Mısır Abd‘nin "Başağrısı"

Mısır‘da başladığı günden beri Washington‘ın gündemini de işgal eden olayların ABD için beklenmeyen ve öngörülemeyen zorluklardan biri olduğu yorumları yapılıyor.

Mısır‘da olaylar başladığında ülkeyi "istikrarlı", hükümeti "sağlam" bulan Amerikan yönetimi, gösterilerin şiddetinin artması ve göstericilerin Mısır Cumhurbaşkanı Hüsnü Mübarek‘in bir an önce görevinden çekilmesi yönündeki taleplerinden vazgeçmemesi üzerine, neredeyse Mısır olaylarıyla "yatıp kalkmaya" başladı. Yönetim yetkililerine her gün Mısır ile ilgili sorular soruluyor, yönetimin de bazen yeni gelişmelere nasıl cevap vereceğini belirlemek için, Beyaz Saray ve Dışişleri Bakanlığının bazı toplantılarını ertelediği veya iptal ettiği gözleniyor.

ABD‘deki medya organları ve düşünce kuruluşlarının ana gündem maddelerini de sürekli Mısır oluşturuyor. Hatta bazı kanalların arada bazı haberler dışında gece-gündüz programlarını Mısır‘daki gelişmelere ayırdığı görülüyor.

Bu süreçte bazıları tarafından "Mısır halkının yanında yer almadığı" için eleştirilen, bazılarınca da "iki tarafa da ölçülü davrandığı için doğru adım attığı" gerekçesiyle desteklenen ABD yönetimi için ortak genel görüş ise Mısır‘ın bir "başağrısı" haline geldiği yönünde...

-AMERİKAN YÖNETİMİNİN DEĞİŞEN SÖYLEMİ-

ABD‘nin, uzun yıllardır müttefiki olan ve Ortadoğu politikasında önemli bir yer tutan Mısır‘daki olaylara ilişkin tutumundaki değişime bakıldığında hayli değişim olduğu ve olayları önceden görmekte de zorlanıldığı dikkat çekiyor.

Olaylar ilk başladığında Amerikan yönetiminin ilk tepkisi, Mısır‘ın "istikrarlı" bir ülke, hükümetinin de "sağlam" olduğu yönündeydi. 

Ancak Mısır hükümetinin barışçıl göstericilere karşı baskıcı tutumu nedeniyle olaylara kayıtsız kalamayan Amerikan yönetimi "itidal çağrısı" yapmış, bir yandan göstericilerin "haklı taleplerine ve ifade özgürlüklerine" gönderme yaparken, diğer taraftan Mısır yönetiminden, kamuoyu önünde sert dile eleştirmeden "reform yapması ve muhaliflerle diyaloğa girmesini" istemişti.

Artan gösteriler ve gün geçtikçe büyüyen olaylar, bu kez ABD‘nin söylemlerini bir adım daha artırması gerekliliğini doğurdu.  Geçen Salı günü açıklama yapan ABD Başkanı Barack Obama, "sistemli değişim" mesajı verdi, ancak olaylar şiddete dönüşüp de karmaşa başlayınca, bu sözlerinin ertesi günü bu sistemli değişimin hemen başlaması gerektiğini söyledi.

Washington‘ın söylemlerinde, "bölgedeki çıkarları ve Mısır‘da Mübarek‘in yerine gelebilecek yeni bir yönetime dair şüphelerinden dolayı olaylara ve Mübarek‘e karşı daha itidalli yaklaşan" Obama yönetiminin, artık kamuoyunda doğrudan belirtemese de Mübarek‘ten desteğini çektiği yönünde ifadeler de yer alıyor.

Ancak ABD‘de, değişimin nasıl olacağı, gösterilerin sonunun nereye gideceği, Mübarek‘ten sonra kimin geleceği ve bu yeni hükümetin ABD ve İsrail ile ilişkilere nasıl bakacağı soruları ise kafaları kurcalamaya devam ediyor.

Brookings Doha Merkezi Araştırma Direktörü Şadi Hamid, bir yazısında Batılı güçlerin, Mısır‘daki demokratik bir yönetimin kendi güvenlik çıkarlarıyla daha az uyumlu olabileceği endişeleri taşıdığına dikkati çekti. Mısır‘ın daha demokratik olmasının ABD‘nin "başını ağrıtabileceğini", ancak Mübarek‘in "gelecek hafta veya aylarda milyonlarca muhalifin isteklerine karşı şekilde koltuğuna yapışmayı sürdürmesinin ise ABD‘nin başına daha da büyük problemler açacağını" belirten Hamid, "aşırı İslamcılık" ve Müslüman Kardeşlere ilişkin ABD‘deki endişelere işaret etti. Hamid, "ABD‘nin her zaman ‘İslamist çıkmaz‘ı olacak, ama bu halledilebilir. Mısır, bunu denemeye başlamak için iyi bir yer" ifadesini kullandı.

-"MISIR, ABD‘YE DAHA ÇOK İHTİYAÇ DUYACAK"-

"Geniş tabanlı bir ulusal birlik hükümetinin" parçalarından biri olma ihtimali bulunan Müslüman Kardeşlerin İsrail karşıtı olduğuna dikkati çeken Hamid, grubun uluslararası toplumun desteğini çekmesine neden olabileceği düşüncesiyle dış politikaya karışmaktan kaçınacağı" yorumundu bulundu. Hamid, Mısır‘ın gösteriler nedeniyle oluşan ekonomik kaybından sonra ABD‘nin yıllık 1.5 milyarlık yardımına daha çok ihtiyacı olacağını savundu.

Hamid, "Müslüman Kardeşler olsun veya olmasın, bir demokratik hükümetin popüler tercihleri yansıtacağı" görüşünü dile getirerek, laik veya İslamcı olsun, Mısırlıların çoğunun İsrail‘e karşı hoşnutsuzluğu paylaştığını dile getirdi.

Bunun İsrail ile Mısır arasında tansiyon yaratabileceğini ama durumun iki ülkenin yıllar önce imzaladığı barış anlaşmasını tehdit edecek düzeye ulaşmayacağını öngören Hamid, "Mısırlı muhalif aktörler, bunun, ötesine geçilemeyecek bir çizgi olduğunu biliyor" dedi.

-"MISIR ABD İÇİN BÜYÜK BİR BAŞAĞRISI"-

George Washington Üniversitesi Siyaset Bilimi Profesörü Nathan Brown da yazısında, Mısır‘da tamamen özgür bir ortamda yapılabilecek bir seçimde Müslüman Kardeşlerin yüzde 20-40 oy alabileceğini kaydetti.

Müslüman Kardeşlerin diğer muhalif liderlere göre daha Amerikan karşıtı olabileceğini belirten Brown, İsrail‘in Mısır genelinde pek popüler olmadığına dikkati çekti, ancak Mısır‘da kimsenin şu anda İsrail ile tekrar savaş istemediğini ifade etti.

Brown, Mısır‘ın şu anda ABD için "büyük bir başağrısı" olduğunu belirterek, "Şu anki görünümünde rejimin suyu ısındı. Bizim bölgeye yönelik politikamız ise 1974 yılından bu yana Mısır hükümetiyle çok yakın çalışmaya dayanıyor. Dolayısıyla ne yapılacağına dair esaslı şekilde tekrar düşünmemiz lazım. Müslüman Kardeşler ise bu başağrısının bir parçası, ama en büyük parçası değil. Endişelerimiz için neden var mı? Evet. Korku içeren bir tepki vermemiz için neden var mı? Kesinlikle hayır" ifadesini kullandı.

-"MÜBAREK‘İN KALDIĞI HER GÜN OBAMA‘YA AZAP"-

Washington Enstitüsü Direktörü Robert Satloff, Mısır‘daki olayların sadece ABD‘nin en ciddi dış politika zorluğu olmakla kalmadığı, aynı zamanda en öngörülemeyen ve olasılık dahilinde tutulmayan zorluk olduğu yorumunda bulundu.

Satloff, Obama‘nın geçen salı günü yaptığı açıklamada "sistemli geçişe" bir an önce başlanması ifadesiyle, Mübarek‘e bir nevi gitmesi gerektiğini söylediğini belirterek, "Mübarek‘in koltuğunda oturduğu her günün Obama‘ya azap olacağını" kaydetti. Satloff, Mısır‘da değişimin gelemediği her günün, ABD‘nin imajının da daha fazla aşınmasına neden olacağını yazdı.

"Müslüman Kardeşlere yönelik ortaya çıkan endişelerin de haklı olduğunu, bu hareketin, protestocuların farklı versiyonu olmaktan ziyade, toplumu İslamlaştırmak ve Mısır‘ı yeniden düzenlemek isteyen bir politik yapılanma olduğunu" ifade eden Satloff, hareketin, kendilerine teklif edilecek her fırsatı "kötüye kullanacağını" kaydetti.

Satloff, "Mısır‘da kurulacak hükümetin İsrail ile barış anlaşmasını feshetme ihtimalinin pek bulunmadığını, ancak Mısır halkının, ülkelerinin Gazze halkının normal ekonomik hayatını sürdürmesini engellemede İsrail‘e yardım ettiği algısının sona erdirilmesini isteyeceğini" belirtti.

-TENTAVİ TAHRİR MEYDANINDA-

Mısır Savunma Bakanı Mareşal Muhammed Hüseyin Tentavi‘nin başkent Kahire‘de gösterilerin ve çatışmaların meydana geldiği Tahrir Meydanını ziyaret ettiği bildirildi.

Mısır Savunma Bakanlığından bir kaynak, ‘‘Mareşal Tentavi ile silahlı kuvvetlerin üst düzey liderleri şu an Tahrir Meydanında‘‘ diye konuştu.

-3 BİN 295 KİŞİ TÜRKİYE‘DE-

Başbakanlık Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığının (AFAD), Mısır‘daki olaylar dolayısıyla 3 bin 295 kişiyi Türkiye‘ye getirdiği bildirildi.

Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanı Mehmet Ersoy, yaptığı yazılı açıklamada, bugün saat 09.30 itibarıyla, 29 Ocaktan itibaren Mısır‘a gönderilen 11 tarifeli uçakla bin 365, tahliye amaçlı görevlendirilen 9 uçakla da bin 930 olmak üzere toplam 3 bin 295 kişinin Türkiye‘ye getirildiğini belirtti.

Ersoy ayrıca, THY‘nin, bugün Mısır‘a bir uçak seferi daha yapacağını ifade etti.

Kaynak: AA