'Sosyal Medyadan Yapılan Yanlış Paylaşımlar Toplumun Psikolojisini Bozuyor'
Kastamonu’da özel bir hastanede görev yapan Psikolog Mert Dravor, sosyal medya aracılığı ile sürekli tehdit içeren paylaşımların hem kendilerinin hem de çocukların psikolojisini olumsuz etkilediğini söyledi.
Çin’in Wuhan kentinden tüm Dünyaya yayılan ve ülkemizde de görülen korona virüs ile mücadele tüm hızıyla sürüyor. Korona virüs tedbirleri kapsamında özellikle 65 yaş ve üzeri vatandaşların etkilenmesi nedeniyle sokağa çıkmaları kısıtlandı. Çok sayıda iş yeri virüsün yayılmasını engellemek için kapısına kilit vururken, küçük, büyük herkesimden herkes virüsün yayılmasını engellemek için ‘Evde Kal’ mesajı yayınladı. Son olarak Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’da vatandaşlara virüsün yayılmasını engellemek için evde kalmaları uyarısında bulunmuştu.
Bununla birlikte korona virüsünün yayılmasını engellemek için tüm imkanlar seferber edilmişken sosyal medyada gezinen birçok asılsız bilginin ise önüne geçilemiyor. Sosyal medya üzerinden yapılan olumsuz paylaşımlar nedeniyle vatandaşlar panik yaşarken, çocuklarda olan biteni kaygı ile izlemeye devam ediyor.
Bu kapsamda Psikolog Mert Dravor, çocukların ruhsal sağlığının korunabilmesi için ebeveynlere yapması gerekenleri anlattı. Kastamonu’da özel bir hastanede görev yapan Psikolog Mert Dravor, “Çin’de başlayarak büyük bir yankı uyandıran korona virüsü geçtiğimiz günlerde maalesef ki ülkemizde de etkilerini çok hızlı bir şekilde göstermeye başladı.
Virüsün yayılma hızının yüksek olması aynı zamanda insanlar tarafından etrafa yayınlan bilgilerin güvenilebilirliliğinin de teyit edilmesini güçleştirir hale getirdi. Sosyal medya aracılığı ile sürekli tehdit içeren paylaşımların yapılması bizlerin ve çocukların da psikolojilerini olumsuz yönde etkiliyor. Yetişkinlerin virüs adına farkındalığını arttırması aynı zamanda çocuklar adına gözlenen ve oluşabilecek psikolojik durumlarında önlenmesinde büyük bir önem taşıyor. Bundan dolayı virüse yönelik önlemler alınırken ve önlem safhasını bizler çocuklara anlatıyorken önemli olan birkaç başlıkta ortaya çıkıyor. Bu aşamada çocuklarımıza gündelik hayatımızda süreli olarak bahsetmiş olduğumuz ellerini yıka, oraya dokunma gibi olan bir takım söylemleri daha az kaygı üreten ses tonlarıyla aktarım yapılmalı. Çünkü çocuklarda sürekli kaygısal sözlemler duyuyor olmak çocuklarımızın var olan kaygılarını arttırabilir. Süreç içerisinde çocuklarımıza bir şeyler anlatırken olabildiğince kaygıdan uzak söylemler yapmalıyız. İkinci önemli olan başlık ise çocuklarımızın televizyon, telefon, tablet gibi iletişim kitle araçlarıyla gündem hakkındaki bir takım haberleri izliyor ve dinliyor olmaları onların kaygı seviyesini arttırabilir. Bu sebepten dolayı ebeveynlerin bu süreç içerisinde çocuklarının ekran kullanımına dikkat etmeleri gerekmektedir. Üçüncü önemli olan başlık ise çocukların sorduğu soruları geçiştirmeye çalışıp onları ertelememeliyiz. Onları ne kadar uzakta tutmaya çalışırsak o kadar kaygılarını arttırırız. Çocuklar kafalarında oluşan soruların cevaplarını almak için ebeveynlerine başvurduğun da ve cevap alamadığında kendisini daha da tedirgin hissedebilir ve kendileri cevaplar oluşturmaya başlayabilirler. Bu yüzden sorulan sorulara cevaplar vermeliyiz. Son olarak ise sadece virüsün değil kaygının da bulaşıcı olduğunu unutmamalıyız” dedi.
Sosyal medyadaki paylaşımlar nedeniyle insanların farklı düşüncelere kapılabildiğini söyleyen Psikolog Dravor, “Toplumda insanların iletişimini etkileyecek bir yöntem oluğu için insanlar farklı düşüncelere kapılabilirler. Ancak farklı bir pencereden bakılırsa burada bir içe dönüklük aslına bir geri çekinti söz konusu, belki de bu süreç içerisinde ve bundan sonrası için bundan sonraki hayatımızda önceliklerimizi sorgulayabiliriz. Virüsün getirmiş olduğu telaşın içerisinde aslında bizim için nelerin önemli olduğunu bu şekilde daha rahat görebiliriz. Bu süreç içerisinde olabildiğince bize burada verilmek istenen mesajın içerisinde yatan durumu bir kere daha düşünmek gerekir” diye konuştu.
Dravor, son olarak virüs kadar kaygının da bulaşıcı olduğunun asla unutulmaması gerektiğini söyledi.
Kaynak: İHA
Bununla birlikte korona virüsünün yayılmasını engellemek için tüm imkanlar seferber edilmişken sosyal medyada gezinen birçok asılsız bilginin ise önüne geçilemiyor. Sosyal medya üzerinden yapılan olumsuz paylaşımlar nedeniyle vatandaşlar panik yaşarken, çocuklarda olan biteni kaygı ile izlemeye devam ediyor.
Bu kapsamda Psikolog Mert Dravor, çocukların ruhsal sağlığının korunabilmesi için ebeveynlere yapması gerekenleri anlattı. Kastamonu’da özel bir hastanede görev yapan Psikolog Mert Dravor, “Çin’de başlayarak büyük bir yankı uyandıran korona virüsü geçtiğimiz günlerde maalesef ki ülkemizde de etkilerini çok hızlı bir şekilde göstermeye başladı.
Virüsün yayılma hızının yüksek olması aynı zamanda insanlar tarafından etrafa yayınlan bilgilerin güvenilebilirliliğinin de teyit edilmesini güçleştirir hale getirdi. Sosyal medya aracılığı ile sürekli tehdit içeren paylaşımların yapılması bizlerin ve çocukların da psikolojilerini olumsuz yönde etkiliyor. Yetişkinlerin virüs adına farkındalığını arttırması aynı zamanda çocuklar adına gözlenen ve oluşabilecek psikolojik durumlarında önlenmesinde büyük bir önem taşıyor. Bundan dolayı virüse yönelik önlemler alınırken ve önlem safhasını bizler çocuklara anlatıyorken önemli olan birkaç başlıkta ortaya çıkıyor. Bu aşamada çocuklarımıza gündelik hayatımızda süreli olarak bahsetmiş olduğumuz ellerini yıka, oraya dokunma gibi olan bir takım söylemleri daha az kaygı üreten ses tonlarıyla aktarım yapılmalı. Çünkü çocuklarda sürekli kaygısal sözlemler duyuyor olmak çocuklarımızın var olan kaygılarını arttırabilir. Süreç içerisinde çocuklarımıza bir şeyler anlatırken olabildiğince kaygıdan uzak söylemler yapmalıyız. İkinci önemli olan başlık ise çocuklarımızın televizyon, telefon, tablet gibi iletişim kitle araçlarıyla gündem hakkındaki bir takım haberleri izliyor ve dinliyor olmaları onların kaygı seviyesini arttırabilir. Bu sebepten dolayı ebeveynlerin bu süreç içerisinde çocuklarının ekran kullanımına dikkat etmeleri gerekmektedir. Üçüncü önemli olan başlık ise çocukların sorduğu soruları geçiştirmeye çalışıp onları ertelememeliyiz. Onları ne kadar uzakta tutmaya çalışırsak o kadar kaygılarını arttırırız. Çocuklar kafalarında oluşan soruların cevaplarını almak için ebeveynlerine başvurduğun da ve cevap alamadığında kendisini daha da tedirgin hissedebilir ve kendileri cevaplar oluşturmaya başlayabilirler. Bu yüzden sorulan sorulara cevaplar vermeliyiz. Son olarak ise sadece virüsün değil kaygının da bulaşıcı olduğunu unutmamalıyız” dedi.
Sosyal medyadaki paylaşımlar nedeniyle insanların farklı düşüncelere kapılabildiğini söyleyen Psikolog Dravor, “Toplumda insanların iletişimini etkileyecek bir yöntem oluğu için insanlar farklı düşüncelere kapılabilirler. Ancak farklı bir pencereden bakılırsa burada bir içe dönüklük aslına bir geri çekinti söz konusu, belki de bu süreç içerisinde ve bundan sonrası için bundan sonraki hayatımızda önceliklerimizi sorgulayabiliriz. Virüsün getirmiş olduğu telaşın içerisinde aslında bizim için nelerin önemli olduğunu bu şekilde daha rahat görebiliriz. Bu süreç içerisinde olabildiğince bize burada verilmek istenen mesajın içerisinde yatan durumu bir kere daha düşünmek gerekir” diye konuştu.
Dravor, son olarak virüs kadar kaygının da bulaşıcı olduğunun asla unutulmaması gerektiğini söyledi.