Kudüslü hemşehrimiz Yasmin!

Babası Manisa doğumlu olan Sefarad müziğinin prenseslerinden Yasmin Levy, beş konserlik turnesi ile memleket yollarında


Nazan Özcan

 

Yasmin Levy sevenler biraz mazoşisttir. Ne yani, 500 yıl önce İspanya’dan sürülen Yahudilerin, yani Sefaradların müziği göbek attıracak, ‘eller havaya’ yaptıracak değil ya! Bol acı ve hüzün, Levy’nin müziğinin alameti farikası. Hüzün ve acı dedik diye ürkmeyin! Levy, 500 yıllık müziği, hüznü ve acıyı güzel sesiyle öyle bir formüle ediyor ki, dinlerken hem ‘ciğeriniz’ yanıyor hem de tuhaf bir biçimde iyi hissediyorsunuz. İşte buna da marifet diyorlar. Marifetli Levy, Türkiye’ye beşinci seferini yapıyor. Önceki akşam İstanbul’daydı, sırada Ankara, Denizli, İzmir ve Adana var.

Manisalı baba
Levy’nin Türkiye’yi yakın hissetmesi boş yere değil. Levy’nin babası Manisa’da doğmuş bir Sefarad. Yani Yasmin, hemşerimiz sayılır. “Babam Yitzhak Levy, İsrail Ulusal Radyosu’nun Ladino bölümünün başındaydı ve Sefaradların şarkılarını derlemişti. Ladino şarkıları üzerine onlarca kitap yazmıştı. Annem de şarkıcıydı. Evde bunlarla büyüdüm” diyen Levy, şarkıcı olmaya 18 yaşına gelince karar vermiş.
Altı kardeşin en küçüğü, 1975 Kudüs doğumlu Yasmin, babasını 2 yaşındayken kaybediyor. “Çocukken hayalim veteriner olmaktı. Ama klasik piyano eğitimi de alıyordum. Annemin bir arkadaşı, bir gün benden bir Sefarad şarkısı söylememi istedi. Kendi albümüne koymak için. ‘Ben bilmiyorum ki söylemeyi’ dedim. O ‘Bilirsin’ dedi, ben ‘Bilmem’, tartışmaya başladık. 10 dakika sonra babamın kitaplarından birini açtı, küçük bir kayıt cihazı getirdi ve ‘Tartışma bitmiştir, söylemeye başla’ dedi.” Gülegüle veterinerlik!
İlk iş olarak da annesiyle birlikte konsere çıkıyor. Arkası çorap söküğü gibi geliyor. Festivaller, konserler derken ilk albüm ‘Romance & Yasmin’, 2000’de piyasaya çıktı. Flamenko’nun da, Anadolu esintilerin de olduğu albümün sound’u da epey moderndi. Zaten BBC tarafından yılın en iyi çıkış yapan albümü olarak lanse edildi. İkinci albüm ‘La Judería’da Endülüs flamenko melodileri fazlalaştı. Sebep, Yasmin Levy’nin flamenko okumak için İspanya’dan burs alması. Sonuç; ‘Me Voy’ ve ‘Gracias a la vida’ gibi nefis şarkıları ve Levy’nin kendi tarzını yaratması.

İbrahim Tatlıses mi? 2007’deki ‘Mano Suave’de Levy, tekrar Sefarad köklerine döner, Flamenko ezgilerini epey azaltır. İki albüm arasında geçen zamanı Levy, hem müzik hem de kişisel anlamda büyüme olarak niteliyor: “Anladım ki, artık neredeyse yok olmakla yüzyüze kalmış bir dilin şarkılarını modern dünyaya taşıma gibi bir rolüm var.” Geçen yıl çıkan son albümü ‘Sentir’, daha flamenko, daha az oryantal. Albümün sürprizleri de mevcut. Birincisi Hıristiyanların ‘Hallelujah’sının şahane cover’ı. “İnsanların aşina olduğu ve konserde hep beraber söyleyecekleri bir şarkı arıyorduk, bunu yaptık” diyor. Demek ki, burada da banko! İkincisi ise ‘Uno Pastora’. Levy bu şarkıda 33 yıl önce ölen babasıyla düet yapıyor. “Bu benim için yılların düşüydü ama korkuyordum. Ve bu korkudan bir kez kurtulmayı başardıktan sonra babamın arşivden kalkıp teknoloji sayesinde benimle stüdyoya girmesini sağladım.” Ve ikinci banko. Şarkılar güzel, kadın güzel de olsa Levy’nin sahne performansı son derece pozitif dedikten sonra tek kusurunu açıklayalım: ‘Nedense’ İbrahim Tatlıses hayranı! Galiba Levy gibi Londra’da da yaşasınız, içimizdeki Ortadoğululuk baki!

Yasmin Levy turnesi
1 Kasım Eskiyeni, Ankara
2 Kasım Pamukkale Üniversitesi, Denizli
3 Kasım Ahmet Adnan Saygun
Konser Salonu, İzmir
4 Kasım Hilton Otel, Adana