Asirlik Tarifler Esenler'de Konusuldu
Esenler Belediyesi ve Istanbul Il Kültür ve Turizm Müdürlügü is birligiyle gerçeklesen “Asirlik Tariflerle Türk Mutfagi” programi, Türkiye’nin zengin mutfak kültürünü gözler önüne serdi. 21-27 Mayis “Türk Mutfagi Haftasi” etkinlikleri çerçevesinde gerçeklesen programda, ”7 Bölge 7 Yemek” sunumuyla katilimcilara ikramda bulunuldu.
Esenler Belediyesi ve Istanbul Il Kültür ve Turizm Müdürlügü, yurt içi ve yurt disinda es zamanli olarak kutlanan "Türk Mutfagi Haftasi" çerçevesinde, “Asirlik Tariflerle Türk Mutfagi” adli programa ev sahipligi yapti. Dr. Kadir Topbas Kültür Sanat Merkezi kütüphanesinde düzenlenen programin moderatörlügünü M. Emre Yaprakli üstlendi. Istanbul Il Kültür ve Turizm Müdürü Dr. Coskun Yilmaz ile Osmanli yemeklerinin gün yüzüne çikmasina katkida bulunan arastirmaci sef Vedat Basaran katildi.
Programda Türk mutfagina ait yemekler tanitilirken katilimcilara ikramda bulunuldu.
"Tabii bir mutfak kültürümüz var"
Istanbul Il Kültür ve Turizm Müdürü Dr. Coskun Yilmaz, geçmisle olan baga dikkat çekerek, “Bu bag harika Osmanli, muhtesem ecdad söylemi degildir. Bu bir ruhtur, bu bir iklimdir, bu bir kültürdür, bu bir adab-i muaserettir. Ne demisler, ayinesi istir kisinin lafa bakilmaz. Osmanli dediginiz medeniyet, asirlarca bir geçmisin, genis bir cografyanin inbikten süzülmüs halidir. Bizim tabii bir mutfak kültürümüz var. Ben Karadenizliyim, Orduluyum. Annemin yaptigi yemekleri hatirliyorum. O yemeklerin kokusu var, ruhu var, tadi var. Mutfak sadece yemek degildir. Bir helallik ve haramlik vardir. Is beslenmekten gelir, sihhati vardir. Yemege oturmanin adabi vardir, kalkmanin adabi vardir. Yemek yemenin adabi vardir. Yemek miktarinin adabi vardir. Kasik tutmanin adabi vardir. Velhasil genis bir cografya ve genis bir kültür. Yemek deyip, mutfak deyip geçemeyiz” diye konustu.
"Mutfak evrenseldir"
Programda konusan Vedat Basaran ise, “Mutfak evrensel bir seydir. Mutfagin milliyeti, irki yoktur. Çünkü mutfak insanlarin varolusunu saglayan bir degerdir. Dolayisiyla mutfaga milliyetçi tarzda yaklasmak dogru bir kavram degildir. Çünkü bu dünya yaratilmistir, yaratilmis dünyanin içinde bir tabiat vardir. Tabiatin içinde insanligin ve yasayan canlinin devamliligini saglayacak müthis bir sistem vardir. Tamamen detaylari ortaya çikmis bir sistem degildir. Insanoglu da bununla ugrasiyor. Bu anlamda bu evrensel kültürün içinde bizim ülkemizin ve tarihimizin çok önemli bir yeri var. Önümüzdeki yillarda dünyada bu çikis hizli bir sekilde yayilacak. Çünkü yemek pisirmek birincisi yürek ister. Ikincisi sevgi ister. Üçüncüsü akil ister. Bu akli da tarihten beri hep annelerimiz, eslerimiz bu isleri sürdüre geldiler ve devam ediyorlar. Bizlerin de görevi çok degisti. Son yillarda ne yiyip yemeyecegimiz tartisilir hale gelecek. Bunlari yapabilmek için kendi ülkemizi, cografyamizi ve düzenimizi çok iyi bilmemiz lazim” ifadelerini kullandi.
"Yemeklerimizi dünyaya anlatamiyoruz"
Basaran, sözlerini söyle sürdürdü: “Biz kendi cografyasini bir kenarda birakmis bir milletiz. Kendimiz yasamayi seviyoruz ama dünyaya anlatmaktan keyif almiyoruz. Uluslararasi organizasyonlarda bunlar hep sorun olarak yasanmistir ama kasti olarak degildir bu. Bugün Kanuni’ye, Abdülhamid’in menülerine baktigimizda yabanci misafirlere yapilan yemeklerin yarisinin Türk yemeklerinden olustugunu görüyoruz. Hepsi Türk yemeklerinden olusmaz. ‘Onlari mutlu edelim’ duygusu vardir ama olay farkli bir yöne geldi. Biz 90’li yillarda bu isi ele aldigimizda ben Ingiltere’den gelmis, Kraliyet Akademisi’nde okumus, asçilik master’i yapmis bir insandim. Ülkemize geldim. Orada yasadigim dönemlerde ülkemizin en basit lezzetinin oradaki en pahali lezzetten daha kaliteli oldugunu gördüm. Yani dünyanin farkli yerlerine gidince bizlerin ne kadar sansli bir millet oldugumuzu, ne kadar kiymetli bir toprakta yasadigimizi ve ne kadar önemli degerlere sahip oldugunuzu anliyorsunuz.”
Kaynak: İHA
Programda Türk mutfagina ait yemekler tanitilirken katilimcilara ikramda bulunuldu.
"Tabii bir mutfak kültürümüz var"
Istanbul Il Kültür ve Turizm Müdürü Dr. Coskun Yilmaz, geçmisle olan baga dikkat çekerek, “Bu bag harika Osmanli, muhtesem ecdad söylemi degildir. Bu bir ruhtur, bu bir iklimdir, bu bir kültürdür, bu bir adab-i muaserettir. Ne demisler, ayinesi istir kisinin lafa bakilmaz. Osmanli dediginiz medeniyet, asirlarca bir geçmisin, genis bir cografyanin inbikten süzülmüs halidir. Bizim tabii bir mutfak kültürümüz var. Ben Karadenizliyim, Orduluyum. Annemin yaptigi yemekleri hatirliyorum. O yemeklerin kokusu var, ruhu var, tadi var. Mutfak sadece yemek degildir. Bir helallik ve haramlik vardir. Is beslenmekten gelir, sihhati vardir. Yemege oturmanin adabi vardir, kalkmanin adabi vardir. Yemek yemenin adabi vardir. Yemek miktarinin adabi vardir. Kasik tutmanin adabi vardir. Velhasil genis bir cografya ve genis bir kültür. Yemek deyip, mutfak deyip geçemeyiz” diye konustu.
"Mutfak evrenseldir"
Programda konusan Vedat Basaran ise, “Mutfak evrensel bir seydir. Mutfagin milliyeti, irki yoktur. Çünkü mutfak insanlarin varolusunu saglayan bir degerdir. Dolayisiyla mutfaga milliyetçi tarzda yaklasmak dogru bir kavram degildir. Çünkü bu dünya yaratilmistir, yaratilmis dünyanin içinde bir tabiat vardir. Tabiatin içinde insanligin ve yasayan canlinin devamliligini saglayacak müthis bir sistem vardir. Tamamen detaylari ortaya çikmis bir sistem degildir. Insanoglu da bununla ugrasiyor. Bu anlamda bu evrensel kültürün içinde bizim ülkemizin ve tarihimizin çok önemli bir yeri var. Önümüzdeki yillarda dünyada bu çikis hizli bir sekilde yayilacak. Çünkü yemek pisirmek birincisi yürek ister. Ikincisi sevgi ister. Üçüncüsü akil ister. Bu akli da tarihten beri hep annelerimiz, eslerimiz bu isleri sürdüre geldiler ve devam ediyorlar. Bizlerin de görevi çok degisti. Son yillarda ne yiyip yemeyecegimiz tartisilir hale gelecek. Bunlari yapabilmek için kendi ülkemizi, cografyamizi ve düzenimizi çok iyi bilmemiz lazim” ifadelerini kullandi.
"Yemeklerimizi dünyaya anlatamiyoruz"
Basaran, sözlerini söyle sürdürdü: “Biz kendi cografyasini bir kenarda birakmis bir milletiz. Kendimiz yasamayi seviyoruz ama dünyaya anlatmaktan keyif almiyoruz. Uluslararasi organizasyonlarda bunlar hep sorun olarak yasanmistir ama kasti olarak degildir bu. Bugün Kanuni’ye, Abdülhamid’in menülerine baktigimizda yabanci misafirlere yapilan yemeklerin yarisinin Türk yemeklerinden olustugunu görüyoruz. Hepsi Türk yemeklerinden olusmaz. ‘Onlari mutlu edelim’ duygusu vardir ama olay farkli bir yöne geldi. Biz 90’li yillarda bu isi ele aldigimizda ben Ingiltere’den gelmis, Kraliyet Akademisi’nde okumus, asçilik master’i yapmis bir insandim. Ülkemize geldim. Orada yasadigim dönemlerde ülkemizin en basit lezzetinin oradaki en pahali lezzetten daha kaliteli oldugunu gördüm. Yani dünyanin farkli yerlerine gidince bizlerin ne kadar sansli bir millet oldugumuzu, ne kadar kiymetli bir toprakta yasadigimizi ve ne kadar önemli degerlere sahip oldugunuzu anliyorsunuz.”