İsrail polis şefi tehditler savurdu: Otobüse bindirip Gazze'ye göndereceğim

İsrail-Hamas savaşı 13. gününde devam ederken, işgalci İsrail'in Gazze'deki masum sivilleri hedef alan saldırıları nedeniyle dünya çapında protesto gösterileri düzenleniyor. İsrail'de de savaş karşıtı, Gazze'ye destek amaçlı protestolar baş gösteriyor.

Son olarak salı günü Hayfa kentinde bir gösteri düzenlendi. Ancak polis müdahalesi ile sonuçlandı ve 6 kişi gözaltına alınarak tutuklandı. İsrail Polis sözcüsü Eli Levy, 7 Ekim'den bu yana İsrail'de 63 kişinin "terörü" destekledikleri ya da kışkırttıkları şüphesiyle tutuklandığını duyurdu.

'Gazze ile özdeşleşmek isteyenleri oraya giden otobüslere bindireceğim'
İsrail Polis Şefi Kobi Shabtai, polis teşkilatının TikTok kanalında yayınlanan bir video ile Gazze'ye destek verenleri açık açık tehdit etti.

İsrail'de Gazze'yi destekleyen protestolara "sıfır tolerans" tanınacağını vurgulayan Shabtai, savaş karşıtı göstericileri yaklaşık iki haftadır kuşatma altında olan ve her gün bombaların yağdığı Gazze'ye göndermekle tehdit etti:

"Her kim İsrail vatandaşı olmak istiyorsa, hoş gelir. Gazze ile özdeşleşmek isteyenleri oraya giden otobüslere bindireceğim."
İsrail'in savaşta olduğunu belirten polis şefi, "Kimsenin bizi test edeceği bir durumda değiliz" dedi.

İsrail'de saldırıları eleştiren solcu vekil görevden uzaklaştırıldı
Öte yandan İsrail parlamentosu Etik Kurulu, savaşın patlak vermesinin ardından İsrail karşıtı açıklamalar yaptığını düşündüğü solcu milletvekili Ofer Cassif'in görevden uzaklaştırılmasına karar verdi.

Cassif, verdiği bir röportajda Başbakan Binyamin Netanyahu hükümetini Gazze'de Nazilerin Avrupa'daki Yahudilere karşı uyguladığı "Nihai Çözüm" ile karşılaştırdığı bir planı yürürlüğe koymakla suçlamıştı.

Bir başka sefer de yabancı basına verdiği demeçte Hamas saldırısına atıfta bulunarak, "Bu şiddeti İsrail istedi" demişti.

Jerusalem Post'a göre; Cassif, 45 gün süreyle görevden uzaklaştırıldı.

Cassif, çarşamba günü sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımda, parlamentonun kararını, "siyasi ifade özgürlüğünün tabutuna çakılan bir başka çivi" olarak nitelendirdi.