Akdeniz'de Ulusal Ve Küresel Stratejiler Sempozyumu'nda Tüm Yönleriyle 'Akdeniz' Masaya Yatiriliyor

Istanbul Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Mahmut Ak: 'Israil, Kibris ve Misir kiyilarinda yeni hidrokarbon bulgulari, Yunanistan'in tek tarafli olarak bölge ülkeleriyle münhasir bölge ilanlari, Kibris sorununda yasanan gelismeler ve Türkiye'nin bölgede gittikçe aktiflesen politikasi, bölgede esi benzeri görülmemis bir kirilganlik yaratmistir' Bahçesehir Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Sirin Karadeniz: 'Ülkemizin bu noktadaki menfaat ve çikarlarini korumanin, ilgili tüm kurumlarin isbirligi ve destegiyle mümkün olacagini düsünüyoruz' Istanbul Üniversitesi Iktisat Fakültesi Dekani Prof. Dr. Sayim Yorgun: 'Mavi vatan bu ülkenin uluslararasi düzeyde en temel stratejisidir, en temel politikasidir. Çünkü bunun arkasinda sahislar degil, bu ülkenin tamami vardir, bu ülkenin gelecegi bu doktrinle paralel yürüyecektir' Bahçesehir Üniversitesi Denizcilik ve Stratejik Gelismeler Merkezi Baskani Doç. Dr. Cihat Yayci: 'Gittikçe artan kamuoyu bilinci, hem bürokrasideki, diplomasideki, siyasetteki ve halkimizdaki bilinç nedeniyle Türkler artik denizlerine belki de son yüzyillarda en fazla sahip çiktiklari dönemdedirler' 'Çok müthis bir enerji diplomasisi yapilmaktadir, deniz diplomasisi yapilmaktadir. Istedigimiz yerde sondaj, istedigimiz yerde sismik arastirma yapabiliyoruz. Çok sükür bugünlerimize'

Istanbul Üniversitesi Iktisat Fakültesi ile Bahçesehir Üniversitesi Denizcilik ve Global Stratejiler Merkezi ortakligiyla düzenlenen "Akdeniz'de Ulusal ve Küresel Stratejiler Sempozyumu" basladi.

Youtube üzerinden canli yayinlanan sempozyumda Cumhurbaskanligi Sözcüsü Ibrahim Kalin'in mesaji okundu.

Programindaki ani degisiklik nedeniyle sempozyuma katilamadigini belirten Kalin, mesajinda etkinligin Türkiye'nin ilim hayatina yeni tespit ve degerlendirmelerle zenginlik katacagina inandigini ifade etti. Kalin, sempozyumun düzenlenmesinde emegi geçenleri tebrik etti.

Sempozyumun açilisinda konusan Istanbul Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Mahmut Ak, Dogu Akdeniz'in sahip oldugu jeostratejik önemle hava, kara ve deniz hakimiyet teorilerinde kilit rol üstlendigini dile getirdi.

Dogu Akdeniz'in yüzlerce yil egemen güçlerin mücadele sahasi oldugunu belirten Ak, söyle konustu:

"Dogu Akdeniz, tüm dünya hakimiyet teorilerinin anahtar bir cografyasidir. Oldukça heterojen bir yapiya sahip bir cografyadaki Dogu Akdeniz, Birinci ve Ikinci Dünya Savaslarinin ortaya çikardigi kronik sorunlara ek olarak, Arap Bahari, Amerika'nin Irak'tan çekilmesi ve ortaya çikan devlet disi aktör ve örgütlerin bölgede yarattigi istikrarsizlik ve güvensizlik sebebiyle çatisma riskini bünyesinde barindiran, anlik krizlere gebe bir bölgeye dönüsmüstür. Buna paralel olarak Israil, Kibris ve Misir kiyilarinda yeni hidrokarbon bulgulari, Yunanistan'in tek tarafli olarak bölge ülkeleriyle münhasir bölge ilanlari, Kibris sorununda yasanan gelismeler ve Türkiye'nin bölgede gittikçe aktiflesen politikasi, bölgede esi benzeri görülmemis bir kirilganlik yaratmistir."

Dogu Akdeniz'deki hidrokarbon kesiflerinin bölgede degisen jeopolitik ve güvenlik dinamiklerinin itici güçleri arasinda yer aldigini belirten Prof. Dr. Ak, bu rezervlerin Dogu Akdeniz ve ötesindeki devletlerin stratejik hesaplarini yeniden yapilandirmaya tesvik ettigini anlatti.

Yeni enerji bulgulariyla daha önemli hale gelen Dogu Akdeniz'in bölge disindaki güçlerin de odagi haline geldigine isaret eden Prof. Dr. Ak, sunlari söyledi:

"Dogu Akdeniz'in en uzun kiyi seridine sahip ülkesi Türkiye karsisinda Yunanistan'in Güney Kibris, Misir ve Israil ile kurdugu üçlü ortakliklar, kismen yeni bir güvenlik çevresi ortaya çikarmistir. Buna karsilik Türkiye, egemenlik ve dogal kaynaklar yönündeki tezlerini sürdürmektedir. Ortaya çikan gerilimler ve dis güçlerin müdahil olmaya çalistigi jeopolitik pazarlik, enerji ve güvenlik güç birligi aglari noktasinda önemli bir etkiye sahip olacaktir."

- "Ülkemizin çikarlarini korumak kurumlarin isbirligiyle mümkün"

Bahçesehir Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Sirin Karadeniz, Akdeniz havzasinin ilk çaglardan bugüne önemli ticaret yollarinin ortak noktasi oldugunu söyledi.

Bölgenin üç kitanin kesistigi bir noktada olmasi, barindirdigi ticaret hacmi ve jeostratejik önemiyle küresel güçlerin ilgisini çektigini vurgulayan Prof. Dr. Karadeniz, "Bu durum günümüzde gözle görülür bir sekilde devam etmektedir ki gelecekte de ayni sekilde devam edecegini rahatlikla söyleyebiliriz. Ülkemizin bu noktadaki menfaat ve çikarlarini korumanin, ilgili tüm kurumlarin isbirligi ve destegiyle mümkün olacagini düsünüyoruz." dedi.

Istanbul Üniversitesi Iktisat Fakültesi Dekani Prof. Dr. Sayim Yorgun ise Akdeniz konusunda uluslararasi ilkeler ve kurumlarin tekrar gözden geçirilmesi ihtiyacina isaret ederek, "Mavi vatan bu ülkenin uluslararasi düzeyde en temel stratejisidir, en temel politikasidir. Çünkü bunun arkasinda sahislar degil, bu ülkenin tamami vardir, bu ülkenin gelecegi bu doktrinle paralel yürüyecektir. Bunun böyle bilinmesinde fayda oldugunun altini çizmek istiyorum. Mavi vatan doktrini, bugüne kadar bize çizilmek istenen sinirlara karsi bir durustur." ifadelerini kullandi.

- "Dünya ticaretinin yüzde 30'u Akdeniz'de yürütülüyor"

Bahçesehir Üniversitesi Denizcilik ve Stratejik Gelismeler Merkezi Baskani Doç. Dr. Cihat Yayci da dünya nüfusunun yüzde 70'inden, dünya baskentlerinin yüzde 80'inden fazlasinin, büyük güç merkezlerinin ise neredeyse tamaminin deniz kiyisinda oldugunu söyledi.

Dünyanin yüzde 71'inin sularla kapli oldugunu anlatan Doç. Dr. Yayci, söyle konustu:

"Yüzde 71 olan su kütlesinin yüzde 1'i Akdeniz. Yani dünya denizlerinin yüzde 1'i Akdeniz ama dünya ticaretinin yüzde 30'u buradan yürütülüyor o kadar önemli. Yani kendi yüzölçümü hacminin, büyüklügünün 30 kati ticaret yapiliyor. Dünyada emtianin hacim olarak yüzde 90'ina yakini deniz yoluyla tasiniyor. Deniz çok önemli bir ulasim medyasi, kitalari birbirine bagliyor, ikincisi çok ucuz. Yani hava yoluyla tasimaciliktan 22 kat, kara yoluyla tasimaciliktan 7 kat, demir yoluyla tasimaciliktan 3-3,5 kat daha ucuz."

Dünyada dogal gazin yüzde 30'undan, petrolün de yüzde 50'sinden fazlasinin denizlerden çikarildigini anlatan Yayci, bu oranin her geçen gün denizlerin lehine arttigini hatirlatarak, "Su anda 500 küsur milyar metreküplük dogal gaz nerede bulundu? Türkiye tarihinde bulunmus en yüksek rezerv Karadeniz'de bulundu. Bu, denizlere sahip olmamizin ne kadar önemli oldugunu bir kez daha gösteriyor." diye konustu.

Türkiye'nin balik tüketiminde geride kaldigini belirten Yayci, dünya balik tüketimi ortalamasinin yillik kisi basi 16 kilogram, Avrupa Birligi ülkelerinde 25 kilogram, Türkiye'de ise 4,5 kilogram oldugunu belirterek, "Inanilmaz bir denizden istifade edememe durumumuz var bizim." dedi.

Doç. Dr. Yayci, Türkiye'de bütün tasimacilik faaliyetleri içinde deniz tasimaciliginin oraninin yüzde 4,5 oldugunu söyledi.

Dünya ticaretinin yüzde 30'una sahip olan Akdeniz havzasinda Türkiye'nin oraninin yüzde 1 oldugunu aktaran Yayci, "Bu açik umutsuzluga kaptirmasin bizi. Bu aslinda bizim için bir potansiyel alan. Bizim bunu degerlendirmemiz lazim. Son zamanlarda da bu konuda çok ciddi atilimlar yapiliyor." ifadelerini kullandi.

- Karadeniz'de ilan edilen münhasir ekonomik bölge

"Mavi vatan" denilen kavramin Türk deniz yetki alanlari anlamina geldigini anlatan Yayci, Türkiye'nin Karadeniz'i 1986 yilinda münhasir ekonomik bölge ilan ettiginin altini çizdi.

Türk deniz yetki alanlarinin Karadeniz kisminda hiçbir sorun olmadigini vurgulayan Doç. Dr. Cihat Yayci, söyle devam etti:

"Bazilari sunu söylüyorlar: 'Biz orada dogal gaz, petrol, kaynak çikarttikça acaba orada sorun çikar mi?' Hayir hiçbir sorun çikmaz. Orasi tamamen paylasilmis, bütün kiyidas devletlerle de anlasmalarla teyit edilmis, Türkiye'nin hakça paylasim sagladigi bir alandir, münhasir ekonomik bölgedir. Türkiye münhasir ekonomik bölge sanki hiç ilan etmemis, bunu tecrübe etmemis gibi bir algi olusturuluyor. Halbuki Türkiye 1986 yilinda münhasir ekonomik bölge ilan etmis ve bunu da tecrübe etmis bir ülkedir. Önce ilan etmistir, sonra 9 sene boyunca ilgili devletlerle teker teker anlasma yapmistir. Yöntem de bir örnek yöntemdir."

Ayni yöntemi Güney Kibris Rum Yönetiminin de kullandigini hatirlatan Yayci, "Güney Kibris Rum Yönetimi 2003 yilinda münhasir ekonomik bölge ilan ediyor, 2010 yilinda Israil ile anlasiyor. Yani o nedenle 'Efendim anlasmadan ilan olmaz, anlasmadan yapilmaz filan, bunlar ya bilgisizlikten ya da gerçekten ilginin kopartilmasi açisindan biraz topu taci atma mazeretleri gibi gözüküyor." dedi.

- "Müthis bir enerji diplomasisi yapiliyor"

Türkiye'nin 2 bin 280 kilometre ile Dogu Akdeniz'in en uzun kiyi uzunluguna sahip ülkesi olduguna deginen Yayci, "Güney Kibris Rum yönetimi kara yüzölçümünün 30 kati yetki alani ilan ediyor ve bunu mesru saydirmaya çalisiyorlar. Yunanistan 10 kati ve onlar yayilmaci degil, onlar genislemeci degil de biz mi yayilmaci genislemeciyiz." ifadelerini kullandi.

Doç. Dr. Cihat Yayci, Türkiye'nin deniz yetki alanlarinin uluslararasi hukuka uygun, hak ve menfaatler çerçevesinde minimaliste yakin bir anlayisla çizildigini belirterek, su degerlendirmede bulundu:

"Gittikçe artan kamuoyu bilinci, hem bürokrasideki, diplomasideki, siyasetteki ve halkimizdaki bilinç nedeniyle Türkler artik denizlerine belki de son yüzyillarda en fazla sahip çiktiklari dönemdedirler su anda ve bunun farkindadirlar. 3 sismik arastirma gemisi, 3 sondaj gemisi, üniversitelerimizin gemileri de dahil hatta 4 oluyor, bunlarla beraber Türkiye müthis bir özgürlük içerisindedir. Bu filolarla, bunun da kiymetini bilmeliyiz, çok müthis bir enerji diplomasisi yapilmaktadir, deniz diplomasisi yapilmaktadir. Istedigimiz yerde sondaj, istedigimiz yerde sismik arastirma yapabiliyoruz. Çok sükür bugünlerimize."

Enerji, ekonomi, çevre, diplomasi, uluslararasi iliskiler, hukuk gibi alanlarda Akdeniz'in tartisilacagi sempozyum yarin sona erecek.
Kaynak: AA