MHP'nin erken seçim tarihi
MHP Grup Başkan Vekili Mehmet Şandır,'Bugün kurumlar arası çatışmanın ötesinde kurumlar içi iktidar çatışması yaşanmaktadır' dedi.
MHP Silifke İlçe Başkanlığınca düzenlenen kahvaltıya katılan Şandır, burada basın mensuplarının da sorularını yanıtladı.
Açıklamasına erken seçim konusuyla başlayan Şandır, "MHP erken seçim istemektedir, seçime hazırdır. Aslında 7 Ocak 2010 tarihini Türkiye'yi AKP iktidarından kurtarma sürecinin başlangıcıdır. Türkiye'de, Türkiye'nin kurtuluşunu yeni bir milli iradenin oluşturulmasında görmektedir. Bu sebeple bunun yolunun seçim olduğunu, bunun yolunun en erken yapılacak bir seçim olduğuna inanıyoruz. Seçime hazır olduğumuzu da ifade etmek istiyoruz. Bu noktada Sayın Genel Başkanımızın telaffuz ettiği bir tarih var. Ama tartışmaya açık bir tarih bu. 7 Kasım 2010 olarak telaffuz edilen bir tarih var. Ama bu toplum kesimlerinin tartışmasına açık. Erken seçim milletin talebiyle olur. Eğer milletimiz bu talebi dillendirirse buna siyaset engel olamaz, buna TBMM'de katılmak zorundadır. Sayın Başbakanın seçim istemek ihanettir demesi gaflet ötesi bir davranıştır. Seçim milletin iradesine müracaat etmektir. Seçimin ihanet olması demokrasiye inanmamak demektir, milletin iradesine hakaret etmek demektir. Onun için biz Sayın Başbakanı bu sözünden dolayı kınıyoruz. Milletin iradesine hakemliğine müracaat etmek demokrasinin olgunluğudur. Sayın Başbakanın demokrat olmayan kişiliğinin en güzel ifadesi seçim istemektir ihanettir sözünde yatmaktadır" dedi.
"AKP, TOPLUMUN ÖNÜNE BİR ANAYASA DEĞİŞİKLİĞİ KOYAMAMIŞTIR"
Anayasanın değişikliği konusunda MHP'nin bu topluma ve Türkiye'ye Anayasayı değiştirmek, yeni bir anayasa yapmak gibi bir sözü olduğunu hatırlatan Şandır, şunları söyledi:
"Biz tek başımıza iktidar olduğumuzda bu 82 Anayasasını günümüzün şartlarına uygun, milletimizin beklentilerine uygun yeniden düzenleyeceğiz. Her partinin anayasa değişiklik teklifi, sözü taahhüdü bulunmaktadır. Ama 7 yılı doldurmuş olmasına rağmen AKP bugüne kadar toplumun önüne bir anayasa değişiklik teklifi koyamamıştır. Sözü olmasına rağmen AKP, anayasa yapacak, anayasa değiştirecek çoğunluğu bulunmasına rağmen bugüne kadar toplumun önüne bir anayasa değişikliği koyamamıştır. Bu noktada MHP'nin her defasındaki teklifini de maalesef es geçmiştir. MHP, dokunulmazlıkların kaldırılması ile ilgili anayasa değişiklik teklifini hazırlamış, AKP'nin önüne koymuştur, kabul etmemiştir. CHP de dokunulmazlıkların kaldırılması yönünde MHP'nin anayasa değişiklik teklifine destek vermemiştir. Diğer partiler de vermemiştir. MHP olarak biz AKP'nin anayasa değişikliğini yapmak sözünü samimi olmadığını görüyoruz. 7 yıldır anayasayı değiştirmek yönünde hiçbir adım atmayan AKP'nin seçime 1 yıl kala kalkıp anayasa değiştireceğim demesini samimi ve dürüstçe bulmuyoruz. Şuana kadar da önümüze getirdiği bir anayasa değişiklik teklifi bulunmamaktadır. Bu sebeple anayasa değişiklik teklifini de destekler misiniz sorusuna cevap vermeyi gerekli görmüyorum. Çünkü bir anayasa değişiklik teklifi bulunmamaktadır. Ama AKP her defasında toplumu anayasa değişikliğiyle ilgili tartıştırmakta, konuşturmakta, kendisi adım atmamaktadır. Yine böyle bir oyunla karşı karşıya olduğumuzu düşünüyoruz. AKP'ye yani bu hükümete tamamıyla güvenimizi yitirdik. Tekliflerini samimi bulmuyoruz."
KÜRT AÇILIMI AKP'NİN PKK AÇILIMIDIR
Kürt açılımı ve IMF konusuna da değinen Şandır, "Kürt açılımı siyaset üreterek çözmek açılımıdır. PKK'nın kuramadığı Kürt devletini zaman içerisinde kurabilmek için siyaset üretmektir, buna dayalı hukuk üretmektir. Kürt açılımı AKP'nin PKK açılımıdır. Bir millet yaratmak ve bu millete dayalı bir devlet kurmak projesidir. AKP henüz IMF ile bir anlaşma yapmış değil. Yapabilme şansı da çok gözükmemektedir. Çünkü seçim yılına giriliyor. AKP'nin popülist politikalarına IMF'nin destek vereceğini sanmıyorum. Ama AKP zaten IMF politikalarını uygulamaktadır. Yapsa da yapmasa da IMF'nin talep ettiği düşük kur yüksek faiz, ithalata destek, dış ticaret açığı cari açığa dayalı bir ekonomik politika, bir IMF politikasıdır. Türkiye bugün yüksek faizlerle temin edilen yabancıların parasıyla yabancının malını tüketen bir ülke haline gelmiştir. IMF ve Dünya bankasının küresel güçlerinin Türkiye'ye biçtiği görev üreten değil tüketen ülke olmaktır. AKP hükümeti de bunu uygulamaktadır" dedi.
"KURUMLAR İÇİ İKTİDAR ÇATIŞMASI YAŞANMAKTADIR"
Bugün kurumlar arası çatışmanın ötesinde kurumlar içi iktidar çatışmasında yaşandığını iddia eden Şandır, "Maalesef Türkiye'ye yakışmaz, Türk milletine yakışmaz, çağa yakışmaz gelişmeleri izlemekteyiz. Türkiye'de sayısını unuttuğumuz, isimlerini ezberlemekte zorlandığımız çok sayıda ihtilal senaryoları havalarda uçuşmakta, suikast iddiaları ta Başbakan yardımcılarına, hatta Başbakana kadar ulaşmakta. Yargı feryatlar içerisinde yangın bacayı sardı. Onun da ötesinde Türkiye'de bir korku imparatorluğu yaşanmakta. Türkiye'de dinlenmeyen kişi, dinlenmeye kurum kalmadı. Kanun veya yargı yoluyla veya hukuksuz her kurumu, her kişiyi dinlediklerini zaten itiraf ediyorlar. Böyle bir korku tünelinden geçerek Türkiye'de demokrat bir basın, özgür bir basın olabilmesi mümkün değildir. Siz her halükarda tehdit altındasınız, idarenin tehdidi altındasınız. Ayrıca AKP iktidarının uyguladığı ekonomik politikada herkesin üzerinde bir tehdit oluşturmakta, herkes borçlu, herkesin borcu karşılığında da icra takibi yapılmaktadır" diye konuştu.
"GENELKURMAY BAŞKANINI ÇOK CİDDİYE ALMAK GEREKİR"
"Bugün eğer Genel Kurmay Başkanı, TSK'nın asimetrik bir psikolojik tehdit altında olduğunu söylüyorsa, bunu çok ciddiye almak gerekir" diyen Şandır, şöyle devam etti:
"Bu belgeye dayalı olması, bilgiye dayalı olması gereken bir açıklamadır. Böyle bir Türkiye, Türkiye'ye yakışmıyor. Türk milletine yakışmayan bir manzara karşısındayız. Bir yandan ihtilal söylentileri, bir yandan suikast iddiaları, bir yandan yargı dahil baskı altında olduğu iddiaları, bir yandan da hukuku arkadan dolanma gayretleri. YÖK Başkanının beyanını hatırlatmak isterim, kat sayı sorununu aşabilmek için hukuku arkadan dolanırız diyor. Bunun için maalesef Türkiye Cumhuriyet tarihinin hiçbir döneminde yaşamadığı bir baskı rejimi ile yönetilmektedir. Biz buna AKP'nin zulüm iktidarı diyoruz. Yaptıkları toplumun her kesimine, her kişiye zulüm etmektedir. Türkiye jeopolitiğinin en değerli savunma gücü TSK'dır. Bir yandan Kürt açılımıyla Türkiye'yi bölen, Türkiye'yi ayrıştıran projeler uygulanırken, bir yandan da Türkiye'yi bölmek isteyen tehdide karşı duracak TSK'yı kendi içinde sorunlu hale getirmek, hatta Türkiye'yi savunmak durumunda olan TSK'yı bugün AKP'nin uygulamaları sonucunda kendini savunur durumuna getirdiler. Eğer Genelkurmay Başkanı, TSK asimetrik bir tehdidin altında diyorsa bunu ciddiye almak gerekiyor. Halbuki TSK, Türkiye'yi savunmak konumunda. Şimdi ise kendini savunmak durumuna düştü. Bunun sebebi de Türkiye'yi kontrol altında tutmak isteyen küresel güçler, Türkiye'nin savunma güçlerini sorunlu hale getirmeye çalışıyor. Ama acı olan hadise bu dış kaynaklı projeye AKP'nin taşeronluk yapmasıdır. Milletin iradesiyle seçilmiş olan siyasi iktidar, maalesef milletin göz bebeği olan Cumhuriyetin kurumlarını kendi aralarında çatışır durumda, kendi içinde çatışır durumda ve milletiyle çatışır duruma düşürmüş bulunuyor."
"BU POLEMİK DE DOĞRU BİR POLEMİK DEĞİL"
Başbakan Recep Tayip Erdoğan ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Abdurrahman Yalçınkaya arasında yaşanan "Partiler kapanmayı hisseder" polemiğinin doğru olmadığını belirten Şandır, "Siyasi partiler ve seçim kanunu, siyasi partilerin hangi eylemlerinin kapatmaya sebep teşkil edeceğini çok açık belirtmiştir. Dolayısıyla siyasi partiler kendi eylemlerini bilerek, bilinçli yapmak durumundalar. Eğer siyasi partiler ve seçim kanunları ve buna bağlı olarak anayasaya aykırı fiiller içerisinde bulunurlarsa tabiî ki kapatılmayı hissederler. Muhtemelen de Cumhuriyet Başsavcısı bunu kastetmiştir. Türkiye bir hukuk devletidir. Herkes hukukun içerisinde kalmak ve hukukun verdiği yetkiyi kullanmak mecburiyetindedir. Siyasi partiler öncelikle bu hukuka da uymak mecburiyetindedirler. Bu polemik de doğru bir polemik değil, yanı hukuk adamı da konuşmamalıdır, Başbakan da hukukla, yargıyla polemiğe de girmemelidir. Herkes bu anayasanın belirlediği alanda siyaset yapmalıdır. Ama ne yazık ki AKP, Cumhuriyetin temel niteliklerine karşı suç merkezi, suç odağı olmaktan dolayı Anayasa Mahkemesi tarafından cezalandırılmış sabıkalı bir partidir. Bunun bilinciyle siyasi partilerin, özellikle de AKP'nin dikkat etmesi gerekmektedir. İki de bir yargıyla kavga yaparak Türkiye'de siyaset yapılmayacağını da öğrenmeleri lazım" diye konuştu.
"TÜM DEVLET BÜROKRASİNİ BURADAN UYARIYORUM"
Başbakan Recep Tayip Erdoğan'ın 81 İl'in valilileriyle yaptığı toplantıyı eleştiren MHP Grup Başkan Vekili Mehmet Şandır şunları söyledi:
"Sayın Başbakanın talimatıyla başta valiler olmak üzere tüm devlet bürokrasini buradan uyarıyorum, AKP'nin talimatıyla vatandaşa yapılan zulmü, özellikle de MHP'li belediyelere yapılan zulmün hesabını mutlaka bir gün sorulacaktır. Özellikle Kürt açılımı konusunda Başbakanın talimatıyla Kürt açılımının gereği bir takım davranışlar sayın valiler, sayın bürokratlar tarafından bu millete dayatılırsa bu ihanet olacaktır, bunun hesabı mutlaka sorulacaktır. Tüm devlet bürokrasini buradan uyarıyorum, Başbakan da olsa bu milletin geleceği ile ilgili kanunsuz talimatlara uymak gibi bir yanlışın içerisinde olmamalıdırlar. Oldukları takdirde bunun hesabını bu millet mutlaka bir gün soracaktır."
Açıklamasına erken seçim konusuyla başlayan Şandır, "MHP erken seçim istemektedir, seçime hazırdır. Aslında 7 Ocak 2010 tarihini Türkiye'yi AKP iktidarından kurtarma sürecinin başlangıcıdır. Türkiye'de, Türkiye'nin kurtuluşunu yeni bir milli iradenin oluşturulmasında görmektedir. Bu sebeple bunun yolunun seçim olduğunu, bunun yolunun en erken yapılacak bir seçim olduğuna inanıyoruz. Seçime hazır olduğumuzu da ifade etmek istiyoruz. Bu noktada Sayın Genel Başkanımızın telaffuz ettiği bir tarih var. Ama tartışmaya açık bir tarih bu. 7 Kasım 2010 olarak telaffuz edilen bir tarih var. Ama bu toplum kesimlerinin tartışmasına açık. Erken seçim milletin talebiyle olur. Eğer milletimiz bu talebi dillendirirse buna siyaset engel olamaz, buna TBMM'de katılmak zorundadır. Sayın Başbakanın seçim istemek ihanettir demesi gaflet ötesi bir davranıştır. Seçim milletin iradesine müracaat etmektir. Seçimin ihanet olması demokrasiye inanmamak demektir, milletin iradesine hakaret etmek demektir. Onun için biz Sayın Başbakanı bu sözünden dolayı kınıyoruz. Milletin iradesine hakemliğine müracaat etmek demokrasinin olgunluğudur. Sayın Başbakanın demokrat olmayan kişiliğinin en güzel ifadesi seçim istemektir ihanettir sözünde yatmaktadır" dedi.
"AKP, TOPLUMUN ÖNÜNE BİR ANAYASA DEĞİŞİKLİĞİ KOYAMAMIŞTIR"
Anayasanın değişikliği konusunda MHP'nin bu topluma ve Türkiye'ye Anayasayı değiştirmek, yeni bir anayasa yapmak gibi bir sözü olduğunu hatırlatan Şandır, şunları söyledi:
"Biz tek başımıza iktidar olduğumuzda bu 82 Anayasasını günümüzün şartlarına uygun, milletimizin beklentilerine uygun yeniden düzenleyeceğiz. Her partinin anayasa değişiklik teklifi, sözü taahhüdü bulunmaktadır. Ama 7 yılı doldurmuş olmasına rağmen AKP bugüne kadar toplumun önüne bir anayasa değişiklik teklifi koyamamıştır. Sözü olmasına rağmen AKP, anayasa yapacak, anayasa değiştirecek çoğunluğu bulunmasına rağmen bugüne kadar toplumun önüne bir anayasa değişikliği koyamamıştır. Bu noktada MHP'nin her defasındaki teklifini de maalesef es geçmiştir. MHP, dokunulmazlıkların kaldırılması ile ilgili anayasa değişiklik teklifini hazırlamış, AKP'nin önüne koymuştur, kabul etmemiştir. CHP de dokunulmazlıkların kaldırılması yönünde MHP'nin anayasa değişiklik teklifine destek vermemiştir. Diğer partiler de vermemiştir. MHP olarak biz AKP'nin anayasa değişikliğini yapmak sözünü samimi olmadığını görüyoruz. 7 yıldır anayasayı değiştirmek yönünde hiçbir adım atmayan AKP'nin seçime 1 yıl kala kalkıp anayasa değiştireceğim demesini samimi ve dürüstçe bulmuyoruz. Şuana kadar da önümüze getirdiği bir anayasa değişiklik teklifi bulunmamaktadır. Bu sebeple anayasa değişiklik teklifini de destekler misiniz sorusuna cevap vermeyi gerekli görmüyorum. Çünkü bir anayasa değişiklik teklifi bulunmamaktadır. Ama AKP her defasında toplumu anayasa değişikliğiyle ilgili tartıştırmakta, konuşturmakta, kendisi adım atmamaktadır. Yine böyle bir oyunla karşı karşıya olduğumuzu düşünüyoruz. AKP'ye yani bu hükümete tamamıyla güvenimizi yitirdik. Tekliflerini samimi bulmuyoruz."
KÜRT AÇILIMI AKP'NİN PKK AÇILIMIDIR
Kürt açılımı ve IMF konusuna da değinen Şandır, "Kürt açılımı siyaset üreterek çözmek açılımıdır. PKK'nın kuramadığı Kürt devletini zaman içerisinde kurabilmek için siyaset üretmektir, buna dayalı hukuk üretmektir. Kürt açılımı AKP'nin PKK açılımıdır. Bir millet yaratmak ve bu millete dayalı bir devlet kurmak projesidir. AKP henüz IMF ile bir anlaşma yapmış değil. Yapabilme şansı da çok gözükmemektedir. Çünkü seçim yılına giriliyor. AKP'nin popülist politikalarına IMF'nin destek vereceğini sanmıyorum. Ama AKP zaten IMF politikalarını uygulamaktadır. Yapsa da yapmasa da IMF'nin talep ettiği düşük kur yüksek faiz, ithalata destek, dış ticaret açığı cari açığa dayalı bir ekonomik politika, bir IMF politikasıdır. Türkiye bugün yüksek faizlerle temin edilen yabancıların parasıyla yabancının malını tüketen bir ülke haline gelmiştir. IMF ve Dünya bankasının küresel güçlerinin Türkiye'ye biçtiği görev üreten değil tüketen ülke olmaktır. AKP hükümeti de bunu uygulamaktadır" dedi.
"KURUMLAR İÇİ İKTİDAR ÇATIŞMASI YAŞANMAKTADIR"
Bugün kurumlar arası çatışmanın ötesinde kurumlar içi iktidar çatışmasında yaşandığını iddia eden Şandır, "Maalesef Türkiye'ye yakışmaz, Türk milletine yakışmaz, çağa yakışmaz gelişmeleri izlemekteyiz. Türkiye'de sayısını unuttuğumuz, isimlerini ezberlemekte zorlandığımız çok sayıda ihtilal senaryoları havalarda uçuşmakta, suikast iddiaları ta Başbakan yardımcılarına, hatta Başbakana kadar ulaşmakta. Yargı feryatlar içerisinde yangın bacayı sardı. Onun da ötesinde Türkiye'de bir korku imparatorluğu yaşanmakta. Türkiye'de dinlenmeyen kişi, dinlenmeye kurum kalmadı. Kanun veya yargı yoluyla veya hukuksuz her kurumu, her kişiyi dinlediklerini zaten itiraf ediyorlar. Böyle bir korku tünelinden geçerek Türkiye'de demokrat bir basın, özgür bir basın olabilmesi mümkün değildir. Siz her halükarda tehdit altındasınız, idarenin tehdidi altındasınız. Ayrıca AKP iktidarının uyguladığı ekonomik politikada herkesin üzerinde bir tehdit oluşturmakta, herkes borçlu, herkesin borcu karşılığında da icra takibi yapılmaktadır" diye konuştu.
"GENELKURMAY BAŞKANINI ÇOK CİDDİYE ALMAK GEREKİR"
"Bugün eğer Genel Kurmay Başkanı, TSK'nın asimetrik bir psikolojik tehdit altında olduğunu söylüyorsa, bunu çok ciddiye almak gerekir" diyen Şandır, şöyle devam etti:
"Bu belgeye dayalı olması, bilgiye dayalı olması gereken bir açıklamadır. Böyle bir Türkiye, Türkiye'ye yakışmıyor. Türk milletine yakışmayan bir manzara karşısındayız. Bir yandan ihtilal söylentileri, bir yandan suikast iddiaları, bir yandan yargı dahil baskı altında olduğu iddiaları, bir yandan da hukuku arkadan dolanma gayretleri. YÖK Başkanının beyanını hatırlatmak isterim, kat sayı sorununu aşabilmek için hukuku arkadan dolanırız diyor. Bunun için maalesef Türkiye Cumhuriyet tarihinin hiçbir döneminde yaşamadığı bir baskı rejimi ile yönetilmektedir. Biz buna AKP'nin zulüm iktidarı diyoruz. Yaptıkları toplumun her kesimine, her kişiye zulüm etmektedir. Türkiye jeopolitiğinin en değerli savunma gücü TSK'dır. Bir yandan Kürt açılımıyla Türkiye'yi bölen, Türkiye'yi ayrıştıran projeler uygulanırken, bir yandan da Türkiye'yi bölmek isteyen tehdide karşı duracak TSK'yı kendi içinde sorunlu hale getirmek, hatta Türkiye'yi savunmak durumunda olan TSK'yı bugün AKP'nin uygulamaları sonucunda kendini savunur durumuna getirdiler. Eğer Genelkurmay Başkanı, TSK asimetrik bir tehdidin altında diyorsa bunu ciddiye almak gerekiyor. Halbuki TSK, Türkiye'yi savunmak konumunda. Şimdi ise kendini savunmak durumuna düştü. Bunun sebebi de Türkiye'yi kontrol altında tutmak isteyen küresel güçler, Türkiye'nin savunma güçlerini sorunlu hale getirmeye çalışıyor. Ama acı olan hadise bu dış kaynaklı projeye AKP'nin taşeronluk yapmasıdır. Milletin iradesiyle seçilmiş olan siyasi iktidar, maalesef milletin göz bebeği olan Cumhuriyetin kurumlarını kendi aralarında çatışır durumda, kendi içinde çatışır durumda ve milletiyle çatışır duruma düşürmüş bulunuyor."
"BU POLEMİK DE DOĞRU BİR POLEMİK DEĞİL"
Başbakan Recep Tayip Erdoğan ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Abdurrahman Yalçınkaya arasında yaşanan "Partiler kapanmayı hisseder" polemiğinin doğru olmadığını belirten Şandır, "Siyasi partiler ve seçim kanunu, siyasi partilerin hangi eylemlerinin kapatmaya sebep teşkil edeceğini çok açık belirtmiştir. Dolayısıyla siyasi partiler kendi eylemlerini bilerek, bilinçli yapmak durumundalar. Eğer siyasi partiler ve seçim kanunları ve buna bağlı olarak anayasaya aykırı fiiller içerisinde bulunurlarsa tabiî ki kapatılmayı hissederler. Muhtemelen de Cumhuriyet Başsavcısı bunu kastetmiştir. Türkiye bir hukuk devletidir. Herkes hukukun içerisinde kalmak ve hukukun verdiği yetkiyi kullanmak mecburiyetindedir. Siyasi partiler öncelikle bu hukuka da uymak mecburiyetindedirler. Bu polemik de doğru bir polemik değil, yanı hukuk adamı da konuşmamalıdır, Başbakan da hukukla, yargıyla polemiğe de girmemelidir. Herkes bu anayasanın belirlediği alanda siyaset yapmalıdır. Ama ne yazık ki AKP, Cumhuriyetin temel niteliklerine karşı suç merkezi, suç odağı olmaktan dolayı Anayasa Mahkemesi tarafından cezalandırılmış sabıkalı bir partidir. Bunun bilinciyle siyasi partilerin, özellikle de AKP'nin dikkat etmesi gerekmektedir. İki de bir yargıyla kavga yaparak Türkiye'de siyaset yapılmayacağını da öğrenmeleri lazım" diye konuştu.
"TÜM DEVLET BÜROKRASİNİ BURADAN UYARIYORUM"
Başbakan Recep Tayip Erdoğan'ın 81 İl'in valilileriyle yaptığı toplantıyı eleştiren MHP Grup Başkan Vekili Mehmet Şandır şunları söyledi:
"Sayın Başbakanın talimatıyla başta valiler olmak üzere tüm devlet bürokrasini buradan uyarıyorum, AKP'nin talimatıyla vatandaşa yapılan zulmü, özellikle de MHP'li belediyelere yapılan zulmün hesabını mutlaka bir gün sorulacaktır. Özellikle Kürt açılımı konusunda Başbakanın talimatıyla Kürt açılımının gereği bir takım davranışlar sayın valiler, sayın bürokratlar tarafından bu millete dayatılırsa bu ihanet olacaktır, bunun hesabı mutlaka sorulacaktır. Tüm devlet bürokrasini buradan uyarıyorum, Başbakan da olsa bu milletin geleceği ile ilgili kanunsuz talimatlara uymak gibi bir yanlışın içerisinde olmamalıdırlar. Oldukları takdirde bunun hesabını bu millet mutlaka bir gün soracaktır."