Sığınmacıların Uyum Sorunu Masaya Yatırıldı
Göçmenlerin insan onuruna yakışır bir şekilde hak ve hizmetlere erişimlerinin sağlanması, göçmenler ve ev sahibi toplum arasındaki sosyal uyumun geliştirilmesi amacıyla Uluslararası Göç Örgütü (IOM) ve Göç İdaresi Genel Müdürlüğü tarafından Sosyal Uyum Projesi başlatıldı. Proje kapsamında düzenlenen toplantıda sığınmacıların uyum sorunu masaya yatırıldı.
Ankara’da bir otelde düzenlenen Sosyal Uyum Projesi toplantısına Göç İdaresi Genel Müdür Yardımcısı Dr. Gökçe Ok ve IOM Türkiye Misyon Şefi Lado Gvilava katılırken, IOM Bölge Direktörü Renate Held ve AB Türkiye Delegasyonu Başkanı da yurt dışından online olarak katıldı.
Toplantının açılış konuşmasını yapan Göç İdaresi Genel Müdür Yardımcısı Gökçe Ok, “Göç çok dinamik bir süreç. Yapıcı ve yıkıcı etkileri olduğu gibi bir fırtına ve kriz olduğu gibi bir fırsat boyutu da var. Ve akıllı insanlar fırsatlara taliptir. Ve krizi yönetebileceğiniz zaman da asla o işten korkmazsınız. O yüzden Türkiye görece olarak 2014 yılından itibaren Dünya’da nüfusa göre en fazla sığınmacıyı barındıran ülke konumunda. Böyle bir liderlik böyle bir birincilik böyle bir başat aktörlük rolünü biz ister miydik? Düşüyorum ve tahmin ediyorum dünyanın hiçbir ülkesi istemez. Ama yine şunu da biliyorum ki, modern dünyada “nitelikli” göç alıp da çok ciddi krizlere giren ya da büyüyemeyen hiçbir ülke ve ekonomi yok. Göç içinde müthiş fırsatlar da barındırıyor. Çünkü hem demografik olarak hem de nüfus yoğunluğu olarak nüfusun gençleşmesi anlamında ve uluslararası iş gücüne katılım anlamında göç ön şart olmasa bile ikincil anlamda bir tetikleyici güç haline gelmeye başladı.
Göç bir krizden çok bir güç haline gelmeye başladı” dedi.
“Suriyeliler sizi korkutuyor olabilir, Avrupa’ya gelmelerini istemiyor olabilirsiniz, bunu anlayışla karşılarız biz”
Konuşmasında Suriyelilere mülteci değil de sığınmacı denmesi gerektiğinin altını çizen Ok, ”Bakın yüz yıllardır biz sizin kıtanızla bizim Avrasya komşu olarak yaşıyoruz. Hiçbir sıkıntı yok. Bizden hiçbir sıkıntı görmemişsiniz. Biz gücümüz nispetinde her daim de yanınızda olmuşuz. Ama gelin Türkiye’de yani yüz yıllık Cumhuriyet birikimlerinin içinde anayasal bir güvenceyle bizim de bir Birleşmiş Milletler üyesi olduğumuzu bildiğinize, o kavramı, o felsefeyi anladığınıza inandığımız ölçüde gelin bir noktada bir dil birliğine gidelim. Yani ortak dili konuşursak anlaşırız. Refugee (mülteci) demeyin, bu işin doğrusu asylum’dur (sığınmacı). Türkiye’de mülteci yok. Biz Birleşmiş Milletler kurulduğunda 1951 Cenevre Konvansiyonu’nun altına coğrafi çekince şartıyla imza atmış bir ülkeyiz. Bu Suriyeliler sizi korkutuyor olabilir, yani Avrupa’ya gelmelerini istemiyor olabilirsiniz, bunu anlayışla karşılarız biz, karşılıyoruz da zaten. Saygıdeğer Cumhurbaşkanımız, Sayın Bakanımız Süleyman Soylu ve ortak müzakerelerde Türkiye’yi temsil eden Dışişleri Bakanımızdan tutun da Birleşmiş Milletler Daimi Temsilcimize kadar, büyükelçiliklerimize kadar herkes bunu açık yüreklilikle ifade ediyor. Avrupalı bizim dostumuz. Zaten biz yüz yıl önce bu topraklarda bir devlet kurarken bunu da ifade etmişiz. Yani muasır batı medeniyeti seviyesine çıkmak gibi bir hedef koymuşuz kendimize. Bundan yana bir sıkıntımız yok ama bizim ülkemize hizmet verirken ne olur bizim kavramlarımızla konuşun” ifadelerini kullandı.
“Suriyeliler size fikri olarak ve de düşünce kodu, davranış modeli olarak uzak gelebilir ama Suriyeliler bizim kardeşlerimiz”
Türkiye’nin yardımseverliğini hiçbir zaman esirgemediğini vurgulayan Dr. Gökçe Ok, ”Bizde mülteci yok, çünkü Suriyeliler size fikri olarak ve de düşünce kodu, davranış modeli olarak uzak gelebilir ama Suriyeliler bizim kardeşlerimiz. Suriyeliler burada mülteci rolüyle kalmıyorlar, Suriyeliler burada sığınmacı. Bize sığınmışlar. Biz yüz yıllardır bize kim el uzatmışsa, aman dilemişse, yardımımızı istemişse ona kucak açmış bir milletiz. Bu yüz yıllar daha -kıyamet kopuncaya kadar- böyle olacak. Bunun aksini düşünmüyoruz, aksini hissetmiyoruz. Biz dedelerimizden bu mirası aldık, torunlarımız da aynı şekilde davranmaya devam edecek” şeklinde konuştu.
“Dili biraz değiştirelim, bakış açımız da çok farklılaşacak”
İnsanların düşüncelerinin davranışlarına dönüşeceğini söyleyen Ok, ”Bir dil birliğine ihtiyacımız olduğuna inanıyoruz. Ha bu bizi yoruyor mu, bizi rencide mi ediyor? Asla. Ama kullanılan ortak dil, meselenin anlaşılabilmesi için, doğru teşhis konulabilmesi için ve yapmış olduğunuz tedavinin pansumanın neticeye ulaşabilmesi için çok önemlidir. Biz mülteci dersek kendi iç hukukumuz açısından farklı davranırız, siz bizim kardeşimizsiniz dersek farklı davranırız. Biz şimdi Göç İdaresi olarak sayıları 887 bini bulan ikametli ve 92 farklı uyruktan dünya vatandaşına da hizmet veriyoruz. Mülteci değil de sığınmacı demeye başlarsa, dilini alıştırırsa, akıl da yakınlaşacak. O zaman vicdan devreye giriyor. O zaman empati devreye giriyor. O zaman acaba biz bu insanlara nasıl farklı yaklaşırız? Nasıl inovatif bir ilişkinin içerisine gireriz? ve nasıl doğru teşhisle birlikte doğru tedaviye başlarız o devreye giriyor. Dili biraz değiştirelim, bakış açımız da çok farklılaşacak” değerlendirmesini yaptı.
Kaynak: İHA
Toplantının açılış konuşmasını yapan Göç İdaresi Genel Müdür Yardımcısı Gökçe Ok, “Göç çok dinamik bir süreç. Yapıcı ve yıkıcı etkileri olduğu gibi bir fırtına ve kriz olduğu gibi bir fırsat boyutu da var. Ve akıllı insanlar fırsatlara taliptir. Ve krizi yönetebileceğiniz zaman da asla o işten korkmazsınız. O yüzden Türkiye görece olarak 2014 yılından itibaren Dünya’da nüfusa göre en fazla sığınmacıyı barındıran ülke konumunda. Böyle bir liderlik böyle bir birincilik böyle bir başat aktörlük rolünü biz ister miydik? Düşüyorum ve tahmin ediyorum dünyanın hiçbir ülkesi istemez. Ama yine şunu da biliyorum ki, modern dünyada “nitelikli” göç alıp da çok ciddi krizlere giren ya da büyüyemeyen hiçbir ülke ve ekonomi yok. Göç içinde müthiş fırsatlar da barındırıyor. Çünkü hem demografik olarak hem de nüfus yoğunluğu olarak nüfusun gençleşmesi anlamında ve uluslararası iş gücüne katılım anlamında göç ön şart olmasa bile ikincil anlamda bir tetikleyici güç haline gelmeye başladı.
Göç bir krizden çok bir güç haline gelmeye başladı” dedi.
“Suriyeliler sizi korkutuyor olabilir, Avrupa’ya gelmelerini istemiyor olabilirsiniz, bunu anlayışla karşılarız biz”
Konuşmasında Suriyelilere mülteci değil de sığınmacı denmesi gerektiğinin altını çizen Ok, ”Bakın yüz yıllardır biz sizin kıtanızla bizim Avrasya komşu olarak yaşıyoruz. Hiçbir sıkıntı yok. Bizden hiçbir sıkıntı görmemişsiniz. Biz gücümüz nispetinde her daim de yanınızda olmuşuz. Ama gelin Türkiye’de yani yüz yıllık Cumhuriyet birikimlerinin içinde anayasal bir güvenceyle bizim de bir Birleşmiş Milletler üyesi olduğumuzu bildiğinize, o kavramı, o felsefeyi anladığınıza inandığımız ölçüde gelin bir noktada bir dil birliğine gidelim. Yani ortak dili konuşursak anlaşırız. Refugee (mülteci) demeyin, bu işin doğrusu asylum’dur (sığınmacı). Türkiye’de mülteci yok. Biz Birleşmiş Milletler kurulduğunda 1951 Cenevre Konvansiyonu’nun altına coğrafi çekince şartıyla imza atmış bir ülkeyiz. Bu Suriyeliler sizi korkutuyor olabilir, yani Avrupa’ya gelmelerini istemiyor olabilirsiniz, bunu anlayışla karşılarız biz, karşılıyoruz da zaten. Saygıdeğer Cumhurbaşkanımız, Sayın Bakanımız Süleyman Soylu ve ortak müzakerelerde Türkiye’yi temsil eden Dışişleri Bakanımızdan tutun da Birleşmiş Milletler Daimi Temsilcimize kadar, büyükelçiliklerimize kadar herkes bunu açık yüreklilikle ifade ediyor. Avrupalı bizim dostumuz. Zaten biz yüz yıl önce bu topraklarda bir devlet kurarken bunu da ifade etmişiz. Yani muasır batı medeniyeti seviyesine çıkmak gibi bir hedef koymuşuz kendimize. Bundan yana bir sıkıntımız yok ama bizim ülkemize hizmet verirken ne olur bizim kavramlarımızla konuşun” ifadelerini kullandı.
“Suriyeliler size fikri olarak ve de düşünce kodu, davranış modeli olarak uzak gelebilir ama Suriyeliler bizim kardeşlerimiz”
Türkiye’nin yardımseverliğini hiçbir zaman esirgemediğini vurgulayan Dr. Gökçe Ok, ”Bizde mülteci yok, çünkü Suriyeliler size fikri olarak ve de düşünce kodu, davranış modeli olarak uzak gelebilir ama Suriyeliler bizim kardeşlerimiz. Suriyeliler burada mülteci rolüyle kalmıyorlar, Suriyeliler burada sığınmacı. Bize sığınmışlar. Biz yüz yıllardır bize kim el uzatmışsa, aman dilemişse, yardımımızı istemişse ona kucak açmış bir milletiz. Bu yüz yıllar daha -kıyamet kopuncaya kadar- böyle olacak. Bunun aksini düşünmüyoruz, aksini hissetmiyoruz. Biz dedelerimizden bu mirası aldık, torunlarımız da aynı şekilde davranmaya devam edecek” şeklinde konuştu.
“Dili biraz değiştirelim, bakış açımız da çok farklılaşacak”
İnsanların düşüncelerinin davranışlarına dönüşeceğini söyleyen Ok, ”Bir dil birliğine ihtiyacımız olduğuna inanıyoruz. Ha bu bizi yoruyor mu, bizi rencide mi ediyor? Asla. Ama kullanılan ortak dil, meselenin anlaşılabilmesi için, doğru teşhis konulabilmesi için ve yapmış olduğunuz tedavinin pansumanın neticeye ulaşabilmesi için çok önemlidir. Biz mülteci dersek kendi iç hukukumuz açısından farklı davranırız, siz bizim kardeşimizsiniz dersek farklı davranırız. Biz şimdi Göç İdaresi olarak sayıları 887 bini bulan ikametli ve 92 farklı uyruktan dünya vatandaşına da hizmet veriyoruz. Mülteci değil de sığınmacı demeye başlarsa, dilini alıştırırsa, akıl da yakınlaşacak. O zaman vicdan devreye giriyor. O zaman empati devreye giriyor. O zaman acaba biz bu insanlara nasıl farklı yaklaşırız? Nasıl inovatif bir ilişkinin içerisine gireriz? ve nasıl doğru teşhisle birlikte doğru tedaviye başlarız o devreye giriyor. Dili biraz değiştirelim, bakış açımız da çok farklılaşacak” değerlendirmesini yaptı.