Yenilenebilir Sistemlerle Enerji Üretimi Ve Kullanımı Desteklenmeli

Türkiye Sürdürülebilir Enerji Finansman Programı TurSEFF Projesi’nin Direktörü Dr. Murat Sarıoğlu:'Enerji ithalatını sürdürülebilir bir şekilde azaltmak ve böylece enerji güvenliğini sağlamak için her alanda enerji verimliliği ve yenilenebilir sistemlerle enerji üretimi ve kullanımı önemsenmeli, desteklenmeli ve teşvik edilmelidir''Türkiye’deki nihai enerji tüketiminin üçte biri, toplam elektrik enerjisi kullanımının ise yüzde 51’i binalar tarafından yapılmaktadır. Kısacası bina sektörü halen sanayi sektörü ile birlikte en çok enerji tüketen sektör olmaya devam etmektedir, hatta yüzde 30 ile 50 arasındaki tasarruf potansiyeli ile tüm sektörlerin önüne geçmektedir'

Türkiye Sürdürülebilir Enerji Finansman Programı TurSEFF Projesi’nin Direktörü Dr. Murat Sarıoğlu, 23-27 Eylül'de düzenlenecek, 35 ülkeden 136 konuşmacının yer alacağı Uluslararası Sıfır Enerji Binalar Sanal Forumu ZeroBuild Forum’da “Binalarda Enerji Verimliliği ve Finansmanı” başlıklı oturumda bilgi paylaşımında bulunacak.

TurSEFF'ten yapılan açıklamada görüşlerine yer verilen Sarıoğlu forum öncesinde; Türkiye için önemli bir fırsat olan sürdürülebilir enerji finansmanı alanında yapılması gerekenler hakkında görüşlerini aktardı.

Faaliyete başladıkları 2010 yılından bugüne, EBRD (Avrupa İmar ve Kalkınma Bankası) tarafından geliştirilen ve Avrupa Birliği tarafından desteklenen TurSEFF programı olarak toplamda 1700’den fazla projeye 650 milyon avroyu aşkın finansman sağladıklarını ve 540 MW yenilenebilir enerji gücü kurulmasını desteklediklerini belirten Sarıoğlu, "Özellikle enerjide dışa bağımlı ülkeler için enerji verimliliği son derece büyük önem arz etmektedir. Maalesef ülkemiz enerjide dışa bağımlı ülkeler arasında yer almaktadır. Linyit dışındaki fosil yakıtların tamamına yakınını ithal ediyoruz.

Birkaç örnek vermek gerekirse; Taş kömürünün yüzde 97’sini, ham petrolün yüzde 88’ini, fuel oil, motorin, benzin, LPG gibi petrol ürünlerinin yüzde 100’ünü ve doğal gazın yüzde 99’unu diğer ülkelerden temin ediyoruz. Güneş ve rüzgar enerjisi başta olmak üzere yenilenebilir enerji kullanımında çok hızlı gelişim gösteriyoruz ama hala sahip olduğumuz potansiyelin çok altındayız. Özetle, enerji ithalatını sürdürülebilir bir şekilde azaltmak ve böylece enerji güvenliğini sağlamak için her alanda enerji verimliliği ve yenilenebilir sistemlerle enerji üretimi ve kullanımı önemsenmeli, desteklenmeli ve teşvik edilmelidir." ifadelerini kullandı.

- Alternatif finansman modeli

Türkiye’de enerji verimliliği yatırımlarının hayata geçirilebilmesi için alternatif bir yatırım finansmanı modeli olan ESCO ve Enerji Performans Sözleşmeleri konusunda bilgi paylaşan Sarıoğlu, “Dünyanın bazı ülkelerinde, örneğin ABD ve AB ülkelerinde ESCO modelinin enerji verimliliği yatırımlarını hayata geçirmede önemli bir alternatif haline geldi. Ama Türkiye’de piyasa yeni yeni şekillenmeye başladığı için finans sektörü buradaki potansiyeli henüz keşfetmedi. Enerji verimliliği finansmanının geleneksel kredilendirme yöntemleri ile yapılması, yatırımlardan elde edilen kazancın genellikle kredi kararında değerlendirmeye alınamaması bu husustaki pazarın gelişmesinin önündeki en temel engellerden.

Aslında enerji verimliliği finansmanı, tüm finansman çeşitleri içindeki en az riskli alan. Üstelik vade olarak diğer yatırımlara göre daha kısa süreli vade ihtiyacı olması, finans kurumlarının likiditeyi daha rahat yönetmelerine imkân sağlamakta. Enerji verimliliği kavramını içselleştirdikten sonra finans kurumları ESCO tarafında da faaliyetlerini artıracaklardır. Enerji finansmanın farklılaşması için finans sektörüne verilecek teşviklerin de faydalı olacağını düşünüyoruz. Bununla birlikte performans sözleşmeleri, üçüncü taraf finansmanı, fatura üzerinden finansman gibi yeni birtakım uygulamalar da değerlendirilebilir.” yorumunda bulundu.

Sarıoğlu, ortalama olarak enerji verimliliği için yatırılan her 1 ABD dolarının 7.98 kWh enerji tasarrufu sağladığını vurgulayarak, "Payı proje portföyünde küçük de olsa, bazı enerji verimliği projelerinde bu değer 1 dolar yatırım karşılığında 45 kWh enerji tasarrufuna kadar çıkmaktadır. Türkiye’de 2017-2023 yılları arasında 10,9 milyar doları pazar büyüklüğü öngörülmektedir. Bu potansiyel gerçeğe dönüştürüldüğünde ülke ve bireylerin ekonomisine çok ciddi katkıları olacaktır. Bu önem nedeniyle büyük fırsat barındıran enerji finansmanı konusunu, 23-27 eylül tarihleri arasında gerçekleşen, ücretsiz olarak herkesin dijital ortamda takip edebileceği Uluslararası Sıfır Enerji Binalar Sanal Forumu ZeroBuild Forum kapsamında detaylı olarak ele alacağız." dedi.

- Enerji Performans Sözleşmeleri

Özellikle küçük işletmelerde ve kamuda kendisini haftalar içerisinde geri ödeyen projeler bulunduğunu ifade eden Sarıoğlu şunları kaydetti:

"Enerji verimliliği yatırımlarının geri ödeme süresi, Türkiye’de ortalamada üç yıl ve altındadır. Kamuda enerji verimliliğinin artırılması amacıyla mart 2018’de Enerji Verimliliği Kanunu’nda bazı düzenlemeler yapıldı. Bahse konu düzenlemeler ile “Enerji Performans Sözleşmeleri” proje sonrasında enerji tasarruflarının garanti edildiği ve yapılan harcamaların ileride sağlanacak tasarruflarla ödenmesi esasına dayanan sözleşmeler olarak mevzuatta tanımlanmış, kamu kurum ve kuruluşlarının enerji giderleri ve tüketimlerini düşürmek amacıyla enerji performans sözleşmeleri yapabilmelerine imkân verilmiştir.

Ağustos 2020’de yayınlanan Karar ile genel yönetim kapsamındaki kamu idareleri ile diğer kamu kurum ve kuruluşlarının enerji tüketimlerini veya enerji giderlerini düşürmek üzere akdedecekleri “Enerji Performans Sözleşmeleri”ne ilişkin usul ve esaslar düzenlenmiştir. Türkiye’deki nihai enerji tüketiminin üçte biri, toplam elektrik enerjisi kullanımının ise yüzde 51’i binalar tarafından yapılmaktadır. Kısacası bina sektörü halen sanayi sektörü ile birlikte en çok enerji tüketen sektör olmaya devam etmektedir, hatta yüzde 30 ile 50 arasındaki tasarruf potansiyeli ile tüm sektörlerin önüne geçmektedir"

Sarıoğlu sözlerini şöyle tamamladı:

"Türkiye’de bugünkü bina stoku sanayi binaları hariç 9.4 milyon binaya ulaştı. Son 20 yılda inşa edilen sanayi hariç bina sayısı ise 1.8 milyondur. Bu istatistik, 2000 yılından bu yana inşa edilen binaların tamamı standart ve yönetmeliklere uygun yapılmış olsa bile bina stokunun yüzde 81’inin halen yalıtımsız ya da eksik yalıtımlı olduğunu göstermektedir. Bu nedenle, kentsel dönüşüme önem verilmeye devam edilmesi ve kentsel dönüşüm kapsamı dışında kalan mevcut binalar için enerji verimliliği rehabilitasyon programları oluşturulması gerekmektedir.

Eski bina sahipleri, finansman yetersizlikleri nedeniyle bu girişimlerde bulunamamaktadır. Oluşturulacak rehabilitasyon programlarına kısmi hibe ve/veya düşük faizli uzun vadeli ödemeli finansal çözümler de mutlaka dahil edilmelidir. Kamu binalarında enerji verimliliği konusu son yıllarda uluslararası fonlarca desteklenmeye başlanmıştır. Bu bir fırsat olarak görülmelidir. Bu yönde geliştirilen ve geliştirilecek olan projelerin doğru şekilde yönetilmesi çok önemli olacaktır. Kamu binalarının sayısı özel binalara oranla her ne kadar çok az da olsa piyasaya örnek teşkil etmesi nedeniyle önemsenmeli ve yaygınlaştırılmalıdır."

Kaynak: AA