DEPREMDE SADECE BİNALAR DEĞİL, BAZILARININ İNSANLIĞIDA YIKILDI!
Geçen hafta İzmir'de meydana gelen deprem millet olarak hepimizi derinden sarstı. Ancak bu yaşananlar şüphesiz Allah'ın kudretinin delillerindendir! Evet deprem doğal bir afettir ve bilimsel olarak da açıklanabilir. Hatta uzmanların tavsiyeleriyle de birçok tedbirler alınarak etkisi en az seviyeye de düşürülebilir. Ancak açıklanması zor olan durum ise daha 3 yaşında olan küçük bir yavrunun soğuk betonların altında, karanlıkta aç ve susuz günlerce hayatta kalmasıdır. Bunun da tek bir açıklaması var! O da Allah'ın kudretinin tecelli etmesidir.
Elbette gönül isterdiki bu doğal afetten hiçbir vatandaşımızın burnu bile kanamasın. Lakin yıkılan binaların yapımındaki hata ve usulsüzlükler bu hazin sonun olmasına sebep oldu. Sonrasında da olaylar öyle bir hal alarak devam ettiki insanlar virüs sebebiyle dışarı çıkamaz, deprem sebebiyle de evlerine giremez oldular.
Bütün bunlar olurken insanlığını unutan bazı kişiler de aynı namludan çıkan kurşunlar gibi insanlara nefret saçarak ortalığı karıştırıyordu!
Utanmdan ``gavur İzmir değilmiydi zaten hak ettiler bunu`` diyenlerimi, yoksa çıkıp depremin oluşunu devlete bağlayarak akıl almaz küfürler edenlerimi, yoksa kurdukları sahte hesaplarla sosyal medya üzerinden muhafazakar insanları kötülemeye çalışanlarımı, yoksa ``Allah-u ekber`` denilmesinden rahatsız olanlarımı? Hangisini istersiniz?
Deprem bölgesinde köpekler bile enkazın altında insanların kurtulması için mücadele ederken, bu kişilerin böyle yapmasını hakikaten anlamıyordum. Bu nasıl bir hırstır? Nasıl bir gözü dönmüşlüktür Allah aşkına anlayan biri varsa söylesin!
Emin olun bu kişiler içimizdeki en tehlikeli kişilerdir. Çünkü bunlar bizim içimizde ve bizimle aynı yöne giden, zor zamanlarımızda da yanımızda olmayarak bizleri sırtımızdan vuran kişilerdir!
Nankör çakallar..
Bu kişileri aynı ``Nankör Çakal`` hikayesindeki çakala benzetiyorum! Bu ibretlik hikayede kısaca şöyledir:
Günün birinde bir çakalı avcılar fena halde sıkıştırmış. Çakal da bir türlü peşindeki avcılardan kurtulamamış. Canını kurtarmak için deli gibi koşarken bir insana rastlamış. Çakal adamın önüne çökmüş ve yalvarırcasına ona bakmaya başlamış. Adam bir an düşündükten sonra çakala acımış ve onu kurtarmak için yanındaki boş çuvalı açarak içine girmesini işaret etmiş.
Çakal çuvalın içine girince de adam çuvalın ağzını bağlayarak sırtına vurmuş ve yürümeye devam etmiş. Bir süre geçtikten sonra avcılar adamın karşısına çıkmış. Avcılar, adama bu civarda bir çakal görüp görmediğini sormuş, adam da “görmedim” diyerek avcıların oradan uzaklaşmasını sağlamış.
Avcılar uzaklaştıktan sonra da sırtındaki torbayı indirmiş ve ağzını açarak, çakalı dışarı salmış. Ancak adam yoluna gitmek üzere yürümeye başlarken çakal aniden adama saldırmaya ve onu ısırmaya başlamış. Adam ne yapacağını şaşırmış ve onu engellemeye çalışmış ancak nafile aç olan çakal adamı paramparça etmiş.
İşte bu kişiler de hikayedeki çakal gibiler! Biz onlara ne kadar iyilik yapsak da nafile! Çünkü onlar her fırsatta bizi parçalamaya ve yok etmeye çalışıyorlar! Dolayısıyla artık tavissiz bir şekilde dost kim düşman kim iyi ayırd ederek etrafımızı çakallardan temizlemeliyiz! Aksi halde yarın çok geç olabilir..
Yazarın Önceki Yazısı
İSLAM HEM İLK HEM DE SON DİNDİR!
İSLAM HEM İLK HEM DE SON DİNDİR!
Yazarın Sonraki Yazısı
BİLGİSİZCE FETVA VERMENİN TEHLİKESİ!
BİLGİSİZCE FETVA VERMENİN TEHLİKESİ!