Mazlumder Kongresinden Libya Deklarasyonu

İnsan Hakları ve Mazlumlar İçin Dayanışma Derneği (MAZLUMDER) İstanbul Şubesi, 10. Olağan kongresini dün gerçekleştirdi. Mazlumder Genel Başkanı Ahmet Ünsal‘ın ve MAZLUMDER İstanbul Şubesi eski başkanı Av. Cihat Özdemir‘in yapmış olduğu konuşmadan sonra genel kurul Kuzey Afrika ülkelerinde yaşananlara yönelik bir deklarasyon metni yayınladı.

Bu deklarasyona çeşitli sivil toplum kuruluşları da destek verdi. Yoğun ilgi ile izlenen Ömer Karaoğlu konserinin ardından düzenlenen provakatif tiyatro salonda büyük heyecan yarattı. Kongrede Mazlumder İstanbul Şubesi Başkanı Av. Cihat Gökdemir, görevini Cüneyt Sarıyaşar‘a devretti. İstanbul Haliç Kongre Merkezi‘nde gerçekleşen davete katılım oldukça yoğundu.

Libya‘da yaşanan gelişmeleri değerlendiren Mazlumder Başkanı Ahmet Faruk Ünsal, Tunus‘ta başlayıp Mısır ve şimdi de Libya‘ya sıçrayan halk direnişi sebebinin; özgürlük, onur, adalet ve ekmekten dolayı olduğunu söyledi. "Mısır, Tunus, Yemen, Bahreyn, Sudan ve Libya‘da halk diktatörlerden bıktı ve kendi yönetimlerini seçmek için sokağa indi. Bu başkaldırışı kanlı müdahaleyle bastırmaya çalışan Kaddafi büyük bir hata yapmıştır.‘‘ dedi. Ünsal, halk hareketlerini desteklediklerini kaydetti.

Mazlumder İstanbul Şubesi eski Başkanı Cihat Gökdemir, dünyadaki bütün gelişmeleri takip ettiklerini Türkiye‘de başörtüsü sorunu, Kürt sorunu, Cumartesi Anneleri ve Ordu‘dan atılan yaş zedelerin haklarını da aradıklarını kaydeden Av. Gökdemir, hükümetin Mazlumder‘i muhatap almadığını belirterek sitem ve eleştirilerde bulundu. Suriye‘de gerçekleşen insan hakkı ihlallerini 4 dilde raporladıklarını ifade eden Gökdemir, Doğu Türkistan‘da da gerçekleşen ihlallerini raporladıklarını ve diğer ülkelerde de

çalışmalarını sürdürdüklerini vurguladı. Bedelli askerlik konusuna da değinen Gökdemir, "Askerlik bir kamu hizmetidir. Vatandaşlar illa ki silah altında bu görevi yapmak zorunda değildir. Doktor, öğretmen veya diğer meslek grupları kendi alanlarında hizmet verebilmelidir. Eline silah almak istemeyeni devlet zorlamamalıdır" diye konuştu. F tipi cezaevlerindeki haksızlıkların ve telefon dinlenmesi uygulamalarının da sonlandırılmasını isteyen Gökdemir, "Biz 28 Şubatta zulmün en büyüğünü yaşadık. Bugün

ise bu zulmü başka bir kesim yaşıyorsa Mazlumder olarak o insanların da haklarını savunmalıyız. Sadece Türkiye değil, bugün dünyanın her ülkesiyle ilgili hak mağduriyetlerini rapor haline getiriyoruz. Suriye, Doğu Türkistan, Bangladeş, Kırgızistan gibi ülkeler için rapor hazırladık" diye konuştu.

Genel kuruldan Kuzey Afrika ülkelerinde yaşanan olaylara yönelik yayınlanan deklarasyonda şu ana başlıklar yer almakta;

"Tarihi alt üst oluşlara tanık olduğumuz bugünlerde, halklarının adalet taleplerini en kanlı şekilde bastırmaya çalışan diktatörlere ve destekçilerine sözümüz şudur:

- Adalet, özgürlük, onur ve ekmek talebi mukaddestir, şiddetle bastırılamaz, ellerin kana bulanması akıbete mani olmaz belki tehir eder; derhal şiddete son verilmelidir. Herkesin kamu kaynaklarından adil pay alması, yönetimde adil temsil edilmesi, temel haklara saygılı bir yönetim kurulması, siyasi af ilan edilmesi ve hak ihlallerine sebep olan eski yöneticilerin adil yargıya çıkarılması sağlanmalıdır.

- Yerli tiranlar kendi halklarını işkenceyle ve baskıyla sindirirken, ortalığa sessizlik hakimken demokrasiyi, adaleti ve barışı hatırlarına getirmeden onlara uluslar arası meşruiyet verenlerin ve iş tutanların, halkların haklı taleplerini korkmadan dile getirmeye başladığı zaman evrensel değerlerden dem vurmaları Firavun imanına benzer, makbul değildir.

Mağdur halk kitlelerine ve kendileri için adalet ve barışın bir anlam ifade ettiği sağduyu sahibi uluslar arası camiaya ise sözümüz şudur:

- Onurun, özgürlüğün, adaletin ve ekmeğin devrimi insanlığın ortak başarısıdır, devrimin gerçekleşmesinin akabinde herkes için adaleti, onuru, özgürlüğü ve ekmeği mümkün kılacak bir yönetim için uluslar arası tecrübeye ve emeğe işbirliği imkanı verilmelidir.

- Devrimin dikkati sadece yerli tiranlar ve yakın çevreleri için değil aynı zamanda petrol için veya stratejik konumlarından yaralanmak için baskıyı görmezden gelen, sessiz kalarak himaye eden ve "uluslar arası terörle mücadele" adına baskıya meşruiyet veren batılı ve bölgesel ülkelerin durumlarına da yönelmelidir. Uluslararası güçlerin yerli işbirlikçilerle yaptıkları anlaşmalar ve ortak operasyonlar kamunun paylaşımına açılmalıdır.

- Uçuşa yasak bölge denetimi, arabuluculuk veya herhangi bir müdahale söz konusu olacaksa, söz konusu uluslararası misyon, eski yönetimle işbirliği yapan emperyalist devletlerden, ABD, Fransa, İngiltere, İtalya veya NATO‘dan değil, işbirliği içinde olmayan bölge veya bölge dışı ülkelerden kurulmalıdır.

Bu deklarasyona İMH, İHH, AKDAV, ANADOLU PLATFORMU, AKV, FATİH AKINCILARI, HİKMET VAKFI gibi birçok Sivil Toplum Kuruluşu da destek verdiğini açıkladı.

Nadir Ersoy‘un yazıp yönettiği ve 1930 lu yıllardan günümüze ayna tutan tiyatro ; Şark İstiklal Mahkemesi savcısı Ahmet Süreyya Özgeevren‘in bizzat kaleme aldığı anılarından yola çıkıyor. Oyun 1925 isyanında mahkemeye getirilen bir Kürt gencinin tek kelime Türkçe bilmemesi üzerine Mahkeme üyelerinden birinin "Türkçe bilmeyenden zaten hayır gelmez, asın bunu!" demesi sonucunda gencin asılması olayını provakatif bir müdahele ile günümüze taşıyor. Tabii oyundaki bu provakasyon gerçekmiş gibi algılanınca

genel kurul salonunda oldukça hareketli dakikalar yaşandı. Riskli bir sahneyi gerçekliği birebir yansıtması yönü ile göze alan ekip takdirle alkışlandı. Değinilen konularla gündem oluşturacak olan Kongre; Yeni İstanbul Şube Başkanı Cüneyt Sarıyaşar‘ın seçilmesinin yanı sıra , deklerasyonu ve provakatif tiyatrosu ile uzun süre hatırlanacak gibi".

Kaynak: İHA