Saros Körfezi'ne 'Yapay Resif'
Saros Körfezi'nde yapılması düşünülen 'yapay resif' projesinin Mayıs ayı sonunda hayata geçirilmesi planlanıyor
Saros Körfezi'nde yapılması düşünülen 'yapay resif' projesinin Mayıs ayı sonunda hayata geçirilmesi planlanıyor. Projede yer alan Mustafa Kemal Atatürk ve Sabiha Gökçen'in heykellerinin F-4 savaş uçağıyla denize batırılması konusunda yapılan eleştirilere yanıt veren Proje Sorumlusu Savaş Yapman, "Sabiha Gökçen ve Atatürk'ün heykellerini suyun altına indirmekle biz onları küçültmüyoruz" dedi.
Edirne Saros Turizm Altyapı Hizmet Birliği'nin (ESTAB) başvurusu üzerine Ege Üniversitesi Su Ürünleri Fakültesi'nden Prof. Dr. Altan Lök tarafından hazırlanan "yapay resif" projesi üç farklı konuyu ele alıyor. Canlı popülasyonunun arttırılması amaçlanan projede, balıkçılara yönelik balıkçılık amaçlı yapay resif, dalış turizmine yönelik açık ve kapalı tarih müzesi düşüncesi yer alıyor. Yapılması düşünülen bu batıklarda cumhuriyet tarihinin yansıtılması hedefleniyor. Projede 1000 adet 1 metreküplük yapay
resif, 1200 metre kare deniz yıldızı şeklindeki kapalı müze, 2 adet açık müze, 1 uçak ve 2 gemi yer alıyor. Projenin hayata geçirilmesi için Tarım Bakanlığı'ndan gelecek yazı beklenirken, Mayıs sonunda startın verilmesi, gemilerle uçağın denize batırılması planlanıyor. Proje Sorumlusu Savaş Yapman projede yapay resif elemanı olacağını ve canlı üreteceklerini ifade ederek, "İkinci anlamda dalıcılara dalış noktası olacak. Biz üçüncü bir misyon yükleyerek Cumhuriyet tarihimizi yansıtalım istedik. Kuru batığa
dalacaklarına, tarihimizi aşağıda görsünler istedik. Bunu düşünürken de Çanakkale Savaşı olgusunu yansıtmaya karar verdik. Bu nedenle suyun altına Çanakkale Savaşı'nı yansıtan heykeller ve resimler koymaya karar verdik. Bu şekilde açık bir müze alanı oluşturmaya karar verdik. Daha sonra bir de kapalı müze alanı yapalım diye düşündük ve denizyıldızı şeklinde kapalı bir müze yapılmasına karar verdik. Yıldızın her bir kolunun giriş bölümünde Çanakkale Savaşı'na katılmış ulusların nöbet askerlerinin heykelleri
yer alacak" şeklinde konuştu.
Yapman, denize batırılması planlanan gemilerden birini Nusret Mayın Gemisi, diğerini ise İngiliz donanmasından bir gemi olarak düşündüklerini söyledi. Yapman, "Uçak konusuna gelince biz C47 olur diye umarken, Hava Kuvvetleri'nin elinde bu uçaktan kalmadığı beyan edildi. Biz C-47 alsaydık tüm cumhurbaşkanlarımızın heykellerini koyalım, dalıcılar dalıp, cumhurbaşkanlarının heykellerini görüp çıksınlar istiyorduk. Bodrum ve Kaş'ta da C-47'ler var. Ama hurda yığını halindeler. Biz farklı bir anlam katmak
istedik. C-47 alamayınca bir F-4 konusu gündeme geldi. F-4 indirelim ama ona da bir kimlik vermemiz gerekir diye düşündük. Aklımıza ilk Sabiha Gökçen geldi. kokpite Sabiha Gökçen'in heykelini koyalım, arkaya da bu ulusun birinci ismi Mustafa Kemal Atatürk'ü koyalım dedik. Bana göre tirajı komik eleştiriler geldi. Sabiha Gökçen hiç F-4'e binmedi şeklinde. Ancak Sabiha Gökçen'in F-4'e inmesi önemli değil, çünkü oradaki kimlik F-4 değil Sabiha Gökçen'dir. Sabiha Gökçen dünyanın ilk kadın savaş pilotudur. Bir
savaş pilotu F-4'te kullanır, F-16'da kullanır. Orada F-4 simge, misyon Sabiha Gökçen'dir" ifadelerini kullandı.
Heykellerin denize batırılması konusunda ortaya çıkan tartışmalara da değinen Yapman, tarihi sergileme noktasında ortamın öneminin olmadığını söyledi. Dünyanın her yerinde bununla ilgili örneklerin yer aldığını kaydeden Yapman, "Örneğin Yunanistan'da antik dönemler suyun altında sergileniyor. Mısır'a gidiyorsunuz orada bir sürü emirliklerin heykelleri konuluyor ve bunlar suyun altına inmekle düşmüyorlar ki. Bizim havada bir sergi yapabilme imkanımız olsa gidelim uçakları havada sergileyelim. Kara
ortamında olduğu gibi deniz ortamında da sergileyelim istedik. Buradaki önem yukarıda veya aşağıda olması değil, onun ifade ettiği anlam. Sabiha Gökçen ve Atatürk'ün heykellerini suyun altına indirmekle biz onları küçültmüyoruz, aslında herkesin inemediği bir ortama inerek belki de onları yüceltiyoruz. Biz sualtıcılar olarak böyle bakıyoruz" dedi.
Yapman, "Kim ne derse desin, ben ciddi anlamda çalışmasını yaptım. Bu yapılan dünyanın ilk su altı tarih müzesi. Bunu da Türkiye yapıyor" diye konuştu.
Edirne Saros Turizm Altyapı Hizmet Birliği'nin (ESTAB) başvurusu üzerine Ege Üniversitesi Su Ürünleri Fakültesi'nden Prof. Dr. Altan Lök tarafından hazırlanan "yapay resif" projesi üç farklı konuyu ele alıyor. Canlı popülasyonunun arttırılması amaçlanan projede, balıkçılara yönelik balıkçılık amaçlı yapay resif, dalış turizmine yönelik açık ve kapalı tarih müzesi düşüncesi yer alıyor. Yapılması düşünülen bu batıklarda cumhuriyet tarihinin yansıtılması hedefleniyor. Projede 1000 adet 1 metreküplük yapay
resif, 1200 metre kare deniz yıldızı şeklindeki kapalı müze, 2 adet açık müze, 1 uçak ve 2 gemi yer alıyor. Projenin hayata geçirilmesi için Tarım Bakanlığı'ndan gelecek yazı beklenirken, Mayıs sonunda startın verilmesi, gemilerle uçağın denize batırılması planlanıyor. Proje Sorumlusu Savaş Yapman projede yapay resif elemanı olacağını ve canlı üreteceklerini ifade ederek, "İkinci anlamda dalıcılara dalış noktası olacak. Biz üçüncü bir misyon yükleyerek Cumhuriyet tarihimizi yansıtalım istedik. Kuru batığa
dalacaklarına, tarihimizi aşağıda görsünler istedik. Bunu düşünürken de Çanakkale Savaşı olgusunu yansıtmaya karar verdik. Bu nedenle suyun altına Çanakkale Savaşı'nı yansıtan heykeller ve resimler koymaya karar verdik. Bu şekilde açık bir müze alanı oluşturmaya karar verdik. Daha sonra bir de kapalı müze alanı yapalım diye düşündük ve denizyıldızı şeklinde kapalı bir müze yapılmasına karar verdik. Yıldızın her bir kolunun giriş bölümünde Çanakkale Savaşı'na katılmış ulusların nöbet askerlerinin heykelleri
yer alacak" şeklinde konuştu.
Yapman, denize batırılması planlanan gemilerden birini Nusret Mayın Gemisi, diğerini ise İngiliz donanmasından bir gemi olarak düşündüklerini söyledi. Yapman, "Uçak konusuna gelince biz C47 olur diye umarken, Hava Kuvvetleri'nin elinde bu uçaktan kalmadığı beyan edildi. Biz C-47 alsaydık tüm cumhurbaşkanlarımızın heykellerini koyalım, dalıcılar dalıp, cumhurbaşkanlarının heykellerini görüp çıksınlar istiyorduk. Bodrum ve Kaş'ta da C-47'ler var. Ama hurda yığını halindeler. Biz farklı bir anlam katmak
istedik. C-47 alamayınca bir F-4 konusu gündeme geldi. F-4 indirelim ama ona da bir kimlik vermemiz gerekir diye düşündük. Aklımıza ilk Sabiha Gökçen geldi. kokpite Sabiha Gökçen'in heykelini koyalım, arkaya da bu ulusun birinci ismi Mustafa Kemal Atatürk'ü koyalım dedik. Bana göre tirajı komik eleştiriler geldi. Sabiha Gökçen hiç F-4'e binmedi şeklinde. Ancak Sabiha Gökçen'in F-4'e inmesi önemli değil, çünkü oradaki kimlik F-4 değil Sabiha Gökçen'dir. Sabiha Gökçen dünyanın ilk kadın savaş pilotudur. Bir
savaş pilotu F-4'te kullanır, F-16'da kullanır. Orada F-4 simge, misyon Sabiha Gökçen'dir" ifadelerini kullandı.
Heykellerin denize batırılması konusunda ortaya çıkan tartışmalara da değinen Yapman, tarihi sergileme noktasında ortamın öneminin olmadığını söyledi. Dünyanın her yerinde bununla ilgili örneklerin yer aldığını kaydeden Yapman, "Örneğin Yunanistan'da antik dönemler suyun altında sergileniyor. Mısır'a gidiyorsunuz orada bir sürü emirliklerin heykelleri konuluyor ve bunlar suyun altına inmekle düşmüyorlar ki. Bizim havada bir sergi yapabilme imkanımız olsa gidelim uçakları havada sergileyelim. Kara
ortamında olduğu gibi deniz ortamında da sergileyelim istedik. Buradaki önem yukarıda veya aşağıda olması değil, onun ifade ettiği anlam. Sabiha Gökçen ve Atatürk'ün heykellerini suyun altına indirmekle biz onları küçültmüyoruz, aslında herkesin inemediği bir ortama inerek belki de onları yüceltiyoruz. Biz sualtıcılar olarak böyle bakıyoruz" dedi.
Yapman, "Kim ne derse desin, ben ciddi anlamda çalışmasını yaptım. Bu yapılan dünyanın ilk su altı tarih müzesi. Bunu da Türkiye yapıyor" diye konuştu.