İşte o detaylar...

Mehmet Ali Birand’ın hazırladığı ‘Son Darbe: 28 Şubat’ belgeselinde Abdullah Öcalan’ın Kenya’dan Türkiye’ye getirilişinde ABD istihbarat örgütü CIA’in oynadığı rol ve yaşanan olaylar detaylarıyla anlatıldı.

Mehmet Ali Birand ve Reyhan Yıldız 'ın kaleme aldığı “Son Darbe: 28 Şubat” adlı kitapta da yer alan Abdullah Öcalan 'ın Kenya 'dan Türkiye 'ye kaçırılış öyküsü şöyle:

“Öcalan 13 gün boyunca Kenya 'daki Yunan Elçiliği 'nde kaldı ve ne olduysa o arada oldu. Başlangıçta MİT, PKK liderinin yerini bulamamıştı. İsraillilere başvurdu. Hiçbir yanıt alınamadı. MOSSAD, yaygın kanının aksine, bu olaya hiç girmedi. MİT 'e destek vermedi. Öcalan Kenya 'da kayıplara karışmıştı. Ankara karanlıktaydı. 4 Şubat günü birden bire başka bir aktör çıktı sahneye: CIA 'in Ankara İstasyon Şefi, MİT Müsteşarı Şenkal Atasagun 'dan randevu istedi. Geldiğinde elinde imzasız, antetsiz bir kağıt vardı. 'Washington kararını verdi. Öcalan 'ın yakalanması için size yardım edeceğiz 'dedi. Atasagun önündeki kağıdı okumaya koyuldu. CIA hiçbir şeyi şansa bırakmamıştı. Kağıtta hangi tip uçak kiralanması, ne tür kelepçe alınması gerektiği yazılıydı.

Öcalan uçağa adımını attığı andan itibaren kameraya çekilmesi, yolculukta bir de doktorun olması isteniyordu. Uçakta bulundurulması gerekebilecek ilaçlar bile unutulmamıştı. Peki, bu yardımın koşulu neydi? Kağıdın son satırlarında o da yazıyordu. Beyaz Saray, Öcalan 'ın yolda kazaya uğramamasını, infaz edilmemesini ve adil bir mahkemede yargılanmasını istiyordu. CIA şefi 'Hazırlıklarınızı tamamlayıp bizden haber bekleyeceksiniz. Kabul mü? 'dedi.

'CIA, MİT 'e teklif götürdü '

Atasagun, devlet adına yanıt veremezdi. 'Başbakan ve Cumhurbaşkanı ile görüşmem gerekir, beni bekler misiniz? 'diye sordu. 'Beklerim 'yanıtı aldı. Atasagun, yıldırım hızıyla önce Başbakan 'a, ardından Köşk 'e çıktı. Her ikisinden de onay alıp iki saat sonra geri döndü. CIA şefine elini uzattı. Aynı gece Çankaya 'da Cumhurbaşkanı, Başbakan ve Genelkurmay Başkanı 'nın katıldığı bir zirve yapıldı. CIA, teklifi MİT 'e getirmişti. Bu durumda Öcalan operasyonu tümüyle MİT 'e bırakıldı. MİT getirecek, askere teslim edecekti.
Toplantıda bir ara, gelince nereye konacağı da tartışıldı. İmralı 'da karar kılındı. 250 bin dolara bir uçak kiralandı. Pilotların dışında uçağa 6 MİT elemanı binecekti. 1 doktor, 1 muhaberatçı, yabancı dil bilen bir uzman ve 3 güçlü kuvvetli koruma, Antalya 'da beklemeye başladı. O arada 3 Amerikalı CIA elemanı özel uydu telefonlarıyla Antalya 'ya geldi. Ve günlerdir beklenen telefon sonunda geldi, 15 Şubat gecesi MİT 'in uçağı havalandı. Uganda 'ya inip yakıt aldıktan sonra gittiği Nairobi Havaalanı 'nın en ücra köşesine çekildi. Işıkları söndürüldü ve 5 saat sürecek gergin bir bekleyiş başladı. Amerikalılar Kenya istihbaratını da harekete geçirmişti.

'Paket geldi Sayın Başbakanım '


Washington Yunanlılara da baskıyı artırdı. Atina 'nın ne direnecek gücü, ne de niyeti vardı. Öcalan 'a haberi Yunan elçisi verdi. Müjde, bir uçak sağlanmıştı ve Hollanda 'ya gidilecekti. Öcalan bir elinde valiz, diğerinde bir tespih, hiç şüphe etmeden ilerdeki uçağa doğru yürüdü. Hollanda 'ya gideceği ümidiyle uçağın kapısından içeri girdi.
Girmesiyle birlikte üstüne atılan üç kişiye direnemedi. Şam 'dan çıkışıyla başlayan yaklaşık dört aylık maceranın sonuna geldiğini anladı. Lakin artık çok geçti. 15 Şubat gecesi, MİT Müsteşarı Şenkal Atasagun 'un özel telefonu çaldı. Karşıdan tek bir cümle duyuldu: 'Paketi teslim aldık, kalkıyoruz. 'Yanıt da tek cümlelik oldu: 'Bizim hava sahasına girince yine arayın. 'Öcalan 'ı getiren uçak Türk hava sahasına girerken, sabahın 03.00 'ü olmuştu. Atasagun, Ecevit 'i uyandırdı, 'Paket geldi Sayın Başbakanım 'dedi. Ardından Cumhurbaşkanı 'nı aradı. Onun tepkisi de 'Hayırlı olsun 'oldu.

İşte 16 Şubat 'ta Ecevit 'in 'Öcalan Türkiye 'dedir 'konuşmasının öncesinde böyle bir süreç yaşanmıştı. Öcalan 'ın yakalanmasında ve Türkiye 'ye teslim edilmesinde tek başına Amerika rol oynamıştı. MİT, postacı gibi, ona teslim edilen zarfı İmralı 'da askere uzatmıştı. Şimdi ise neredeyse herkes 'Öcalan yakalandı, PKK bitirildi! 'diye düşünüyordu. Oysa gerçekte öyle olmadığı kısa zamanda ortaya çıktı.”

'Etrafta sadece Kenyalılar vardı '


Kitapta dönemin Yunanistan Dışişleri Bakanı Theodoros Pangalos 'un şu sözleri de yer alıyor:

“Ortada CIA yoktu, hiçbir zaman da görünmediler. Etrafta sadece Kenyalılar vardı. Kenyalılar hem bize hem de oradaki büyükelçiye gelip 'Uçak var, bu adamı mutlaka yollamalısınız, burada tutamazsınız 'dediler. Arabaya tek başına bindirmişler. Şoför, Yunan Sefareti için çalışan bir Kenyalı. Arkasında da Kenyalı polis ve onların ardında da heyetin üyeleri gelirken, havaalanına girince, öndeki Öcalan 'ın arabası hızlanıyor ve diğerlerinin önü kesiliyor. Öcalan, bekleyen bir uçağın yakınında indiriliyor.”