz davrandı ki terör örgütüne istismar imkanı tanıdı. Yapılan işkenceler, insanlık dışı vicdan dışı muameleler, terörün ürettiği bataklığı daha da derinleştirdi'' dedi.

AK Parti'nin göreve geldiği 2002 yılının bu anlamda son derece önemli bir milat olduğuna dikkati çeken Erdoğan, şöyle konuştu:

''AK Parti ile OHAL kalkmıştır. Fakat Kürt kardeşlerim bize hep şunu söylediler; 'kaldırın şu olağanüstü hali, biz başka bir şey istemiyoruz.' Kaldırdık olağanüstü hali ama maalesef gene herhangi bir şey yok. AK Parti ile birlikte işkenceye sıfır tolerans başlamıştır. Kimse şunu söyleyemez; 'işkence yapılıyor.' Çünkü bu konuda kararlılığımız sınırsızdır. AK Parti ile birlikte, başta dil olmak üzere kültürel haklar üzerindeki baskı ve sindirmeler sona ermiştir. AK Parti, 'insanı yaşat ki devlet yaşasın' anlayışıyla göreve gelmiş, 10 yıl boyunca bu ülkeyi yaşatmanın mücadelesi içinde olmuştur. Biz 2002 öncesinde yaşanan acı hadiselerin hepsini gayet iyi biliyoruz. 2002 öncesinde oluşan travmayı çok ama çok iyi biliyoruz. Ancak biz 2002'yi, AK Parti'nin göreve gelişini bir milat olarak görüyor, bunun bir milat ve dönüm noktası olduğunu da hem fiiliyatımızda hem söylemlerimizde açık, net ortaya koyuyoruz. AK Parti'nin, Hükümet görevini devraldığı 2002 tarihi; sadece belli kesimler, sadece belli zulümler, belli baskılar ve acılar için değil, bu ülkede on yıllar boyunca yaşanmış ve yaşatılmış acılar için de bir milat olmuştur. Biz İstiklal Savaşımızın adından başlayan istikbal mücadelesine kendi dönemimizde en büyük katkıyı verdik, veriyoruz. Cumhuriyetimizi büyütmek, yüceltmek için Cumhuriyetimizi demokrasiyle, refahla, kardeşlikle güçlendirmek için on yıldır gece gündüz demeden gayret gösteriyoruz. Fakat bizi Cumhuriyet döneminde belli zamanlarda yapılan hataları telafi etmek, o hataları sorgulamak, o hatalarla yüzleşmek için de çok samimi gayret içindeyiz. CHP döneminde kapatılan, ahıra, depoya, müzeye çevrilen camiler belli bir kesimin, belli bir zümrenin camileri değil, topyekun bu milletin camileridir. Aslından Türkçe'ye çevrilen, yıllarca Türkçe okunan ezan belli kesimin değil, bütün bu milletin, bütün bu ümmetin ezanıdır. Sadece belli kesimin kitapları değil, sağda, solda birçok kitap yasaklandı, toplatıldı. Sadece belli dilde yazılmış kitaplar, kasetler, plaklar değil her dilde kitaplar, dergiler, plaklar yasaklandı. İki ayrı uçta olmalarına rağmen Nazım Hikmet de Necip Fazıl da Kemal Tahir de Mehmet Akif de devletin gadrine uğradı, devletin hışmına uğradı, devlet tarafından dışlandı, horlandı, ötelendi. Statükocular devlet karşısında öz evlat muamelesi görürken, halka üvey evlat muamelesi yapıldı. Sessiz zümreler devlet karşısında birinci sınıf kabul edilirken, değerleri toptan ikinci sınıf insan kabul edildi. İşte AK Parti iktidarı, 2002'den itibaren bu gidişe 'dur' demiş, bu gidişi tersine çevirmenin, normalleştirmenin mücadelesi içinde olmuştur.''

-''Acıların izini sürdük''-

Erdoğan, kendilerinin Cumhuriyeti demokrasiyle, güçlü ekonomiyle, aktif dış politikayla güçlendirmenin mücadelesini verirken, Cumhuriyet döneminde zaman zaman ortaya çıkan hatalarla da cesur şekilde yüzleşen bir iktidar olduklarını kaydetti.

Kendilerinin 'insan devlet için vardır'' demediklerini, tam aksine ''devlet insan için vardır'' dediklerini, farklarının bu olduğunu belirten Erdoğan, ''Dini, mezhebi, ırkı, dili, ideolojisi, fikri, geliri ne olursa olsun, bizim için insan insandır. Bizim için herkes ama herkes devlet karşısında birinci sınıf vatandaştır. Biz nasıl kapatılan camileri, imam hatiplerini, yasaklanan başörtüsünün hukukunu savunuyorsak, Dersim, Çorum, Kahramanmaraş, Sivas'ın da hukukunu savunuyor ve bu hadiselerle de cesaretle yüzleşiyoruz'' dedi.

AK Parti birlikte Türkiye'de parametrelerin değiştiğini ifade eden Erdoğan, ''AK Parti ile birlikte Türkiye'de statüko sona ermiştir. AK Parti ile birlikte Türkiye'de vesayet, cunta rejimi, çetelerin, mafyanın sirayet ettiği rejim sona ermiştir. Aynı şekilde asimilasyon, ret, inkar politikaları AK Parti ile birlikte son bulmuştur. 2002'den beri biz demokrasi mücadelesini tek başımıza veriyoruz. Biz bir yandan Türkiye'yi büyüttük, bir yandan Cumhuriyetimizi güçlendirdik, aynı zamanda da tek başımıza bu milletin acılarının izini sürdük, bu milletin ortak yaralarını tedavi etmenin mücadelesini verdik'' diye konuştu.

-''Varsın birileri kardeşliğe inanmasın''-

Acılar üzerine bir gelecek inşa edilemeyeceğini vurgulayan Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:

''Geçmişin acıları diri tutularak, sağlıklı bir gelecek imar edilemez. Acılardan, nefretten, öfkeden yola çıkarak kardeşlik hukuku yüceltilemez. Elbette yaşanan acıları unutmayacağız ve unutturmayacağız. Elbette yapılan yanlışların üzerine cesaretle gidecek ve onları sorgulayacağız. Ama biz istikbalimizi acılar üzerine değil, umutlar üzerine inşa edeceğiz. 2002 öncesine ait kimin ne acısı varsa, o acıyı paylaşıyoruz ve o acıyı ortak acımız olarak görüyoruz. Ama 2002 sonrasında 10 yıl boyunca olduğu gibi, bundan sonra da acıların değil, umudun şekillendirdiği istikbale yürümek istiyoruz. Açık yüreklilikle, samimiyetle diyorum ki Diyarbakırlı kardeşim, yüreğindeki yarayı gel beraber tedavi edelim. Çankırılı kardeşim yüreğindeki yarayı birlikte tedavi edelim. Silahı, sıkılı yumrukları aradan çekelim. Öfkenin, nefretin dilini aradan çekelim ve geçmişin acılarıyla hep hep birlikte, el ele, omuz omuza yüzleşelim. Varsın birileri kardeşliğe inanmasın, varsın birileri acıları istismar etmeye, acılar üzerinden rant sağlamaya çalışsın. ''

-''Onların dilinden hukuk anlar''-

Erdoğan, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin partisinin grup toplantısında yaptığı konuşmaya işaret ederek, şöyle konuştu:

''Yine bu sabah yavru muhalefet verip veriştiriyor. Hakaret, aman yarabbi diz boyu... Kim buna kılavuzluk yapıyor, bilemiyorum ama dedim ya cevap vermeyeceğim. Cevap vermeyeceğim için üzerinde durmayacağım. Onların dilinden hukuk anlar, onları hukuka havale edeceğiz. Çünkü bu ülkede ne Anamuhalefet ne yavrular, muhalefet olarak ürettikleri bir şey yok. Bunların dili maalesef sövmeyle eşdeğer. Bizi, ne yazık ki yanlış kılavuz seçtikleri için o yanlış kılavuzlarının onlara öğrettiği yolda değerlendirmeye gidiyorlar. Onun için de cevap yok, onların cevabı hukukta. Biz 75 milyon tek yürek halinde, ortak geleceğimizi, ortak umutlar çerçevesinde birlikte inşa ediyoruz. Kuran-ı Kerim'de bütün ayrıntılarıyla izah edilen son derece ibretlik bir vakadır, Allah meleklere 'Adem'e secde edin' dediğinde bütün melekler secde ettiler ama şeytan secde etmedi. Çünkü o çok kibirliydi ve kibirlendi. Şeytan, 'Ben ademden hayırlıyım, beni ateşten yarattın onu ise çamurdan yarattın' dedi.

İşte ırkçılık budur ve böyle başlamıştır, böyle... Irkçılık asabiyet, asabiyet ise şeytandır. Irkını, kavmini, kafatasını övmek, onunla böbürlenmek diğerlerini, diğer yaratılanları aşağılamak şeytandandır. Biz başka yerden kaynak aramayacağız. Benim Kürt kardeşimin de Türk kardeşimin de kaynağa aynı kaynaktır. Onun için biz yaratılanı yaratandan ötürü seviyoruz.''

Erdoğan, bu sırada kendisine verilen bir notu okudu. Daha sonra konuşmasını sürdüren Erdoğan, ''Bizi öz değerlerimizden uzaklaştırmaya çalışanlara karşı hep birlikte dikkatli olacağız. Bize şeytanın başlattığı o asabiye, o ırkçılık duygusunu aşılamaya çalışanlara karşı evet, şimdini altını çiziyorum, 'Recmedilmiş şeytandan Allah'a sığınırım' diyerek uzaklaşırız. Eğer istikbali acılar ve acıların sebep olduğu farklılıklar üzerine inşa edersek, şeytan ve şeytanın izinden gidenler kazanır, biz ise kaybederiz. İşte onun için istikbali, ortak kaynaklarımız, ortak değerlerimiz ve ortak tarihimiz üzerine inşa edeceğiz. Şeytan ve şeytanın izinden gidenler kaybedecek, inşallah tek bir millet olarak, kardeş olarak kazanan biz oluruz.''

Muhabir: Melda Çetiner

Yayıncı: Kudret Topçu
Kaynak: AA