Ömer Çelik'ten MYK açıklaması

AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik, AK Parti Merkez Yürütme Kurulu (MYK) toplantısının ardından açıklamalarda bulunuyor. Boğaziçi Üniversitesi protestoları ile ilgili konuşan Çelik ' Atanmış bir yöneticiyi biz yönetici olarak kabul etmiyoruz ifadesinin ötesinde, fiziki engelleme, üniversite yönetimini çalıştırmama gibi bir duruma gelince güvenlik güçlerinin müdahalesi söz konusu olacaktır. Demokratik protesto hakkı aşıldı' ifadelerini kullandı. Miçotakis'in tartışmalı sözlerini de değerlendiren Çelik, 'Türk askeri oradan çekilmeyecek. Türk silahlı kuvvetlerimiz orada kalıcıdır' dedi.

Ömer Çelik'ten MYK açıklaması
Ömer Çelik'ten MYK açıklaması
AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik, MYK Toplantısı sonrası açıklamalarda bulunuyor.

Ömer Çelik'in açıklamalarından satır başları:

Diyarbakır annelerimizin vicdan eylemi 526. gününe girdi. Aile sayısı 200'ü buldu. Şırnak'taki ailelerde eylemini sürdürüyor. Bu annelerin hepsinin evlatlarına kavuşmasını diliyoruz.

PKK ile mücadelemizi sürdürdüğümüz gibi, DEAŞ'la ilgili de önemli operasyonlarımız oldu. DEAŞ'la mücadele konusunda Türkiye hem Suriye'deki mücadelesini hem de Türkiye içindeki mücadelesini kararlılıkla sürdürüyor. Önceki operasyonlara ek olarak Eren-9 operasyonu da gerçekleştiriliyor. Maalesef müttefiklerimiz hala ayrımları yaparak yanlış bir ısrar içindedirler. PKK ile bu mücadeleyi sürdürdüğümüz gibi geçen haftalarda DEAŞ'a göz açtırmayan operasyonlar gerçekleştirildi. Yalova merkezli, Balıkesir merkezli çok ciddi sonuçlara ulaşıldı.

BOĞAZİÇİ OLAYLARI

Boğaziçi Üniversitesi'ndeki olaylarla ilgili olarak çeşitli devletlerin açıklamalarını yakından takip ediyoruz. Bu açıklamalarda Türkiye'nin egemenlik hakkına dönük olarak hiçbir şekilde kabul edemeyeceğimiz bir takım cümleler oluyor. Genelde kendi ülkeleriyle ilgili detaylı anlayış bekleyenler, bizim ülkemizdekilerle ilgili kaba saba açıklama yapmakla yetiniyorlar. Biz bu tepkileri verdiğimiz zaman, insan hakları konusu evrensel bir konudur diyorlar. İnsan hakları konusundaki hassasiyetimizle ilgili bir sorgulamayı bunların yapabileceği bir durumu değerlendirmiyoruz. Atanmış bir yöneticiyi biz yönetici olarak kabul etmiyoruz ifadesinin ötesinde, fiziki engelleme, üniversite yönetimini çalıştırmama gibi bir duruma gelince güvenlik güçlerinin müdahalesi söz konusu olacaktır. Demokratik protesto hakkı aşıldı.

Boğaziçi Üniversitemiz göz bebeğimiz bir üniversite. Demokratik protesto hakkı taleplerinizi mercilere iletmek için kullanılır. Şunu da görüyoruz, en son yayınlanan bir bildiride gördüğümüz gibi; meselenin atanan kişinin değerlendirilmesiyle ilgili tartışma olduğunu görüyoruz. Atanan rektör bizden önceki uygulamaların bazılarında olduğu gibi, başka bir partinin parti meclisi üyesi olsaydı, ya da aktif olarak danışmanlık yapan birisi olsaydı ve atansaydı bazı kesimlerin bu eleştirileri ortaya koymayacağını öngörmek mümkün. Burada demokratik protesto hakkı, demokratik eleştiriyle eylemin bir şiddete veya oradaki öğrencilerin eğitim-öğretim hayatını engellemesine, terörle iltisaklı grupların bu işlerin içine girmesi gibi meselelere hassas olmak gerekir.

Burada tabi bu tip meselelerde herkesin sağ duyulu olması gerekir. Grupların sızması konusunda, işte valilik açıklama yapıyor kimler hangi eylemlere katılmış, bunların iltisakları nedir gibisinden... Burada sağ duyu ile hareket etmek zorunludur.

TWITTER'IN SANSÜR KARARLARI

Sosyal medya şirketleri birer özgürlük mecrası olarak ortaya çıktılar ama şimdi kafalarına göre yargı kararı olmadan keyfi kararlarla kamu otoritesi gibi davranıyorlar.

PKK yöneticilerinin hesaplarına resmi onay verirken, mavi onay verirken KKTC yöneticileri niçin bundan mahrum kalıyor?

Diyarbakır annelerini anlatan Twitter hesabı engellendi. Buradaki keyfi kararın arkasındaki ilkeler nedir? Hiçbir şekilde böyle bir şey gözükmüyor.

Peygamberimize, Müslümanlara dönük nefret suçu olan tweetleri niçin engellemiyorsunuz? Hangi mahkeme kararıyla ya da hangi ilkelerle hareket ediyorsunuz? Bunların net bir şekilde bilinmesi lazım.

Sosyal medya ulusal iradeleri aşan, kavga eden, hukukla kavga eden bir mekanizmaya dönüştü. Bu arkasından bir dijital faşizm, diktatörlük getirecektir. Burada bu kriz alanına daha çok olumsuz katkıda bulunmak yerine mantıklı ve ilkeli bir yaklaşım getirmek gerekir.

Hele KKTC'deki bazı yöneticilerinin hesaplarına yapılan muamelenin mantığı nedir?

MACRON'UN YPG VE LİBYA AÇIKLAMASI

Son derece sağduyulu açıklama yapılması gerekir. Türkiye olmasın demek Hafter katliam yapsın demek. Libya ve Suriye'deki süreçleri yakından takip ediyoruz. Maalesef Suriye'de anayasa komitesinin Cenevre'deki toplantısı rejim yüzünden başarılı olamamıştır.

SORU: Boğaziçi Üniversitesi'ne ABD el koyabilir diye bazı haberler çıktı. Değerlendirmeniz nedir?

Bu tür haberlerin gazetecilikle ilgisi yok. Yapanların temenni içinde mi olduğu yoksa haber mi yaptığı doğrusu birbirine karışıyor. Türkiye egemen bir devlettir. Böyle bir haberin geçerliliği yok. Böyle bir haber yapılmasının izanla da ilgisi yoktur. Yabancı bir devleti bu işe karıştırarak spekülatif haber yapmak yadırganması gereken bir durumdur.

SORU: Yunanistan ile istikşafi görüşmeler devam edecek. Tarihler belli oldu. Miçotakis'in dün bir açıklaması oldu. 'Hedefimiz Kıbrıs'taki Türk işgaline sona erdirmek' dedi. Görüşmeleri bu açıklama etkiler mi?

Görüşmelerin sağlıklı şekilde ilerlemesi için hassasiyet göstermeye çalışıyoruz. Önce bu istikşafi görüşmelerin genetiğini değiştirmeye çalıştılar. Herkesin bu gündemi iyi değerlendirmesi gerekir. Müttefiklerimiz, Avrupalı dostlarımız Cumhurbaşkanımızı aradıkları zaman Yunanistan ile olan pozitif gündemden memnun olduğunu söylüyorlar. Türkiye yapabileceği en olumlu katkıyı yapıyor. Asıl müttefiklerimizin Yunanistan'a telkinde bulunmaları gerekir. Türk askeri Kıbrıs'ta işgal gücü değildir, tam tersine barış gücüdür. Türk askeri oraya katliamı önlemek için, soykırımı önlemek için gitmiştir. Zaman zaman ortaya çıkan eylemlere baktığımızda, maalesef bu katliamların halen mantığını taşıyan bazı kesimlerin hala ırkçı yaklaşımları üretmekle meşgul olduklarını görüyoruz.

'TÜRK ASKERİ ORADAN ÇEKİLMEYECEK'

Türk askeri oradan çekilmeyecek. İkincisi barış gücü olarak bulunuyor. Zaman zaman şunu söylüyorlar. Garantörlük ve askerin orada bulunmasının modası geçti.

Türk silahlı kuvvetlerimiz orada kalıcıdır. Onların düşünmesi gereken şey garantörlüğün modası geçmiş değildir. Modası geçmiş şey, sürekli aynı tezlerle oturuyorlar. Hiçbir şey vermeden her şeyi almak istiyor. Türk tarafından toprak istiyor, doğal kaynaklarını bölüşmeye yanaşmıyor. Sonra diyor ki, masadan kalkalım.

SORU: Yeni anayasa çalışmaları gündemde. MHP'den destek açıklaması geldi. Diğer partilerle temas olacak mı?

Zaman zaman Meclis Başkanları bu inisiyatifi aldılar. 2017'de benim de başında olduğum bir AK Parti heyeti partilerin hepsini ziyaret etmiştik.

Cumhurbaşkanı halk tarafından seçiliyor. O zaman da Başbakan da seçildiği için onun ülkeye yaratacağı sıkıntılar herkesin ortak noktasıydı. Cumhurbaşkanı makamının halk tarafından seçilmesinden sonra artık Cumhurbaşkanlığı sistemine geçiş zorunlu hale geldi. Düşünülmesi gereken şey şudur. Çeşitli yerlerde çeşitli eleştiriler, gündemler oluyor.

Tabi ki her zaman bu konularda tek başımıza yapacak gücümüz olsa bile en geniş uzlaşmayı biz arzu ederiz. Çünkü anayasa nihayetinde hukuki bir metin olsa da devletin kurucu belgesi olan bir metindir. Nesilleri geleceğe taşıyan, bir bakıma gelecek dönemlerin nüfus cüzdanı niteliğindedir. Buna herkesin pozitif katkı yapması gerekir. Ama bu daha ifade edilir edilmez, maalesef bir CHP genel başkan yardımcısı 'biz masaya oturmayız, bunun arkasında böyle bir şey var' dedi. Herkes Türkiye'de darbe anayasasından yakınır, fakat sivil siyaset sıfırdan bir anayasa yapma şeklindeki mükellefiyetini yerine getirememiştir.

Gelecek nesillere yeni bir anayasa borcumuz vardır. Orası düzeltilmiş bir anayasa yapmanın ötesinde, Türkiye'nin anayasal birikimi vardır. Yetkin hukukçuları vardır. Örneğin biz çok uzun yıllar boyunca anayasayla ilgili toplantılar yaptık.

SORU: Enis Berberoğlu konusunda yerel mahkeme yeniden yargılama kararı verdi. Berberoğlu kararını nasıl değerlendirirsiniz?

Bu konuda daha önce de görüşlerimizi açıkladık. Bu bahsettiğiniz süreç yargısal bir süreç. Türkiye'de yargı mekanizması işliyor. Yüksek mahkeme karar vermiş, belli mekanizmalara harekete geçmiş. Bizim bu süreçle ilgili söyleyeceğimiz bir şey yok. Yüce Meclis'e düşen konular geldiği zaman grubumuz değerlendirmesini yapacak ve tavrını ortaya koyacaktır.

Ayrıntılar geliyor...