Kılıçdaroğlu'ndan önemli mesajlar
Sosyalist Enternasyonal Konseyi'nde "Küresel Ekonomi ve Türkiye" konulu bir konuşma yapan CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, "Türkiye'de son 10 yılın ekonomik politikalarının en büyük mağdurları, emekçiler, çiftçiler, emekliler, esnaf, işsizler yani geniş halk kitleleri olmuştur" dedi.
Sosyalist Enternasyonal Konseyi'nde "Küresel Ekonomi ve Türkiye" konulu bir konuşma yapan CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, "Türkiye'de son 10 yılın ekonomik politikalarının en büyük mağdurları, emekçiler, çiftçiler, emekliler, esnaf, işsizler yani geniş halk kitleleri olmuştur" dedi. Kılıçdaroğlu, Sosyalist Enternasyonal Konseyi'nde konuştu.
CHP lideri, Türkiye'nin 2007 krizine kırılgan bir yapıda yakalandığını, bu nedenle krizden en çok etkilenen ülkelerin ilk sıralarında yer aldığını söyledi.
"Küresel ekonominin getirdiği acımasız rekabet ilişkileri, işsizliği ve yoksulluğu artırıp kronik bir soruna dönüştürürken, buna çözüm olabilecek sosyal devleti de gerilettiğini, aile birimini sarstığını, mutsuz çoğunluğun saflarını genişlettiğini" belirten Kılıçdaroğlu, şunları söyledi:
"Türkiye'de sosyal harcamalar yetersiz ve keyfidir. Toplumun gereksinmelerine göre değil, iktidarın siyasi gereksinmelerine göre ayarlanmaktadır. O nedenle iktidar hukuki düzeneklere bağlı sosyal yardımlardan, aile sigortasını uygulamaktan kaçınmaktadır. İşsizlik Sigortası Fonu'nda son 10 yılda biriken 40 milyar doların sadece 2 milyar doları yani sadece yüzde 5'i işsizlere bir hak olarak aktarılmıştır.
Benim partim bütün bunları düzeltmeye, sadaka tarzı yardımlardan sosyal hak kavramına geçişi sağlamaya, aile sigortasını uygulamaya, başta sağlık ve eğitim olmak üzere insani gelişme araçlarına yatırım yapmaya, kadının toplumdaki ve iş yaşamındaki durumunu desteklemeye, sendikal hakları geliştirmeye, kısacası sosyal devleti yeniden inşa etmeye taliptir. Kadınların işgücüne katılımı açısından Türkiye'yi, Dünya Ekonomik Forumu'nun (WEF) verilerine göre 133 ülke içinde 131. sırada olmak ayıbından kurtaracağız."
Küresel ekonomi
CHP lideri, bu toplantının gerçekleştiği tarih diliminin, dünyada hem siyasi hem ekonomik hem de çevresel düzlemlerde önemli değişimlerin olduğu, küresel ekonomide bir kırılma ve yeniden yapılanma sürecinden geçildiği bir döneme denk geldiğini hatırlatarak, bu bakımdan, Paris'teki toplantıda yapılacak tartışmaların, ikili görüşmelerin ve çıkacak sonuç bildirgesinin de aynı derecede önemli olacağını ifade etti.
Kılıçdaroğlu, "küresel ekonomi 2007'den başlamak üzere önemli bir kriz sürecinden geçmektedir. Henüz krizin artçı dalgaları tamamen atlatılmış değildir. Yükselen ekonomilerde kriz öncesine dönüşler olmakla birlikte, krizin çıkış ülkesi olan ABD'de ve diğer gelişmiş ülkelerde ekonomik toparlanma henüz genellikle zayıftır ve gelecek beklentileri tam olarak iyimserliğe dönmüş değildir" diye konuştu.
Kılıçdaroğlu konuşmasında şu görüşleri dile getirdi: "Hepimizin bildiği gibi, 2000'li yıllarda ABD'den başlamak üzere ortaya çıkan aşırı finansallaşma eğilimleri, sonuçta üretim ile finansal işlemler arasındaki bağlantıyı kopardı, kırılgan ekonomik yapılar oluşturdu. Sonuçta bu finansal şişkinlik 2007'den itibaren bir mali krize neden oldu ve bunun etkileri
hala sürmekte.
Mali kriz, Mart 2009'a kadarki dönemde sıcak para akımlarının gelişmekte olan ülkelerden gelişmiş ülkelere geri dönmesine yol açtı; bu ters akımın etkisiyle bu ülkelerin paraları, döviz karşısında hızla değer yitirdi. Son olarak geçen hafta Amerikan Merkez Bankası'nın (FED) 600 milyar dolarlık yeni bir genişleyici para politikası kararı alması da doların ucuzlamasıyla sonuçlanabilecektir ve bu bakımdan haklı kaygılara neden olmaktadır.
Sıcak para akımlarının çevre ekonomilerinin paralarını aşırı değerlenmeye zorlamasının en olumsuz sonuçları, bu ülkelerin ithalata daha açık hale gelmeleri, sanayiden başlamak üzere üretken sektörlerinin aşınması ve işsizlik artışı olmaktadır. Üstelik Türkiye gibi yüksek dış ticaret ve cari açıklar veren ülkelerde 'istihdam yaratmayan büyüme' olarak adlandırılan bu model sadece kriz sonrasında değil tüm 2000'li yıllarda geçerli olmuştur. Sıcak para, başta Türkiye olmak üzere, yurtiçi üretimin önündeki en büyük engel konumuna gelmiştir. Bu kısır döngüden çıkılması ve işsizliğin yönetilebilir bir düzeye çekilmesi gerekmektedir."
"İşsizlik demokrasi için tehdit"
CHP lideri, bunun sadece Türkiye'nin ve benzer ekonomik yapıdaki ülkelerin sorunu olmadığını, tüm gelişmiş ülkeler ve Sosyalist Enternasyonalin de ortak sorumluluk alanı içinde olduğunu söyledi.
Kılıçdaroğlu, işsizlik, sosyal güvencesiz istihdam ve yoksullaşma sürecinin sadece ekonomileri değil, demokrasileri de tehdit ettiğini vurguladı.
Kimsenin ticaret avantajını kaptırmak istemediği bir dünyada, durgunluğun ve korumacılığa dönüş riskinin büyüme tehdidine dikkati çeken CHP lideri, tüm tarafların ortak çıkarları karşılıklı ödünlerden ve bir bütün olarak dünya ekonomisini büyüme rampasına yeniden sokmaktan geçtiği görüşünü savundu.
Kılıçdaroğlu, şöyle devam etti: "Düşük ücret ve düşük sosyal haklar koşullarında rekabet, avantajı elde etme anlayışlarından vazgeçmeyi gerektiriyor. Sosyal ve çevresel sorunlara daha fazla çözüm üretmeye odaklanmayı gerektiriyor. İç talebin tüm ülkelerde desteklenmesini; bunun için de geniş emekçi kesimlerin satın alma güçlerinin yükseltilmesini, gelir bölüşümünü düzeltici ve sosyal hakları geliştirici politikaların öne çıkmasını gerektiriyor. İşsizlikle, kayıt dışı istihdamla, çocuk istihdamıyla, kadın işçilere yönelik ayırımcılıkla, kölelik koşullarında işçi çalıştırma uygulamalarıyla, insan hakları ihlalleriyle kararlı bir mücadeleyi gerektiriyor. Kısacası, insana öncelik veren sol yönetimlerin işbaşına gelmesini; zaten işbaşında olanların ise ellerinin güçlenmesini gerektiriyor."
CHP lideri, Sosyalist Enternasyonal Konseyi'nin tarihi bir momentumda bir araya geldiğini hatırlattı ve "dünyanın geleceğinin barışçı, çevreci, kalkınmacı, eşitlikçi bir iklimde gerçekleşebilmesi için hepimize tarihi sorumluluklar düşmektedir. Bu düşüncelerle, Sosyalist Enternasyonal Konseyi'nin 15-16 Kasım 2010 Paris toplantısının başarılı geçmesini diliyorum" dedi.
CHP lideri, Türkiye'nin 2007 krizine kırılgan bir yapıda yakalandığını, bu nedenle krizden en çok etkilenen ülkelerin ilk sıralarında yer aldığını söyledi.
"Küresel ekonominin getirdiği acımasız rekabet ilişkileri, işsizliği ve yoksulluğu artırıp kronik bir soruna dönüştürürken, buna çözüm olabilecek sosyal devleti de gerilettiğini, aile birimini sarstığını, mutsuz çoğunluğun saflarını genişlettiğini" belirten Kılıçdaroğlu, şunları söyledi:
"Türkiye'de sosyal harcamalar yetersiz ve keyfidir. Toplumun gereksinmelerine göre değil, iktidarın siyasi gereksinmelerine göre ayarlanmaktadır. O nedenle iktidar hukuki düzeneklere bağlı sosyal yardımlardan, aile sigortasını uygulamaktan kaçınmaktadır. İşsizlik Sigortası Fonu'nda son 10 yılda biriken 40 milyar doların sadece 2 milyar doları yani sadece yüzde 5'i işsizlere bir hak olarak aktarılmıştır.
Benim partim bütün bunları düzeltmeye, sadaka tarzı yardımlardan sosyal hak kavramına geçişi sağlamaya, aile sigortasını uygulamaya, başta sağlık ve eğitim olmak üzere insani gelişme araçlarına yatırım yapmaya, kadının toplumdaki ve iş yaşamındaki durumunu desteklemeye, sendikal hakları geliştirmeye, kısacası sosyal devleti yeniden inşa etmeye taliptir. Kadınların işgücüne katılımı açısından Türkiye'yi, Dünya Ekonomik Forumu'nun (WEF) verilerine göre 133 ülke içinde 131. sırada olmak ayıbından kurtaracağız."
Küresel ekonomi
CHP lideri, bu toplantının gerçekleştiği tarih diliminin, dünyada hem siyasi hem ekonomik hem de çevresel düzlemlerde önemli değişimlerin olduğu, küresel ekonomide bir kırılma ve yeniden yapılanma sürecinden geçildiği bir döneme denk geldiğini hatırlatarak, bu bakımdan, Paris'teki toplantıda yapılacak tartışmaların, ikili görüşmelerin ve çıkacak sonuç bildirgesinin de aynı derecede önemli olacağını ifade etti.
Kılıçdaroğlu, "küresel ekonomi 2007'den başlamak üzere önemli bir kriz sürecinden geçmektedir. Henüz krizin artçı dalgaları tamamen atlatılmış değildir. Yükselen ekonomilerde kriz öncesine dönüşler olmakla birlikte, krizin çıkış ülkesi olan ABD'de ve diğer gelişmiş ülkelerde ekonomik toparlanma henüz genellikle zayıftır ve gelecek beklentileri tam olarak iyimserliğe dönmüş değildir" diye konuştu.
Kılıçdaroğlu konuşmasında şu görüşleri dile getirdi: "Hepimizin bildiği gibi, 2000'li yıllarda ABD'den başlamak üzere ortaya çıkan aşırı finansallaşma eğilimleri, sonuçta üretim ile finansal işlemler arasındaki bağlantıyı kopardı, kırılgan ekonomik yapılar oluşturdu. Sonuçta bu finansal şişkinlik 2007'den itibaren bir mali krize neden oldu ve bunun etkileri
hala sürmekte.
Mali kriz, Mart 2009'a kadarki dönemde sıcak para akımlarının gelişmekte olan ülkelerden gelişmiş ülkelere geri dönmesine yol açtı; bu ters akımın etkisiyle bu ülkelerin paraları, döviz karşısında hızla değer yitirdi. Son olarak geçen hafta Amerikan Merkez Bankası'nın (FED) 600 milyar dolarlık yeni bir genişleyici para politikası kararı alması da doların ucuzlamasıyla sonuçlanabilecektir ve bu bakımdan haklı kaygılara neden olmaktadır.
Sıcak para akımlarının çevre ekonomilerinin paralarını aşırı değerlenmeye zorlamasının en olumsuz sonuçları, bu ülkelerin ithalata daha açık hale gelmeleri, sanayiden başlamak üzere üretken sektörlerinin aşınması ve işsizlik artışı olmaktadır. Üstelik Türkiye gibi yüksek dış ticaret ve cari açıklar veren ülkelerde 'istihdam yaratmayan büyüme' olarak adlandırılan bu model sadece kriz sonrasında değil tüm 2000'li yıllarda geçerli olmuştur. Sıcak para, başta Türkiye olmak üzere, yurtiçi üretimin önündeki en büyük engel konumuna gelmiştir. Bu kısır döngüden çıkılması ve işsizliğin yönetilebilir bir düzeye çekilmesi gerekmektedir."
"İşsizlik demokrasi için tehdit"
CHP lideri, bunun sadece Türkiye'nin ve benzer ekonomik yapıdaki ülkelerin sorunu olmadığını, tüm gelişmiş ülkeler ve Sosyalist Enternasyonalin de ortak sorumluluk alanı içinde olduğunu söyledi.
Kılıçdaroğlu, işsizlik, sosyal güvencesiz istihdam ve yoksullaşma sürecinin sadece ekonomileri değil, demokrasileri de tehdit ettiğini vurguladı.
Kimsenin ticaret avantajını kaptırmak istemediği bir dünyada, durgunluğun ve korumacılığa dönüş riskinin büyüme tehdidine dikkati çeken CHP lideri, tüm tarafların ortak çıkarları karşılıklı ödünlerden ve bir bütün olarak dünya ekonomisini büyüme rampasına yeniden sokmaktan geçtiği görüşünü savundu.
Kılıçdaroğlu, şöyle devam etti: "Düşük ücret ve düşük sosyal haklar koşullarında rekabet, avantajı elde etme anlayışlarından vazgeçmeyi gerektiriyor. Sosyal ve çevresel sorunlara daha fazla çözüm üretmeye odaklanmayı gerektiriyor. İç talebin tüm ülkelerde desteklenmesini; bunun için de geniş emekçi kesimlerin satın alma güçlerinin yükseltilmesini, gelir bölüşümünü düzeltici ve sosyal hakları geliştirici politikaların öne çıkmasını gerektiriyor. İşsizlikle, kayıt dışı istihdamla, çocuk istihdamıyla, kadın işçilere yönelik ayırımcılıkla, kölelik koşullarında işçi çalıştırma uygulamalarıyla, insan hakları ihlalleriyle kararlı bir mücadeleyi gerektiriyor. Kısacası, insana öncelik veren sol yönetimlerin işbaşına gelmesini; zaten işbaşında olanların ise ellerinin güçlenmesini gerektiriyor."
CHP lideri, Sosyalist Enternasyonal Konseyi'nin tarihi bir momentumda bir araya geldiğini hatırlattı ve "dünyanın geleceğinin barışçı, çevreci, kalkınmacı, eşitlikçi bir iklimde gerçekleşebilmesi için hepimize tarihi sorumluluklar düşmektedir. Bu düşüncelerle, Sosyalist Enternasyonal Konseyi'nin 15-16 Kasım 2010 Paris toplantısının başarılı geçmesini diliyorum" dedi.