'Yaşlılar İçin 'Bakım Güvence Sistemi'ne Geçişi Hızlandırmalıyız'
AÜ Yaşlılık Çalışmaları Uygulama ve Araştırma Merkezi Müdürü Prof. Dr. Emine Özmete: 'Ülkemizde artan yaşlı nüfusun bakım maliyetini karşılamak üzere, nüfusu yaşlanmış olan gelişmiş ülkelerde olduğu gibi 'bakım güvence sistemi'ne geçiş için çalışmaları hızlandırmalıyız' 'Evde bakım hizmetlerini kurumsallaştırmalı ve yaygınlaştırmalıyız, yaşlılarımızı ve ailelerini yabancı bakıcı sektörünün eline bırakmamalıyız'
MERVE YILDIZALP ÖZMEN - Ankara Üniversitesi (AÜ) Yaşlılık Çalışmaları Uygulama ve Araştırma Merkezi (YAŞAM) Müdürü Prof. Dr. Emine Özmete, "Ülkemizde artan yaşlı nüfusun bakım maliyetini karşılamak üzere, nüfusu yaşlanmış olan gelişmiş ülkelerde olduğu gibi 'bakım güvence sistemi'ne geçiş için çalışmaları hızlandırmalıyız." dedi.
Özmete, "1 Ekim Dünya Yaşlılar Günü" dolayısıyla AA muhabirine yaptığı açıklamada, Türkiye'de 2019'un Yaşlılar Yılı ilan edildiğini, bu kapsamda Türkiye'de ilk kez dünyadan ilgili bakanların ve uluslararası kuruluşların temsilcilerinin katılımıyla 20 Şubat'ta düzenlenen Yaşlılık Şurası'nın çok önemli olduğunu söyledi.
Yaklaşık 7 milyar 730 milyon olan dünya nüfusunun 900 milyonunu 60 ve üzeri yaştakilerin oluşturduğunu ifade eden Özmete, nüfusun 2050'de 10 milyara yaklaşmasının ve yaşlı nüfusun 2 milyar olmasının beklendiğini kaydetti. Özmete, Türkiye'de ise 2014'te yüzde 8 olan yaşlı nüfusun toplam nüfus içindeki oranının geçen yıl yüzde 8,8'e yükseldiğine işaret etti.
Özmete, bu hızlı artış nedeniyle yaşlıların sosyo-kültürel, ekonomik ve bakıma yönelik ihtiyacının karşılanmasıyla ilgili konuların mikro ve makro düzeyde değerlendirilmesi gerektiğini dile getirdi.
Dünyada hem gelişmiş hem de nüfusu yaşlanmış ülkelerde "yerinde yaşlanma" ilkesine bağlı olarak bakım hizmetinin öncelikle evde ve profesyonel ekipler tarafından sunulduğunu belirten Özmete, yaşlılık döneminde iyi bir bakımın herkes için bir hak ve yaşamın saygınlığı için gerekli olduğunu söyledi.
Özmete, "Ülkemizin de en hızlı yaşlanan ülkeler arasında olduğu düşünüldüğünde profesyonel, kurumsallaşmış evde bakım hizmetlerini hayata geçirmemiz gerekiyor. Evde ve aile yanında bakım bizim kültürümüzün gereği ve sorumluluğumuz. Yaşlıya ailesi tarafından bakım veriliyor olabilir. Ancak demans gibi hastalık durumlarında, aile üyelerinin yaşlının kişisel bakımının yapılması, yara bakımı gibi konulardaki bilgi ve beceri eksikliği gibi konular kurumsal evde bakım hizmeti ihtiyacını artırıyor." diye konuştu.
Yaşlı bakımının yalnızca sosyo-ekonomik muhtaçlık düzeyine göre değil yaşlının fiziksel ve sosyal bağımlılığına göre değerlendirilmesi gerektiğini anlatan Özmete, ekonomik durumu iyi olup, güvenli bakıcı ve bakım arayışında olan birçok yaşlı ve ailesi bulunduğunu kaydetti.
- "Bu yüzyılın en önemli başlığı bakım ekonomisi olacak"
Evde bakım hizmetlerinin her yaşlının ihtiyacına göre farklı destek düzeylerinde verilmesi gereğine dikkati çeken Özmete, "Bakım hizmetlerinde öncelikli hedef, bakıma muhtaç bireyin ailesinin yanında sosyal çevresinden koparılmadan bakılması ve ailenin bu bakım hizmetleri konusunda maddi ve manevi olarak desteklenmesidir. Evde bakım hizmetlerini kurumsallaştırmalı ve yaygınlaştırmalıyız, yaşlılarımızı ve ailelerini yabancı bakıcı sektörünün eline bırakmamalıyız. Yaşlı bakımı hem hizmet olarak bir ihtiyaç hem de önemli bir istihdam alanıdır." değerlendirmesini yaptı.
Türkiye'nin yaşlı bakımı açısından ulusal ve uluslararası düzeyde fırsatlara sahip olduğunu anlatan Özmete, şöyle devam etti:
"Ülkemiz kendi yaşlılarımızın yanı sıra yabancı yaşlılar için sağlık ve bakım turizmi sunabilecek teknik, teknolojik, sosyal, kültürel, doğal kapasiteye ve iş gücüne, hizmet fırsatlarına sahip. Ekonomi alanında bu yüzyılın en önemli başlığı bakım ekonomisi olacak. Yaşlı bakımı için nitelikli iş gücünü geliştirme, ücretsiz bakım, sağlık harcamaları ve bakım harcamalarının artması, yeni iş girişimi olarak yaşlı bakımı gibi çok boyutlu bir bakış açısı ile konunun değerlendirilmesi gerekiyor.
Ülkemizde artan yaşlı nüfusun bakım maliyetini karşılamak üzere, nüfusu yaşlanmış olan gelişmiş ülkelerde olduğu gibi 'bakım güvence sistemi' ne geçiş için çalışmaları hızlandırmalıyız. Sağlık harcamalarına ek olarak yaşlılık döneminde ortaya çıkan bakım maliyeti hem aileleri hem de ülkeleri düşündürmektedir. Bu nedenle ülkemizde 2007 yılında açıklanan 'Ulusal Yaşlanma Eylem Planı'nda öneriler arasında yer alan 'bakım güvence sistemi' ile ilgili gerekli adımlar atılmalıdır."
- "Bakım güvence sistemi üzerinde çalışılmalı"
Özmete, bakım ihtiyacının karşılanması için mevcut sosyal güvenlik sisteminde bakım güvence sisteminin geliştirilmesi gerektiğini vurguladı.
Dünyada bu konuda çözüm modeli olarak farklı uygulamalar bulunduğunu ifade eden Özmete, şu bilgileri verdi:
"Örneğin, Hollanda ve Almanya'da hastalık, malullük, kaza ve işsizlik gibi değişik sosyal risklere karşı sosyal sigortalar sistemi içinde sağlanan genel güvenceden sonra yine primli rejim çerçevesinde bakım güvencesi aracılığı ile bakıma muhtaç insanlara değişik hizmetler ve güvenceler sağlanıyor. Bu primler işçi ve işverenlerden alınıyor. Bu modelde prim ödeyen çalışanların aile üyeleri de bakım güvence sistemine dahil ediliyor.
Diğer bir model ise bakım ihtiyacı olanlara genel vergilerden finanse edilerek kamusal sosyal yardımların ve sosyal hizmetlerin bakım güvence sistemine dahil edilmesi. Avrupa Birliği ülkelerinin birçoğunda, bakım güvencesi kapsamına bakıma muhtaç kişinin, sosyal güvenlik ve gelir durumuna göre, ayni ve nakdi yardımlar da giriyor. Bazı ülkeler, ekonomik durumu iyi olanlar için bireysel emeklilik, hayat sigortası yoluyla özel sigortalı olmalarında yükün paylaşılmasını ve özel sigortaların devreye girmesini teşvik ediyor. Böylece vergi teşvikleri, fonlama gibi özel düzenlemeleri de sisteme dahil ederek karma modeli destekliyor."
Prof. Dr. Özmete, nüfusun yaşlanmasının, bakım ihtiyacının ve sağlık harcamalarını artmasına neden olacağını belirterek, bunun ekonomik ve sosyal yansımaları ile daha ağır bir şekilde karşılaşmamak için bakım güvence sistemi üzerinde çalışılması gerektiğinin altını çizdi.
Kaynak: AA
Özmete, "1 Ekim Dünya Yaşlılar Günü" dolayısıyla AA muhabirine yaptığı açıklamada, Türkiye'de 2019'un Yaşlılar Yılı ilan edildiğini, bu kapsamda Türkiye'de ilk kez dünyadan ilgili bakanların ve uluslararası kuruluşların temsilcilerinin katılımıyla 20 Şubat'ta düzenlenen Yaşlılık Şurası'nın çok önemli olduğunu söyledi.
Yaklaşık 7 milyar 730 milyon olan dünya nüfusunun 900 milyonunu 60 ve üzeri yaştakilerin oluşturduğunu ifade eden Özmete, nüfusun 2050'de 10 milyara yaklaşmasının ve yaşlı nüfusun 2 milyar olmasının beklendiğini kaydetti. Özmete, Türkiye'de ise 2014'te yüzde 8 olan yaşlı nüfusun toplam nüfus içindeki oranının geçen yıl yüzde 8,8'e yükseldiğine işaret etti.
Özmete, bu hızlı artış nedeniyle yaşlıların sosyo-kültürel, ekonomik ve bakıma yönelik ihtiyacının karşılanmasıyla ilgili konuların mikro ve makro düzeyde değerlendirilmesi gerektiğini dile getirdi.
Dünyada hem gelişmiş hem de nüfusu yaşlanmış ülkelerde "yerinde yaşlanma" ilkesine bağlı olarak bakım hizmetinin öncelikle evde ve profesyonel ekipler tarafından sunulduğunu belirten Özmete, yaşlılık döneminde iyi bir bakımın herkes için bir hak ve yaşamın saygınlığı için gerekli olduğunu söyledi.
Özmete, "Ülkemizin de en hızlı yaşlanan ülkeler arasında olduğu düşünüldüğünde profesyonel, kurumsallaşmış evde bakım hizmetlerini hayata geçirmemiz gerekiyor. Evde ve aile yanında bakım bizim kültürümüzün gereği ve sorumluluğumuz. Yaşlıya ailesi tarafından bakım veriliyor olabilir. Ancak demans gibi hastalık durumlarında, aile üyelerinin yaşlının kişisel bakımının yapılması, yara bakımı gibi konulardaki bilgi ve beceri eksikliği gibi konular kurumsal evde bakım hizmeti ihtiyacını artırıyor." diye konuştu.
Yaşlı bakımının yalnızca sosyo-ekonomik muhtaçlık düzeyine göre değil yaşlının fiziksel ve sosyal bağımlılığına göre değerlendirilmesi gerektiğini anlatan Özmete, ekonomik durumu iyi olup, güvenli bakıcı ve bakım arayışında olan birçok yaşlı ve ailesi bulunduğunu kaydetti.
- "Bu yüzyılın en önemli başlığı bakım ekonomisi olacak"
Evde bakım hizmetlerinin her yaşlının ihtiyacına göre farklı destek düzeylerinde verilmesi gereğine dikkati çeken Özmete, "Bakım hizmetlerinde öncelikli hedef, bakıma muhtaç bireyin ailesinin yanında sosyal çevresinden koparılmadan bakılması ve ailenin bu bakım hizmetleri konusunda maddi ve manevi olarak desteklenmesidir. Evde bakım hizmetlerini kurumsallaştırmalı ve yaygınlaştırmalıyız, yaşlılarımızı ve ailelerini yabancı bakıcı sektörünün eline bırakmamalıyız. Yaşlı bakımı hem hizmet olarak bir ihtiyaç hem de önemli bir istihdam alanıdır." değerlendirmesini yaptı.
Türkiye'nin yaşlı bakımı açısından ulusal ve uluslararası düzeyde fırsatlara sahip olduğunu anlatan Özmete, şöyle devam etti:
"Ülkemiz kendi yaşlılarımızın yanı sıra yabancı yaşlılar için sağlık ve bakım turizmi sunabilecek teknik, teknolojik, sosyal, kültürel, doğal kapasiteye ve iş gücüne, hizmet fırsatlarına sahip. Ekonomi alanında bu yüzyılın en önemli başlığı bakım ekonomisi olacak. Yaşlı bakımı için nitelikli iş gücünü geliştirme, ücretsiz bakım, sağlık harcamaları ve bakım harcamalarının artması, yeni iş girişimi olarak yaşlı bakımı gibi çok boyutlu bir bakış açısı ile konunun değerlendirilmesi gerekiyor.
Ülkemizde artan yaşlı nüfusun bakım maliyetini karşılamak üzere, nüfusu yaşlanmış olan gelişmiş ülkelerde olduğu gibi 'bakım güvence sistemi' ne geçiş için çalışmaları hızlandırmalıyız. Sağlık harcamalarına ek olarak yaşlılık döneminde ortaya çıkan bakım maliyeti hem aileleri hem de ülkeleri düşündürmektedir. Bu nedenle ülkemizde 2007 yılında açıklanan 'Ulusal Yaşlanma Eylem Planı'nda öneriler arasında yer alan 'bakım güvence sistemi' ile ilgili gerekli adımlar atılmalıdır."
- "Bakım güvence sistemi üzerinde çalışılmalı"
Özmete, bakım ihtiyacının karşılanması için mevcut sosyal güvenlik sisteminde bakım güvence sisteminin geliştirilmesi gerektiğini vurguladı.
Dünyada bu konuda çözüm modeli olarak farklı uygulamalar bulunduğunu ifade eden Özmete, şu bilgileri verdi:
"Örneğin, Hollanda ve Almanya'da hastalık, malullük, kaza ve işsizlik gibi değişik sosyal risklere karşı sosyal sigortalar sistemi içinde sağlanan genel güvenceden sonra yine primli rejim çerçevesinde bakım güvencesi aracılığı ile bakıma muhtaç insanlara değişik hizmetler ve güvenceler sağlanıyor. Bu primler işçi ve işverenlerden alınıyor. Bu modelde prim ödeyen çalışanların aile üyeleri de bakım güvence sistemine dahil ediliyor.
Diğer bir model ise bakım ihtiyacı olanlara genel vergilerden finanse edilerek kamusal sosyal yardımların ve sosyal hizmetlerin bakım güvence sistemine dahil edilmesi. Avrupa Birliği ülkelerinin birçoğunda, bakım güvencesi kapsamına bakıma muhtaç kişinin, sosyal güvenlik ve gelir durumuna göre, ayni ve nakdi yardımlar da giriyor. Bazı ülkeler, ekonomik durumu iyi olanlar için bireysel emeklilik, hayat sigortası yoluyla özel sigortalı olmalarında yükün paylaşılmasını ve özel sigortaların devreye girmesini teşvik ediyor. Böylece vergi teşvikleri, fonlama gibi özel düzenlemeleri de sisteme dahil ederek karma modeli destekliyor."
Prof. Dr. Özmete, nüfusun yaşlanmasının, bakım ihtiyacının ve sağlık harcamalarını artmasına neden olacağını belirterek, bunun ekonomik ve sosyal yansımaları ile daha ağır bir şekilde karşılaşmamak için bakım güvence sistemi üzerinde çalışılması gerektiğinin altını çizdi.