Pamuk'a kitap imzalayan sanatçı

Mazhar Alanson, Konsferans turnesinde olan Orhan Pamuk'la JFK Havaalanı'nda karşılaşan Mazhar Alanson, 'Nobel ödüllü birine kitap imzaladım, sorma...' diyerek imzaladığı kitaba ne yazdığını şöyle açıkladı:

Mazhar Alanson, bu kez bir albümle değil kitapla çıktı sevenlerinin karşısına: Mazhar Olmak! Dilimize dolanan şarkılarının hikâyesini el yazısı, fotoğraf ve resimleriyle süsleyerek keyifli bir kitap ortaya çıkaran Alanson, kitabını albümlerine göre daha doyurucu buluyor.

Tasavvufun müzik kariyerini çok etkilediğini ve bu değişimin 1984'te Muzaffer Ozak ile tanışmasından sonra başladığını belirten Alanson, sanatçıların umreye gitmekten korktuğunu söylüyor.

Tasavvufun müzik kariyerime etkisi çok büyüktür

Bu kez bir albümle değil 'Mazhar Olmak' adlı bir kitapla çıktınız karşımıza. Neye mazhar olmak isterdiniz?

Zor girdin be Salih, bilgisayar kilitlendi. Error veriyor, dur şimdi. (Gülüşmeler) Vay be, ne yaptın baba be? Bu mazhar olduğum hâl iyidir yani. Geldiğim nokta memnun edici, hamdolsun, diyorum. Budur yani. Kitabın kapağına da yazıldığına göre artık, kendimi mazhar olmuş olarak görüyorum.

Tasavvufta hep 'salih olmak' (üzerime alınmıyorum ama) öğütlenir ya! Salih bir kul olduğunuzu düşünüyor musunuz?

İsimlerden gidersek, fotoğrafımızı Mustafa çekiyor, ayağa kalkmamız gerekir. (Gülüşmeler) Benim de göbek adım Mahmut'tur. Mustafa ile Mahmut burada kapışır şimdi, ama Mustafa daha öndedir tabii. Salih bir kul olmaya mazhar olamadım. Çünkü bu nefis denilen hadise, öyle böyle bir şey değil. Bazı konuları hallettim dersem yalan olur. Karşındaki öyle bir şey yapıyor ki; susmamazlık edemiyorsun. Şarkıda 'Eyvallah dersin geçer gider.' diyorum ama pratikte yapması çok zor bir şey.

Mazhar Alanson olmak nedir? a) Âşıklık b) Delilik c) Yalnızlık d) Artist e) Dervişlik...

Âşıklık... Ama Âşık Veysel'e filan özenerek bir âşıklıktır. Elinde sazıyla derdini şarkısında anlatması. Öyle ağzından salyalar akıtan âşık durumu değil yani.

Kitap imzalamakla albüm imzalamak arasında fark var mı?

Varmış! Bir CD çıktığında o müzikleri dinlemek ve tekrar etmekten bıkmış olursun, duymak bile istemezsin. Bu bir şarkı sözü kitabı. Fakat bu kitap diğer yapılanlara benzemesin diye içine kendi yaptığım resimleri filan koydum. 10 yıl önce başlamıştım buna. Bir örneği olduğunu sanmıyorum. Albüme göre daha doyurucu oldu.

Kitabın kapağındaki 'Mazhar Alanson' damgasını Çin'de yaptırmışsınız. Daha mı ucuza geldi?

Çin işi yani ama pahalı... Tuhaf bir yer Çin, çok korktum ya! 1,5 milyar insan bir acıksa ne olacak, Allah muhafaza? İleride bütün eşyalarımızı Çin yapacakmış gibi geliyor bana. Amerika da yedek organ işine girecek. ABD iflas etmiş gördüm, iç hat uçaklarında sessiz film izliyorlar. Meğer kulaklık iki dolarmış, kimse almıyor. (Gülüşmeler)

İnsan yaşlanınca anılarını hatırlayıp anlatmaya başlar ya! Bu kitap öyle bir duyguda değil sanırım?

Hayır, ona girmek istemedim zaten. Bütün hayatımı değil, sadece şarkılarımı anlattım. Anlatacağım çok şey var, ama anlat anlat sonu yok yani. (Gülüyor) Faydalı bir iş yapalım daha iyi.

Kitap için mi albüm yaptınız, albüm için kitap mı yazdınız?

Kitabın albümü oldu.

Bu kitap MFÖ'nün kitabı olsaydı?

Olmazdı. Özgür çalışmam çok önemli. Fuat'ın bestelediği bir şarkıma 'Şu resmi yapıştırıyorum.' diyeceğim, o 'Beğenmedim.' diyecek. Mazhar olmazdı o zaman.

MFÖ'nün birçok şarkısında sizin imzanızı görüyoruz. Grupla çalışmak, besteci olarak anılmana engel mi oldu?

Evet evet. Ama sevmem de konserlerimde 'benim bestem' filan diye söylemeyi. Bunu belli etmek için yapmadım, sözlerimi toplayayım deyince çıktı ortaya. Hakikaten 'neler yazmışım' diyorum, şimdi o kadar kolay yazılmıyor. Ama ben MFÖ'ye alışmışım, onlarsız yapamam.

Kitapla verilen albümde sesinizin detone olmasına aldırmadan son derece doğal ve bir kerede söylüyorsunuz. Bu, olgunluğun verdiği bir özgüvenden mi kaynaklanıyor?

Tabii ki özgüven! Biz de her şey o kadar düzeltilir ki hiçbir şeyin sahicisine rastlayamazsın. O kaydı çocuklar sahnede icra edemez. Şarkılarımda hiç duble yapmam, tek söylemedir. Kitap gibi albüm de samimi olsun dedim.

"Hamdım, piştim, oldum" anlayışını şarkılarınıza uyarlarsak 'Oldum' diyebilir misiniz?

Hamdım, sigara içtim, sesim .ok oldu gibi bir şey benimkisi! (Gülüşmeler) Ne olması canım, ne diyorsun? Şarkımda var, 'Ham meyveyiz hâlâ, koparmışlar dalımızdan' diyoruz. Hayattayken öbür tarafa geçeceğimi hiç sanmam.

Estağfurullah Mazhar abi?

Öyle, öyle abi! Vallahi samimi söylüyorum, mütevazılık için söylemiyorum. Öyle bir şey oluyor ki; af edersin, bir saniyeliğine de olsa eşek oluyorsun yani.

Eşiniz Biricik Suden, 'Mazharla Olmak' diye bir kitap çıkarırsa neler yazar?

Mazharla Olmak dendiği vakit eski eşim Hale devreye girer, Fuat ve Özkan girer, benim çocuklar ve Biricik anlatır. Bu sonra inşallah.

Orhan Pamuk ile Tuzla'da askerlik yapmışsınız. Bu, sonradan mı ortaya çıktı?

O zaman Orhan Pamuk değildi, ben de reklam filmi çeken biriydim. JFK Havaalanı'nda karşılaştık Orhan Pamuk'la, kitabımı imzaladım. O da 'Ben de turnedeyim.' dedi. Konferans turnesindeymiş. Nobel ödüllü birine kitap imzaladım, sorma, 'Aklımı kaçırmak üzereyim, Orhan Pamuk'a kitap imzalıyorum.' diye yazdım.

İkinci kitabımın adı 'Batı'dan Farklı' diye not düşmüşsünüz...

Medine'ye ilk gittiğimde, şok yani, yürüyorum. Ahmet Özhan arkamdan geldi, elini omzuma koydu 'Nasıl buldun Mazhar?' dedi. Benim de ağzımdan 'Batı'dan farklı' sözü çıkmış. 'Mazhar, bu ya roman ya da şarkı ismi olur.' dedi.

Kitabı umreyi anlatarak öyle bir noktada kesmişsiniz ki, sanki ikinci kitapta ruhi merhalelerinizden söz edeceksiniz gibi?

Doğru! Öyle olmalı herhalde, vallahi billahi hiç düşünmedim. Bir konservatuar hikâyem var ki, o da film olur. 70'li yılların başındaki konservatuar talebelerinin başından geçen bir gezi hikâyesi bu, ama birinin geliştirip senaryo yapması lazım. Bu filmde bir rolüm olmaz, bu yaşta o yıllarımı oynayamam ki!

Hayatınızı ikiye ayırırsanız 'başkalaştım' dediğiniz olay nedir?

1984'te Özkan'la, Sahaflar'da dükkânı olan rahmetli Muzaffer Özak'a rastlamamdır. Her şeyim döndü, değişti ondan sonra. Hindistan'lara filan gerek kalmadı. Bizim arkadaşlar o sıra Hindistan'a filan gidiyorlar. "Dünyanın yolunu gidiyor, sarılık ve perişan oluyorlar, buralarda bir şey yok mu?" diye düşündüm. Özkan'a 'yürü' dedim. Direkt Muzaffer Efendi'nin dükkânına girdik. Hiç bilmem, tanımam! Dükkânın içinde bir sessizlik oldu biz girince, sohbet vardı. Melamilik kitabını sordum, '13 numarada.' dedi. Ben 'Siz şeyh misiniz?' dedim. 'Estağfurullah, türbedarım.' dedi. 'Elinizi öpebilir miyim?' dedim, izin verdi, öptük ve çıktık. Biraz gidince 'Dönüyoruz Özkan.' dedim, 'Abi ne döneceğiz?' dedi ve içeri geri girdik. 'Hadi oturun.' dedi Muzaffer Özak. Sohbeti dinledik ve müzik orada başladı. Diday'ın sözleri oradan çıktı. Sonra Buselik Makamı, Mecburen filan... Tasavvufla ilgilenmemin benim müzik kariyerime çok büyük etkisi oldu. Ben oradan derviş olarak çıkamadım belki ama sanatımı çok besledi.

Muzaffer Efendi'nin şapkası da bir ara sizdeymiş. 'Şapkasız çıkmam' sözü ondan sonra mıydı?

Yok, o Ali Taran'ın işi. (Gülüşmeler) 20 yıl oldu hâlâ söylüyorlar, ne tuhaf ya!

Birçok kez umreye gittiniz, ama hâlâ niye takıyorlar umreye gitmenize?

(Uzun uzun gülüyor) Öyle komik bir şey söyledin ki ya, hay yaşa be! Herhalde bu müzik dünyasında galiba oraya gitme cesaretini gösteren yok. Benim hikâyemde de bir sanatçı olarak tuhaf tuhaf perspektiflerden bakma vardır. Bir sürü sanatçı arkadaş gitse, kim bilir ne güzel bakış açıları ortaya çıkacak.

Korkuyorlar mı yani?

Tabii korkuyorlar. Kitapta Arapça 'Doktor Mazhar' yazan bir yazı koydum. Arapça yazıyı görür görmez 'Vay Mazhar' derler diye bir not düştüm 'Korkmayın len! Doktor Mazhar yazıyor.' (Gülüşmeler) İnsanın gülesi geliyor 'Şeriat geliyor' laflarına filan. Hükümetin işi gücü kalmamış, Kıbrıs, ekonomi, işsizlik, Ergenekon filan varken 'Dur lan, herkesi bir çarşafa sokayım.' mı diyecek yani? Bundan komik bir şey olur mu ya? Bu ülkenin hiç bölüneceğine filan inanmıyorum, imkânı yok.

Bir sürü örtülü darbe atlattık ama son dönemde...

10 yaşında 61 ihtilalini gördüm. Ondan sonra 71'de solcu gençleri astılar, Kenan Paşa geldi 80'lerde sağcı çocukları astılar. 50'li yaşlara geldik, yediler, Demirel ile geçti ömrümüz. Bu ülkeye sosyalizm çok yakışır ama onu becerecek bir parti var mıdır bilmiyorum. Ecevit kafasında bir sosyalizm yakışır, ama o da yavrum yalan söyleyemiyordu, o yüzden başarılı olamadı. Bu hükümet ona gayret ediyor ama. Yaptıkları konutlar, sağlık-sigorta konusundaki büyük işler, bunlar sosyalizasyondur. Avrupa Birliği'nden başka çare de yok. Bakın ABD, Avrupa Birliği, hepsi birlik. Ortadoğu Birliği tırışka, Asya Birliği tırışka, geçiniz. Avrupa Birliği'ne son vagon olarak takıldık takıldık yani.

'Kozmik oda'ya ne diyorsunuz Mazhar Abi?

İsim olarak mükemmel bir şarkı sözüdür. (Gülüşmeler) Güzel resmi yapılır. İnsan kendine kozmik oda yapabilir, içine ışıklar koyarsın, küçük küçük lambalar yanar.

Kitapta birçok resminiz var. Kenan Evren'den daha iyi resim yaptığınızı düşünüyor musunuz?

Kesinlikle! Ressam diye çırak olarak yanıma almam. İlkokula.... Benim yaptığım tablolar var, o yüzden konuşuyorum. Hâlâ yapıyorum, ileride bir sergi açmak istiyorum.

Twitter'da isminizle hesap açan biri, başınızı epeyce ağrıtmış anlaşılan...

Valla bir adam 16 bin kişiyi almış götürmüş. Kime dava açacaksın, sanal bir âlem. Ama haberler çıktıktan sonra 4 bine indi. Amerika'dan yazmışım, 'Ah nerede Türkiye'deki konserler?' diye. O hasta, ne yapacaksın, seni de hasta ediyor bak durduk yerde. Sitemi almış para istiyor şimdi, utanmaz. Haydut olmuş millet ya! Twitter çok enteresan tabii, neden bir insan 'Banyoya girdim, biraz önce çıktım; çayımı içtim yatıyorum.' diye yazar. Bana ne lan, yatıyorsan? Ben çayımı içtim yattım, sana ne! (Gülüşmeler) Anlamıyorum ama herhalde çağ dışı kaldım.

Hayatınızı bir karede dondurmak isteseydiniz bu kare ne olurdu?

Sahnede şarkı söyleyen halim olurdu. Biz gıdayı sahneden alıyoruz.

Kendinizi sever misiniz?

Yok, hiç memnun kalmam kendimden. Bazen kızdığım öbür Mazhar var. Kendime şefkat de göstermem. Kendime bakmam. Biricik olmasa ev hayatım olmaz. Yalnızlık bana göre değil, Allah bırakmasın. Yalnız kalmayı becerebilenlere saygı duyuyorum kardeşim. Soğan çorbasını, salatayı iyi yaparım.

Müziğe, söz yazmaya devam ediyor musunuz?

Devam da kendimi resme verdim bir ara. O da bitti. Bir şeyi becerebildikten sonra o işi bırakıyorum. Maymun iştahlılık iyi bir şey değil. Sanatçıyım ama herkes sanatçı Türkiye'de. Ne zaman turneye gitsem garsonundan komisine kadar herkes şarkı sözü getirir. Ummadığım insanların şiir yazdığını gördüm. Ayıp olmasın diye bakarım ama okumam. Eleştirileri yüzüne karşı da direkt söylerim, en faydalı şeydir o