AK Parti Sözcüsü Çelik'ten kritik açıklamalar!
AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik açıklamalarda bulunuyor
AK Parti Merkez Karar ve Yönetim Kurulu ile Merkez Yürütme Kurulu, Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan başkanlığında toplanmıştı. AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik AK Parti MKYK Toplantısı'nın ardından açıklamalarda bulunuyor.
Ömer Çelik'in konuşmasından satır başları:
Sağlık çalışanlarını anmadığımız, onları takdir etmediğimiz hiçbir toplantı yoktur. Sağlık çalışanlarımız insan sevgisinin ve vatanseverliğin tanımını adeta yeniden yazıyorlar. Bu derece vatansever, sağlıksever sağlık çalışanları dünyanın hiçbir yerinde görülmemiştir. Hepsine sevgilerimizi saygılarımızı sunuyoruz.Ömer Çelik'in konuşmasından satır başları:
DİYARBAKIR ANNELERİ
Diyarbakır annelerine sevgilerimizi saygılarımızı iletiyoruz. Eylemin başladığı günden bugüne kadar 21 annemiz evladına kavuştu. Annelere sahip çıkan bütün vatandaşlarımıza teşekkür ediyoruz. Bütün Türkiye'nin kalbi annelerle beraber atıyor.
ASILSIZ İDDİALARA YALANLAMA
Bugün bazı yayın organlarında tek elden yazılmış gibi, hiçbir geçerliliği olmayan bir haber var. Kovid salgını süreci AK Parti'yi vurdu, bazı ilçe ve il binalarının kiraları ödenemiyor, çalışanlarına maaş ödenemiyor gibilerinden şaşırtıcı haberler gördük. Sayın Cumhurbaşkanımız, genel başkanımız teşkilatlarımızın ihtiyaçları konusunda son derece hassastır. Sahada bu çalışmaları yürüten, Türkiye'nin demokrasi, reform mücadelesine destek veren en büyük güç kendi teşkilatımızdrır. Teşkilatımızın her bir ihtiyacının karşılanması bu mücadelenin başarıya ulaşması için gereklidir. Covid zamanı yüzde 40 yardım gönderdik. Bu konuda AK Parti'nin bir borcu yoktur. Ödenmemiş bir ilçe ve il binası kirasıyla ilgili bir durum sözkonusu değildir. Hiçbir AK Parti'de çalışan kardeşimizin, çalışanımızın maaşının ödenmemesi diye bir şey sözkonusu değildir. Türkiye'nin en büyük siyasi partisi olarak kuşkusuz en büyük gücümüzün teşkilatlarımızın olduğunu net bir şekilde söyleyebilirim.
BAŞKAN ERDOĞAN'IN AZERBAYCAN ZİYARETİ
Siyasi gündemi yakın bir şekilde takip ediyoruz. Sayın Cumhurbaşkanımız Çarşamba günü Azerbaycan'a bir ziyaret gerçekleştirecek. Bu ziyaret tarihi bir öneme sahip. Azerbaycan Silahlı Kuvvetleri'ni tebrik etmek üzere Bakü'ye gideceklerdir. Oradaki süreç hassas bir şekilde takibimizde.
TÜRKİYE ve RUSYA ORTAK MERKEZ OLUŞTURUYOR
İmzalanan mutabakat çerçevesinde Ermenistan birliklerinin Azeri topraklarından çekilmesi gerekiyordu, bu çekilme süreci 1 Aralık'ta tamamlanmıştır. Üçlü mutabakat uyarınca ateşkesi kontrol etmek üzere Türkiye ve Rusya tarafından ortak merkez oluşturacak. Silahlı kuvvetlerimiz her zaman olduğu gibi verilen emre ve talimatlara hazır olacak şekilde çalışmalarını tamamlamış bulunuyor.
ELE GEÇİRİLEN TOPRAKLAR AZERBAYCAN TOPRAĞI
TSK'nın oradaki ateşkesi gözlemlemek üzere sürdüreceği faaliyet de son derece tarihi bir öneme sahiptir. Ele geçirilen topraklar esasında Azerbaycan toprağı. BM'de de böyle. Burada korsan bir Ermenistan, korsan bir Yukarı Karabağ Cumhuriyeti diye uydurarak temsil oluşturmaya çalıştırmışlar. Herhangi bir hukuki meşruiyeti ve tarihsel karşılığı yok. Fransa parlamentosu bir karar alıyor. Hukuki açıdan bu karar hükümsüzdür. Fransa'daki devlet zihniyetini göstermesi bakımından manidardır. Mins grubunda tarafsızlığını kaybetmiştir. Oradaki korsanlığa, gayrimeşru yapılara onay vermek demektir. Ermenistan tarafından işgal edildiği net olan, BM kararlarına da aykırıdır. Maalesef Fransa ile eski devlet geleneği ile ilişkilerimiz var, fakat son zamanlarda dünya barışı, bölge barışı ile ilgili konularda en anormal ve agresif davranışları Fransadan görüyoruz.
FRANSA'YA KARABAĞ TEPKİSİ
Fransa ve Macron'un oraların Azerbaycan toprağı olduğu, Ermenistan'ın çekilmesi gerektiği beyanını duymadık.
Fransa gibi ülkeler aslında Ermeni toplumunu rehin tutmaya çalışıyorlar. Bunun da dikkatli bir şekilde incelenmesi gerekiyor. Sonuçta Azerbaycanlı kardeşlerimiz zafere ulaşmıştır. Azerbaycan ordusu öz topraklarına kavuşmuştur, işgal sona ermiştir. Fransa'nın aldığı karar sembolik de olsa hakkın yerine gelmesi, hukukun tahakkuk etmesi karşısında provokatif karardır.
Zaman zaman yabancı devletlere yapılan görüşmelerde Macron'un yürüttüğü diplomasinin tek temeli var, Türkiye'ye karşı devletleri kışkırtmaya çalışıyor. Bu takıntılı bir siyasettir. Fransız diplomasisinin kabiliyetlerine, yeteneklerine yakışmayan dar bir yaklaşımdır, radikal yaklaşımdır. Fransa'nın makul zeminde Türkiye ile ilişki kurması gerekiyor.
KILIÇDAROĞLU'NA TEPKİ
Türkiye Cumhuriyeti'nin Cumhurbaşkanlığı makamına karşı CHP Genel Başkanı'nın sistematik olarak ortaya konulan tavır doğru bir tavır değil. En son Türk gemisinin, Almanya'nın yönlendirmesiyle aranması karşısında sayın Kılıçdaroğlu bunu doğru bulduğunu söyleyen bir açıklama yaptı. Doğrusunu söylersem bunu çok yadırgadıcı buluyorum. Karşı tarafın tezlerinin iç siyasette CHP'nin tezi haline gelmesini şaşkınlıkla, ibretle izliyoru. Üstelik biz bilgi de verdik. Zorunluluk olmamasına rağmen karşı tarafa bildirilmiştir. Aynı şekilde Cumhurbaşkanına saatlerce ulaşılamadı deniyor. Arkadaşlar Cumhurbaşkanımızın ve arkadaşlarımızın cep telefonları vardır. 1 dakika içerisinde ulaşabilirsiniz. Türkiye haklı iken çıkıp da İrine harekatı çerçevesinde Yunan, Alman tezini Türkiye'nin tezine karşı doğru bir tez gibi savunması son derece yadırgatıcı. Ben bunun Türkiye'nin tarihinde benzerinin olduğuna inanmıyorum. Net bir durum varken, gemimize gayrikanuni şekilde çıkılmışken, karşı tarafın düşüncelerini gerçekmiş gibi anlatmak.
YUNANİSTAN'IN KILIÇDAROĞLU MANŞETİ
Yunanlar Türkiye'nin muhalefet lideri doğru söylüyor diye manşet atıyor. Bu gemi hadisesinde komuta merkezinde Yunanlar da olduğu için kendilerinin Türk muhalefet liderinin haklı bulunduğuna dair sürekli beyanatlar veriliyor. Gelinen nokta budur.
Kendi devletine karşı eleştirel olan, yabancı devletlerin tezini kendi devletine karşı tez olarak sunan bir muhalefet anlayışıyla karşı karşıyayız. Tabii ki eleştirilerinizi yapacaksınız. Ama Türkiye'nin karşısında hangi devlet varsa onların tezi CHP'nin tezi oluyor. Bunu son derece yadırgatıcı buluyoruz. Teknik bilgilerin verilmesine rağmen Kılıçdaroğlu'nun devam etmesi son derece yanlıştır.
Hafter Libya'da bir katil. Toplu mezarlara gömdü bir sürü kişiyi. Serrac BM'nin kabul ettiği meşru yönetimin başkanı. CHP'li ne dedi Hafter seküler, makul, Serrac için bu kişi cihadist, radikal birisi d edi. Uyarıyorsunuz, tekrar devam ediyor. En son Azerbaycan toprağının kurtarılması hadisesinde dış ilişkilerden sorumlu CHP yöneticisi Fransızların söylediğini söyledri. Türkiye Azerbaycan'da Suriyeli cihatçıları savaştırıyor dedi. Bunu Hafter'i destekleyen Fransa söylüyor. Türkiye'deki bir siyasi partinin yöneticisine yakışıyor mu, kendi devletini başka devletin teziyle suçlamak. Böylesine bir beşinci kol faaliyeti olabilir mi?
CHP'DEKİ TACİZ-TECAVÜZ SKANDALLARI:
Doğu Akdeniz'le yine aynı şeyle karşı karşıyayız. Dünkü konuşmasında sayın Kılıçdaroğlu bol bol ahlaktan, siyasi etikten bahsediyor. Kendi içlerinde taciz, tecavüz, hırsızlıkla ilgili gündem var. Kadınların mağdur edilmesiyle ilgili olarak kendi arkadaşları içerideki suskunluğu eleştirdi. Ortada taciz, tecavüz, hırsızlıkla ilgili iddialar varsa birtakım grupların tartışmasına dönmüşse, ve suskunluk varsa bunun adı ahlaksızlığa göz yummaktır. Kadın onuru karşısında susanın ondan sonra siyasette söyleyecek herhangi bir cümlesinin olmaması gerekir. Çıkın deyin ki bunlar var ya da yok.
Dün bir sürü konuda iddiada bulunuyorlar. Üstüne de en temel kavramları istismar eden çatı kurmaya çalışıyorlar. İyi de bu taciz, tecavüz skandalıyla ilgili niçin susuyorsunuz? Kadınlara saygı gereği bunun en sert bir şekilde, bunun gereği yapılması lazımn, tasfiye edilmesi lazım. Gerek parti mekanizmaları açısından herşeyin yapılması lazım.
Her gün yeni bir şey ekleniyor bu tartışmaya. Yeni beyanatlar sizin kendi partilileriniz tarafından söyleniyor. Bu kurumsal suskunluk sağlıklı ve ahlaki bir suskunluk değil. Başka konuları gündeme getirirken herkesin kendi evleriyle ilgili konuları hassas bir şekilde ele almasında fayda var. Kadın haysiyetini korumak her birimizin üstüne vazifedir. Dün bir deyim kullandı, inşallah ne manaya geldiğini biliyordur sayın Kılıçdaroğlu. diyor ki, 'hükümet sözcülerini dinliyorum Alis Harikalar Diyarı'nda gibi konuşuyorlar'. Biz herhangi bir rüya görmüyoruz. Buna verilecek en iyi cevap bu Alacakaranlık Kuşağı noktasında suskunluğunuzdur.
Yakın zamanda enteresan bir yalan söylediler. Türkiye Bosna Hersek'ten mercimek ithalatına izin verdi. Neymiş Avrupa'nın kalitesiz mercimeği Türk vatandaşına yedirecekmiş. Tam 17 sene öncesinden bahsediliyor. Bu bir serbest ticaret anlaşması, üstelik Bosna-Hersek'ten mercimek de ithal edilmemiş. Her konuda hata yapmaya devam ediyorlar.