Genç subaylar ne yapacak?
TSK tarihinde hiç bu kadar eleştirilmemişti.
Darbe planları ordunun güvenilirliğini zayıflattı. Suçlamalar karşısında Kışlanın sabrı taşıyor mu? Genç subaylar rahatsız mı?
Herkes bu soruların cevabını arıyor. Mehmet Ali Birand askere yakın kişilerle irtibata geçti ve izlenimlerini köşesinde yazdı.
Orasını kimse tahmin edemiyor
(...)Sorduğum soru şuydu:
Askerin içinde, dışa yansıyan bir kıpırdanma var mı ?
Toplantılar yapılıyor mu ?
Genelkurmay, iktidara rahatsızlığını nasıl yansıtıyor ?
Konuşmaların tonu nasıl ?
Şu kadarını söyleyebilirim ki, çeşitli istihbarat birimleri tüm antenlerini çıkarmışlar, kışlaları ve genelkurmayı dinliyorlar. Onlar da bu konuda duyarlılar. Ancak şimdiye kadar Genç Subaylarla ilgili herhangi bir taşkınlık veya kabarma tespit edilmemiş.
Bana bilgi verenler, Genelkurmay’ın kontrolü elinde tuttuğunu ve kışlalarda genel olarak, kamu oyundaki gibi, kafa karışıklığının sürdüğünü söylediler.
Hiç beklenmedik bir yerden patlama olabilir mi ?
Orasını kimse tahmin edemiyor.
Kışlaları tahrik eden Komutan da yok.
Peki Genelkurmay’ın havası ne?
Orayı tahmin etmek zor değil.
Genel kanı, Ak Parti’nin askeri halkın gözünde yıpratarak, gücünü elinden almaya çalıştığı şeklinde.Hele son anketlerde (özellikle A&G’nin son araştırmasında) TSK’nın güvenirlik oranının yüzde 20 kayba uğraması, bu kanıyı daha da perçinliyor.
Genelkurmay Başkanı’nın, Cumhurbaşkanı ve Başbakan ile konuşmalarında olsun, Milli Güvenlik Kurulu toplantılarında olsun bu rahatsızlıkların çok net şekilde masaya konduğunu belirten kaynaklar, iktidardan “bekleyelim, yargı konuşsun” yanıtı aldığını söylüyor.
Aynı kaynak, iktidarın havasını ise şöyle yansıttı: “Askerin bu yeni döneme alışması gerektiğine inanıyorlar.”
Birand bunları yazdıktan sonra özeleştiri yapmayı da ihmal etmiyor. Askeri siyasete çekenlerin siviller olduğunun altını işte böyle çiziyor..
Askeri politikaya sokanlar bizleriz
(...)İnönü’nün askere yaklaşımını hepimiz biliyoruz. Genelkurmay ağzını dahi açamazdı.
Diğer bir örneği Özal döneminde yaşamadık mı? Genelkurmay Başkanlığına istemediği Öztorun’un adını silivermişti. Genelkurmay, Özal’ı da hiç sevmedi. Onu da dinci buldu ancak sesini hiçbir zaman yükseltmedi veya yükseltemedi. Hatta Körfez savaşına Türk askerini sokmak istemesi üzerine, Genelkurmay Başkanı erken istifasını istemek zorunluğunu hissetmişti.
2004’teki Annan planı tartışmalarını hatırlayın.
Başbakan Gül’e, İsviçredeki son pazarlıklar sırasında Kara Kuvvetleri Komutanı Yamak paşanın yolladığı son derece sert, “anlaşmanın vatana ihanet olacağı”uyarısı olan mesajını ve Gül’ün de “Sorumluluğu ben alıyorum. Karışmayın”yanıtıyla direnişin çözüldüğü günü hatırlarım.
Söylemek istediğim şudur:
Askeri politikaya sokanlar bizleriz.
Kararsız ve sorumlulukları Komutanla paylaşmak isteyen, işine geldiğinde de askeri kışkırtan politikacılar.
Medya’nın bir bölümü.
Üniversite, Dışişleri, Yargı ve bütün bu gurupların emekliler lobisi.
Bizler askeri politikaya çektik, şimdi de çıkmaları için mücadele ediyoruz.
Politikacı sorumluluğu aldığı sürece, cesur davrandığı ve dik durduğu sürece, asker kışlasının dışına çıkmaz ve kendi işiyle uğraşır.
Madalyonun bu yanını da görmemizde yarar var.
Herkes bu soruların cevabını arıyor. Mehmet Ali Birand askere yakın kişilerle irtibata geçti ve izlenimlerini köşesinde yazdı.
Orasını kimse tahmin edemiyor
(...)Sorduğum soru şuydu:
Askerin içinde, dışa yansıyan bir kıpırdanma var mı ?
Toplantılar yapılıyor mu ?
Genelkurmay, iktidara rahatsızlığını nasıl yansıtıyor ?
Konuşmaların tonu nasıl ?
Şu kadarını söyleyebilirim ki, çeşitli istihbarat birimleri tüm antenlerini çıkarmışlar, kışlaları ve genelkurmayı dinliyorlar. Onlar da bu konuda duyarlılar. Ancak şimdiye kadar Genç Subaylarla ilgili herhangi bir taşkınlık veya kabarma tespit edilmemiş.
Bana bilgi verenler, Genelkurmay’ın kontrolü elinde tuttuğunu ve kışlalarda genel olarak, kamu oyundaki gibi, kafa karışıklığının sürdüğünü söylediler.
Hiç beklenmedik bir yerden patlama olabilir mi ?
Orasını kimse tahmin edemiyor.
Kışlaları tahrik eden Komutan da yok.
Peki Genelkurmay’ın havası ne?
Orayı tahmin etmek zor değil.
Genel kanı, Ak Parti’nin askeri halkın gözünde yıpratarak, gücünü elinden almaya çalıştığı şeklinde.Hele son anketlerde (özellikle A&G’nin son araştırmasında) TSK’nın güvenirlik oranının yüzde 20 kayba uğraması, bu kanıyı daha da perçinliyor.
Genelkurmay Başkanı’nın, Cumhurbaşkanı ve Başbakan ile konuşmalarında olsun, Milli Güvenlik Kurulu toplantılarında olsun bu rahatsızlıkların çok net şekilde masaya konduğunu belirten kaynaklar, iktidardan “bekleyelim, yargı konuşsun” yanıtı aldığını söylüyor.
Aynı kaynak, iktidarın havasını ise şöyle yansıttı: “Askerin bu yeni döneme alışması gerektiğine inanıyorlar.”
Birand bunları yazdıktan sonra özeleştiri yapmayı da ihmal etmiyor. Askeri siyasete çekenlerin siviller olduğunun altını işte böyle çiziyor..
Askeri politikaya sokanlar bizleriz
(...)İnönü’nün askere yaklaşımını hepimiz biliyoruz. Genelkurmay ağzını dahi açamazdı.
Diğer bir örneği Özal döneminde yaşamadık mı? Genelkurmay Başkanlığına istemediği Öztorun’un adını silivermişti. Genelkurmay, Özal’ı da hiç sevmedi. Onu da dinci buldu ancak sesini hiçbir zaman yükseltmedi veya yükseltemedi. Hatta Körfez savaşına Türk askerini sokmak istemesi üzerine, Genelkurmay Başkanı erken istifasını istemek zorunluğunu hissetmişti.
2004’teki Annan planı tartışmalarını hatırlayın.
Başbakan Gül’e, İsviçredeki son pazarlıklar sırasında Kara Kuvvetleri Komutanı Yamak paşanın yolladığı son derece sert, “anlaşmanın vatana ihanet olacağı”uyarısı olan mesajını ve Gül’ün de “Sorumluluğu ben alıyorum. Karışmayın”yanıtıyla direnişin çözüldüğü günü hatırlarım.
Söylemek istediğim şudur:
Askeri politikaya sokanlar bizleriz.
Kararsız ve sorumlulukları Komutanla paylaşmak isteyen, işine geldiğinde de askeri kışkırtan politikacılar.
Medya’nın bir bölümü.
Üniversite, Dışişleri, Yargı ve bütün bu gurupların emekliler lobisi.
Bizler askeri politikaya çektik, şimdi de çıkmaları için mücadele ediyoruz.
Politikacı sorumluluğu aldığı sürece, cesur davrandığı ve dik durduğu sürece, asker kışlasının dışına çıkmaz ve kendi işiyle uğraşır.
Madalyonun bu yanını da görmemizde yarar var.