Savunma Sanayii Başkanı Demir'den Üniversitelere Sanayiyle 'Yakın Temas' Çağrısı Açıklaması
'Sizlere bu açık davetimizdir. Dilerseniz bunu bir organize ve sistematik şekilde yapalım' 'Üniversiteli hocalarımızın özellikle sanayiye çok yakın durmaları gerekiyor. Yine sanayi sektörünün de bilim dünyasını çok iyi tanıması ve güvenmesi gerekiyor'
Cumhurbaşkanlığı Savunma Sanayii Başkanı Prof. Dr. İsmail Demir, sanayi ve üniversitenin birbirini tanıma, yapılan işlerden haberdar olma ve bilgi transferi anlamında çok yakın bir temas ve ilişki içinde olması gerektiğini belirterek, "Sizlere bu açık davetimizdir. Dilerseniz bunu bir organize ve sistematik şekilde yapalım." dedi.
Demir, İstanbul Teknik Üniversitesi'nin çevrim içi olarak düzenlediği "Geleceğin Türkiye'si ve Mühendislik" konulu yıl sonu toplantısında yaptığı konuşmada, 43 yıllık bir İTÜ'lü olarak toplantıya katılmaktan büyük bir mutluluk duyduğunu dile getirdi.
Savunma Sanayii Başkanlığı'nın görevlerini anlatan Demir, savunmanın temel olarak ülkenin çok önemli bir kurumu, kavramı ve teknolojinin de "mızrak ucu" olarak tabir edilen bir alanı olduğunu belirtti.
Demir, 1970'li yılların, Kıbrıs Harekatı sonrası yılların, Türkiye'de sanayi ve teknolojinin, özellikle savunma sanayinin ne kadar önemli olduğunu gösteren bir dönem olduğunu ifade ederek, "Bizim de o yıllarda uçak mühendisliğini seçmemizde önemli bir rol oynadı. O yıllarda uçak mühendisliğinin Türkiye'de en yüksek puanlı yer olmasında da bir rol oynadı diyebiliriz. Yani Türkiye, o yıllarda yaşadıklarıyla beraber bağımsız bir ülke olabilmenin anahtarının sanayileşmeden, özellikle de savunma sınırından geçtiğini anladı." şeklinde konuştu.
Bunun üzerine savunma sanayi yapılanmasının, tedarik sisteminin, alımlarının artık bağımlı şekilde yürütülmemesi gerektiği düşüncesinin öne çıktığını aktaran Demir, bu bağlamda da üniversitelerin ve buradaki iş birliğinin çok önemli olduğunu vurguladı.
- "Üniversiteli hocalarımızın özellikle sanayiye çok yakın durmaları gerekiyor"
İsmail Demir, şöyle devam etti:
"Peki bu yapıda, bu çatı altında üretilen bilgiyi nasıl alana transfer edeceğiz? Türkiye'nin yıllardır düşündüğü, konuştuğu, üzerinde kafa yorduğu, zaman zaman başarılı uygulamaları yaptığı ama çok daha fazla yol almamız gerektiğini düşündüğümüz bir alan. Bu bağlantıyı kurma anlamında da üniversiteli hocalarımızın özellikle sanayiye çok yakın durmaları gerekiyor. Yine sanayi sektörünün de bilim dünyasını çok iyi tanıması ve güvenmesi gerekiyor. Bu güven eksikliği hep var oldu. Ne kadar azalsa da üreticiye sorduğumuzda, sanayiciye sorduğumuzda, 'bana ürün lazım, ben hocanın işte şu kadar zaman uğraşmasını kaldıramam' tezi var. Bir taraftan bilim yaparken, diğer taraftan hocalarımızın iğneyle kuyu kazar gibi olsa bile derinliği sağlamaları gerekiyor. Aksi takdirde yüzeysel olarak, başkalarının sağladığı bilgilerle ve lisans hakları bir yere kadar gideriz. Ondan sonrasına gidemeyiz.
Bugün teknoloji anlamında özellikle savunma sanayi dediğimizde iyi bir yürüyüşümüz var diyebiliriz. Ama ben her zaman diyorum; yürümek yetmez, koşmalıyız. Çünkü mesafe çok. Koşmak için de bir kas kuvveti gücü lazım. Bu da bilgidir. Bilgi de yine bu çatı altında var. Bunun transfer edilmesiyle ilgili çok yakın temasın olması gerektiğini de tekrar vurguluyorum."
- "Ar-Ge'nin ne olduğuyla ilgili müthiş bir kafa karışıklığı var"
Cumhurbaşkanlığı Savunma Sanayii Başkanı Prof. Dr. Demir, Ar-Ge çalışmalarına ilişkin de değerlendirmelerde bulundu.
Savunma sanayinde araştırma ve projelere yılda 5 milyar dolara yakın bir harcama yapıldığını bildiren Demir, "Şimdi bu kadar miktar paranın döndüğü bir yer... Yani bu kabaca 30 küsur milyar lira yapıyor. Üniversite çatısı altında düşündüğümüzde bu kadar paradan, biz işte, 1 milyarını ayırsak diyelim, müthiş bir iş olur." dedi.
Ar-Ge konusunda belirli yatırımların, belirli çalışmaların yapıldığına ancak Ar-Ge kavramının yanlış anlaşıldığına dikkati çeken Demir, "Ar-Ge'nin ne olduğuyla ilgili müthiş bir kafa karışıklığı var piyasada. Bir ürünü geliştirmenin Ar-Ge olarak adlandırıldığı bir sistemin entegre edilmesinin Ar-Ge olarak anlaşıldığı bir dünyadayız. O açıdan da üniversitedeki Ar-Ge'nin ve uygulamalı bilimlerdeki Ar-Ge'nin ne olduğuyla ilgili anlayış eksikliğinden dolayı maalesef kıymet bilmez bir davranış da var. 'Ar-Ge yapıyorum' adı altında harcanan paraların çoğu ürün ve sistem geliştirmeye yönelik veya belli şeyleri kopyalamaya yönelik faaliyetler. Bugün Ar-Ge harcamaları olarak verilen rakamların çoğu da maalesef bu tür nitelikte. Ama hem temel hem de uygulamalı Ar-Ge'nin Türkiye'nin önünü açacak, Türkiye'nin önümüzdeki on, yirmi, otuz yıllarını garanti altına alacak faaliyetler olduğunu görmemiz ve bunu gerçekleştirmemiz lazım." şeklinde konuştu.
Bu anlamda da özellikle sanayi ve üniversitenin birbirini tanıma, yapılan işlerden haberdar olma anlamında da çok yakın bir temas ve ilişki içinde olması gerektiğinin altını çizen Demir, şunları kaydetti:
"Bu açıdan da gerek İstanbul Teknik Üniversitesi ile gerek diğer üniversitelerle düzenli bir şekilde, adına tanışma diyelim… Bizim ihtiyacımız olan bir dizi araştırma konusu, uygulamalı araştırma, hatta teknoloji geliştirme ve ürün geliştirme konuları var. Bunların her birinde siz değerli hocalarımızın önemli katkıları olabilir, takım çalışması olabilir ve bizler de acelecilikte olmayız, olmamalıyız ve olmayacağımızı söylüyorum. Bilimsel çalışmanın uzun vadeli olduğunu biliyoruz. Bilimsel çalışma, belki bir problemler yumağının veya bir ürüne giden yol haritasında bir noktayı çözer. Ama bu noktaları birleştirdiğinizde oraya gidersiniz. Şu anda teknolojinin geldiği noktada çok ince ve derin konular var. Bu derin konuların her birisinin bir veya birkaç kişi tarafından bilinmesini beklemek de çok akıl karı bir iş değil. Bazen böyle beklentiler oluyor. Hatta bu iddia ile gelen bazı kişilere kıymet verildiği ama sonra da hüsranla sonuçlandığı gördüğümüz faaliyetler var."
- "Canıgönülden, can kulağıyla dinlemeye hazırız"
Bu tanıma ve tanışma meselesine önem verdiğini belirten Demir, "Sizlere bu açık davetimizdir. Dilerseniz bunu bir organize ve sistematik şekilde yapalım. Ama bizlerin neye ihtiyacı var? Sizler ne yapıyorsunuz? Bunu çok yakından görmemiz lazım. Çünkü ben şunu çok net hissediyorum. Biliyorum demiyorum. Çünkü teker teker bu bilgiye sahip değilim. Ama çok net hissediyorum. Bugün çalışmaya ihtiyaç duyduğumuz, teknolojisini edinmek istediğimiz birçok alanda üniversitede en azından belirli seviyede ve belirli alanlarda çok önemli yetkinlikler ve kabiliyetler var. İletişimimizi başlatmak üzere bugünkü buluşmamız bir miat olsun, sizlere açık davetimiz var. Yapılan, yapılacak faaliyetlerle ilgili bizlerin çağrıları, ihtiyaçları olabilir veya sizlerin ilginç proje önerileri olabilir. Biz bunları çok canıgönülden, can kulağıyla dinlemeye hazırız." ifadelerini kullandı.
- "Türkiye'nin bir küresel güç olma vizyonunda atılacak önemli adımlar var"
İsmail Demir, bugün gelinen noktada Türkiye'nin bir küresel güç olma vizyonunda atılacak önemli adımlar olduğunu belirterek, sözlerini şöyle tamamladı:
"Bugün ulus olarak çok kritik günlerden geçiyoruz. Ülkemizin etrafı bir anda ateş çemberine çevrildi. Hatırlarsanız, 2010'lara gidelim, 2009, 2008'lere gidelim. Türkiye'nin sıfır problem politikalarını hatırlayalım. Komşularıyla, dostlarıyla iyi geçindiği yıllar… Birden iklim değişti.
Bugünlerde net olarak görüyoruz ki biz bunu savunma sanayi olarak çok net yaşıyoruz. Aslında 4-5 yıldır yaşıyorduk. Dışarıdan hiçbir sistemi, hiçbir kritik teknolojiyi alamaz durumdayız ve almak da istemiyoruz aslında. Biz sizlere güveniyoruz. Teknoloji dendiğinde, bir şeyin yapılması dendiğinde bir şey insan yapısı ise biz daha iyisini yaparız. Gençlerimize, öğrencilerimize bu güveni verelim."
Kaynak: AA
Demir, İstanbul Teknik Üniversitesi'nin çevrim içi olarak düzenlediği "Geleceğin Türkiye'si ve Mühendislik" konulu yıl sonu toplantısında yaptığı konuşmada, 43 yıllık bir İTÜ'lü olarak toplantıya katılmaktan büyük bir mutluluk duyduğunu dile getirdi.
Savunma Sanayii Başkanlığı'nın görevlerini anlatan Demir, savunmanın temel olarak ülkenin çok önemli bir kurumu, kavramı ve teknolojinin de "mızrak ucu" olarak tabir edilen bir alanı olduğunu belirtti.
Demir, 1970'li yılların, Kıbrıs Harekatı sonrası yılların, Türkiye'de sanayi ve teknolojinin, özellikle savunma sanayinin ne kadar önemli olduğunu gösteren bir dönem olduğunu ifade ederek, "Bizim de o yıllarda uçak mühendisliğini seçmemizde önemli bir rol oynadı. O yıllarda uçak mühendisliğinin Türkiye'de en yüksek puanlı yer olmasında da bir rol oynadı diyebiliriz. Yani Türkiye, o yıllarda yaşadıklarıyla beraber bağımsız bir ülke olabilmenin anahtarının sanayileşmeden, özellikle de savunma sınırından geçtiğini anladı." şeklinde konuştu.
Bunun üzerine savunma sanayi yapılanmasının, tedarik sisteminin, alımlarının artık bağımlı şekilde yürütülmemesi gerektiği düşüncesinin öne çıktığını aktaran Demir, bu bağlamda da üniversitelerin ve buradaki iş birliğinin çok önemli olduğunu vurguladı.
- "Üniversiteli hocalarımızın özellikle sanayiye çok yakın durmaları gerekiyor"
İsmail Demir, şöyle devam etti:
"Peki bu yapıda, bu çatı altında üretilen bilgiyi nasıl alana transfer edeceğiz? Türkiye'nin yıllardır düşündüğü, konuştuğu, üzerinde kafa yorduğu, zaman zaman başarılı uygulamaları yaptığı ama çok daha fazla yol almamız gerektiğini düşündüğümüz bir alan. Bu bağlantıyı kurma anlamında da üniversiteli hocalarımızın özellikle sanayiye çok yakın durmaları gerekiyor. Yine sanayi sektörünün de bilim dünyasını çok iyi tanıması ve güvenmesi gerekiyor. Bu güven eksikliği hep var oldu. Ne kadar azalsa da üreticiye sorduğumuzda, sanayiciye sorduğumuzda, 'bana ürün lazım, ben hocanın işte şu kadar zaman uğraşmasını kaldıramam' tezi var. Bir taraftan bilim yaparken, diğer taraftan hocalarımızın iğneyle kuyu kazar gibi olsa bile derinliği sağlamaları gerekiyor. Aksi takdirde yüzeysel olarak, başkalarının sağladığı bilgilerle ve lisans hakları bir yere kadar gideriz. Ondan sonrasına gidemeyiz.
Bugün teknoloji anlamında özellikle savunma sanayi dediğimizde iyi bir yürüyüşümüz var diyebiliriz. Ama ben her zaman diyorum; yürümek yetmez, koşmalıyız. Çünkü mesafe çok. Koşmak için de bir kas kuvveti gücü lazım. Bu da bilgidir. Bilgi de yine bu çatı altında var. Bunun transfer edilmesiyle ilgili çok yakın temasın olması gerektiğini de tekrar vurguluyorum."
- "Ar-Ge'nin ne olduğuyla ilgili müthiş bir kafa karışıklığı var"
Cumhurbaşkanlığı Savunma Sanayii Başkanı Prof. Dr. Demir, Ar-Ge çalışmalarına ilişkin de değerlendirmelerde bulundu.
Savunma sanayinde araştırma ve projelere yılda 5 milyar dolara yakın bir harcama yapıldığını bildiren Demir, "Şimdi bu kadar miktar paranın döndüğü bir yer... Yani bu kabaca 30 küsur milyar lira yapıyor. Üniversite çatısı altında düşündüğümüzde bu kadar paradan, biz işte, 1 milyarını ayırsak diyelim, müthiş bir iş olur." dedi.
Ar-Ge konusunda belirli yatırımların, belirli çalışmaların yapıldığına ancak Ar-Ge kavramının yanlış anlaşıldığına dikkati çeken Demir, "Ar-Ge'nin ne olduğuyla ilgili müthiş bir kafa karışıklığı var piyasada. Bir ürünü geliştirmenin Ar-Ge olarak adlandırıldığı bir sistemin entegre edilmesinin Ar-Ge olarak anlaşıldığı bir dünyadayız. O açıdan da üniversitedeki Ar-Ge'nin ve uygulamalı bilimlerdeki Ar-Ge'nin ne olduğuyla ilgili anlayış eksikliğinden dolayı maalesef kıymet bilmez bir davranış da var. 'Ar-Ge yapıyorum' adı altında harcanan paraların çoğu ürün ve sistem geliştirmeye yönelik veya belli şeyleri kopyalamaya yönelik faaliyetler. Bugün Ar-Ge harcamaları olarak verilen rakamların çoğu da maalesef bu tür nitelikte. Ama hem temel hem de uygulamalı Ar-Ge'nin Türkiye'nin önünü açacak, Türkiye'nin önümüzdeki on, yirmi, otuz yıllarını garanti altına alacak faaliyetler olduğunu görmemiz ve bunu gerçekleştirmemiz lazım." şeklinde konuştu.
Bu anlamda da özellikle sanayi ve üniversitenin birbirini tanıma, yapılan işlerden haberdar olma anlamında da çok yakın bir temas ve ilişki içinde olması gerektiğinin altını çizen Demir, şunları kaydetti:
"Bu açıdan da gerek İstanbul Teknik Üniversitesi ile gerek diğer üniversitelerle düzenli bir şekilde, adına tanışma diyelim… Bizim ihtiyacımız olan bir dizi araştırma konusu, uygulamalı araştırma, hatta teknoloji geliştirme ve ürün geliştirme konuları var. Bunların her birinde siz değerli hocalarımızın önemli katkıları olabilir, takım çalışması olabilir ve bizler de acelecilikte olmayız, olmamalıyız ve olmayacağımızı söylüyorum. Bilimsel çalışmanın uzun vadeli olduğunu biliyoruz. Bilimsel çalışma, belki bir problemler yumağının veya bir ürüne giden yol haritasında bir noktayı çözer. Ama bu noktaları birleştirdiğinizde oraya gidersiniz. Şu anda teknolojinin geldiği noktada çok ince ve derin konular var. Bu derin konuların her birisinin bir veya birkaç kişi tarafından bilinmesini beklemek de çok akıl karı bir iş değil. Bazen böyle beklentiler oluyor. Hatta bu iddia ile gelen bazı kişilere kıymet verildiği ama sonra da hüsranla sonuçlandığı gördüğümüz faaliyetler var."
- "Canıgönülden, can kulağıyla dinlemeye hazırız"
Bu tanıma ve tanışma meselesine önem verdiğini belirten Demir, "Sizlere bu açık davetimizdir. Dilerseniz bunu bir organize ve sistematik şekilde yapalım. Ama bizlerin neye ihtiyacı var? Sizler ne yapıyorsunuz? Bunu çok yakından görmemiz lazım. Çünkü ben şunu çok net hissediyorum. Biliyorum demiyorum. Çünkü teker teker bu bilgiye sahip değilim. Ama çok net hissediyorum. Bugün çalışmaya ihtiyaç duyduğumuz, teknolojisini edinmek istediğimiz birçok alanda üniversitede en azından belirli seviyede ve belirli alanlarda çok önemli yetkinlikler ve kabiliyetler var. İletişimimizi başlatmak üzere bugünkü buluşmamız bir miat olsun, sizlere açık davetimiz var. Yapılan, yapılacak faaliyetlerle ilgili bizlerin çağrıları, ihtiyaçları olabilir veya sizlerin ilginç proje önerileri olabilir. Biz bunları çok canıgönülden, can kulağıyla dinlemeye hazırız." ifadelerini kullandı.
- "Türkiye'nin bir küresel güç olma vizyonunda atılacak önemli adımlar var"
İsmail Demir, bugün gelinen noktada Türkiye'nin bir küresel güç olma vizyonunda atılacak önemli adımlar olduğunu belirterek, sözlerini şöyle tamamladı:
"Bugün ulus olarak çok kritik günlerden geçiyoruz. Ülkemizin etrafı bir anda ateş çemberine çevrildi. Hatırlarsanız, 2010'lara gidelim, 2009, 2008'lere gidelim. Türkiye'nin sıfır problem politikalarını hatırlayalım. Komşularıyla, dostlarıyla iyi geçindiği yıllar… Birden iklim değişti.
Bugünlerde net olarak görüyoruz ki biz bunu savunma sanayi olarak çok net yaşıyoruz. Aslında 4-5 yıldır yaşıyorduk. Dışarıdan hiçbir sistemi, hiçbir kritik teknolojiyi alamaz durumdayız ve almak da istemiyoruz aslında. Biz sizlere güveniyoruz. Teknoloji dendiğinde, bir şeyin yapılması dendiğinde bir şey insan yapısı ise biz daha iyisini yaparız. Gençlerimize, öğrencilerimize bu güveni verelim."