'İmralı otel değil'
İmralı Adası'nda tutuklu bulunan teröristbaşı Abdullah Öcalan'ın yanındaki 5 arkadaşıyla birlikte cezaevi koşullarının kötü olduğunu iddia ederek açık görüşe çıkmama kararını eleştiren Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek, 'Kimsenin şikayet etme hakkı yok, İmralı otel değil' dedi.
AK Parti Bolu İl Başkanlığı Gençlik Kolları'nın kış eğitimi programına katılmak üzere Bolu'ya gelen Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek, önemli açıklamalar yaptı. Paşaköy Kavşağı'nda AK Parti Bolu Milletvekilleri Fatih Metin, Yüksel Coşkunyürek, Metin Yılmaz, Bolu Belediye Başkanı Alaaddin Yılmaz, AK Parti Bolu İl Başkanı Ali Ercoşkun ve partililer tarafından çiçekle karşılanan Bakan Cemil Çiçek, daha sonra Bolu Belediyesi'ni ziyaret etti.
Belediye binasında basın toplantısını düzenleyerek gazetecilerin sorularını yanıtlayan Cemil Çiçek, İmralı Adası'nda tutuklu bulunan teröristbaşı Abdullah Öcalan'ın yanındaki 5 arkadaşıyla birlikte cezaevinde koşullarının kötü olduğunu gerekçe göstererek açık görüşe çıkmama kararı almasını değerlendirerek, "Var mıdır, yok mudur bilemiyorum. Bu tür dedikodular bazen basının gündeminde olabiliyor. İmralı baştan beri F Tipi statüsündedir. Türkiye'de statüleri farklı bazı cezaevleri var. Terör ve organize suçlardan hükümlü ve tutukluların bulunduğu bu yüksek güvenlikli cezaevlerine F Tipi cezaevi diyoruz. Bunların şartları AB standartlarına uygun. Uluslararası cezaevi kurallarına uygun olarak inşa edilmiştir. Orada uygulanan idari ve disiplin hükümleri de şartları da mevzuata uygundur. Uygulanan kurallar dünyadaki uygulamaların aynısıdır. Kimsenin buradan şikayet etme hakkı yok. Oralar otel değildir. Bu tür konular gündem oluşturmak içindir" dedi.
Bakan Çiçek sözlerine şöyle devam etti: "Bunlara çok fazla yer verdiğinizde, biz de çok fazla cevapladığımızda onların propagandalarına yardımcı olmuş oluyoruz. Bu konu üzerinde çok fazla durmayın. Türkiye ne yapıyorsa doğru yapıyor. Uluslararası hukuku iyi yapıyor. İç hukukuna uygun yapıyor. Onların derdi propaganda yapmak. Her gün bir konuyu gündeme getirirler. Bir süre evvel 'terörist başı zehirlendi' diye dünyada yaygara kopardılar. Bunun yalan olduğu ortaya çıktı. Daha sonra başka propaganda konularını gündeme getirdiler. Benim de sizden ricam. Sorduğunuz için cevap veriyorum ama bu konulara çok fazla yer vermeyin. Bunların maksadı gündemde kalmaktır."
Bir gazetecinin, İçişleri Bakanı Beşir Atalay'ın, "Demokratik açılım için anayasa değişikliği şart" sözlerini hatırlatması üzerine Bakan Cemil Çiçek, "Bizim anayasamız 80 öncesi şartların zorunlu sonucu olarak yapılmış bir tepki anayasasıdır. Öncelikleri günümüz şartlarına uymuyor. Kurumlar arası ilişkiler günümüz şartlarına uymuyor. Felsefesi günümüzde öne çıkan birtakım değerlerle örtüşmüyor. Onun içindir ki daha yürürlüğe girdiği andan itibaren 82 anayasası tartışma konusu olmuştur. Hatta hazırlanırken bile bazı meslek kuruluşlarının anayasanın hazırlanış tarzına, referandumda gündeme geliş şekline itirazları olmuştur. Dolayısıyla yürürlüğe girdiği günden bu yana tartışma konusu olan ve 12'den fazla da küçüklü büyüklü değişime maruz kalan bir anayasanın artık günümüz ihtiyaçlarına cevap vermediği ortadadır. Bu anayasanın değişmesi gerekiyor. 5 madde dışında ilk 3 madde, arkasından 4. madde ve 174. madde. Bu 5 madde dışında bu anayasasının bir bütünlük içerisinde günümüzün değerleri, ihtiyaçları da göz önüne alınarak geniş bir mutabakatla yapılmasında Türkiye için sayısız faydalar var. Bu anayasa eninde sonunda değişmek durumundadır. Çünkü Türkiye çağdaşlaşma, modernleşme projesini götürecekse bu anayasa buna imkan vermiyor. Bu anayasanın değişmesi bir toplumsal talep haline de gelmiştir. Odalar birliğinden işçi konfederasyonuna, TÜSİAD gibi sivil toplum örgütlerinden öğretim üyelerine varıncaya kadar toplumun çok geniş bir kesimi anayasanın değiştirilmesini arzu ediyor. Biz de arzu ediyoruz. 2007 seçimlerine giderken bunu seçim beyannamemize de koyduk. Yani bu tartışma bugün tekrar gündeme geliyor ama daha önce yoktu da son anda gündeme gelen bir konu değil. Çağdaş, modern, sivil, yeni bir anayasanın yapılmasını arzu ettik. Kendimiz olarak da buna bir hazırlık yaptık. Ama maalesef aradan geçen sürede şartlar bu değişikliğe imkan vermedi. Bu değişiklik ne kadar erken yapılabilirse Türkiye bir kısım reformlarını daha rahat yapar. Ve bugün vatandaşımız tarafından dile getirilen bir kısım ihtiyaçların, taleplerin yeterince karşılanamaması, anayasada ona uygun düzenlemelerin olmamasındandır. Yapısal reformlar yapılamıyorsa bunun en önemli sebebi anayasadır" diye konuştu.
Türkiye ve İsrail arasında yaşanan protokol krizi sonrasında İsrail Savunma Bakanı Ehud Barak'ın Türkiye'yi ziyareti öncesinde Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın İsrailli bakana randevu vermemesiyle ilgili bir soruya da Başbakan Yardımcısı Çiçek şu şekilde cevap verdi: "Dış ülkeden bir bakan geldiğinde mutlaka Cumhurbaşkanı ve Başbakan'la görüşecek diye bir değerlendirme doğru değil. Nitekim Sayın Başbakan ve Cumhurbaşkanı ile görüşmeden giden sayısız bakan var. Bunun ilk olmadığını söylemek istiyorum."
Türkiye devleti ve milletinin onuruyla kimsenin oynayamayacağını ifade eden Çiçek, "Türkiye hiçbir zaman bir halka karşı husumet içinde olan veya düşmanlık içinde olan bir ülke değildir. Buna ne kültürümüz imkan verir ne de tarihi geçmişimiz bu tür davranışları doğrular. Bizim İsrail halkına karşı herhangi bir olumsuz tavrımız olamaz. Olması da mümkün değildir. Bizim ülke olarak karşı olduğumuz İsrail hükümetinin uyguladığı politikalardır. Zaman zaman bizim politikalarımızı beğenmeyen ülkeler çıkıyor.
Dolayısıyla biz bu politikalar sebebiyle tavrımızı koyuyoruz. Bu tavrımızın hareket noktası da insanı yaklaşımlardır. Çünkü orada bir insanlık dramı yaşanıyor. Bölgede bu istikrarsızlık ve güvensizlik ortamı yaşandığı sürece gerginlik artıyor. Bu bölge barışını da olumsuz yönde etkiliyor. Bununla birlikte dünya barışını da olumsuz yönde etkiliyor. Samimi olarak söylüyorum. İsrail'le Filistin arasındaki sıkıntı çözülse dünya ve bölgedeki gerginliğin önemli bir kısmı kalkmış olacak. Biz ülke olarak bölgeye barışçıl amaçlarla bakıyoruz. Bizim karşı olduğumuz şey İsrail hükümetinin uyguladığı politikalardır. Bunun dışında İsrail halkına karşı farklı düşüncemiz olamaz. İsrail'in bize karşı yaptığı son tavır tüm dünyada tepki çekmiştir. Türkiye tepkisinde haklıdır. Ama sonuç özürle noktalanmıştır. Ama herkesin de şunu iyi bilmesi gerekiyor. Millet olarak onurludur, devlet olarak ta itibarlıdır. Hiç kimsenin bu değerlerle oynamaya hakkı yoktur" diye konuştu.
Belediye binasında basın toplantısını düzenleyerek gazetecilerin sorularını yanıtlayan Cemil Çiçek, İmralı Adası'nda tutuklu bulunan teröristbaşı Abdullah Öcalan'ın yanındaki 5 arkadaşıyla birlikte cezaevinde koşullarının kötü olduğunu gerekçe göstererek açık görüşe çıkmama kararı almasını değerlendirerek, "Var mıdır, yok mudur bilemiyorum. Bu tür dedikodular bazen basının gündeminde olabiliyor. İmralı baştan beri F Tipi statüsündedir. Türkiye'de statüleri farklı bazı cezaevleri var. Terör ve organize suçlardan hükümlü ve tutukluların bulunduğu bu yüksek güvenlikli cezaevlerine F Tipi cezaevi diyoruz. Bunların şartları AB standartlarına uygun. Uluslararası cezaevi kurallarına uygun olarak inşa edilmiştir. Orada uygulanan idari ve disiplin hükümleri de şartları da mevzuata uygundur. Uygulanan kurallar dünyadaki uygulamaların aynısıdır. Kimsenin buradan şikayet etme hakkı yok. Oralar otel değildir. Bu tür konular gündem oluşturmak içindir" dedi.
Bakan Çiçek sözlerine şöyle devam etti: "Bunlara çok fazla yer verdiğinizde, biz de çok fazla cevapladığımızda onların propagandalarına yardımcı olmuş oluyoruz. Bu konu üzerinde çok fazla durmayın. Türkiye ne yapıyorsa doğru yapıyor. Uluslararası hukuku iyi yapıyor. İç hukukuna uygun yapıyor. Onların derdi propaganda yapmak. Her gün bir konuyu gündeme getirirler. Bir süre evvel 'terörist başı zehirlendi' diye dünyada yaygara kopardılar. Bunun yalan olduğu ortaya çıktı. Daha sonra başka propaganda konularını gündeme getirdiler. Benim de sizden ricam. Sorduğunuz için cevap veriyorum ama bu konulara çok fazla yer vermeyin. Bunların maksadı gündemde kalmaktır."
Bir gazetecinin, İçişleri Bakanı Beşir Atalay'ın, "Demokratik açılım için anayasa değişikliği şart" sözlerini hatırlatması üzerine Bakan Cemil Çiçek, "Bizim anayasamız 80 öncesi şartların zorunlu sonucu olarak yapılmış bir tepki anayasasıdır. Öncelikleri günümüz şartlarına uymuyor. Kurumlar arası ilişkiler günümüz şartlarına uymuyor. Felsefesi günümüzde öne çıkan birtakım değerlerle örtüşmüyor. Onun içindir ki daha yürürlüğe girdiği andan itibaren 82 anayasası tartışma konusu olmuştur. Hatta hazırlanırken bile bazı meslek kuruluşlarının anayasanın hazırlanış tarzına, referandumda gündeme geliş şekline itirazları olmuştur. Dolayısıyla yürürlüğe girdiği günden bu yana tartışma konusu olan ve 12'den fazla da küçüklü büyüklü değişime maruz kalan bir anayasanın artık günümüz ihtiyaçlarına cevap vermediği ortadadır. Bu anayasanın değişmesi gerekiyor. 5 madde dışında ilk 3 madde, arkasından 4. madde ve 174. madde. Bu 5 madde dışında bu anayasasının bir bütünlük içerisinde günümüzün değerleri, ihtiyaçları da göz önüne alınarak geniş bir mutabakatla yapılmasında Türkiye için sayısız faydalar var. Bu anayasa eninde sonunda değişmek durumundadır. Çünkü Türkiye çağdaşlaşma, modernleşme projesini götürecekse bu anayasa buna imkan vermiyor. Bu anayasanın değişmesi bir toplumsal talep haline de gelmiştir. Odalar birliğinden işçi konfederasyonuna, TÜSİAD gibi sivil toplum örgütlerinden öğretim üyelerine varıncaya kadar toplumun çok geniş bir kesimi anayasanın değiştirilmesini arzu ediyor. Biz de arzu ediyoruz. 2007 seçimlerine giderken bunu seçim beyannamemize de koyduk. Yani bu tartışma bugün tekrar gündeme geliyor ama daha önce yoktu da son anda gündeme gelen bir konu değil. Çağdaş, modern, sivil, yeni bir anayasanın yapılmasını arzu ettik. Kendimiz olarak da buna bir hazırlık yaptık. Ama maalesef aradan geçen sürede şartlar bu değişikliğe imkan vermedi. Bu değişiklik ne kadar erken yapılabilirse Türkiye bir kısım reformlarını daha rahat yapar. Ve bugün vatandaşımız tarafından dile getirilen bir kısım ihtiyaçların, taleplerin yeterince karşılanamaması, anayasada ona uygun düzenlemelerin olmamasındandır. Yapısal reformlar yapılamıyorsa bunun en önemli sebebi anayasadır" diye konuştu.
Türkiye ve İsrail arasında yaşanan protokol krizi sonrasında İsrail Savunma Bakanı Ehud Barak'ın Türkiye'yi ziyareti öncesinde Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın İsrailli bakana randevu vermemesiyle ilgili bir soruya da Başbakan Yardımcısı Çiçek şu şekilde cevap verdi: "Dış ülkeden bir bakan geldiğinde mutlaka Cumhurbaşkanı ve Başbakan'la görüşecek diye bir değerlendirme doğru değil. Nitekim Sayın Başbakan ve Cumhurbaşkanı ile görüşmeden giden sayısız bakan var. Bunun ilk olmadığını söylemek istiyorum."
Türkiye devleti ve milletinin onuruyla kimsenin oynayamayacağını ifade eden Çiçek, "Türkiye hiçbir zaman bir halka karşı husumet içinde olan veya düşmanlık içinde olan bir ülke değildir. Buna ne kültürümüz imkan verir ne de tarihi geçmişimiz bu tür davranışları doğrular. Bizim İsrail halkına karşı herhangi bir olumsuz tavrımız olamaz. Olması da mümkün değildir. Bizim ülke olarak karşı olduğumuz İsrail hükümetinin uyguladığı politikalardır. Zaman zaman bizim politikalarımızı beğenmeyen ülkeler çıkıyor.
Dolayısıyla biz bu politikalar sebebiyle tavrımızı koyuyoruz. Bu tavrımızın hareket noktası da insanı yaklaşımlardır. Çünkü orada bir insanlık dramı yaşanıyor. Bölgede bu istikrarsızlık ve güvensizlik ortamı yaşandığı sürece gerginlik artıyor. Bu bölge barışını da olumsuz yönde etkiliyor. Bununla birlikte dünya barışını da olumsuz yönde etkiliyor. Samimi olarak söylüyorum. İsrail'le Filistin arasındaki sıkıntı çözülse dünya ve bölgedeki gerginliğin önemli bir kısmı kalkmış olacak. Biz ülke olarak bölgeye barışçıl amaçlarla bakıyoruz. Bizim karşı olduğumuz şey İsrail hükümetinin uyguladığı politikalardır. Bunun dışında İsrail halkına karşı farklı düşüncemiz olamaz. İsrail'in bize karşı yaptığı son tavır tüm dünyada tepki çekmiştir. Türkiye tepkisinde haklıdır. Ama sonuç özürle noktalanmıştır. Ama herkesin de şunu iyi bilmesi gerekiyor. Millet olarak onurludur, devlet olarak ta itibarlıdır. Hiç kimsenin bu değerlerle oynamaya hakkı yoktur" diye konuştu.