Bilecik'te Mimar Sinan'in Kalfasinin Insa Ettigi Rüstem Pasa Camii Ihtisamiyla Ziyaretçilerini Bekliyor
Osmaneli ilçesindeki cami, üst örtü sistemi ve süslemesi, Kabe tasvirli çini panosu ve iç süslemede kullanilan zengin hat örnekleri ile Osmanli'nin kurulus cografyasindan gelecege uzanan bir abide olarak ayakta duruyor Ilçe Belediye Baskani Münür Sahin: 'Bugün mimarlik ve mühendislik fakültelerinin en fazla hayret ettigi konu, çatinin o dönemden bugüne kadar çökmeden gelmis olmasi. Çati, bütün ihtisamiyla varligini sürdürüyor'
YAVUZ EMRAH SEVER - Bilecik'in Osmaneli ilçesinde bulunan ve yöreden çikarilan Lefke tasi kullanilarak, Mimar Sinan'in kalfasi Yüzgeç Mehmet Pasa tarafindan insa edilen yaklasik 5 asirlik Rüstem Pasa Camisi, restorasyon ve onarim çalismalarinin ardindan ilk günkü ihtisamiyla hayran birakiyor.
1542 yilinda Kanuni Sultan Süleyman'in damadi Sadrazam Rüstem Pasa tarafindan yaptirilan ancak insasi devam ederken Rüstem Pasa'nin vefati üzerine çatisi ve minaresi cariyesi tarafindan tamamlanan cami, Osmanli ve Selçuklu'dan izler tasiyan ilçenin en büyük Türk-Islam eseri olma özelligi tasiyor.
Eserleriyle Osmanli mimarlik sanatinin muhtesem yüzyilini insa eden Mimar Sinan'in kalfasi Yüzgeç Mehmet Pasa tarafindan kare plan üzerine sira moloz duvar teknigi ile yapilan camide bölgeden çikartilan Lefke tasi kullanildi.
Kirlangiç teknigiyle kurulan caminin ahsap çatisi, asirlar geçmesine ragmen özgünlügünü korumasiyla ziyaretçilerinin dikkatini çekiyor. Tas malzemeyle yapilan ve dikdörtgen bir kaide üzerine oturan, konik biçimli külah ile örtülen cami minaresi ise adeta görsel sölen sunuyor.
Iç mekan süslemeleriyle hayranlik uyandiran caminin üç tarafina Fetih Suresi süslemeli biçimde islenirken, kible duvarinda yer alan ve 17. yüzyila tarihlenen Kabe tasvirli çini pano ön plana çikiyor.
1779 yilinda Keskinzade Haci Ali Aga tarafindan tamir ve onarimdan geçirilen, Cumhuriyet döneminde de birtakim restorasyon çalismalarindan geçen caminin özgün yapisinin korunmasina gayret edildi.
Ilçenin en eski ve en büyük camisi olmasi itibariyle "Ulu Cami" ve "Cami-i Kebir" olarak da anilan cami, en son Bursa Vakfilar Bölge Müdürlügünce 2011 yilinda restore edilerek bugünkü halini aldi.
- "Çatinin bugüne kadar çökmeden gelmis olmasi hayrete düsürüyor"
Osmaneli Ilçe Belediye Baskani Münür Sahin, AA muhabirine, Osmaneli'nden o dönem Ipek Yolu'nun geçtigini, caminin de sehrin merkezine insa edildigini söyledi.
Caminin en önemli özelliginin insasinda ilçeden çikartilan Lefke tasinin kullanilmasi oldugunu vurgulayan Sahin, "Lefke, Osmaneli'nin eski ismi. Lefke tasi bu caminin insa asamasinda kullaniliyor. Yigma tastan yapilan bir yapi. Asagida bir metreden daha genis temele sahip oldugu ve yukariya dogru bunun bir metreye gittigi ifade ediliyor." diye konustu.
Sahin, Osmanli Devleti döneminde yapilan camilerin neredeyse tamaminin kubbeli olarak insa edildigine deginerek, "Bu cami ise Selçuklu mimarisini de içeriyor ve tamamen ahsap çatisi var. Çati, 3 tane kare seklinde oturtulmus ahsaptan olusuyor. Bugün mimarlik ve mühendislik fakültelerinin en fazla hayret ettigi konu çatinin o dönemden bugüne kadar çökmeden gelmis olmasi. Çati, bütün ihtisamiyla varligini sürdürüyor." dedi.
Caminin bölgedeki tarihi konaklarla beraber 350 bin metrekare sit alani içinde yer aldigini kaydeden Sahin, camiyi korumak hedefiyle çalistiklarini sözlerine ekledi.
Kaynak: AA
1542 yilinda Kanuni Sultan Süleyman'in damadi Sadrazam Rüstem Pasa tarafindan yaptirilan ancak insasi devam ederken Rüstem Pasa'nin vefati üzerine çatisi ve minaresi cariyesi tarafindan tamamlanan cami, Osmanli ve Selçuklu'dan izler tasiyan ilçenin en büyük Türk-Islam eseri olma özelligi tasiyor.
Eserleriyle Osmanli mimarlik sanatinin muhtesem yüzyilini insa eden Mimar Sinan'in kalfasi Yüzgeç Mehmet Pasa tarafindan kare plan üzerine sira moloz duvar teknigi ile yapilan camide bölgeden çikartilan Lefke tasi kullanildi.
Kirlangiç teknigiyle kurulan caminin ahsap çatisi, asirlar geçmesine ragmen özgünlügünü korumasiyla ziyaretçilerinin dikkatini çekiyor. Tas malzemeyle yapilan ve dikdörtgen bir kaide üzerine oturan, konik biçimli külah ile örtülen cami minaresi ise adeta görsel sölen sunuyor.
Iç mekan süslemeleriyle hayranlik uyandiran caminin üç tarafina Fetih Suresi süslemeli biçimde islenirken, kible duvarinda yer alan ve 17. yüzyila tarihlenen Kabe tasvirli çini pano ön plana çikiyor.
1779 yilinda Keskinzade Haci Ali Aga tarafindan tamir ve onarimdan geçirilen, Cumhuriyet döneminde de birtakim restorasyon çalismalarindan geçen caminin özgün yapisinin korunmasina gayret edildi.
Ilçenin en eski ve en büyük camisi olmasi itibariyle "Ulu Cami" ve "Cami-i Kebir" olarak da anilan cami, en son Bursa Vakfilar Bölge Müdürlügünce 2011 yilinda restore edilerek bugünkü halini aldi.
- "Çatinin bugüne kadar çökmeden gelmis olmasi hayrete düsürüyor"
Osmaneli Ilçe Belediye Baskani Münür Sahin, AA muhabirine, Osmaneli'nden o dönem Ipek Yolu'nun geçtigini, caminin de sehrin merkezine insa edildigini söyledi.
Caminin en önemli özelliginin insasinda ilçeden çikartilan Lefke tasinin kullanilmasi oldugunu vurgulayan Sahin, "Lefke, Osmaneli'nin eski ismi. Lefke tasi bu caminin insa asamasinda kullaniliyor. Yigma tastan yapilan bir yapi. Asagida bir metreden daha genis temele sahip oldugu ve yukariya dogru bunun bir metreye gittigi ifade ediliyor." diye konustu.
Sahin, Osmanli Devleti döneminde yapilan camilerin neredeyse tamaminin kubbeli olarak insa edildigine deginerek, "Bu cami ise Selçuklu mimarisini de içeriyor ve tamamen ahsap çatisi var. Çati, 3 tane kare seklinde oturtulmus ahsaptan olusuyor. Bugün mimarlik ve mühendislik fakültelerinin en fazla hayret ettigi konu çatinin o dönemden bugüne kadar çökmeden gelmis olmasi. Çati, bütün ihtisamiyla varligini sürdürüyor." dedi.
Caminin bölgedeki tarihi konaklarla beraber 350 bin metrekare sit alani içinde yer aldigini kaydeden Sahin, camiyi korumak hedefiyle çalistiklarini sözlerine ekledi.