Istanbul'un Ilk Egitim Kurumu Olan Molla Zeyrek Camii Ihtisamiyla Dikkat Çekiyor
Bizans Imparatorlugunun 887 yil önce sosyal yardim saglamak adina yaptirdigi Pantokrator Manastir Kilisesi, Istanbul’un fethinden sonra Molla Zeyrek Camii oldu. Sehrin Ayasofya’dan sonra en büyük tarihi binasi olan caminin altinda bir mezar sapeli bulunuyor. Istanbul’un ilk egitim kurumu olarak hizmet veren Molla Zeyrek Camii havadan görüntülendi.
Bizans Imparatorlugu tarafindan vakif olarak 1124 yilinda yapimina baslanan Pantokrator Manastiri Kilisesi, 1136 tarihinde tamamlandi. Dönemin önemli vakiflarindan olan kilise 3 bölümden meydana geldi. Kilisenin bölümlerinden güney taraf evrenin hakimi Pantokrator Isa’ya, kuzey bölümü Sefkatli Meryem’e ve ortadaki yer ise mezar sapeli olarak Bas Melek Mikail’e adandi. Latin istilasinda yagmalanan yapinin içindeki birçok eser Venedik’e götürüldü. Istanbul’un 1453 yilinda fethedilmesiyle birlikte Pantokrator Kilisesi, ilk namaz kilinan yer olarak tarihe geçti. Cami adini dönemin büyük alimlerinden medreseye müderris olarak atanan Molla Zeyrek Mehmed Efendi’den aldi. Zamanin iyi davranmadigi tarihi yapi 2009 yilinda Vakiflar Genel Müdürlügü tarafindan restorasyona alindi. Uzun soluklu restorasyonun ardindan 2019’da tekrar ibadete açildi. Restorasyon sirasinda ise Bas Melek Mikail’e adanan mezar sapeli kesfedildi. Özgün bir sekilde günümüze ulasan yapida kilisenin zemininde Bizans dönemine ait ünlü mozaikler bulunuyor. 1986 yilinda UNESCO Dünya Mirasi Listesi’ne dahil olan Molla Zeyrek Camii havadan görüntülendi.
“Bas Melek Mikail’e adanmis olan mezar sapeli bulunuyor”
Molla Zeyrek Camii hakkinda bilgi veren Arkeolog Murat Sav, “Her 3 yapinin da ana kubbesi bulunuyor. Sadece orta bölümdeki Mikail Sapeli olarak adlandirilan mekanda arka arkaya iki tane kubbe söz konusudur. Su an içinde bulundugumuz güney tarafindaki yapi Hz. Isa’ya adanan yapidir. En kuzey taraftaki yapi ise Sefkatli Meryem’e adanan yapidir. Bu ikisinin ortasinda ise Bas Melek Mikail’ e adanmis olan mezar sapeli bulunuyor. Isin güzel tarafi, hem bu yapinin içinde hem de sapele dogru devam eder vaziyette zeminde son derece güzel ve o dönemden kalma opesektila adi verilen mozaik dösemeler yer aliyor. Bu mozaik dösemeler camlarla kaplanarak meraklilari için gerektiginde görülebilir sekilde birakildi. 1453 yilinda Istanbul’un fethiyle beraber Fatih Sultan Mehmed’in kendi vakfiyesine bagli olarak eski adi Pantokrator Manastiri Kilisesi, Molla Zeyrek Camii olarak külliyeye dönüstürülüyor. Sadece cami olarak kullanilmiyor. Daha henüz Istanbul’da Osmanli gelenegi dogrultusunda bir külliyelesme ve kompleks olusturma dönemi baslamamisti. Onun için uzun yillara ihtiyaç vardir. Öncelikle burada 3 yapi camiye dönüstürülüyor. Buranin diger birimleri ise Osmanli’nin Istanbul’daki ilk egitim kurumu olarak medreseye dönüstürülüyor. Fetih yillarinda burada ders veren Zeyrek Molla Mehmed Efendi’nin adindan dolayi da Molla Zeyrek Camii olarak adlandirilir. Ayni zamanda burada Aksemseddin de dersler vermistir. Fakat Aksemseddin’in verdigi dersler daha ziyade anlatildigi kadariyla bir tekkelesme altyapisi olusturuluyor” dedi.
“Son derece özel bir yapi ve özgün bir seklide günümüze ulasti”
Molla Zeyrek Camii’nin günümüze özgün sekilde ulastigini anlatan Murat Sav, “Fetihten sonra ise Fatih Sultan Mehmed’in kendi vakfiyesine bagli olarak sayilan Istanbul’da sur içinde 4 tane kilise camiye dönüstürülmüstür. Onlardan bir tanesidir burasi. Silivri ve Galata’da dönüstürülen kiliseler ayri bir sehir olarak tanimlandigi içindir. Kuzey tarafta Meryem Kilisesi olarak bildigimiz yapinin altinda günümüzden yaklasik 10 yil önce bir altyapi kesfedildi. Bu altyapi ayni üst yapinin özellikleri dahilinde izdüsümü seklinde yapilmis. Sadece aradaki bu 3 nefleri ayiran kemerlerin oturmus oldugu sütunlarin aralari duvarla örülerek kapatilmis. Büyük bir ihtimalle yasanilan statik talihsizlik sonucunda böyle yapildi. Ilk camiye dönüsüm sirasinda yapiya o dönem bir minare eklendi. Genellikle bu arada minarelerde serefelerine kadar özgün olarak kalirdi. Çünkü üst taraflar biraz daha kirilgan oldugu için çabuk etkileniyordu. Hünkar Mahfili, Sultanlarin namaz kilmasi için yine ayni dönem 18. Yüzyilda eklenmistir. Son derece özel bir yapi ve özgün bir seklide günümüze ulasti. Molla Zeyrek Camii de Istanbul’daki diger tüm camilerin oldugu gibi Vakiflar Genel Müdürlügünün mülkiyetindedir. Yönetimi de Fatih Sultan Mehmed’in vakfiyesi dogrultusunda yapilmaktadir. Bu çevrede bu tür yapilarin korunmasi ve mevcudiyetlerinin devami için gerekli intizami göstermektedirler. Bu tür yapilarin özel bir öneme ihtiyaci var” seklinde konustu.
Kaynak: İHA
“Bas Melek Mikail’e adanmis olan mezar sapeli bulunuyor”
Molla Zeyrek Camii hakkinda bilgi veren Arkeolog Murat Sav, “Her 3 yapinin da ana kubbesi bulunuyor. Sadece orta bölümdeki Mikail Sapeli olarak adlandirilan mekanda arka arkaya iki tane kubbe söz konusudur. Su an içinde bulundugumuz güney tarafindaki yapi Hz. Isa’ya adanan yapidir. En kuzey taraftaki yapi ise Sefkatli Meryem’e adanan yapidir. Bu ikisinin ortasinda ise Bas Melek Mikail’ e adanmis olan mezar sapeli bulunuyor. Isin güzel tarafi, hem bu yapinin içinde hem de sapele dogru devam eder vaziyette zeminde son derece güzel ve o dönemden kalma opesektila adi verilen mozaik dösemeler yer aliyor. Bu mozaik dösemeler camlarla kaplanarak meraklilari için gerektiginde görülebilir sekilde birakildi. 1453 yilinda Istanbul’un fethiyle beraber Fatih Sultan Mehmed’in kendi vakfiyesine bagli olarak eski adi Pantokrator Manastiri Kilisesi, Molla Zeyrek Camii olarak külliyeye dönüstürülüyor. Sadece cami olarak kullanilmiyor. Daha henüz Istanbul’da Osmanli gelenegi dogrultusunda bir külliyelesme ve kompleks olusturma dönemi baslamamisti. Onun için uzun yillara ihtiyaç vardir. Öncelikle burada 3 yapi camiye dönüstürülüyor. Buranin diger birimleri ise Osmanli’nin Istanbul’daki ilk egitim kurumu olarak medreseye dönüstürülüyor. Fetih yillarinda burada ders veren Zeyrek Molla Mehmed Efendi’nin adindan dolayi da Molla Zeyrek Camii olarak adlandirilir. Ayni zamanda burada Aksemseddin de dersler vermistir. Fakat Aksemseddin’in verdigi dersler daha ziyade anlatildigi kadariyla bir tekkelesme altyapisi olusturuluyor” dedi.
“Son derece özel bir yapi ve özgün bir seklide günümüze ulasti”
Molla Zeyrek Camii’nin günümüze özgün sekilde ulastigini anlatan Murat Sav, “Fetihten sonra ise Fatih Sultan Mehmed’in kendi vakfiyesine bagli olarak sayilan Istanbul’da sur içinde 4 tane kilise camiye dönüstürülmüstür. Onlardan bir tanesidir burasi. Silivri ve Galata’da dönüstürülen kiliseler ayri bir sehir olarak tanimlandigi içindir. Kuzey tarafta Meryem Kilisesi olarak bildigimiz yapinin altinda günümüzden yaklasik 10 yil önce bir altyapi kesfedildi. Bu altyapi ayni üst yapinin özellikleri dahilinde izdüsümü seklinde yapilmis. Sadece aradaki bu 3 nefleri ayiran kemerlerin oturmus oldugu sütunlarin aralari duvarla örülerek kapatilmis. Büyük bir ihtimalle yasanilan statik talihsizlik sonucunda böyle yapildi. Ilk camiye dönüsüm sirasinda yapiya o dönem bir minare eklendi. Genellikle bu arada minarelerde serefelerine kadar özgün olarak kalirdi. Çünkü üst taraflar biraz daha kirilgan oldugu için çabuk etkileniyordu. Hünkar Mahfili, Sultanlarin namaz kilmasi için yine ayni dönem 18. Yüzyilda eklenmistir. Son derece özel bir yapi ve özgün bir seklide günümüze ulasti. Molla Zeyrek Camii de Istanbul’daki diger tüm camilerin oldugu gibi Vakiflar Genel Müdürlügünün mülkiyetindedir. Yönetimi de Fatih Sultan Mehmed’in vakfiyesi dogrultusunda yapilmaktadir. Bu çevrede bu tür yapilarin korunmasi ve mevcudiyetlerinin devami için gerekli intizami göstermektedirler. Bu tür yapilarin özel bir öneme ihtiyaci var” seklinde konustu.