Başbakan Erdoğan'ın Açıklamaları

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, "Eksenin, meksenin kaydığı yok

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, "Eksenin, meksenin kaydığı yok. Su yatağında akmaya başladı. Tam dere yatağında akıyor şimdi. Bundan rahatsız olanlar var. Çünkü Türkiye güçleniyor. Çok büyük güç kazandı" dedi.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Habertürk televizyonunda Yiğit Bulut'un "Sansürsüz Özel" adlı programına konuk oldu. "TÜSİAD zaman zaman eleştirilerini kamuoyu ile paylaşıyor. Halkın iradesin ipotek koyanlarla, dernek kurup ipotek koyanlar arasında bir fark yok. Sürekli hükümete eleştiride bulunabiliyor. Bu sizi rahatsız etmiyor mu?" sorusu üzerine Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, "Biraz tepki oluyorsa bu tepkinin altında yatan o. Çünkü onlar milletin temsilcisi değil. Biz milletin temsilcisiyiz. Onlar
gücünü sermayeden alıyor, biz gücümüzü milletten alıyoruz. 16 milyon seçmen bize görev vermiş. Onlar sermayeden alıyor bu gücü. Sermayeden gücü bir yere kadar alırsınız. Siz konunuzla alakalı olan işlerde bizden yük almanız, bize destek olmanız lazım. Ben onları çok dinledim. Her zaman da dinliyoruz. Arkadaşlarım dinliyor. Ama bazen haddi tecavüz olduğu zaman da bizim gereğini söylememiz lazım. Senin paran olduğu kadar benim de arkamda milletim var. Ben valilerime her sokağa gireceksin diyorum. Benim sağlık
bakanlığında bir ekibim var. Neyse rahatsızlık onun üzerine gider. Bir ayrımcılık olmasın. Anadolu sermayesini daha samimi görüyorum. TÜSİAD kendisini çek etsin. Bu anayasayı beğenmiyorsa çıksın açıkça hayır desin, gerekçelerini de söylesin. Diyemiyorsan da çık açıkça ben bu değişikliği destekliyorum de. Senin paran olduğu kadar benim de arkamda milletim var" dedi.
"Ben milletimin gücüyle buradayım. Dolayısıyla bana verdiği yetkiyi de benim tam manada kullanmam lazım" diyen Başbakan Erdoğan konuşmasına söyle devam etti:
"Eğer bana verdiği yetkiyi kullanmazsam o zaman onların hakkını gaspetmiş olurum. Çünkü sermayeden güç alanlara kalsa, onların böyle bir düşüncesi, böyle bir derdi yok, ben Gaziantep'te fakir aileleri dolaştım. O girdiğim sokaklarda halkın halini, ilgisini, alakasını görmenizi isterdim. Oralara valim eşiyle beraber gitmiş. Bu defa da ben gittim. Ne gibi katkılarımız olur. Nelerini çözebiliriz baktık. İlgilendik, ilgileneceğiz. Bir gece 3-5 aileye gidersizin ama bu dalga dalga büyür. Ben de ona göre
kurumsallaşıyorum. Valime diyorum; ekiplerini buna göre oluştur. Her sokağa girecek, dolaşacaksın. Burada ne var, ne yok göreceğiz. Mesela Sağlık Bakanlığında benim bunla ilgili birimim var. Bu tür şeyler bize geldiğinde biz oraya aktarırız, oradan hemen Sağlık Bakanlığı olaya müdahil olur. Neyse rahatsızlık o rahatsızlığın üzerine gider. Ankara'ya gelmesi gerekirse Ankara'ya, ilinde halledilmesi gerekirse ilinde. Onun için ben, bir ayrımcılık olmasın. TÜSİAD da bundan gücenmesin ama Anadolu sermayesini bu
konuda daha realist görüyorum. Çünkü onlar daha iç içe. Daha onlarla hemhal oluyor. Onun için de diyorum ki TÜSİAD şöyle bir kendini çek etsin, Anadolu sermayesiyle daha iç içe olsun, daha kaynaşsın. Burada da yüreğini ortaya koysun. Eğer bu anayasa değişikliğini beğenmiyorsa çıksın açıkça hayır desin, neden olduğunu da söylesin. Desin ki 'ben bu 26 maddenin şu maddelerine şu gerekçeyle karşıyım' desin. Ama diyemiyorsan o zaman da çık açıkça 'ben bu değişikliği destekliyorum' de. Çünkü bitaraf olan bertaraf
olur derler."
"Dış politikada ne değişti? ABD yönetiminden açıklama geldi 'Biz kesinlikle Türkiye'ye ültimatom vermedik, sadece kaygılarımızı ilettik' diye ABD yönetimi kendi gazetesini yalanladı?'' sorusu üzerine de Başbakan Erdoğan şunları kaydetti:
"İçeride de böyle dışarıda da. Saptırmalar devamlı oluyor. Maalesef Amerikan medyasının zaman zaman bizim Türk medyasından esinlendiğini görüyorum. Türk medyası da bazen bayılıyor böyle dışarıdan böyle bir şeyler olduğu zaman Türkiye aleyhinde bunu değerlendirebilir diye oradan bir şeyler kapmaya gayret ediyor. Biz bu noktalarda çok rahatsızın. ABD-Türkiye ilişkileri bana göre tarihin zirvesindedir. Bizim aramızda zaman zaman bazı düşünce farklılıkları da hiçbir zaman ABD ile Türkiye arasında ne başkan
Bush döneminde ne de Obama döneminde böyle bir noktaya gelmemiştir. Biz aramızda konuşurken gayet sıcak ifadeler kullanırız. Hatta bana arkadaşım diye hitap eder, ben bu tür şeyleri kullanırım."
"Tokalaşırken olan resmimizi bile Türkiye'de, Türkiye'nin aleyhinde bir şey olarak parti binalarına asarak bunu böyle kullandılar" diyen Erdoğan, "Bunun Türkiye'nin uluslararası imajı açısından nelere mal olduğunu düşünmeyecek kadar siyasette kısır döngü içinde olan bir muhalefet var. Sayın Obama ile olan bu münasebetlerimizde, Türkiye-Amerikan ilişkilerinde gayet iyi bir konumdayız, bir sıkıntı yok. Silah alışverişinde bazı sıkıntılar onlar her ülkenin kendi iç sorunudur. Onların kongreleri farklı
çalışabilir, farklı değerlendirmeler yapabilir. Aynı şekilde bizim de parlamentomuz var. Biz de bazı değerlendirmelerimizi kongremizi, parlamentomuzu gerekçe göstererek erteleriz. Bunlar olağan şeylerdir. Bu noktada da rahat olmak lazım. Kaldı ki Türkiye bu tür şeylerden dolayı artık birçok şeyi aşıyor. Biz insansız hava aracını kendimiz üretir hale geldik. Atak helikopterlerini kendimiz üretir hale geliyoruz. Airbus ile müşterek yaptığımız çalışmalarla bunu üretir hale geliyoruz. Türkiye artık
tarihiyle, coğrafyasıyla inanın istikbaliyle buluşuyor. Böyle bir noktadayız. Şu anda 60 ülke ile vizesiz ulaşım yapıyoruz. Bunlardan yaklaşık 25'ine THY sefer düzenliyor. Bu hale geldik. Bu çok ciddi bir sıçrama. Böyle bir konumdayız. Komşu ülkelerin hemen hepsiyle münasebetlerimiz çok iyi bir konumda. Rusya ile olan ilişkilerimizi düşünün. 10 sene önce Rusya-Türkiye'yi düşünün. Şimdiki Rusya-Türkiye'yi düşünün. Yani biz geçen yıl 35 milyar dolara kadar çıktık. Şimdi bu kriz sebebiyle 23,5 milyar dolara
2009'da çıktık. Bu yıl yine tırmanıyoruz. Gayet iyi bir konuma geleceğiz. Türkiye artık güvenilir bir ülke. Türkiye'de istikrar var, güven var. İstikrar ve güven olan bir ülke cazibe merkezidir ve bir çekim alanıdır. Ve bir çekim alanı, cazibe merkezi olarak buraya uluslararası sermaye, küresel sermaye buraya gelecektir. Geliyor. Ben bununla da gurur duyuyorum" diye konuştu.
"İran her zaman bize öcü olarak anlatıldı. Şeriat tehlikesi oradan Türkiye'ye sıçrayacak. Türkiye'ye yayılacak. Türkiye, İran olacak. Bunun altındaki ekonomik bilançoya baktım. İran ile 30 sene uğraşmışız 200 milyon doları geçememişiz. Şimdi 10 milyar dolar, bir dahaki sene 38 milyar dolar hedef var. Şimdi İran ile iş yapamayınca gidip IMF'den borç alıyorsunuz. Sistem bir birini tamamlıyor. 'Komşular öcü, ben sana parayı borç olarak veririm' bu değişti. Dolayısıyla artık Türkiye'nin borçlanma gereği de
ortadan kalktı gibi görünüyor. Bundan sonrasını nasıl görüyorsunuz?" sorusu üzerine de Başbakan Erdoğan, "Komşularla doğu-batı, kuzey-güney ayrımı yapmaksızın münasebetlerimizi her geçen gün daha da geliştireceğiz. Bir numaralı sıçrama alanı olarak komşularımızı görüyoruz. Başın ağrıdığı zaman kimin kapısını çalarsın, komşunun kapısını çalarsın. Şu sizde var mı? dersin. Gidipte birkaç apartman ötede çare aramazsın. Burada çorak bir arazi var. Suriye öyle, Ürdün, Lübnan, Yunanistan, Rusya, Irak öyle.
Hepsinden öte İran öyle. Azerbaycan öyle. Niçin biz oralardan kopuk olalım. Komşu komşunun külüne muhtaç çalışmalarımız burada yapmamız lazım. Az önce ifade ettiğimiz neticeleri almamız lazım. Buradan artık Türkiye'nin geliri. Birde başka yönümüz var biz doğalgaz tüketiminde çeşitliliği başarmamız lazım. Bu bizim için strateji. İran ile kara sınırımızı görmezlikten gelemezsin. Biz 10 milyar metreküp yılda buradan doğalgaz alıyoruz. Birinci derecede Rusya'dan ikinci derecede İran'dan alıyoruz. Bunu
görmezlikten gelemezsin. Sene 1639 Kars-ı Şirin, o günden bugüne komşuluğumuz var. Şimdi böyle kuşatılmışsın, komşularla münasebetin olmayacak. Olur mu böyle şey. Yani bizim Tahran anlaşmasındaki ısrarımızın altında biraz da bu yatıyordu. Sizin anladığınız manada değil. Gelin bu işi diplomasiyle çözelim derken" dedi.
"Bundan dolayı ABD'den baskı görüyor musunuz?" sorusu üzerine Başbakan Erdoğan, "O dönemde oldu ama artık yok. Bitti o işler, kapandı artık. Bu bizim komşuluolğumuzun gereğidir. Bizi bu noktada siz farklı düşüneceksiniz, farklı yere koymanız lazım. Dolayısıyla biz burada farklı bir konumdayız. Bunu iyi değerlendirmemiz lazım dedik. Onlar da bir yere kadar işin farkına vardılar, varmadılar değil. Kafkaslarda Türkiye'nin olmaması diye bir şey olabilir mi? Türkiye gündemi belirlenen bir ülke değil" diye
konuştu.
"Peki eksen kayması nereden çıkıyor? Bu da kasıtlı bir tez mi yoksa bir korku mu mudur?" sorusuna da Başbakan Erdoğan, "Tilki yetişmediği üzüme koruk dermiş. Kedi de yetişemediği ciğere mundar dermiş. Eksenin, meksenin kaydığı yok. Su yatağında akmaya başladı. Tam dere yatağında akıyor şimdi. Bundan rahatsız olanlar var. Çünkü Türkiye güçleniyor. Çok büyük güç kazandı. Bakın bizim TİKA diye kuruluşumuz var. Bu rahmetli Özal zamanında kurulmuştu. Bizim geldiğimiz döneme kadar ciddi yatırımlar yapamadı.
Şimdi MHP'nin halini düşünün. Hep böyle Türk iş dünyası veya Türkiye'ye yakın Orta Asya buralar falan diye düşünür. Ama 3,5 yıl TİKA Sayın Bahçeli'ye bağlı olarak çalışmıştır. Acaba TİKA'nın o dönemler içinde o bölgede ne kadar yatırımı var. Çıksınlar açıklasınlar. Balkanlar, şuradan sınırdan çıktık Balkanlar'a girdik. Ben Başbakanlığımda Moğolistan'a gittim. Orada Orhun Anıtları'nın olduğu yere gittik. Anıtları yerinde gördük. O 46 kilometrelik yolu biz TİKA ile yaptık. Anıtları yaptık. Şimdi orada müze
var. Türk Cumhuriyetlerinin hepsinde TİKA'nın yoğun bir çalışması var. Balkanlar'da TİKA'nın yoğun bir çalışması var. Git Bosna'ya. Orada Osmanlı'dan kalma eserleri TİKA'nın restore ettiğini görürsünüz. Makedonya'da onu görürsünüz. Kim tarihine sahip çıkıyor? Biz sahip çıkıyoruz. Afrika'ya kadar uzan. TİKA ile orada okul, su, yol bunları getiriyoruz. Biz ecdadımızdan aldığımız mirası istiyoruz ki aynı şekilde torunları olarak oralara götürelim. Oralarda da anılalım. Şu anda Afganistan'da TİKA var.
Afganistan'da hastanelerle, yollarla açtıkları kuyularla hayırla yad ediliyor. Öyle hani Adriyatik'ten Çin Seddi'ne bu lafla olmuyor tabi" diye konuştu.
YAŞ süreciyle ilgili soru üzerine de Başbakan Erdoğan, "Dışardan herkes farklı şekilde bu konuları değerlendiriyor. Burada kararlar çıkar, burada karalar çıktıktan sonra Genelkurmay Başkanı çıkacaksa, Bakanlar Kurulu kararnamesini çıkarır. Cumhurbaşkanı da onar. Böylece biter iş. Burada bazı isimler üzerinde mutabakat sağlayamadık" dedi.
Yiğit Bulut'un "Bir temayül oluşturdunuz. Artık Başbakan kuvvet komutanlarına ve ordu komutanlarına müdahale edebileceğini gösterdi" sorusu üzerine Başbakan Erdoğan, "Bunu müdahale olarak değerlendirmeyelim de. Yani burada Başbakan olsun, Sayın Cumhurbaşkanı olsun kendi yetkilerinin gereğin de kullanabilirler. Bunu göstermiş olduk. Olay budur. Bu zaten anormal bir şey değil" dedi.
"Bundan sonra böyle mi olacak?" sorusu üzerine de Başbakan Erdoğan, "Gerekirse olur. Gerekmediği takdirde zaten olmaz. Demek ki bugüne kadar böyle bir şeyi hiç gerek görmedik. 7,5 sene oldu. Burada atanan da atanmayan da hepsi silahlı kuvvetlerimizin birer mensubu. İlla şu olacak diye bir şey yok. Yine tabi teamül dendiği zaman bu bana göre şık değil. Çünkü bir ordu teamüllerle yönetilmez, yasalarla yönetilir ve onun da yasaları var zaten. TSK'nın kanunu var. Burada yeri geldiği zaman teamüllere de
uyarsınız. Temel orada yasalardır. Bu yasalar da Milli Savunma Bakanı, Başbakan ve Cumhurbaşkanına iradeni koyabilirsin demiştir. Burada da kullanılan bu iradedir" diye konuştu.
"Sivilleşme yolunda bir adım diyebilir miyiz?" sorusuna da Başbakan Erdoğan, "Sivilleşme yolunda bir adım dersek yanlış olur. Zaten sivil irade 7 sene içinde bu iradesini kullanmıştır" dedi.
Ergenekon süreci ile ilgili soru üzerine de Başbakan Erdoğan, "Ben tabii sizin kadar bu konuda rahat değilim. Şu anda yargı sürecinin içinde olduğu için sadece yürütme olarak bize düşen görev neyse yargının bizden talebini yürütme olarak yerine getirmeye çalışırız, yasalar içerisinde. Şu ana kadar da bunu yerine getirmişizdir. Süreç devam etmektedir. Temenni ederiz ki bunların altından herhangi bir olumsuz şey çıkmasın" dedi.
Bulut'un, "Evet ama çok polemik oldu. Savcısıyız, hakimiyiz. Muhalefetle aranızda, Deniz Baykal ile aranızda da olmuştu. Polemikler kesildi ama süreçle ilgili hala bir" demesi üzerine Erdoğan, "Maalesef bu polemikler oluyor. Bu güne kadar da doldu, bundan sonra da olacaktır. Ama biz bugüne kadar sümen altı edilen birçok şeyleri yürütme olarak sümen altı etmemeye gayret ettik. Ne talep edildiyse onu biz tam manasıyla ortaya çıkardık, çıkaracağız. Bu çetelerle, mafyayla mücadelede olsun. Aklınıza ne
gelirse. dikkat ettiyseniz bu alanlarda Türkiye'de bir değişim, dönüşüm yaşanıyor. Eğer böyle bir değişim, dönüşüm yaşanıyorsa demek ki emin ellere, sağlıklı ellere buralar teslim ediliyor. Bunlar da ellerinden geleni yapıyorlar. Geçenlerde çok ciddi sayıda emniyet mensubu yakalandı. Bazıları bunu silahlı kuvvetlerle mukayese ediyorlar. Silahlı kuvvetlerin konumuyla emniyetin konumu farklı. Emniyette direkt olarak buralara müdahale imkanı var. Silahlı kuvvetlerde Silahlı Kuvvetler Kanunu çerçevesi içinde
bunları yapıyorsunuz. Onun için poliste böyle bir şey yakalandığında anında müdahale edilmiştir, toplanmıştır ve yargıya teslim edilmiştir. Bunları temizlemek zorundayız. Bizim silahlı kuvvetlerimiz asla şaibe kabul etmez. Emniyet teşkilatımız asla şaibe kabul etmez. Yargı asla şaibe kabul etmez. Bugün medyada bir şeyler okuduk. Temenni ederim ki doğru çıkmaz. Ama doğruysa yargı da bunu kendi içinde temizlemeli. Yargıya benim müdahale yetkim yok. Ama yargı da bunu kendi içinde temizlemeli. 'Biz temiziz.'
Hayır arkadaş temiziz deme, üzerine git. Bunu temizle. Adalet darbeyi yerse, yolsuzluğa şuna buna karışırsa, Allah göstermesin bu milletin yargıya güveni bittiği anda her şey biter. Bu tuzun kokması gibi bir şeydir. Tuz kokarsa bitti bu iş" dedi.
Marmara depreminin yıl dönümü olduğunun hatırlatılması üzerine Başbakan Erdoğan, "17 Ağustos 1999 depremi malum... Ben de bizzat o bölgeleri dolaştım. Cezaevinden çıktıktan kısa bir süre sonraydı. Çok kısa zamanda toparlandı desek yanlış olur. Biraz zaman aldı ama örneğin Sakarya güzel bir şehir oldu. Yeni bir Sakarya kurduk. Şu anda orada hastaneler, okullar bitti. Konutlar bitti. Şehir merkezi daha farklı bir hale geldi. Şehir merkezinde büyükçe bir hastane kuruyoruz. Tabii Kızılay gerçekten bu
olaylardan sonra ciddi bir rehabilitasyondan geçti. Bu olay bize yeni bir Kızılay kazandırdı. Ondan sonra Kızılay, sadece içerde değil, dışarıda da ses getiren bir Kızılay oldu. Gölcük'te, Kocaeli'de yeni bir şehir planlaması meydana geldi. Şehirler güzel bir hale geldi. Ben ölenlerimize Allah'tan rahmet diliyorum. Kalanlara sabır diliyorum. Gazilerimize Allah'tan sabırlar, şifalar diliyorum. Buradan tabii ders çıkarmamız lazım. Kaçak ev yapılmaya ne yazık ki vatandaşlarımız devam ediliyor. Zemin etütleri
yapılmayan yerlerde evler yapılıyor. Bakıyorsunuz dere kenarlarında konutlar yapılıyor. Gevşek, sulak zeminlerde evler yapılıyor. Bu zemin etütlerinin yapılmadığı yerlerde konut yaparsan faturası çok ağır olur. İstanbul hakikaten olabilecek bir depremde bize çok ağır faturalar ödetir. Bu konuda hükümet olarak biz hep anlatıyoruz. Diyoruz ki biz hazır şehir kuruyoruz. Gelin sizin buraları yıkalım. Enkaz bedellerini bu yeni taşıyacağımız yerlerin peşinatları olarak kabul edelim. Oralara taşıyalım. İnsanlara
daha modern yerler gösteriyoruz. Ama gitmiyorlar. Halbuki gitse çok memnun olacak. Ama yok. İnsanımız bu noktada nedense bir direnç ortaya koyuyor. Ev kaymış, çatlamış, buna rağmen evden çıkmıyor. Fatura bize kesiliyor. Bütün partiler seferberlik yapmamız lazım. Deprem tehdidi altındaki her yerde gelin bir seferberlik yapalım. Bu tür evlerde oturanlar bize yardımcı olsunlar. Biz süratle birkaç yıl içinde yeni konutlar yapmaya muktediriz, bu gücümüz var. Biz 7 yıl içinde Türkiye'de 430 bin konut yaptık.
Bunun 330 binini şu anda sahiplerine teslim ettik. Bütün hocalarımız uyarıyor. Gelin en azından bu konuda bir mutabakat sağlayalım" dedi.
Programın sonunda sunucu Yiğit Bulut'un Erdoğan'a, "İşçi emeklisi misiniz, memur emeklisi mi?" diye sorması üzerine Başbakan Erdoğan, "Ben işçi emeklisi olarak ayrıldım. Arkadaşlar araştırmışlar. Ben işçi emeklisi olduğumu biliyorum. Problem değil. İşçi emeklisi olsan ne olacak, memur emeklisi olsam ne olacak? Sonunda emeklisin" diye konuştu.