Numan Kurtulmuş'tan 10 büyükelçiye tepki: Türkiye hiç kimsenin parmak sallayarak konuşmasına müsaade etmez
AK Parti Genel Başkanvekili Numan Kurtulmuş, 10 büyükelçinin skandal Osman Kavala çağrısına ilişkin konuştu. Türkiye'nin kendisine talimat verilen bir üslupla konuşulmasına müsaade etmeyeceğini belirten Kurtulmuş, "Türkiye, AB ile bütün meselelerini masada dostça konuşur ama hiç kimsenin parmak sallayarak konuşmasına müsaade etmez." dedi.
Partisince düzenlenen "Teşkilat Akademisi" programı için Van'a gelen AK Parti Genel Başkanvekili Numan Kurtulmuş, Edremit ilçesindeki bir otelde düzenlediği basın toplantısında konuştu.
Türkiye'nin gündemi yoğun bir haftayı geride bıraktığını ancak bu yoğun gündemin devam edeceğini dile getiren Kurtulmuş, şöyle konuştu:
"Ülkenin ikinci oy alan partisinin genel başkanı Sayın Kılıçdaroğlu'nun başlattığı bir korku, sindirme ve baskı oluşturarak siyaseti şekillendirme olarak özetlenecek yeni bir siyaset tarzı var. Bir önceki hafta bütün gündem Sayın Kılıçdaroğlu ve arkadaşları tarafından 'siyasi cinayetler, siyasi suikastlar'la, bu konudaki tehditlerle işgal edildi. Açık söylüyorum, bir korku siyaseti, bir baskı unsuru oluşturularak Türkiye'nin eski dönemlere dönebileceği tehdidi üstü kapalı olarak Türkiye siyasetinin gündemine gelmiş oldu. AK Parti hükümetleri döneminde Türkiye eski Türkiye'nin faili meçhul cinayetler ve siyasi suikastlar dönemini geride bırakmış, o defteri kapatarak çöplüğe atmıştır. Başından itibaren şunu söyledik, Türkiye'ye eski günlere hatırlatacak ve o eski günler üzerinden baskı, korku siyaseti oluşturarak halkı karamsar noktaya itecek söylemlerin söylenmemesi lazım. Hele bunun Türkiye'nin ikinci partisinin lideri tarafından söylenmesi başlı başına Türkiye siyasetinin kirleten, zehirleyen bir unsur olur. İtirazlarımızı yaptık. Varsa elinizde bilgi belge bunları savcılıklara söyleyin. Bu bir vatandaşlık görevidir, bırakın siyasi parti genel başkanı olmayı bir vatandaş olarak da görevinizdir. Ankara'da Cumhuriyet Başsavcılığının açmış olduğu soruşturmada, bu konuda bilgisi, duyumu olanlar giderler ifadelerini verirler. Böylece karanlıkta gölge boksu yapmaktansa bir şekilde bu konuda ne kastettiklerini Türkiye kamuoyuyla paylaşırlar."
Bununla tehdit, karamsarlık, insanları yıldırma, Türkiye'nin yanlış tartışmaların içine sokulmak istendiğini aktaran Kurtulmuş, gerekli cevapları verdikten sonra ana muhalefet partisi genel başkanının geri adım attığını gördüklerini, birkaç hafta sonra böyle bir söz söylediğini kendisinin bile hatırlamayacağından emin olduğunu dile getirdi.
"Türkiye kimsenin parmak sallayarak konuşmasına müsaade etmez"
Türkiye'nin öyle eline ev ödevleri verilerek bir köşeye sıkıştırılan, bir öğretmen tavrıyla hizaya sokulmaya çalışan bir ülke olmadığını vurgulayan Kurtulmuş, şunları kaydetti:
"Türkiye birtakım ambargolarla korkutulacak, birtakım siyasi mekanizmalarda oluşturulacak Türkiye karşıtı fikir ve eylemlerle köşeye sıkıştırılacak bir ülke değildir. Türkiye tam bağımsızlık istikametinde dünyanın bütün ülkeleriyle, Amerika'sıyla, Rusya'sıyla, Çin'iyle de, Avrupa Birliği'yle (AB) de bölgemizdeki, çevremizdeki komşu ülkelerde eşit ve egemen bir ülke olarak her konuyu müzakere etmeye hazırdır. Türkiye, asla ve asla kendisine talimat veren bir üslupla konuşulmasına ne müsaade eder ne de bundan sonra müsaade edecektir. Dolayısıyla herhangi bir dış gücün, ister büyükelçileri, ister dışarıdaki araştırma merkezleri, ister yayın organları üzerinden oluşturdukları algılarla Türkiye'yi hizaya sokma çabalarını tamamıyla reddediyor ve geri iade ediyoruz. Türkiye, AB ile bütün meselelerini masada dostça konuşur ama hiç kimsenin parmak sallayarak konuşmasına müsaade etmez. Eşit ve egemen ülkeler olarak her konuyu konuşuruz. Bu anlamda Türkiye'nin iç işlerini ilgilendiren bir konu. Yargıyı ilgilendiren bir konu ise dış siyasetçilerin görevi olmadığı gibi içeride siyaset yapanların da görevi değil. Biz ağzımızı açıp Türkiye'deki yargı konusunda bir şey söylemiyoruz. İşin daha vahim tarafı, büyükelçiler kendi temsil ettikleri ülkelerle görev yaptıkları ülkeler arasındaki köprüleri kurmak, ülkeler arasındaki ilişkileri sıcak hale getirmek ve ülkeler arasında varsa sorunlar ortadan kaldırması için mücadele etmekle yükümlü olan dış politika uzmanlarıdır. Ne yazık ki, Türkiye içinde görev yaptıkları ülkeye ültimatom manasını taşıyacak bir bildiri yayınlayacaksınız ve esas vazifeniz olan Türkiye ile ülkelerinizin arasını bozacak, böyle bir yanlışlığın içine düşeceksiniz."
Türkiye'nin gündemi yoğun bir haftayı geride bıraktığını ancak bu yoğun gündemin devam edeceğini dile getiren Kurtulmuş, şöyle konuştu:
"Ülkenin ikinci oy alan partisinin genel başkanı Sayın Kılıçdaroğlu'nun başlattığı bir korku, sindirme ve baskı oluşturarak siyaseti şekillendirme olarak özetlenecek yeni bir siyaset tarzı var. Bir önceki hafta bütün gündem Sayın Kılıçdaroğlu ve arkadaşları tarafından 'siyasi cinayetler, siyasi suikastlar'la, bu konudaki tehditlerle işgal edildi. Açık söylüyorum, bir korku siyaseti, bir baskı unsuru oluşturularak Türkiye'nin eski dönemlere dönebileceği tehdidi üstü kapalı olarak Türkiye siyasetinin gündemine gelmiş oldu. AK Parti hükümetleri döneminde Türkiye eski Türkiye'nin faili meçhul cinayetler ve siyasi suikastlar dönemini geride bırakmış, o defteri kapatarak çöplüğe atmıştır. Başından itibaren şunu söyledik, Türkiye'ye eski günlere hatırlatacak ve o eski günler üzerinden baskı, korku siyaseti oluşturarak halkı karamsar noktaya itecek söylemlerin söylenmemesi lazım. Hele bunun Türkiye'nin ikinci partisinin lideri tarafından söylenmesi başlı başına Türkiye siyasetinin kirleten, zehirleyen bir unsur olur. İtirazlarımızı yaptık. Varsa elinizde bilgi belge bunları savcılıklara söyleyin. Bu bir vatandaşlık görevidir, bırakın siyasi parti genel başkanı olmayı bir vatandaş olarak da görevinizdir. Ankara'da Cumhuriyet Başsavcılığının açmış olduğu soruşturmada, bu konuda bilgisi, duyumu olanlar giderler ifadelerini verirler. Böylece karanlıkta gölge boksu yapmaktansa bir şekilde bu konuda ne kastettiklerini Türkiye kamuoyuyla paylaşırlar."
Bununla tehdit, karamsarlık, insanları yıldırma, Türkiye'nin yanlış tartışmaların içine sokulmak istendiğini aktaran Kurtulmuş, gerekli cevapları verdikten sonra ana muhalefet partisi genel başkanının geri adım attığını gördüklerini, birkaç hafta sonra böyle bir söz söylediğini kendisinin bile hatırlamayacağından emin olduğunu dile getirdi.
"Türkiye kimsenin parmak sallayarak konuşmasına müsaade etmez"
Türkiye'nin öyle eline ev ödevleri verilerek bir köşeye sıkıştırılan, bir öğretmen tavrıyla hizaya sokulmaya çalışan bir ülke olmadığını vurgulayan Kurtulmuş, şunları kaydetti:
"Türkiye birtakım ambargolarla korkutulacak, birtakım siyasi mekanizmalarda oluşturulacak Türkiye karşıtı fikir ve eylemlerle köşeye sıkıştırılacak bir ülke değildir. Türkiye tam bağımsızlık istikametinde dünyanın bütün ülkeleriyle, Amerika'sıyla, Rusya'sıyla, Çin'iyle de, Avrupa Birliği'yle (AB) de bölgemizdeki, çevremizdeki komşu ülkelerde eşit ve egemen bir ülke olarak her konuyu müzakere etmeye hazırdır. Türkiye, asla ve asla kendisine talimat veren bir üslupla konuşulmasına ne müsaade eder ne de bundan sonra müsaade edecektir. Dolayısıyla herhangi bir dış gücün, ister büyükelçileri, ister dışarıdaki araştırma merkezleri, ister yayın organları üzerinden oluşturdukları algılarla Türkiye'yi hizaya sokma çabalarını tamamıyla reddediyor ve geri iade ediyoruz. Türkiye, AB ile bütün meselelerini masada dostça konuşur ama hiç kimsenin parmak sallayarak konuşmasına müsaade etmez. Eşit ve egemen ülkeler olarak her konuyu konuşuruz. Bu anlamda Türkiye'nin iç işlerini ilgilendiren bir konu. Yargıyı ilgilendiren bir konu ise dış siyasetçilerin görevi olmadığı gibi içeride siyaset yapanların da görevi değil. Biz ağzımızı açıp Türkiye'deki yargı konusunda bir şey söylemiyoruz. İşin daha vahim tarafı, büyükelçiler kendi temsil ettikleri ülkelerle görev yaptıkları ülkeler arasındaki köprüleri kurmak, ülkeler arasındaki ilişkileri sıcak hale getirmek ve ülkeler arasında varsa sorunlar ortadan kaldırması için mücadele etmekle yükümlü olan dış politika uzmanlarıdır. Ne yazık ki, Türkiye içinde görev yaptıkları ülkeye ültimatom manasını taşıyacak bir bildiri yayınlayacaksınız ve esas vazifeniz olan Türkiye ile ülkelerinizin arasını bozacak, böyle bir yanlışlığın içine düşeceksiniz."