Avrupa Yeşil Mutabakatı 'Türkiye-AB Yüksek Düzeyli İş Diyaloğu'nda Ele Alındı
DEİK TürkiyeAvrupa İş Konseyleri Koordinatör Başkanı Zeynep Bodur Okyay: 'Avrupa Yeşil Mutabakatı büyük bir dönüştürücü güç ve iyi kullanılırsa da hem dünyamız için hem de iş dünyası için fırsatları da aslında barındırıyor' TÜSİAD Yönetim Kurulu Üyesi ve Yatırım Ortamı Yuvarlak Masa Başkanı Fatih Kemal Ebiçlioğlu: 'ABTürkiye arasındaki Gümrük Birliği'nin artık modeli eskidi ve yeni bir ekonomik bütünleşme çerçevesine göre adapte edilmesi gerekiyor' TİM Başkan Vekili Başaran Bayrak: 'İnanıyorum ki firmalarımız Yeşil Mutabakata uyumu önümüzdeki dönemde daha da hızlandıracak, ihracatta yeni rekorlara sağlam adımlarla ilerleyeceğiz'.
Dış Ekonomik İlişkiler Kurulu (DEİK) Türkiye-Avrupa İş Konseyleri Koordinatör Başkanı Zeynep Bodur Okyay, "Avrupa Yeşil Mutabakatı büyük bir dönüştürücü güç ve iyi kullanılırsa da hem dünyamız için hem de iş dünyası için fırsatları da aslında barındırıyor." dedi.
Okyay, Avrupa Ticaret ve Sanayi Odaları Birliği'nin (EUROCHAMBRES) Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) iş birliğiyle çevrim içi olarak düzenlediği "AB-Türkiye Yüksek Düzeyli İş Diyaloğu" toplantısı kapsamındaki "AB Yeşil Anlaşması açısından AB-Türkiye Ekonomik ve Ticari İlişkileri ve Ortak Zorluklar" panelinde yaptığı konuşmada, Avrupa Yeşil Mutabakatı'nın dönüştürücü bir güce sahip olduğunu ve Gümrük Birliği'nin bundan bağımsız düşünülmesinin oldukça zor olduğunu vurguladı.
Yeşil Mutabakat'ın aslında küresel sürdürülebilir kalkınma çalışmaları bağlamında değerlendirilmesi gerektiğini dile getiren Okyay, bu anlamda mutabakatın önemli bir çerçeve olduğunu ve Türkiye'nin de bunu yakından takip etmesi gerektiğini belirtti.
DEİK Türkiye-Avrupa İş Konseyleri olarak Yeşil Mutabakat konusunda çok yoğun çalışma yaptıklarını aktaran Okyay, öğrencilerden iş insanlarına, akademisyenlerden bürokratlara ve kamuya, çeşitli STK'lara kadar geniş yelpazede çalışmalar yaptıklarını söyledi.
Okyay, "Avrupa Yeşil Mutabakatı büyük bir dönüştürücü güç ve iyi kullanılırsa da hem dünyamız için hem de iş dünyası için fırsatları da aslında barındırıyor. DEİK olarak biz sanayi sektörünün karbonsuz ekonomiye geçişinin desteklenmesi projesini başlattık. Emisyon ticaret sistemi, döngüsel ekonomi, biyo-çeşitlilik, akıllı şehirler, tarımda yeşillenme ve sıfır kirlilik gibi birçok projeyi ülkemiz adına eş güdümlü olarak çalışmayı düşünüyoruz. Bu konulardan bir kısmına da başladık. Bazı sektörlerle yaptığımız temaslarda gördük ki bu süreç çok sancılı ve bu gerçekten hiçbirimiz için kolay olmayacak. Böyle olsa da ben ümitsizliğe kapılmamamız gerektiğini düşünüyorum." değerlendirmesinde bulundu.
- "AB-Türkiye arasındaki Gümrük Birliği'nin artık modeli eskidi"
Türk Sanayicileri ve İş İnsanları Derneği (TÜSİAD) Yönetim Kurulu Üyesi ve Yatırım Ortamı Yuvarlak Masa Başkanı Fatih Kemal Ebiçlioğlu ise küresel tedarik zincirlerinin savunmasızlığına bakıldığında yeni tip koronavirüs ( Kovid-19) salgınının bunu daha da büyüttüğünü dile getirdi.
Gerçek bir Avrupa Yeşil Mutabakatı'na ulaşılmasının özellikle de bölgede hem hukuk düzeni hem de mevcut ekonomik ortaklıkların kurulması açısından önem taşıyacağını belirten Ebiçlioğlu, "AB dışındaki ekonomilere bakacak olursak Türkiye gibi ekonomiler için özellikle önem taşıyor. Bunların da aynı şekilde Avrupa Yeşil ve Dijital Gündemi'ne erken bir şekilde entegre edilmesi gerekiyor. Bu yönde yapılan ilerlemeler AB'nin siyasi, ekonomik ve sosyal etkisini de Kovid-19 sonrası global düzende genişletecektir." dedi.
Ebiçlioğlu, Gümrük Birliği anlaşmasının güncellenmesi gerektiğine dikkati çekerek, şunları kaydetti:
"AB-Türkiye arasındaki Gümrük Birliği'nin artık modeli eskidi ve yeni bir ekonomik bütünleşme çerçevesine göre adapte edilmesi gerekiyor. Bunun gerekliliği Kovid-19 kriziyle daha da ortaya çıktı ve yeni Gümrük Birliği modernizasyonu Yeşil Mutabakat'taki odakla beraber pazar entegrasyonu sağlandığı zaman ilgili yasal çerçeveye de daha fazla katkıda bulunacaktır. Bu sayede iş stratejilerinin sürdürülebilirliği sağlanacaktır, yeni şirketler açılacak, yeni yatırım fırsatları ortaya çıkacaktır. Ve AB endüstriyel ekosistemi ve değer zincirlerinin direnci de artacaktır. Türkiye ve AB somut bir çerçeve üzerine çalışmaya başlamalı ve kurala dayalı yakınsama sistemi üzerine odaklanmalıdır."
- "Yeşil Mutabakatı, ihracatçı sektörlerimize kaynakların verimli kullanımı imkanı veren bir strateji olarak görüyoruz"
Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM) Başkan Vekili Başaran Bayrak da "İklim Değişikliği, artık gelecek nesillerin değil; Bugün, doğrudan bizlerin sorunu haline gelmiş durumda. Bu anlamda, İklim değişikliği ile mücadele çalışmalarının, pandemi sonrasında tüm dünyada hızlanacağına inanıyoruz." ifadelerini kullandı.
İklim değişikliğinin önlenmesi noktasında atılan adımların küresel ticareti, dolayısıyla Türkiye'nin ihracatını da oldukça etkilediğini aktaran Bayrak, TİM olarak tüm gelişmeleri yakından takip ettiklerini anlattı
Gelecek yıllarda, Yeşil Mutabakata uyumun, özellikle Avrupa Birliği ülkelerine ihracat gerçekleştiren firmaların, rekabet gücünü artıracak başlıca etmen olacağına dikkati çeken Bayrak, "Pandemi dönemi gösterdi ki, ülkemiz temiz ve yeşil üretimle, güvenli bir tedarikçi konumunda. Bu yüzden, yeşil mutabakatı, üretimde ve ihracatta bir kriz olarak değil, fırsat olarak görmemiz gerekiyor. Yeşil Mutabakatı, ihracatçı sektörlerimize kaynakların verimli kullanımı imkanı veren bir strateji olarak görüyoruz." diye konuştu.
- "Mutabakatın getireceği zorluklara odaklanmak yerine, açılan fırsat kapısı değerlendirilmeli"
Bu noktada, mutabakat'n getireceği zorluklara odaklanmak yerine, açılan fırsat kapısını değerlendirmenin daha anlamlı olacağına inandıklarını belirten Bayrak, şöyle devam etti:
"İhracatımızın yarısını gerçekleştirdiğimiz Avrupa Birliği’ndeki her gelişme ihracatımızı ciddi oranda etkiliyor. İhracatçı firmalarımızın, Yeşil Mutabakatla ortaya koyduğu standartlardan kaçması da orta ve uzun vadede mümkün olmayacak. Bu standartlar Avrupa Birliği ülkelerinde yerleştiğinde, diğer alıcılar da benzer yükümlülükler yüklenecek. İhracatçımız, bu yükümlülükleri yerine getirmediğinde de ya satacağı malı daha ucuza satmak durumunda kalacak ya da gümrükte oluşan masraflardan dolayı fiyat ve yakınlık avantajını yitirecek. Artık, üretici ve ihracatçı firmalarımız ürünün her bir üretim aşamasına hakim olmak zorunda, deyim yerindeyse ürünün beşikten mezara sorumluluğu artık ihracatçı firmalarımızın omuzlarında. Bu noktada, ihracatçı firmalarımızın tüm verileri toplayarak çevresel ayak izlerini ölçmesi gerekiyor. Diğer bir deyişle, üretilen ve ihraç edilen ürünün atmosfere ne kadar karbondioksit saldığının ölçülmesi ve belgelendirilmesi şart."
- "Mutabakata uyumu önümüzdeki dönemde daha da hızlandıracağız"
Başaran Bayrak, AB’nin sınırda karbon uyarlama mekanizması nedeniyle Türkiye’nin karşılaşacağı maliyetin, 1,8 milyar avro olabileceğinin hesaplandığını belirterek, sözlerini şöyle tamamladı:
"Firmalarımızın, yalnızca ürünlerini değil, üretimlerini de hızla Avrupa Birliği standartlarına uygun hale getirmesi gerekiyor. Gerek Ticaret Bakanlığımız, gerekse de Meclisimizin bu konudaki bilgilendirme çalışmaları neticesinde, ihracatçılarımızın Yeşil Mutabakat hakkında önemli bir bilinç kazandığını, çoğu firmamızın uyum noktasında önemli çalışmalar gerçekleştirdiğini görüyoruz. İnanıyorum ki firmalarımız Yeşil Mutabakata uyumu önümüzdeki dönemde daha da hızlandıracak, ihracatta yeni rekorlara sağlam adımlarla ilerleyeceğiz."
Kaynak: AA
Okyay, Avrupa Ticaret ve Sanayi Odaları Birliği'nin (EUROCHAMBRES) Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) iş birliğiyle çevrim içi olarak düzenlediği "AB-Türkiye Yüksek Düzeyli İş Diyaloğu" toplantısı kapsamındaki "AB Yeşil Anlaşması açısından AB-Türkiye Ekonomik ve Ticari İlişkileri ve Ortak Zorluklar" panelinde yaptığı konuşmada, Avrupa Yeşil Mutabakatı'nın dönüştürücü bir güce sahip olduğunu ve Gümrük Birliği'nin bundan bağımsız düşünülmesinin oldukça zor olduğunu vurguladı.
Yeşil Mutabakat'ın aslında küresel sürdürülebilir kalkınma çalışmaları bağlamında değerlendirilmesi gerektiğini dile getiren Okyay, bu anlamda mutabakatın önemli bir çerçeve olduğunu ve Türkiye'nin de bunu yakından takip etmesi gerektiğini belirtti.
DEİK Türkiye-Avrupa İş Konseyleri olarak Yeşil Mutabakat konusunda çok yoğun çalışma yaptıklarını aktaran Okyay, öğrencilerden iş insanlarına, akademisyenlerden bürokratlara ve kamuya, çeşitli STK'lara kadar geniş yelpazede çalışmalar yaptıklarını söyledi.
Okyay, "Avrupa Yeşil Mutabakatı büyük bir dönüştürücü güç ve iyi kullanılırsa da hem dünyamız için hem de iş dünyası için fırsatları da aslında barındırıyor. DEİK olarak biz sanayi sektörünün karbonsuz ekonomiye geçişinin desteklenmesi projesini başlattık. Emisyon ticaret sistemi, döngüsel ekonomi, biyo-çeşitlilik, akıllı şehirler, tarımda yeşillenme ve sıfır kirlilik gibi birçok projeyi ülkemiz adına eş güdümlü olarak çalışmayı düşünüyoruz. Bu konulardan bir kısmına da başladık. Bazı sektörlerle yaptığımız temaslarda gördük ki bu süreç çok sancılı ve bu gerçekten hiçbirimiz için kolay olmayacak. Böyle olsa da ben ümitsizliğe kapılmamamız gerektiğini düşünüyorum." değerlendirmesinde bulundu.
- "AB-Türkiye arasındaki Gümrük Birliği'nin artık modeli eskidi"
Türk Sanayicileri ve İş İnsanları Derneği (TÜSİAD) Yönetim Kurulu Üyesi ve Yatırım Ortamı Yuvarlak Masa Başkanı Fatih Kemal Ebiçlioğlu ise küresel tedarik zincirlerinin savunmasızlığına bakıldığında yeni tip koronavirüs ( Kovid-19) salgınının bunu daha da büyüttüğünü dile getirdi.
Gerçek bir Avrupa Yeşil Mutabakatı'na ulaşılmasının özellikle de bölgede hem hukuk düzeni hem de mevcut ekonomik ortaklıkların kurulması açısından önem taşıyacağını belirten Ebiçlioğlu, "AB dışındaki ekonomilere bakacak olursak Türkiye gibi ekonomiler için özellikle önem taşıyor. Bunların da aynı şekilde Avrupa Yeşil ve Dijital Gündemi'ne erken bir şekilde entegre edilmesi gerekiyor. Bu yönde yapılan ilerlemeler AB'nin siyasi, ekonomik ve sosyal etkisini de Kovid-19 sonrası global düzende genişletecektir." dedi.
Ebiçlioğlu, Gümrük Birliği anlaşmasının güncellenmesi gerektiğine dikkati çekerek, şunları kaydetti:
"AB-Türkiye arasındaki Gümrük Birliği'nin artık modeli eskidi ve yeni bir ekonomik bütünleşme çerçevesine göre adapte edilmesi gerekiyor. Bunun gerekliliği Kovid-19 kriziyle daha da ortaya çıktı ve yeni Gümrük Birliği modernizasyonu Yeşil Mutabakat'taki odakla beraber pazar entegrasyonu sağlandığı zaman ilgili yasal çerçeveye de daha fazla katkıda bulunacaktır. Bu sayede iş stratejilerinin sürdürülebilirliği sağlanacaktır, yeni şirketler açılacak, yeni yatırım fırsatları ortaya çıkacaktır. Ve AB endüstriyel ekosistemi ve değer zincirlerinin direnci de artacaktır. Türkiye ve AB somut bir çerçeve üzerine çalışmaya başlamalı ve kurala dayalı yakınsama sistemi üzerine odaklanmalıdır."
- "Yeşil Mutabakatı, ihracatçı sektörlerimize kaynakların verimli kullanımı imkanı veren bir strateji olarak görüyoruz"
Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM) Başkan Vekili Başaran Bayrak da "İklim Değişikliği, artık gelecek nesillerin değil; Bugün, doğrudan bizlerin sorunu haline gelmiş durumda. Bu anlamda, İklim değişikliği ile mücadele çalışmalarının, pandemi sonrasında tüm dünyada hızlanacağına inanıyoruz." ifadelerini kullandı.
İklim değişikliğinin önlenmesi noktasında atılan adımların küresel ticareti, dolayısıyla Türkiye'nin ihracatını da oldukça etkilediğini aktaran Bayrak, TİM olarak tüm gelişmeleri yakından takip ettiklerini anlattı
Gelecek yıllarda, Yeşil Mutabakata uyumun, özellikle Avrupa Birliği ülkelerine ihracat gerçekleştiren firmaların, rekabet gücünü artıracak başlıca etmen olacağına dikkati çeken Bayrak, "Pandemi dönemi gösterdi ki, ülkemiz temiz ve yeşil üretimle, güvenli bir tedarikçi konumunda. Bu yüzden, yeşil mutabakatı, üretimde ve ihracatta bir kriz olarak değil, fırsat olarak görmemiz gerekiyor. Yeşil Mutabakatı, ihracatçı sektörlerimize kaynakların verimli kullanımı imkanı veren bir strateji olarak görüyoruz." diye konuştu.
- "Mutabakatın getireceği zorluklara odaklanmak yerine, açılan fırsat kapısı değerlendirilmeli"
Bu noktada, mutabakat'n getireceği zorluklara odaklanmak yerine, açılan fırsat kapısını değerlendirmenin daha anlamlı olacağına inandıklarını belirten Bayrak, şöyle devam etti:
"İhracatımızın yarısını gerçekleştirdiğimiz Avrupa Birliği’ndeki her gelişme ihracatımızı ciddi oranda etkiliyor. İhracatçı firmalarımızın, Yeşil Mutabakatla ortaya koyduğu standartlardan kaçması da orta ve uzun vadede mümkün olmayacak. Bu standartlar Avrupa Birliği ülkelerinde yerleştiğinde, diğer alıcılar da benzer yükümlülükler yüklenecek. İhracatçımız, bu yükümlülükleri yerine getirmediğinde de ya satacağı malı daha ucuza satmak durumunda kalacak ya da gümrükte oluşan masraflardan dolayı fiyat ve yakınlık avantajını yitirecek. Artık, üretici ve ihracatçı firmalarımız ürünün her bir üretim aşamasına hakim olmak zorunda, deyim yerindeyse ürünün beşikten mezara sorumluluğu artık ihracatçı firmalarımızın omuzlarında. Bu noktada, ihracatçı firmalarımızın tüm verileri toplayarak çevresel ayak izlerini ölçmesi gerekiyor. Diğer bir deyişle, üretilen ve ihraç edilen ürünün atmosfere ne kadar karbondioksit saldığının ölçülmesi ve belgelendirilmesi şart."
- "Mutabakata uyumu önümüzdeki dönemde daha da hızlandıracağız"
Başaran Bayrak, AB’nin sınırda karbon uyarlama mekanizması nedeniyle Türkiye’nin karşılaşacağı maliyetin, 1,8 milyar avro olabileceğinin hesaplandığını belirterek, sözlerini şöyle tamamladı:
"Firmalarımızın, yalnızca ürünlerini değil, üretimlerini de hızla Avrupa Birliği standartlarına uygun hale getirmesi gerekiyor. Gerek Ticaret Bakanlığımız, gerekse de Meclisimizin bu konudaki bilgilendirme çalışmaları neticesinde, ihracatçılarımızın Yeşil Mutabakat hakkında önemli bir bilinç kazandığını, çoğu firmamızın uyum noktasında önemli çalışmalar gerçekleştirdiğini görüyoruz. İnanıyorum ki firmalarımız Yeşil Mutabakata uyumu önümüzdeki dönemde daha da hızlandıracak, ihracatta yeni rekorlara sağlam adımlarla ilerleyeceğiz."