Oktay Ekşi olayı
Bir kişiyle gazetenin karakteri değişmez; asıl kaynak ve güç okuyucudur, okuyucunun kararıyla gazete değişir.
Oktay Ekşi, 36 yıldır başyazarlığını yaptığı Hürriyet gazetesinden ayrıldı. Tatsız bir olay! Tek boyutlu bir olay karşısında olmadığımızı sanıyorum; o nedenle olayı, yazılanları ve söylenenleri anlayıp tartarak yorumlamalıyız.
28 Ekim’deki yazısının kent baskılarında değişik çıkan son cümlesi; “Şimdi anasını bile satan işte o zihniyetin marifetlerini görüyorsunuz” idi. Son günlerde çok tartışılan barajlarla ilgili bir değerlendirmeyi bitirirken “Anasını bile satan” deyimini kullanmasını, Oktay Bey’den beklemezdim, ona yakışmadı! Ama?
Özür
Oktay Bey de yazdı; ‘lafın ayarı’ kaçmış, ‘seviye düşmüştü’; üzdüklerinden ‘özür diledi’, ‘gerçeği olduğu gibi anlamak’ istemeyenlere anlattıkları yetmedi; istifası istendi, ayrıldı! Şimdi artık Oktay Ekşi Hürriyet’in başyazarı değil, artık onu orada, Hürriyet’te okuyamayacağız.
Olayın olmamasını dilerdim.
Olaydan çıkardığım bir iki notumu paylaşmak istiyorum:
Görüşlerinde ısrarlı
1961’de tanıdığım, on-on beş yıldan beri de -kabul ederse- dost saydığım Oktay Bey’le siyasal olayları son yıllarda galiba farklı yorumladık. Geçen yıl Eylül ayında, ‘Bizim Mahalle’ başlıklı yazısında, “Liberal geçinen gizli faşistler” diye nitelendirdiği yazarlara çatıyordu. Yazısının sonlarında benim, habercilikten çok siyaset yapan, siyaseti yönlendirmeye çalışan gazetecilerin, çalıştıkları kurumlara verdikleri zararı anlattığım yazıdan, “Şimdi bir de Tarhan Erdem çıktı” diyerek bahsetti. Kendisine e-posta yazdım, o beni cevapladı, sürdürmedim; görüşünden bir milimetre oynaması söz konusu değildi. Veda yazısında da aynı şeyi söylüyordu.
Beyefendi bir dost
Yıllar içinde pek çok kez görüştük, medya ve toplantılarda sayısız konuşmalarını dinledim; yanıldığını düşündüğüm olmuştur ama hiçbir zaman ‘beyefendi’ tavrından uzaklaştığını hatırlamıyorum. Herkes gibi ölçü kaçırdığı, abarttığı mutlaka olmuştur; böyle örnekler, onun karakterini belirlemez, tam tersine güçlendirir!
Etkili başyazar
Hürriyet, otuz altı yılda bir ‘başyazar’ yaratmıştır; Oktay Bey de beğenirsiniz beğenmezsiniz, bugünkü Hürriyet yapısının mimarlarından biridir. Erol Simavi, Nezih Demirkent, Ertuğrul Özkök ve başkaları arasında Oktay Bey’in yeri ihmal edilmemelidir. Gerçekte Hürriyet mi, Oktay Bey mi birbirlerini daha çok etkilemiş, şekillendirmiştir? İncelemeye değer bir sorudur.
Karar okur ve patrona aittir
Oktay Bey’in istifasını isteyen güç, kimdir bilemem, bu yapıyı da değiştirecek mi? Değiştirmeli mi? Değiştirebilir mi ve nasıl? Asıl sorun budur! Bence, bir kişiyle gazetenin karakteri değişmez; asıl kaynak ve güç okuyucudur, okuyucunun kararıyla gazete değişir, kararı okuyucu vermelidir. O, bir iki hataya, bir yazıya, bir habere bakmaz, genel gidişe bakar, uzun bir zaman dilimi içinde karar verir.
Yüz binlerce gazeteyi satanla alan arasında, her gün canlı bir ilişki vardır. Okuyucunun kararına patron muhataptır. Bu ilişkiye dışardan kimse karışmamalı; herkes okuyucunun kararını beklemeli, patronu zorlamamalıdır.