Beyaz Gazete Ana Sayfa
Genişlet Işıklar
Bu Haber Diğer Kanallarda Nasıl Sunuldu

Darbe yapmak Anayasa suçu değil

22 Mart 2012 Perşembe günü yayınlandı 12 Eylül Darbesine ilişkin dava kapsamında, avukat Bülent Acar'ın mahkemeye sunduğu dilekçede, Türk ceza düzeninde, anayasal düzenin kısmen veya tamamen ortadan kaldırılması suçu diye bir suçun bulunmadığı savunularak, ''Böyle olunca, Türk ceza düzeninde hiç kimse, anayasal düzenin kısmen veya tamamen ortadan kaldırılması suçu diye bir suçu işlediği iddiasıyla soruşturulamaz, kovuşturulamaz ve yargılanamaz'' denildi

12 Eylül Darbesine ilişkin davanın sanıklarından dönemin Genelkurmay Başkanı, 7. Cumhurbaşkanı Kenan Evren ve Hava Kuvvetleri Komutanı emekli Orgeneral Tahsin Şahinkaya'nın avukatı Bülent Acar, davaya ilişkin bazı tespit ve itirazların bulunduğu dilekçeyi, Ankara 12. Ağır Ceza Mahkemesi'ne sundu. Söz konusu savunma dilekçesinde, 1982 Anayasası'nın, Türk toplum, hukuk, devlet düzenini kuran temel yasa olduğu belirtilerek, ''Bunun içindir ki Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nde kaynağını Anayasa'dan almayan hiçbir kişi, organ ve kurum yetki kullanamaz. Türk hukuk düzeninde 1982 Anayasası'nın 6/son maddesi hükmünden kaynaklanan bir yetkiye dayanmayan, yani 'yetkisiz' her işlem, 'yetkisizlikten' hukuken yok hükmündedir'' ifadesi kullanıldı.

1982 Anayasası'nın 38/1-2 maddeleri hükümlerine göre, kimsenin Ceza Kanunu'nun suç saymadığı fiillerden dolayı adli ve yargılama işlemlerine bağlı tutulamayacağı savunulan dilekçede, şu görüşler ileri sürüldü: ''Kurucu iktidarı kullanan kişilerin, ortadan kaldırdıkları Anayasal düzeni kuran Anayasa'dan kaynaklı, yani olmayan bir yetkiyle, kendi kurdukları yeni Anayasal düzende, önceki Anayasal düzeni ortadan kaldırma, yani ihtilal veya darbe fiillerinden dolayı yargılanabilmeleri, fiilen ve hukuken imkansızdır. Bunun içindir ki Anayasal düzeni ortadan kaldırma fiili suç değilken, Anayasal düzeni ortadan kaldırmaya kalkışma, teşebbüs etme fiili suç olarak düzenlenmiştir. Türk Silahlı Kuvvetleri emir komuta zinciri içinde, 1961 Anayasası'nı ve bu Anayasa ile kurulan düzeni ortadan kaldırmış, yani ihtilal ve darbe yapmıştır. Türk Silahlı Kuvvetlerinin ihtilal veya darbe yapan üst komuta kademesi, Milli Güvenlik Konseyi adını almış, fiili güçten hukuki güce, yani kurucu iktidara dönüşmüştür.''

Milli Güvenlik Konseyi'nin, önce tam kurucu iktidar, sonra kurucu iktidarın ana organı olarak 12 Eylül 1980'den geçerli olmak üzere, yeni anayasal düzeni oluşturmaya başladığı, 1982 Anayasası'nı yaparak halk oyuyla yürürlüğe koyduğu ve Anayasal düzenin kurulmasını tamamladığı kaydedilen dilekçede, ''Milli Güvenlik Konseyi'ni oluşturan asker kişiler, bizzat 1982 Anayasası'yla, devlette Cumhurbaşkanından bile yüksek dereceli hukuki güvenle sahip kılınmıştır'' ifadesi kullanıldı. -''Dava turnusol kağıdı işlevi görecektir''- 1982 Anayasası ve bu Anayasa ile kurulan anayasal düzenin meşruluğu ve hukukiliğinin tam olduğu, tartışma konusu yapılamayacağı iddia edilen dilekçede, ''Hukuken yok hükmündeki bu dava, Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin hukuk devleti olma niteliğinin devamı ve korunmasında, turnusol kağıdı işlevini görecektir'' görüşü savunuldu. Dilekçede, ''Hukuk, bugün, bizzat 1982 Anayasası'yla kabul edilen ve güvenceye alınan devletin en yüksek dereceli hukuki güvenliğine sahip kişilerin hukuki güvenliklerinin korunmasının, çiğnenmesinin önlenmesi gerekliyken, yarın, topluma ve bireylerine ve herkese de gerekli olabilecektir'' denildi.

Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'na göre, Milli Güvenlik Konseyi Başkan ve üyesini Anayasa yapma ve yürürlüğe koymanın suç oluşturduğu iddiasıyla dava açma ve yargılama yetkisinin bulunmadığı ileri sürülen dilekçede, şunlar kaydedildi: ''Mahkeme resen kamu davasının yokluk durumunu tespitle görevlidir. Hukuken yok hükmündeki bir kamu davasının yargılamasına da devam edilemez. Mahkeme, hukuken yok hükmündeki kamu davasının yokluğunun tespiti itirazımızı derhal ve öncelikle inceleme ve karara bağlama görevini erteleyemez. Bu demektir ki Milli Güvenlik Konseyi Başkanı ve üyesi, Anayasa'nın 6/son maddesinden kaynaklanan bir yetkiye dayanmaksızın, yani yetkisizlikten dolayı olmayan, hukuken yok hükmündeki kamu davasında sanık sıfatını almaz. Hukuk devletinde kimse fiili yargılanamaz, bu nitelikte bir işlemin muhatabı bile yapılamaz'' ifadesine yer verildi. -''Beraat kararı verilmesi zorunlu''- Türk Ceza Kanunu'nun suç saymadığı ''Anayasal düzeni ortadan kaldırmak'', yani ''İhtilal yapmak'', ''Kurucu İktidar olmak fiilinden'' dolayı Milli Güvenlik Konseyi Başkan ve üyesi hakkında beraat kararı verilmesinin zorunluluğu olduğu savunulan dilekçede, şunlar ifade edildi: ''Anayasa'nın 38/1, 765 sayılı TCK'nın 1/I, 2/I, 5237 sayılı TCK'nın 2/1. maddeleri hükümleri gereğince, her iki Türk Ceza Kanunu'nda anayasal düzenin kısmen veya tamamen ortadan kaldırılması, yani 'ihtilal yapma', 'darbe yapma', 'kurucu iktidar olma' fiili herhangi bir suçun konusu değildir. Türk ceza düzeninde, anayasal düzenin kısmen veya tamamen ortadan kaldırılması suçu diye bir suç yoktur. Olan suç, anayasal düzeni değiştirmeye ve ortadan kaldırmaya kalkışma, yani ihtilale kalkışma, darbeye kalkışma suçudur. Böyle olunca, Türk ceza düzeninde hiç kimse, anayasal düzenin kısmen veya tamamen ortadan kaldırılması suçu diye bir suçu işlediği iddiasıyla soruşturulamaz, kovuşturulamaz ve yargılanamaz.''

''Derin yapılar ve gizli güçler iddiası fantezidir''

İddianamede yer alan anayasal düzeni ortadan kaldırma fiilinin birden fazla ve farklı gücün güdümünde işlendiği iddiasının geçersiz olduğu iddia edilen dilekçede, şu görüşler ileri sürüldü: ''12 Eylül Askeri Harekatı'nın, Türk Silahlı Kuvvetlerince derin yapıların veya ABD'nin veya belirsiz gizli güçlerin güdümünde işlendiği iddiası, hukukun ilke ve kurallarına göre kişi, yer, zaman unsurlarını taşıyan fiili ve delili ile yapılmadıkça bir fanteziden ibarettir. His dünyasında oluşan düşünce ve sanılara veya komplo teorilerinin gereğine uygun biçimde, 'derin yapılar' veya 'belirsiz gizli güçler' tarafından ihtilalin veya darbenin yaptırıldığı iddiası normaldir. Hukukta tanımı, anlamı, kapsamı, sınırları gösterilmeyen bir kavram, hukuki değildir, slogandır. Slogan hukukun konusu değildir. Önemli olan, hukuki bir iddiada, derin yapılar veya belirsiz gizli güçler ihtilal veya darbe yaptırdı demek değil, derin yapıların veya belirsiz gizli güçlerin ve bunları oluşturan kişilerin ortaya konulması yoluyla ihtilalin veya darbenin, nasıl, ne şekilde ve kimler tarafından, fiili ve delili gösterilerek yaptırıldığının açıklanabilmesidir.''


HABERDAR OLMAK İÇİN MAİL BÜLTENİMİZE KAYIT OLUN
Copyright BeyazGazete.Com ' Tüm Hakları Saklıdır. Web sitemizde yayınlanan haberlerin telif hakları haber kaynaklarına aittir. Kaynakları beraberinde belirtilmiştir. Haberleri kopyalamayınız. Norm Yazılım
Ajanslar
yukarı