Başbakan Erdoğan'ın Cevaplarından Öne Çıkanlar

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, eski Genelkurmay Başkanı Orgeneral Yaşar Büyükanıt ile aralarında gerçekleşen ve 'Dolmabahçe Görüşmeleri' olarak bilinen görüşmeye ilişkin spekülasyonların abartılı ve gerçek dışı olduğunu belirterek, "Bu görüşme de haftalık olağan ve sıradan bir görüşmedir.

Bu görüşmenin muhtevasında, speküle edilen hususlar veya devam eden davalarla ilgili konular bulunmamaktadır" dedi.

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, TBMM Darbe ve Muhtıraları Araştırma Komisyonu'nun döneme ilişkin kendisine yönelttiği sorulara yazılı cevap verdi. "Darbecilik, müdahalecilik ve vesayetçilik, ideolojik veya siyasi maskeler altında varlığını sürdürmüş; kimi zaman milliyetçi duyguları, kimi zaman laiklik gibi kavramları, kimi zaman dini/mezhebi anlayışları istismar ederek kendisini var etmeye çalışmıştır" diyen Erdoğan, "Darbeler, statükocu zihniyeti korumak veya milletin seçtiği iktidarı devirmek isteyen farklı kesimlerin işbirliği ve konsorsiyumu şeklinde gerçekleşmiştir" ifadelerini kullandı. 28 ŞUBAT SÜRECİ Başbakan Erdoğan, 28 Şubat süreciyle alakalı, "Milletin oylarıyla iktidara gelen siyasi partilere yönelik tahammülsüzlük, milletin iradesini hiçe sayan fiili dayatmaya dönüşmüş, siyaset mühendisliğiyle yeni bir düzen oluşturulmaya çalışılmıştır. 28 Şubat, bizi, bizim temsil ettiğimiz siyasi idealleri, bizim şahsımızda milletin tercihlerini ve iradesini silmek, yok etmek, engellemek üzerine kurgulanmıştır" dedi.

28 Şubat süreci ile AK Parti arasında kurulan ilişkilerin mesnetsiz olduğunu kaydeden Erdoğan, "İlişkiler haksız, insafsız ve mesnetsizdir. Biz, 28 Şubat döneminde hedef alındık, engellendik, mağdur edildik, hatta zorlama gerekçelerle görevden alındık, cezaevine ve siyaset yasağına mahkum edildik. Biz, 28 Şubat’a rağmen, milletimizden aldığımız destek ve istikametle siyasi hayatımızı sürdürüp bugünlere geldik. 28 Şubat müdahalesine karşı dik ve kararlı duruşumuz, milletimize ve ülkemize olan inancımız, müdahalenin bizi değil, kendisini imha etmesi sonucunu beraberinde getirmiştir. Çünkü millete rağmen, hakka-hukuka rağmen, ma’şeri vicdana rağmen netice almak, uzun soluklu bir başarıya ulaşmak mümkün değildir. Bu tür müdahaleler göle maya çalmak gibi akıl dışıdır, güneşi üfleyerek söndürmeye çalışmak gibi mantık dışıdır. 28 Şubat müdahalesi karşısındaki cesur ve sabırlı duruşumuz, kararlı mücadelemiz, oyunu bozmuştur. Yılmadan, yıkılmadan, umutsuzluğa ve yeise kapılmadan verdiğimiz mücadele başarıyla sonuçlanmıştır. Maruz kaldığımız zulüm ve tacizler karşısında hiçbir zaman yılmadık, mutlaka hakkın üstün geleceğine inandık. 28 Şubat’ın beşli çetelerine, şer ittifaklarına, karanlık işbirliklerine karşı sergilediğimiz vakur ve sabırlı mücadele sayesinde, bir kez daha millet kazanmış, bir kez daha milletin iradesi üstün gelmiş, bir kez daha milletin kararı her türlü kararın üzerine çıkmıştır. 28 Şubat karşısındaki dik ve kararlı duruşumuz bazı çevreler tarafından bir türlü anlaşılamadığı için, bugün millet iradesinin gücü de bir türlü kavranamamaktadır. Güç karşısında geri adım atmayı, güç karşısında el ovuşturmayı alışkanlık haline getirmiş olanlar, meşru olmayan, meşruiyetini milletten almayan güç karşısında dik duruşun ne olduğunu asla anlayamayacaktır" açıklamasında bulundu. 27 NİSAN BİLDİRİSİ Başbakan Erdoğan, kamuoyunda "27 Nisan E-Muhtırası" olarak bilinen bildiri ve o dönemdeki süreçle ilgili de değerlendirmelerde bulundu. Erdoğan, "27 Nisan 2007’de, Türk Silahlı Kuvvetleri’nin internet sitesinde yayınlanan bildiri karşısındaki tavrımız da bu doğrultuda son derece net ve kararlı olmuştur" dedi.

"Geçmişte Hükümetlerin, siyasi parti ve siyasetçilerin yaptığı gibi, bu türden bildiriler karşısında boyun eğmek, sessiz ve tepkisiz kalmak yerine, Hükümetimiz gereken en sert ve kararlı duruşu sergilemiş, demokrasi ve millet iradesi tarafında yerini almıştır" diye devam eden Erdoğan, "27 Nisan bildirisi sonrasında yaşananlar, Türkiye’de samimi ve kararlı bir sivil irade bulunması halinde, demokrasiye yönelik tehlikelerin demokratik sistemin kendi dinamikleri ile bertaraf edilebileceğini göstermiştir" ifadelerini kullandı. Erdoğan şöyle devam etti: "Bildiri ve bildirideki haddi aşan ifadeler, hükümetimizin net ve güçlü tavrıyla anlamsız hale getirilmiş, sergilediğimiz demokratik duruş sayesinde muhtemel oyunlar boşa çıkarılmıştır. 2007 yılında 16 Nisan’da adaylık başvurularının başlamasıyla start alan Cumhurbaşkanlığı seçimi sürecinde yaşanan olaylar, Türk demokrasi tarihine hem utanç, hem de ibret vesikası olarak kazınmıştır. Cumhurbaşkanlığı seçimine yönelik olarak pompalanan tahammülsüzlükler, farklı girişimlerle tezahür etse de, AK Parti bunların hepsini boşa çıkarmış; 22 Temmuz’da sine-i millete giderek, yine milletinden güç almıştır. 28 Nisan günü AK Parti hükümeti, 22 Temmuz gecesi ise Türk milleti bildiricilere ve vesayetten medet uman çevrelere en güzel cevabı vermiştir. Sonuçta AK Parti, Sayın Abdullah Gül’ün Cumhurbaşkanı seçilmesini sağlayarak demokrasinin gücünü herkese göstermiştir. AK Parti’nin bütün mensupları, demokrasinin işte bu kritik sınavını alınlarının akıyla vermişlerdir. Bu süreçte yalpalayan, başka istikametlere yönelenler ise zaten ayrılıp gitmişler, kendi yollarında yürümüşlerdir. Milletimiz ise, bu yolun yanlış bir yol olduğunu, 22 Temmuz seçimlerinde hepsini de tasfiye ederek kendilerine göstermiştir."

DOLMABAHÇE GÖRÜŞMELERİ

Başbakan Erdoğan, eski Genelkurmay Başkanı Orgeneral Yaşar Büyükanıt ile aralarında gerçekleşen ve 'Dolmabahçe Görüşmesi' olarak bilinen görüşme ilgili de değerlendirmelerde bulundu. Başbakan Erdoğan, "Kamuoyunda 'Dolmabahçe Görüşmesi' olarak adlandırılan, dönemin Genelkurmay Başkanı ile yaptığımız görüşme konusundaki spekülasyonların abartılı, haksız ve gerçekdışı olduğunu ifade etmek durumundayım. Başbakan ile kendisine bağlı olan Genelkurmay Başkanının haftalık görüşmelere başlaması ve asker-sivil ilişkilerinin olması gerektiği şekle dönüşmesi, Türk siyaseti açısından olumlu bir gelişmedir. Bu görüşme de haftalık olağan ve sıradan bir görüşmedir. Bu görüşmenin muhtevasında speküle edilen hususlar veya devam eden davalarla ilgili konular bulunmamaktadır" dedi.

“MÜDAHALELER SÜRECİNDE MEDYANIN ROLÜ ELBETTE İNKAR EDİLEMEZ”

Müdahaleler sürecinde medyanın rolünün inkar edilemeyeceğini belirten Erdoğan, "Demokrasinin 4’üncü kuvveti olması beklenen medya, ne yazık ki ülkemizde müdahale zeminlerinin hazırlanmasında önemli roller üstlenmiştir. 1960 müdahalesi öncesinde olduğu gibi, diğer müdahaleler öncesinde de medya, kışkırtıcı, kaosa sürükleyici, tedirgin edici kampanyaların içinde yer almıştır" dedi.

"Müdahale süreçlerinde sivil toplum örgütlerinin rolü de aynı şekilde incelenmeye, araştırılmaya muhtaçtır" diye devam eden Başbakan Erdoğan, "Demokratik ortamın en önemli mekanizmalarından olması gereken, bizzat demokrasiyle varolabilen, demokrasiyi güçlendirmek gibi bir işlevi bulunan sivil toplum örgütleri, bazı müdahale zamanlarında, milli iradeden ve hukuktan yana olmak yerine, statükodan ve vesayetçi anlayıştan tarafa olmayı tercih etmiş, müdahale süreçlerine zemin hazırlanmasına, süreçlerin hızlanmasına, müdahalelerin meşrulaştırılma çabalarına destek vermiştir" ifadelerini kullandı .
Kaynak: İHA