MHP Lideri Bahçeli Açıklaması 'Trump Suçlu Arıyorsa Pensilvanya'ya Baksın'
Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) Genel Başkanı Devlet Bahçeli, "Trump suçlu arıyorsa Pensilvanya’ya baksın" dedi.
MHP Genel Başkanı Bahçeli, Ankara’da bir otelde düzenlenen "Merkez Yönetim Kurulu, Merkez Disiplin Kurulu, Milletvekilleri ve İl Başkanları Ortak Toplantısı’nın kapanış oturumunda partililere seslendi. Bahçeli, "Komşu ülkelerdeki kaos ve kargaşa artarak, azarak, yayılarak devam etmektedir. Sınırlarımızın diğer yakasında, mücavir alan ve bölgelerde ortak akıl ve sağduyu kaybolmuş; cinnet, cinayet ve cepheleşme egemenlik kurmuş, insan haysiyetini kurutmuştur. Emperyalizm bulduğu her zaaf ve açıktan istifade ederek mevzi üstüne mevzi elde etmiştir. Etik hassasiyetler dışlanırken, etnik ve mezhebi kamplaşma tırmandırılmakta, bunun sonucunda düşmanlıklar kamçılanmaktadır. İnsan hayatına saygı, insan onuruna bağlılık neredeyse dip yapmıştır. Dünya Soğuk Savaş döneminden çıkmasına çıkmıştır, fakat asimetrik boğuşmalar, hibrit mücadeleler, kökleşen hizipler, derinleşen ve devleşen anlaşmazlıklar sıcak savaş şartlarını günbegün tahkim ve tahrik etmektedir. Adı konulmamış, ilanı yapılmamış, itiraf edilmemiş bir savaş iklimi varlığını hissettirmektedir" dedi.
Dünyada bir savaş ikliminin varlığının hissedildiğini anlatan Bahçeli, "Kumandalı istikrarsızlıklar dalga boyu yükselirken bölüşüm, hakimiyet ve paylaşım kavgaları moda ve meşhur kavramlarla maskelenmektedir. Adına demokrasi demişler, terörü saklamışlardır. Adına özgürlük demişler, istilaları gizlemişlerdir. Bilhassa emperyal hevesler peşindeki ülkeler nüfuz alanları oluşturarak Orta Doğu’yu fiilen parsel parsel taksim etmişlerdir. Sınırlarımıza paralel şekilde kurulmak istenen ve milli azimle baltalanan terör koridoru küresel Türk düşmanlığının sahne almasından başka bir şey değildir. Ne ibretlik ve isyan ettirici bir gerçektir ki masumların canı üzerinden kahredici ve korkunç siyasi oyunlar tedavüldedir. Kimin dost kimin düşman, kimin mazlum kimin mazarrat olduğu bellidir. Orta Doğu ateş hattında, işgal altındadır. Komşu coğrafyalarda fırtınalar kopmaktadır. Medeniyetler kutuplaşması provoke edilirken, dinler, inançlar ve kültürler arasındaki gerilim beslenip bilenmektedir" şeklinde konuştu.
Türkiye’nin ele alması gerekenin çevresindeki vahim olayların Türkiye’ye yansıyıp yansımayacağı, yansıyacaksa bunun derece ve ölçüsünün ne olacağı, nasıl mukavemet gösterileceğinin olması gerektiğini belirten Bahçeli, Türkiye’nin düzenlenen Fırat Kalkanı, Zeytin Dalı ve Barış Pınarı harekatlarıyla biçilen kefeni yırttığını, bölgede "ben de varım" dediğini kaydetti.
"Sınırın öbür tarafı huzura kavuşmadan Türk vatanı emniyet bulamayacaktır"
Harap olan, hüsrana uğrayan coğrafyaların eskiden Türkiye’nin hakimiyetinde olduğunu hatırlatan Bahçeli, "Buralarla ilgilenmemiz doğaldır, normaldir. Doğal ve normal olmayan binlerce kilometre uzaktan gelip bölgemizde silah ve zor kullanan ülkelerin cüretkarlıklarıdır. Gönül köprüsü kurduğumuz, kültürel ve manevi bağlarla aramızda sıkı rabıtalar bulunan komşu halkların huzursuzluğu elbette Türk milletine şu ya da bu şekilde sirayet edecektir. Irak’tan kendimizi soyutlamamız mümkün değildir. Suriye’ye sırtımızı dönmek, Libya’ya yüzümüzü çevirmek, İran’a mesafeli durmak akıl karı olmadığı gibi mantıklı ve makul bir tercih de sayılamayacaktır. Kaldı ki buna ne tarih ne de milli tecrübeler müsaade etmeyecektir. Ankara’nın güvenliği Şam’dan, Bağdat’tan, Trablus’tan, Tahran’dan, Mogadişu’dan, Sana’dan, Kahire’den başlayacak, hepsini birden jeopolitik bir kuşak içine alacaktır. Sınırın öbür tarafı huzura kavuşmadan Türk vatanı emniyet bulamayacaktır. Bu nedenle komşu ülkelerdeki kanlı ve kaotik manzara Türkiye’nin tasvip etmeyeceği, olur ve onay vermeyeceği açmazlardır, çarpıklıklardır" ifadelerini kullandı.
"İran’ın, Suriye’nin, Irak’ın, Libya’nın siyasi ve toprak bütünlüğüne sahip çıkmak Türk dış politikasının ana stratejisi olmalıdır"
Çevreden merkeze ulaşmak hedefiyle on yıllardır ağlarını ören, taşlarını döşeyen emperyalist husumet ve melanetin hedefinde Türkiye’nin olduğunu aktaran Bahçeli, "Çevreden merkeze ulaşmak hedefiyle on yıllardır ağlarını ören, taşlarını döşeyen emperyalist husumet ve melanetin asıl hedefinde Türkiye ve büyük Türk milleti vardır. Maksat Türk milletini bağımsızlığından koparmak, yurdundan yuvasından sürüp çıkarmaktır. Hala bu tehdidi göremeyenlerin varlığı derin bir hayal kırıklığı olmakla birlikte hain kadrosunun çoğaldığının da delilidir. Mazisi yüzyıllara dayanan bir hesaplaşmanın halen sürdüğü, hatta azgınlaşıp boyut değiştirdiği milli hafızalarda tescillidir. Mıntıka temizliği yapmak suretiyle Türkiye’nin etrafı bir yandan boşaltılmakta, diğer yandan kuşatılmaktadır. Bu kapsamda İran’ın, Suriye’nin, Irak’ın, Libya’nın siyasi ve toprak bütünlüğüne sahip çıkmak, saygı duymak, destek vermek Türk dış politikasının ana stratejisi olmalıdır. Gönül coğrafyalarımız yanarken dirlik ve düzenimizi korumak eşyanın tabiatına aykırıdır. Eğer engel olunmazsa, eğer durdurulmazsa, komşu coğrafyalardaki çözülmenin ve çürümenin dayanacağı son sınır bilinsin ki Türkiye’dir" diye konuştu.
"’Ne işimiz var Suriye’de, ne arıyoruz Libya’da’ diyenler görevli ve taşeron değillerse kesinlikle tarih ve coğrafya cahilleridir"
"Ne işimiz var Suriye’de, ne arıyoruz Libya’da" diyenlerin kendilerini yönetecek iradeden mahrum düşmüş densizler olduğunu söyleyen Bahçeli, "’Ne işimiz var Suriye’de, ne arıyoruz Libya’da’ diyenler görevli ve taşeron değillerse kesinlikle tarih ve coğrafya cahilleridir. Bunlar, değil devlet yönetmeyi kendilerini bile yönetecek iradeden mahrum düşmüş densizlerdir. Muhalefet yapmayı Türkiye’ye muhaliflikle, yabancılarla muhbirlikle karıştıran ve kaynaştıran siyasi maskaraların metruk tekne gibi rotalarını kaybettiği, fazilet ve fikir dağılması yaşadıkları ortadadır" ifadelerini kullandı.
Türkiye’nin olmadığı bir Orta Doğu ya da Akdeniz tablosunda hiç kimsenin hayat hakkının olmayacağını aktaran Bahçeli, "Aynı şey Balkanlar ve Kafkaslar için de geçerlidir. Çünkü, zalimlerin pusulası kandır, onlar için her yol mubahtır, amaçları yer altı kaynaklarıyla birlikte jeopolitik ve jeostratejik çıkarlarını en üst ve azami düzeye çıkarmaktır. Türkiye ön almalıdır, öncü olmalıdır. Çok değişkenli dış politika enstrümanlarıyla, çağın akışına milli perspektiften ve başkent Ankara vizyonuyla bakarak gelişmelere müdahil vasfını gösterebilmelidir" dedi.
ABD ile İran arasındaki gerilime değinen Bahçeli, Türkiye’nin Kasım Süleymani’ye düzenlenen suikast karşısında aldığı pozisyonun dengeli olduğunu söyledi.
Libya tezkeresi sonrasında Türk askerinin bölgeye gittiği süreçte İdlib’deki olayların şiddetlendiğini belirten Bahçeli, PKK/PYD/YPG terör örgütünün Rakka-Erbil bağlantısını kurmak için ABD desteğiyle silahlanmasını sürdürüp mesafe aldığı bir dönemde Süleymani saldırısının son derece manidar ve kuşkulu olduğunu söyledi.
Bahçeli, "Türkiye’nin Doğu Akdeniz’de egemenlik haklarına sahip çıkması, terörizme ve teröre destek veren ülkelere tepkisi muhasım çevreleri ürkütmüş, değişik arayışlara itmiştir. ABD’nin Şii-Sünni bloklaşmasını keskinleştirerek özellikle Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri ile Mısır ve bazı Körfez ülkelerinin elini güçlendirip İran’a karşı stratejik bir avantaj sağlamaya çalışması muhtemeldir. Libya’da darbeci ve terörist Hafter lehine askeri faaliyet gösterdiği anlaşılan Abu Dabi yönetiminin, finansal ve lojistik destek sağlayan Riyad yönetiminin bir adım gerisinde hangi küresel destekçilerinin bulunduğu, İran ve Irak’taki buhrandan hangi sonuçları çıkarmak istedikleri malumdur. Kasım Süleymani, İran’ın üst düzey meşhur ve müessir bir askeri görevlisidir. Haşdi Şabi’nin kurucularından olan bu şahsın ismi bölgede pek çok menfur ve hunhar olaya şu ya da bu şekilde karışmıştır. Ne var ki şayet varsa işlediği suçların tayin, hitamında da tecziye makamı ne ABD ne de bir başka ülke olabilecektir" dedi.
Suçlu olan resmi bir devlet görevlisinin "bana göre suçludur, o halde ölmesi gerekir" diyerek öldürülmesinin kanunsuzluk olduğunu vurgulayan Bahçeli, "Resmi bir devlet görevlisi olan Süleymani madem suçluydu, o zaman bir suçlunun nasıl yargılanacağı, nasıl cezalandırılacağı, nasıl bir muameleye ve hangi hukuki işlemlere muhatap kalacağı temel hukuk bilgisine sahip herkesin bildiği bir husustur. Üst rütbeli bir askeri direkt hedef alarak ’Bana göre suçludur, o halde ölmesi gerekir’ demek kanun tanımazlıktır, vahşi batı yönetimidir, eşkıyalıktır, barbarlığın ta kendisidir" ifadelerini kullandı.
"ABD’nin Orta Doğu’daki korsan ve kanunsuz varlığı, Irak ve Suriye’deki gayri hukuki faaliyetleri evvel emirde Müslüman kanının dökülmesine neden olmaktadır"
ABD Başkanı Trump’ın "Savaşları önlemek için öldürdük" itirafının uluslararası hukuka ve yerleşik insani değerlere meydan okumak olduğunu belirten Bahçeli, "Nitekim her ülke bu tip bir saldırıya yeri ve zamanı geldiğinde maruz kalabilecektir. ABD Başkanı’nın Kasım Süleymani’yi ’Savaşları önlemek için öldürdük’ itiraf ve ifadesi uluslararası hukuka ve yerleşik insani değerlere meydan okumaktır. Böylesi bir üslubun genelleşmesi küresel adaleti karartacak, ülkeler arası irtibatları kesecek, dünyayı da Orta Çağ şartlarına taşıyacaktır. ABD’nin Orta Doğu’daki korsan ve kanunsuz varlığı, Irak ve Suriye’deki gayri hukuki faaliyetleri evvel emirde Müslüman kanının dökülmesine neden olmaktadır" diye konuştu.
Milliyetçi Hareket Partisi’nin komşu ülkelerin huzurundan, güvenliğinden, toprak bütünlüğünden ve siyasal birliğinden yana olduğunu kaydeden Bahçeli, "Bölgesel tansiyonun düşürülmesi, akıl, sağduyu ve diplomasinin hakim olması yegane temennimiz. Türkiye’nin bu süreçte öncü ve yapıcı girişimleriyle gerginliğin yatıştırılmasına destek vermesi takdire şayandır. Mezhepçi kutuplaşmalar, etnik husumetler, dış müdahaleler, örtülü operasyonlar, hak ve hukuk ihlalleri her zaman itiraz edilip karşısında durulması gereken tehlikelerdir. Milliyetçi Hareket Partisi, komşu ülkelerin huzurundan, güvenliğinden, toprak bütünlüğünden ve siyasal birliğinden yanadır" ifadelerini kullandı.
"Trump suçlu arıyorsa Pensilvanya’ya baksın"
Emperyalizmin komplolarını etkisizleştirmek, provokasyonlarla tetiklenen büyük ve yıkıcı bir savaşa engel olmanın her ülkenin ortak görevi olduğunun altını çizen Bahçeli, "Aksi halde bölgesel ve küresel hercümercin içinde herkes bedel ödeyecektir" diyerek, ABD Başkanı Trump’ın suçlu arıyorsa Pensilvanya’ya bakması gerektiğini söyledi.
Fetullahçı Terör Örgütü elebaşı Gülen’in 251 vatan evladının şehadetinden, 2 bin 194 vatan evladının yaralanmasından doğrudan doğruya sorumlu olduğunu, bu caninin korunup kollanmasının hangi insani değere sığacağını soran Bahçeli, "ABD Başkanı Donald Trump’ın Mazlum Kobani kod isimli terörist başı Ferhat Abdi Şahin ile telefonla görüşüp ’general’ diye yutturmaya çalışması gerçekleri değiştirmeye yetmeyecektir. Bu terazi bu sıkleti çekmeyecek, mızrak çuvala girmeyecektir. DEAŞ liderini öldürenler, buyursunlar PKK’nın, YPG’nin ileri gelenlerini de öldürsünler ya da aradan ve önümüzden çekilip kahraman bir Türk evladının neleri yapacağını dikkatle izleyip ders alıp takip etsinler. Hamdolsun alemde şer bitmezse Oğuz neslinde de er tükenmez, tükenmeyecektir. Suçlunun imhası gerekiyorsa o zaman bir terör örgütü liderinin de yok edilmesi hakkın, hukukun, vicdanın sesidir, nefesidir, kesinlikle icabıdır. Hiç kimse aklımızla alay etmesin. Hiçbir güç sahibi ülke insanlığın emek emek tecrübe edip biriktirdiği mirasına kastetmeye kalkışmasın. Cambaza baktıranlar kirli ve kinli hesaplarını bu vesileyle görmeye yeltenmesin. İran’ın gerek Irak üzerinde, gerek Suriye özelinde, gerekse Bahreyn ve Lübnan çemberinde oynamalar ve siyasi planlanmalar yaptığı, örtülü operasyonlara meylettiği, mezhepçi bir strateji takip ettiği aşikardır. Ancak sebep ne olursa olsun ahlak ve hukuk dışı her saldırı ve sonucunda can kaybı cinayettir, rezalettir, hesabı sorulmalıdır" dedi.
İran’da Kasım Süleymani’nin cenazesinde çok sayıda insanın hayatını kaybetmesi ve Ukrayna Hava Yolları’na ait yolcu uçağının yanlışlıkla vurulduğunun itiraf edilip 176 masumun öldürülmesini "tek kelimeyle felaket" olarak nitelendiren Bahçeli, uçağı düşürüp "pardon" demenin vicdan ve akıl tutulması olduğunu belirtti.
Olayların sorumlularının hesabını vermesi ve hak ettikleri cezayı alması gerektiğini kaydeden Bahçeli, ABD Başkanı’nın "azil" süreciyle ilgili tartışmaların birdenbire söndüğüne, İran’daki protesto gösterilerinin de bıçak gibi kesildiğine işaret etti. "Gerilimin denetimli şekilde tırmanıp kısa sürede inişe geçmesi ve iki ülkenin makul sınırlara çekilmesi komplo teorisyenlerine bol bol malzeme vermektedir" ifadelerini kullanan Bahçeli, şunları söyledi:
"ABD-İran arasındaki gelgitler Irak’taki siyasi ve sosyal tansiyonun yönünü belirlemektedir. Bölgede mazlumların kanı üzerinden sinsi pazarlıklar yapılmaktadır. Irak Parlamentosu 5 Ocak’ta ABD askerlerinin ülkelerini terk etmesini öngören yasa tasarısını kabul etmiştir. Irak Başbakanı, Amerikan askerlerinin geri çekilmesine yönelik hazırlıkların başlaması amacıyla Bağdat’a bir heyet gönderilmesi çağrısında bulunmuştur. Ancak ABD bu çağrıyı reddetmiştir. ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcüsünün, ’Bu dönemde Irak’a gönderilecek herhangi bir heyetin ele alacağı konu ABD askerinin geri çekilmesi değil, iki ülke arasındaki stratejik ortaklığın yeniden en iyi şekilde tesis edilmesi olacaktır.’ değerlendirmesi küstahçadır. Irak, ABD’li askerlere ’topraklarımdan çık’ diyor, buna rağmen ne çıkan ne de çıkmaya gönüllü bir irade görülüyor. Bize göre ABD’nin stratejik ortaklık masalı işgalin örtülmesinden, mütecaviz emellerin gizlenmesinden başka bir anlama gelmeyecektir. Kiminle stratejik ortaklık kurduysa yapmadığı eziyet, işkence, yaptırım ve baskı kalmayan bir ülke karşımızdadır. Bu yılın Kasım ayında yapılacak ABD Başkanlık seçiminin siyasi kampanya dönemi Orta Doğu’da başlamış, Trump daralan çemberi şimdilik yarmıştır."
"Ateşkes, önemli bir kazanım, muhafazası gereken bir karardır"
ABD’nin Bağdat’ta düzenlediği hava saldırısının bölgeyi her türlü risk ve tehdide açık hale getirdiğini, bununla Irak’ın egemenlik haklarının da yok sayıldığına dikkat çeken Bahçeli, "Görünen odur ki ABD, Irak’ta seri cinayetlerine alenen ve pervasızca devam edecektir. Türk milleti emperyalizme direnecek, bekasını tehdit eden hiçbir eylem ve teşebbüse göz yummayacaktır. Bunları yapıyorken bölge ülkeleriyle sabırlı ve sağlıklı, barış ve istikrar temelli, karşılıklı hak ve çıkarlara hürmet eden ilişkilerini de güçlendirecektir" dedi.
Türkiye’nin Suriye’nin kuzeyinde güvenli bölge planlamasıyla, terör örgütlerine yönelik haklı ve meşru harekâtlarının en başta barış ve güvenliğin teminine yönelik olduğunu kaydeden Bahçeli, Türkiye-Rusya-İran arasında 23 Ocak 2017’den beri süren ve 14 defa gerçekleşen Astana zirveleri, Soçi görüşmeleri, Cenevre süreçlerinin Suriye’de siyasi çözüm arayışlarına ve çatışmasızlık ikliminin tesisine hizmet ettiğini bildirerek, konu üzerine yapılacak çok iş olduğunu belirtti.
Bahçeli, şunları kaydetti:
"Maalesef Suriye Anayasa Komitesi toplantıları bugüne kadar bir sonuç vermemiştir. Her şeyden önce komşu ülkelerin istikrarına ve Suriye’deki çatışmaların son bulmasına muhatap ülkeler sabırla ve eş güdüm halinde destek vermelidir. Bu gece yarısından sonra İdlib Gerginliği Azaltma Bölgesi’nde ateşkes uygulamasına geçilecek olması önemli bir kazanım, muhafazası gereken bir karardır. İlaveten Türkiye ve Rusya’nın girişimleriyle Libya’da sağlanan ateşkes iradesi çok değerli bir gelişmedir. Suriye Suriyelilerindir. Irak Iraklılarındadır. Libya da Libyalılarındır. Bu ülkelerde siyasi geçiş süreçlerinin demokratik tahammül sınırları içinde olmasının yanında birlik ve beraberlik ortamı dikkat ve titizlikle sağlanmalıdır. Türkiye, Irak, Suriye ve Libya’da siyasi gerginliklerin azaltılmasıyla birlikte iç çatışma ortamının zayıflaması konusunda aktif ve katılımcı olmalıdır. Irak ve Suriye’de demokratik süreçler çalıştırılarak yönetimde denge ve istikrarın kurumsallaşması süratle hayata geçirilmelidir. Suriye ve Irak’ın geleceğine bu ülkelerin halkları karar vermelidir. Özellikle bir cinayet makinesi olan Esad’ın varlığı Suriye’deki çözümsüzlüğün de ana sebepleri arasındadır."
Suriye’ye gidip Esad’la görüşüp problemi çözeceğine inananların hezeyan çukuruna düşen zavallılar olduğunu söyleyen Bahçeli, "2011’den beri çözülemeyen kanlı bulmacanın çözümü bir ziyaretle mümkünse teklif sahibi aklı evvel acaba bugüne kadar neredeydi, ne yapıyordu, niye Esad’a gitmeyi denemedi?" şeklinde konuştu.
"Türkiye’deki Esad lobisinin görüş ve düşünceleri defoludur"
Suriye’deki olayların çözümünün herkesi, her kesimi içine alacak siyasi uzlaşma olduğunu bildiren Bahçeli, "Kısaca bütün Suriyelilerin müşterek iradesiyle hazırlanacak bir anayasada mahfuzdur. Eğer sandık ve demokrasi sonuç vermezse Esad’ın tasfiyesi mutlak anlamda zarurettir. Türkiye’deki Esad lobisinin görüş ve düşünceleri defoludur, temelsizdir. CHP-İP ve bazı sözde aydınların başını çektiği Esadçıların Baas zihniyetine muhabbet duymaları, görüşülmesini, muhatap alınmasını seslendirmeleri acıklı bir kokuşma halidir. Katile katil diyemeyenlerin mazlumlara söyleyecek tek bir sözü olamayacaktır. Türkiye’nin sağlam duruşunu tartışmaya açanlar ahlaki ve milli hedefleri anlamayacak kadar zekaları kıt, idrakleri kapalıdır. Bunlara ne söylesek boştur" diye konuştu.
CHP’yi eleştiren MHP Lideri Bahçeli, "Libya’da Hafter’le saf tutarlar, Suriye’de Esad’a yanaşırlar, Mısır’da Sisi’ci olurlar, YPG’yi överler, PKK’yı aklarlar, FETÖ ile kucaklaşırlar, asla Türk milletinin haysiyetli bir evladı olamazlar, milli ve yerli bir duruş gösteremezler. CHP’nin Libya Tezkeresi’ne karşı çıkması, Hafter’i makul ve seküler görmesi ayıplı ve arızalı bir üsluptur. Libya’daki Türklerin mevcudiyetini bilmeyenlerin Hafter hayranlığı patolojik vakadır. Bu CHP Türkiye’nin yararına ne varsa karşısında hizalanan odaktır" şeklinde konuştu.
"CHP Genel Başkanı kurusıkı atmakta, baltayı taşa vurmaktadır"
Nevşehir’de yapılan CHP İl Başkanları toplantısında CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun yaptığı konuşmaya değinen Bahçeli, şöyle konuştu:
"Kılıçdaroğlu, aynen şöyle seslenmişti. ’Doğu Akdeniz’de zengin petrol var. Doğal gaz yatakları var. Amerika orada, Yunanistan orada, Kıbrıs Rum Yönetimi orada, Mısır orada, Katar orada, hepsi orada. Bir tek devlet yok, Türkiye. Niye yok?’ Aynı Kılıçdaroğlu sonra da dönüp ’Ne işimiz var Libya’da’ sorusunu sormuş, yani kayışı koparmış, şanzımanı dağıtmıştır. Kılıçdaroğlu salladıkça sallamış, Fizan çöllerinde askerimizin ne işi olduğunu öğrenmek istemiştir. CHP Genel Başkanı kurusıkı atmakta, baltayı taşa vurmaktadır. Fizan’ın haritada yerini gösterin deseniz emin olun gösteremez, gösterse gösterse yalan yanlış Filipinleri gösterir. Fizan, Hafter’in kontrolündedir ve de Libya’nın güneyindedir. Kılıçdaroğlu’nun aklında sadece Hafter olduğundan Fizan’dan başka yer bilmez, bilemez. Türk askeri bir davet üzerine ve Libya Ulusal Mutabakat Hükümeti’nin hakim olduğu bölgelerde görev yapacaktır. Fizan’la Türk askerinin gideceği yer arasında en küçük yakınlık veya bağ aransa bile bulunamayacaktır. Bir bakıyorsunuz Kılıçdaroğlu ’Niye herkesin olduğu yerde biz yokuz’ diyor, bir bakıyorsunuz ’Ne işimiz var’ diye kendisiyle çelişip ters düşüyor. Kılıçdaroğlu ve CHP’li yöneticiler yalan ve çelişkiler anıtıdır. ’Kanal İstanbul Projesi depremi tetikler’ dedikten bir müddet sonra, ’Böyle söylemedik’ diye çark eden, U dönüşü yapan CHP zihniyetidir. FETÖ’nün siyasi ayağı temizlenmelidir açıklamamızı çarpıtıp, komisyon kurulması için teklif verin destek olalım derler, FETÖ’nün kiminle emel ve hedef birlikteliği yaptığını görmezler, göremezler, görmek istemezler. FETÖ’nün CHP’de kurduğu düzeni, inşa ettiği düzeneği saklayıp üç maymunu oynarlar."
Ana muhalefeti işaret ederek, "Kulakları vardır duymaz. Kalpleri vardır kavramaz. Bu CHP’nin sicili kabarık, seciyesi karanlıktır. Kılıçdaroğlu’nun sözleri yavan, yalan, yeğni ve yozdur" ifadelerini kullanan Bahçeli, Türkiye’nin Libya’da huzurun, tarihin yanında, birlik ve kardeşliğin tarafında olduğunun altını çizerek, "Libya’da ne aradığımızı söyleyenler Akdeniz’de boğulmamızı, Anadolu’da teslim olmamızı dileyen ve gözleyen iş birlikçilerdir. Hafter’i makul bulan CHP’nin Türk askerini mahsurlu görmesi utanmazlıktır" dedi.
"Türkiye’nin Libya’da bulunması milli şuurun harfiyen gereğidir" diyen Bahçeli, "Dün Mustafa Kemal Paşa yapmıştı, Enver Paşa gerçekleştirmişti, şimdi de onların ahfadı müstesna beka nöbeti için Akdeniz’in karşı kıyısındadır. Kılıçdaroğlu çok dertleniyorsa, çok içerleniyorsa Hafter’e haber yollayıp uygun görülürse bir gemiye binip yanında soluğu alması kendisine samimi tavsiyemizdir" diye konuştu.
MYK-MDK-Milletvekilleri ve İl Başkanları Ortak Toplantılarının başarıyla sonuçlandığını ve verimli geçtiğinden bahseden Bahçeli, 2020 yılının ilk buluşmasının anlamlı ve faydalı olduğuna vurgu yaparak, alanlarında uzmanlaşmış saygın akademisyenler ile Başkanlık Divanı üyelerinin çalışmalarını paylaşma fırsatı bulduğunu söyledi.
MHP’nin gücüne güç katacağını ve Türk milletine tercüman olmaya, Türkiye’nin beka ve milli çıkarlarını savunmaya devam edeceğini aktaran Bahçeli, şu ifadeleri kullandı:
"2023 lider ülke Türkiye amacına ulaşmak Cumhur İttifakı olarak temel gündemimizdir. Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nin geleceğin büyük Türkiye’sinin yönetimsel mimarı olacağı inancımızı her zaman koruyacağız. Zillet millete boyun eğdiremeyecektir. MHP, fitneye, dedikoduya, kötü niyet sahiplerine şans tanımayacak, fırsat vermeyecektir. Şahsını davasının önüne çıkaranlarla değil, davasını öne çıkaranlarla sonuna kadar yürüyeceğiz. Dava arkadaşının kuyusunu kazanlarla değil, dava arkadaşına omuz verenlerle, el ele onurla mücadele edenlerle geleceği kucaklayacağız. ’Ben’ değil ’biz’ diyen, önce ’ülkem ve milletim’, sonra ’partim ve ben’ diyebilen kutlu yüreklerle aşılmaz engelleri aşacağız, bozulmaz tuzakları bozacağız. ’Ne yapıyorlar?’ değil, ’Ben ne yaptım?’ sorusunu sorabilen, başkasının çetelesini tutmak yerine kendi vicdanını sorguya çeken ve bugün ülkem için, davam için, milletim için ne ürettim sorusuna gururla cevap verebilen ahlaklı dava insanlarıyla Türkiye’ye umut olacağız. Oturmayacağız, yorulmayacağız, vazgeçmeyeceğiz. Yerimizde saymayacağız, yükselmekten taviz vermeyeceğiz. Onu bunu çekiştirenlere imkan vermeyeceğiz. Ona buna kulp takanları aramızdan çekip atacağız. Davamız Türk milletinin ezeli davasıdır. Davamız Türkiye’nin istiklal ve istikbal mücadelesinin ebedi doğruluşu ve dik duruşudur. Davamız Kızılelma’dır, davamız Turan’dır, davamız Türk-İslam ülküsünün muzaffer şafağına ulaşmaktır."
Kaynak: İHA
Dünyada bir savaş ikliminin varlığının hissedildiğini anlatan Bahçeli, "Kumandalı istikrarsızlıklar dalga boyu yükselirken bölüşüm, hakimiyet ve paylaşım kavgaları moda ve meşhur kavramlarla maskelenmektedir. Adına demokrasi demişler, terörü saklamışlardır. Adına özgürlük demişler, istilaları gizlemişlerdir. Bilhassa emperyal hevesler peşindeki ülkeler nüfuz alanları oluşturarak Orta Doğu’yu fiilen parsel parsel taksim etmişlerdir. Sınırlarımıza paralel şekilde kurulmak istenen ve milli azimle baltalanan terör koridoru küresel Türk düşmanlığının sahne almasından başka bir şey değildir. Ne ibretlik ve isyan ettirici bir gerçektir ki masumların canı üzerinden kahredici ve korkunç siyasi oyunlar tedavüldedir. Kimin dost kimin düşman, kimin mazlum kimin mazarrat olduğu bellidir. Orta Doğu ateş hattında, işgal altındadır. Komşu coğrafyalarda fırtınalar kopmaktadır. Medeniyetler kutuplaşması provoke edilirken, dinler, inançlar ve kültürler arasındaki gerilim beslenip bilenmektedir" şeklinde konuştu.
Türkiye’nin ele alması gerekenin çevresindeki vahim olayların Türkiye’ye yansıyıp yansımayacağı, yansıyacaksa bunun derece ve ölçüsünün ne olacağı, nasıl mukavemet gösterileceğinin olması gerektiğini belirten Bahçeli, Türkiye’nin düzenlenen Fırat Kalkanı, Zeytin Dalı ve Barış Pınarı harekatlarıyla biçilen kefeni yırttığını, bölgede "ben de varım" dediğini kaydetti.
"Sınırın öbür tarafı huzura kavuşmadan Türk vatanı emniyet bulamayacaktır"
Harap olan, hüsrana uğrayan coğrafyaların eskiden Türkiye’nin hakimiyetinde olduğunu hatırlatan Bahçeli, "Buralarla ilgilenmemiz doğaldır, normaldir. Doğal ve normal olmayan binlerce kilometre uzaktan gelip bölgemizde silah ve zor kullanan ülkelerin cüretkarlıklarıdır. Gönül köprüsü kurduğumuz, kültürel ve manevi bağlarla aramızda sıkı rabıtalar bulunan komşu halkların huzursuzluğu elbette Türk milletine şu ya da bu şekilde sirayet edecektir. Irak’tan kendimizi soyutlamamız mümkün değildir. Suriye’ye sırtımızı dönmek, Libya’ya yüzümüzü çevirmek, İran’a mesafeli durmak akıl karı olmadığı gibi mantıklı ve makul bir tercih de sayılamayacaktır. Kaldı ki buna ne tarih ne de milli tecrübeler müsaade etmeyecektir. Ankara’nın güvenliği Şam’dan, Bağdat’tan, Trablus’tan, Tahran’dan, Mogadişu’dan, Sana’dan, Kahire’den başlayacak, hepsini birden jeopolitik bir kuşak içine alacaktır. Sınırın öbür tarafı huzura kavuşmadan Türk vatanı emniyet bulamayacaktır. Bu nedenle komşu ülkelerdeki kanlı ve kaotik manzara Türkiye’nin tasvip etmeyeceği, olur ve onay vermeyeceği açmazlardır, çarpıklıklardır" ifadelerini kullandı.
"İran’ın, Suriye’nin, Irak’ın, Libya’nın siyasi ve toprak bütünlüğüne sahip çıkmak Türk dış politikasının ana stratejisi olmalıdır"
Çevreden merkeze ulaşmak hedefiyle on yıllardır ağlarını ören, taşlarını döşeyen emperyalist husumet ve melanetin hedefinde Türkiye’nin olduğunu aktaran Bahçeli, "Çevreden merkeze ulaşmak hedefiyle on yıllardır ağlarını ören, taşlarını döşeyen emperyalist husumet ve melanetin asıl hedefinde Türkiye ve büyük Türk milleti vardır. Maksat Türk milletini bağımsızlığından koparmak, yurdundan yuvasından sürüp çıkarmaktır. Hala bu tehdidi göremeyenlerin varlığı derin bir hayal kırıklığı olmakla birlikte hain kadrosunun çoğaldığının da delilidir. Mazisi yüzyıllara dayanan bir hesaplaşmanın halen sürdüğü, hatta azgınlaşıp boyut değiştirdiği milli hafızalarda tescillidir. Mıntıka temizliği yapmak suretiyle Türkiye’nin etrafı bir yandan boşaltılmakta, diğer yandan kuşatılmaktadır. Bu kapsamda İran’ın, Suriye’nin, Irak’ın, Libya’nın siyasi ve toprak bütünlüğüne sahip çıkmak, saygı duymak, destek vermek Türk dış politikasının ana stratejisi olmalıdır. Gönül coğrafyalarımız yanarken dirlik ve düzenimizi korumak eşyanın tabiatına aykırıdır. Eğer engel olunmazsa, eğer durdurulmazsa, komşu coğrafyalardaki çözülmenin ve çürümenin dayanacağı son sınır bilinsin ki Türkiye’dir" diye konuştu.
"’Ne işimiz var Suriye’de, ne arıyoruz Libya’da’ diyenler görevli ve taşeron değillerse kesinlikle tarih ve coğrafya cahilleridir"
"Ne işimiz var Suriye’de, ne arıyoruz Libya’da" diyenlerin kendilerini yönetecek iradeden mahrum düşmüş densizler olduğunu söyleyen Bahçeli, "’Ne işimiz var Suriye’de, ne arıyoruz Libya’da’ diyenler görevli ve taşeron değillerse kesinlikle tarih ve coğrafya cahilleridir. Bunlar, değil devlet yönetmeyi kendilerini bile yönetecek iradeden mahrum düşmüş densizlerdir. Muhalefet yapmayı Türkiye’ye muhaliflikle, yabancılarla muhbirlikle karıştıran ve kaynaştıran siyasi maskaraların metruk tekne gibi rotalarını kaybettiği, fazilet ve fikir dağılması yaşadıkları ortadadır" ifadelerini kullandı.
Türkiye’nin olmadığı bir Orta Doğu ya da Akdeniz tablosunda hiç kimsenin hayat hakkının olmayacağını aktaran Bahçeli, "Aynı şey Balkanlar ve Kafkaslar için de geçerlidir. Çünkü, zalimlerin pusulası kandır, onlar için her yol mubahtır, amaçları yer altı kaynaklarıyla birlikte jeopolitik ve jeostratejik çıkarlarını en üst ve azami düzeye çıkarmaktır. Türkiye ön almalıdır, öncü olmalıdır. Çok değişkenli dış politika enstrümanlarıyla, çağın akışına milli perspektiften ve başkent Ankara vizyonuyla bakarak gelişmelere müdahil vasfını gösterebilmelidir" dedi.
ABD ile İran arasındaki gerilime değinen Bahçeli, Türkiye’nin Kasım Süleymani’ye düzenlenen suikast karşısında aldığı pozisyonun dengeli olduğunu söyledi.
Libya tezkeresi sonrasında Türk askerinin bölgeye gittiği süreçte İdlib’deki olayların şiddetlendiğini belirten Bahçeli, PKK/PYD/YPG terör örgütünün Rakka-Erbil bağlantısını kurmak için ABD desteğiyle silahlanmasını sürdürüp mesafe aldığı bir dönemde Süleymani saldırısının son derece manidar ve kuşkulu olduğunu söyledi.
Bahçeli, "Türkiye’nin Doğu Akdeniz’de egemenlik haklarına sahip çıkması, terörizme ve teröre destek veren ülkelere tepkisi muhasım çevreleri ürkütmüş, değişik arayışlara itmiştir. ABD’nin Şii-Sünni bloklaşmasını keskinleştirerek özellikle Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri ile Mısır ve bazı Körfez ülkelerinin elini güçlendirip İran’a karşı stratejik bir avantaj sağlamaya çalışması muhtemeldir. Libya’da darbeci ve terörist Hafter lehine askeri faaliyet gösterdiği anlaşılan Abu Dabi yönetiminin, finansal ve lojistik destek sağlayan Riyad yönetiminin bir adım gerisinde hangi küresel destekçilerinin bulunduğu, İran ve Irak’taki buhrandan hangi sonuçları çıkarmak istedikleri malumdur. Kasım Süleymani, İran’ın üst düzey meşhur ve müessir bir askeri görevlisidir. Haşdi Şabi’nin kurucularından olan bu şahsın ismi bölgede pek çok menfur ve hunhar olaya şu ya da bu şekilde karışmıştır. Ne var ki şayet varsa işlediği suçların tayin, hitamında da tecziye makamı ne ABD ne de bir başka ülke olabilecektir" dedi.
Suçlu olan resmi bir devlet görevlisinin "bana göre suçludur, o halde ölmesi gerekir" diyerek öldürülmesinin kanunsuzluk olduğunu vurgulayan Bahçeli, "Resmi bir devlet görevlisi olan Süleymani madem suçluydu, o zaman bir suçlunun nasıl yargılanacağı, nasıl cezalandırılacağı, nasıl bir muameleye ve hangi hukuki işlemlere muhatap kalacağı temel hukuk bilgisine sahip herkesin bildiği bir husustur. Üst rütbeli bir askeri direkt hedef alarak ’Bana göre suçludur, o halde ölmesi gerekir’ demek kanun tanımazlıktır, vahşi batı yönetimidir, eşkıyalıktır, barbarlığın ta kendisidir" ifadelerini kullandı.
"ABD’nin Orta Doğu’daki korsan ve kanunsuz varlığı, Irak ve Suriye’deki gayri hukuki faaliyetleri evvel emirde Müslüman kanının dökülmesine neden olmaktadır"
ABD Başkanı Trump’ın "Savaşları önlemek için öldürdük" itirafının uluslararası hukuka ve yerleşik insani değerlere meydan okumak olduğunu belirten Bahçeli, "Nitekim her ülke bu tip bir saldırıya yeri ve zamanı geldiğinde maruz kalabilecektir. ABD Başkanı’nın Kasım Süleymani’yi ’Savaşları önlemek için öldürdük’ itiraf ve ifadesi uluslararası hukuka ve yerleşik insani değerlere meydan okumaktır. Böylesi bir üslubun genelleşmesi küresel adaleti karartacak, ülkeler arası irtibatları kesecek, dünyayı da Orta Çağ şartlarına taşıyacaktır. ABD’nin Orta Doğu’daki korsan ve kanunsuz varlığı, Irak ve Suriye’deki gayri hukuki faaliyetleri evvel emirde Müslüman kanının dökülmesine neden olmaktadır" diye konuştu.
Milliyetçi Hareket Partisi’nin komşu ülkelerin huzurundan, güvenliğinden, toprak bütünlüğünden ve siyasal birliğinden yana olduğunu kaydeden Bahçeli, "Bölgesel tansiyonun düşürülmesi, akıl, sağduyu ve diplomasinin hakim olması yegane temennimiz. Türkiye’nin bu süreçte öncü ve yapıcı girişimleriyle gerginliğin yatıştırılmasına destek vermesi takdire şayandır. Mezhepçi kutuplaşmalar, etnik husumetler, dış müdahaleler, örtülü operasyonlar, hak ve hukuk ihlalleri her zaman itiraz edilip karşısında durulması gereken tehlikelerdir. Milliyetçi Hareket Partisi, komşu ülkelerin huzurundan, güvenliğinden, toprak bütünlüğünden ve siyasal birliğinden yanadır" ifadelerini kullandı.
"Trump suçlu arıyorsa Pensilvanya’ya baksın"
Emperyalizmin komplolarını etkisizleştirmek, provokasyonlarla tetiklenen büyük ve yıkıcı bir savaşa engel olmanın her ülkenin ortak görevi olduğunun altını çizen Bahçeli, "Aksi halde bölgesel ve küresel hercümercin içinde herkes bedel ödeyecektir" diyerek, ABD Başkanı Trump’ın suçlu arıyorsa Pensilvanya’ya bakması gerektiğini söyledi.
Fetullahçı Terör Örgütü elebaşı Gülen’in 251 vatan evladının şehadetinden, 2 bin 194 vatan evladının yaralanmasından doğrudan doğruya sorumlu olduğunu, bu caninin korunup kollanmasının hangi insani değere sığacağını soran Bahçeli, "ABD Başkanı Donald Trump’ın Mazlum Kobani kod isimli terörist başı Ferhat Abdi Şahin ile telefonla görüşüp ’general’ diye yutturmaya çalışması gerçekleri değiştirmeye yetmeyecektir. Bu terazi bu sıkleti çekmeyecek, mızrak çuvala girmeyecektir. DEAŞ liderini öldürenler, buyursunlar PKK’nın, YPG’nin ileri gelenlerini de öldürsünler ya da aradan ve önümüzden çekilip kahraman bir Türk evladının neleri yapacağını dikkatle izleyip ders alıp takip etsinler. Hamdolsun alemde şer bitmezse Oğuz neslinde de er tükenmez, tükenmeyecektir. Suçlunun imhası gerekiyorsa o zaman bir terör örgütü liderinin de yok edilmesi hakkın, hukukun, vicdanın sesidir, nefesidir, kesinlikle icabıdır. Hiç kimse aklımızla alay etmesin. Hiçbir güç sahibi ülke insanlığın emek emek tecrübe edip biriktirdiği mirasına kastetmeye kalkışmasın. Cambaza baktıranlar kirli ve kinli hesaplarını bu vesileyle görmeye yeltenmesin. İran’ın gerek Irak üzerinde, gerek Suriye özelinde, gerekse Bahreyn ve Lübnan çemberinde oynamalar ve siyasi planlanmalar yaptığı, örtülü operasyonlara meylettiği, mezhepçi bir strateji takip ettiği aşikardır. Ancak sebep ne olursa olsun ahlak ve hukuk dışı her saldırı ve sonucunda can kaybı cinayettir, rezalettir, hesabı sorulmalıdır" dedi.
İran’da Kasım Süleymani’nin cenazesinde çok sayıda insanın hayatını kaybetmesi ve Ukrayna Hava Yolları’na ait yolcu uçağının yanlışlıkla vurulduğunun itiraf edilip 176 masumun öldürülmesini "tek kelimeyle felaket" olarak nitelendiren Bahçeli, uçağı düşürüp "pardon" demenin vicdan ve akıl tutulması olduğunu belirtti.
Olayların sorumlularının hesabını vermesi ve hak ettikleri cezayı alması gerektiğini kaydeden Bahçeli, ABD Başkanı’nın "azil" süreciyle ilgili tartışmaların birdenbire söndüğüne, İran’daki protesto gösterilerinin de bıçak gibi kesildiğine işaret etti. "Gerilimin denetimli şekilde tırmanıp kısa sürede inişe geçmesi ve iki ülkenin makul sınırlara çekilmesi komplo teorisyenlerine bol bol malzeme vermektedir" ifadelerini kullanan Bahçeli, şunları söyledi:
"ABD-İran arasındaki gelgitler Irak’taki siyasi ve sosyal tansiyonun yönünü belirlemektedir. Bölgede mazlumların kanı üzerinden sinsi pazarlıklar yapılmaktadır. Irak Parlamentosu 5 Ocak’ta ABD askerlerinin ülkelerini terk etmesini öngören yasa tasarısını kabul etmiştir. Irak Başbakanı, Amerikan askerlerinin geri çekilmesine yönelik hazırlıkların başlaması amacıyla Bağdat’a bir heyet gönderilmesi çağrısında bulunmuştur. Ancak ABD bu çağrıyı reddetmiştir. ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcüsünün, ’Bu dönemde Irak’a gönderilecek herhangi bir heyetin ele alacağı konu ABD askerinin geri çekilmesi değil, iki ülke arasındaki stratejik ortaklığın yeniden en iyi şekilde tesis edilmesi olacaktır.’ değerlendirmesi küstahçadır. Irak, ABD’li askerlere ’topraklarımdan çık’ diyor, buna rağmen ne çıkan ne de çıkmaya gönüllü bir irade görülüyor. Bize göre ABD’nin stratejik ortaklık masalı işgalin örtülmesinden, mütecaviz emellerin gizlenmesinden başka bir anlama gelmeyecektir. Kiminle stratejik ortaklık kurduysa yapmadığı eziyet, işkence, yaptırım ve baskı kalmayan bir ülke karşımızdadır. Bu yılın Kasım ayında yapılacak ABD Başkanlık seçiminin siyasi kampanya dönemi Orta Doğu’da başlamış, Trump daralan çemberi şimdilik yarmıştır."
"Ateşkes, önemli bir kazanım, muhafazası gereken bir karardır"
ABD’nin Bağdat’ta düzenlediği hava saldırısının bölgeyi her türlü risk ve tehdide açık hale getirdiğini, bununla Irak’ın egemenlik haklarının da yok sayıldığına dikkat çeken Bahçeli, "Görünen odur ki ABD, Irak’ta seri cinayetlerine alenen ve pervasızca devam edecektir. Türk milleti emperyalizme direnecek, bekasını tehdit eden hiçbir eylem ve teşebbüse göz yummayacaktır. Bunları yapıyorken bölge ülkeleriyle sabırlı ve sağlıklı, barış ve istikrar temelli, karşılıklı hak ve çıkarlara hürmet eden ilişkilerini de güçlendirecektir" dedi.
Türkiye’nin Suriye’nin kuzeyinde güvenli bölge planlamasıyla, terör örgütlerine yönelik haklı ve meşru harekâtlarının en başta barış ve güvenliğin teminine yönelik olduğunu kaydeden Bahçeli, Türkiye-Rusya-İran arasında 23 Ocak 2017’den beri süren ve 14 defa gerçekleşen Astana zirveleri, Soçi görüşmeleri, Cenevre süreçlerinin Suriye’de siyasi çözüm arayışlarına ve çatışmasızlık ikliminin tesisine hizmet ettiğini bildirerek, konu üzerine yapılacak çok iş olduğunu belirtti.
Bahçeli, şunları kaydetti:
"Maalesef Suriye Anayasa Komitesi toplantıları bugüne kadar bir sonuç vermemiştir. Her şeyden önce komşu ülkelerin istikrarına ve Suriye’deki çatışmaların son bulmasına muhatap ülkeler sabırla ve eş güdüm halinde destek vermelidir. Bu gece yarısından sonra İdlib Gerginliği Azaltma Bölgesi’nde ateşkes uygulamasına geçilecek olması önemli bir kazanım, muhafazası gereken bir karardır. İlaveten Türkiye ve Rusya’nın girişimleriyle Libya’da sağlanan ateşkes iradesi çok değerli bir gelişmedir. Suriye Suriyelilerindir. Irak Iraklılarındadır. Libya da Libyalılarındır. Bu ülkelerde siyasi geçiş süreçlerinin demokratik tahammül sınırları içinde olmasının yanında birlik ve beraberlik ortamı dikkat ve titizlikle sağlanmalıdır. Türkiye, Irak, Suriye ve Libya’da siyasi gerginliklerin azaltılmasıyla birlikte iç çatışma ortamının zayıflaması konusunda aktif ve katılımcı olmalıdır. Irak ve Suriye’de demokratik süreçler çalıştırılarak yönetimde denge ve istikrarın kurumsallaşması süratle hayata geçirilmelidir. Suriye ve Irak’ın geleceğine bu ülkelerin halkları karar vermelidir. Özellikle bir cinayet makinesi olan Esad’ın varlığı Suriye’deki çözümsüzlüğün de ana sebepleri arasındadır."
Suriye’ye gidip Esad’la görüşüp problemi çözeceğine inananların hezeyan çukuruna düşen zavallılar olduğunu söyleyen Bahçeli, "2011’den beri çözülemeyen kanlı bulmacanın çözümü bir ziyaretle mümkünse teklif sahibi aklı evvel acaba bugüne kadar neredeydi, ne yapıyordu, niye Esad’a gitmeyi denemedi?" şeklinde konuştu.
"Türkiye’deki Esad lobisinin görüş ve düşünceleri defoludur"
Suriye’deki olayların çözümünün herkesi, her kesimi içine alacak siyasi uzlaşma olduğunu bildiren Bahçeli, "Kısaca bütün Suriyelilerin müşterek iradesiyle hazırlanacak bir anayasada mahfuzdur. Eğer sandık ve demokrasi sonuç vermezse Esad’ın tasfiyesi mutlak anlamda zarurettir. Türkiye’deki Esad lobisinin görüş ve düşünceleri defoludur, temelsizdir. CHP-İP ve bazı sözde aydınların başını çektiği Esadçıların Baas zihniyetine muhabbet duymaları, görüşülmesini, muhatap alınmasını seslendirmeleri acıklı bir kokuşma halidir. Katile katil diyemeyenlerin mazlumlara söyleyecek tek bir sözü olamayacaktır. Türkiye’nin sağlam duruşunu tartışmaya açanlar ahlaki ve milli hedefleri anlamayacak kadar zekaları kıt, idrakleri kapalıdır. Bunlara ne söylesek boştur" diye konuştu.
CHP’yi eleştiren MHP Lideri Bahçeli, "Libya’da Hafter’le saf tutarlar, Suriye’de Esad’a yanaşırlar, Mısır’da Sisi’ci olurlar, YPG’yi överler, PKK’yı aklarlar, FETÖ ile kucaklaşırlar, asla Türk milletinin haysiyetli bir evladı olamazlar, milli ve yerli bir duruş gösteremezler. CHP’nin Libya Tezkeresi’ne karşı çıkması, Hafter’i makul ve seküler görmesi ayıplı ve arızalı bir üsluptur. Libya’daki Türklerin mevcudiyetini bilmeyenlerin Hafter hayranlığı patolojik vakadır. Bu CHP Türkiye’nin yararına ne varsa karşısında hizalanan odaktır" şeklinde konuştu.
"CHP Genel Başkanı kurusıkı atmakta, baltayı taşa vurmaktadır"
Nevşehir’de yapılan CHP İl Başkanları toplantısında CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun yaptığı konuşmaya değinen Bahçeli, şöyle konuştu:
"Kılıçdaroğlu, aynen şöyle seslenmişti. ’Doğu Akdeniz’de zengin petrol var. Doğal gaz yatakları var. Amerika orada, Yunanistan orada, Kıbrıs Rum Yönetimi orada, Mısır orada, Katar orada, hepsi orada. Bir tek devlet yok, Türkiye. Niye yok?’ Aynı Kılıçdaroğlu sonra da dönüp ’Ne işimiz var Libya’da’ sorusunu sormuş, yani kayışı koparmış, şanzımanı dağıtmıştır. Kılıçdaroğlu salladıkça sallamış, Fizan çöllerinde askerimizin ne işi olduğunu öğrenmek istemiştir. CHP Genel Başkanı kurusıkı atmakta, baltayı taşa vurmaktadır. Fizan’ın haritada yerini gösterin deseniz emin olun gösteremez, gösterse gösterse yalan yanlış Filipinleri gösterir. Fizan, Hafter’in kontrolündedir ve de Libya’nın güneyindedir. Kılıçdaroğlu’nun aklında sadece Hafter olduğundan Fizan’dan başka yer bilmez, bilemez. Türk askeri bir davet üzerine ve Libya Ulusal Mutabakat Hükümeti’nin hakim olduğu bölgelerde görev yapacaktır. Fizan’la Türk askerinin gideceği yer arasında en küçük yakınlık veya bağ aransa bile bulunamayacaktır. Bir bakıyorsunuz Kılıçdaroğlu ’Niye herkesin olduğu yerde biz yokuz’ diyor, bir bakıyorsunuz ’Ne işimiz var’ diye kendisiyle çelişip ters düşüyor. Kılıçdaroğlu ve CHP’li yöneticiler yalan ve çelişkiler anıtıdır. ’Kanal İstanbul Projesi depremi tetikler’ dedikten bir müddet sonra, ’Böyle söylemedik’ diye çark eden, U dönüşü yapan CHP zihniyetidir. FETÖ’nün siyasi ayağı temizlenmelidir açıklamamızı çarpıtıp, komisyon kurulması için teklif verin destek olalım derler, FETÖ’nün kiminle emel ve hedef birlikteliği yaptığını görmezler, göremezler, görmek istemezler. FETÖ’nün CHP’de kurduğu düzeni, inşa ettiği düzeneği saklayıp üç maymunu oynarlar."
Ana muhalefeti işaret ederek, "Kulakları vardır duymaz. Kalpleri vardır kavramaz. Bu CHP’nin sicili kabarık, seciyesi karanlıktır. Kılıçdaroğlu’nun sözleri yavan, yalan, yeğni ve yozdur" ifadelerini kullanan Bahçeli, Türkiye’nin Libya’da huzurun, tarihin yanında, birlik ve kardeşliğin tarafında olduğunun altını çizerek, "Libya’da ne aradığımızı söyleyenler Akdeniz’de boğulmamızı, Anadolu’da teslim olmamızı dileyen ve gözleyen iş birlikçilerdir. Hafter’i makul bulan CHP’nin Türk askerini mahsurlu görmesi utanmazlıktır" dedi.
"Türkiye’nin Libya’da bulunması milli şuurun harfiyen gereğidir" diyen Bahçeli, "Dün Mustafa Kemal Paşa yapmıştı, Enver Paşa gerçekleştirmişti, şimdi de onların ahfadı müstesna beka nöbeti için Akdeniz’in karşı kıyısındadır. Kılıçdaroğlu çok dertleniyorsa, çok içerleniyorsa Hafter’e haber yollayıp uygun görülürse bir gemiye binip yanında soluğu alması kendisine samimi tavsiyemizdir" diye konuştu.
MYK-MDK-Milletvekilleri ve İl Başkanları Ortak Toplantılarının başarıyla sonuçlandığını ve verimli geçtiğinden bahseden Bahçeli, 2020 yılının ilk buluşmasının anlamlı ve faydalı olduğuna vurgu yaparak, alanlarında uzmanlaşmış saygın akademisyenler ile Başkanlık Divanı üyelerinin çalışmalarını paylaşma fırsatı bulduğunu söyledi.
MHP’nin gücüne güç katacağını ve Türk milletine tercüman olmaya, Türkiye’nin beka ve milli çıkarlarını savunmaya devam edeceğini aktaran Bahçeli, şu ifadeleri kullandı:
"2023 lider ülke Türkiye amacına ulaşmak Cumhur İttifakı olarak temel gündemimizdir. Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nin geleceğin büyük Türkiye’sinin yönetimsel mimarı olacağı inancımızı her zaman koruyacağız. Zillet millete boyun eğdiremeyecektir. MHP, fitneye, dedikoduya, kötü niyet sahiplerine şans tanımayacak, fırsat vermeyecektir. Şahsını davasının önüne çıkaranlarla değil, davasını öne çıkaranlarla sonuna kadar yürüyeceğiz. Dava arkadaşının kuyusunu kazanlarla değil, dava arkadaşına omuz verenlerle, el ele onurla mücadele edenlerle geleceği kucaklayacağız. ’Ben’ değil ’biz’ diyen, önce ’ülkem ve milletim’, sonra ’partim ve ben’ diyebilen kutlu yüreklerle aşılmaz engelleri aşacağız, bozulmaz tuzakları bozacağız. ’Ne yapıyorlar?’ değil, ’Ben ne yaptım?’ sorusunu sorabilen, başkasının çetelesini tutmak yerine kendi vicdanını sorguya çeken ve bugün ülkem için, davam için, milletim için ne ürettim sorusuna gururla cevap verebilen ahlaklı dava insanlarıyla Türkiye’ye umut olacağız. Oturmayacağız, yorulmayacağız, vazgeçmeyeceğiz. Yerimizde saymayacağız, yükselmekten taviz vermeyeceğiz. Onu bunu çekiştirenlere imkan vermeyeceğiz. Ona buna kulp takanları aramızdan çekip atacağız. Davamız Türk milletinin ezeli davasıdır. Davamız Türkiye’nin istiklal ve istikbal mücadelesinin ebedi doğruluşu ve dik duruşudur. Davamız Kızılelma’dır, davamız Turan’dır, davamız Türk-İslam ülküsünün muzaffer şafağına ulaşmaktır."