Dokuz Eylül Üniversitesinden AYM'nin Kararına Eleştiri Açıklaması 'Milletimizi Derinden Üzecek Bir Karara İmza Atmıştır'
Dokuz Eylül Üniversitesi (DEÜ), Barış İçin Akademisyenler Bildirisine imza atan bazı akademisyenlere yönelik kararıyla tartışılan Anayasa Mahkemesi hakkında açıklama yaparak,"Barış İçin Akademisyenler Bildirisine imza atan akademisyen kimliğine sahip bazı kişilerin terör örgütü propagandası yapma suçundan aldıkları cezaları ifade özgürlüğünün ihlali olarak değerlendiren Anayasa Mahkemesi Genel Kurulu, hem hukukun özgürlük adına koyduğu sınırları ortadan kaldırmış hem de aziz milletimizi derinden üzecek bir karara imza atmıştır" şeklinde ifadelerine yer verdi.
Anayasa Mahkemesi (AYM)’nin Barış İçin Akademisyenler Bildirisine imza atan bazı akademisyenler hakkında verdiği ’ifade özgürlüğü’ kararı tartışılmaya devam ediyor. Dokuz Eylül Üniversitesi Rektörlüğü de, söz konusu konu hakkında bir açıklama yaptı. Rektörlük açıklamasında, "Anayasa Mahkemesi Genel Kurulu, hem hukukun özgürlük adına koyduğu sınırları ortadan kaldırmış hem de aziz milletimizi derinden üzecek bir karara imza atmıştır" denildi.
"Kendine göre yorumlamak adaleti sağlamaz ve kişiyi haklı da çıkarmaz"
DEÜ’nün, "Toplum nezdinde vicdanları rahatsız eden bu kararın gerekçesi ise bize göre son derece düşündürücüdür" dediği açıklamasında şu ifadelere yer verildi:
"Öncelikle şunu söylemek gerekir ki; yapılan açıklamadaki, ’Anayasa Mahkemesi son kırk yıldır ülkenin büyük kısmında olağanüstü hâl ilan edilmesini gerektiren, can kayıplarına yol açan terör olaylarının meydana geldiği bölgedeki, güvenlik durumunu ciddileştirecek sözler ve eylemler konusundaki endişelerin bilincindedir’ ifadesi, yapılan değerlendirmenin başlangıç noktası ile alınan kararın arasındaki uyumsuzluğu açıkça ortaya koymaktadır. Bir mahkeme, fikirlerin insan hayatını tehdit etmediği varsayımına dayanarak birey ve toplum hayatını doğrudan etkileyen gerçekleri, göz ardı etmemelidir. Hal böyleyken; güvenlik riski ve terör tehdidi altında bulunan insanların hayatını korumakla mükellef olan devletin aldığı bir takım önlemleri yok saymak; masum insanları ve devletin güvenlik güçlerini hedef gösteren çağrıları ifade özgürlüğü sınırlarında kabul etmek mantıklı değildir. Bunu ifade özgürlüğü altında düşünmek, eylemi gösterilmeyen davranışı kelimelerle yönlendirmektir. Diğer bir husus ise bu açıklamaya imza atan kişiler, bağlı oldukları kanunlarla zaten devletin tarafında olduklarını; aklın ve bilimin yolunda insanlığın geleceği için çalışacaklarını hukuken kabul etmişlerdir. Bunu bilerek, Türkiye Cumhuriyeti Devletinde akademisyen olarak çalışmak; sonrasında ise bu yapıyı yok saymak, iddia sahipleri açısından zaten başlı başına tutarsızlıktır. Bu durumu kendine göre yorumlamak ise adaleti sağlamaz ve kişiyi haklı da çıkarmaz. Anayasa Mahkemesinin aldığı karar da bu çerçevede değerlendirmek gerekir."
"İfadeyi, bu noktada özgürlük olarak değerlendirmesi son derece yanlıştır"
Açıklamada şöyle devam edildi:
"Binlerce vatandaşımızın hayatına mal olan ve yıllardır süregelen bir durumu, ifade özgürlüğü içinde düşünmek ve o metindeki satır arasına gizlenmiş ‘derhal’ kelimesi gibi ifadeleri yok saymak, hayatın olağan akışına uygun değildir. Devlet, kendisini var eden bütün vatandaşların temsilcisidir. Bu yapıya kelimeler üzerinden şart koşmak, açık ve net bir tehdit ifadesidir. Anayasa Mahkemesi’nin Türkiye’nin bağımsızlığını ve bölünmez bütünlüğünü hüküm altına almaya çalışan ve kendini devlet ile eş sayan ifadeyi, bu noktada özgürlük olarak değerlendirmesi son derece yanlıştır. Aziz milletimizin binlerce şehit verdiği bu topraklarda; ifade özgürlüğü altında insanların varlığını yok sayacak; halkımıza tehdit oluşturacak bütün eylemleri, fikirleri ve kararları şiddetle kınadığımızı bir kez daha belirtmek istiyoruz. Anayasa Mahkemesi’nin aldığı bu karara rağmen birlik ve beraberliğimize her zaman sahip çıkmaya devam edeceğimizi belirtmek istiyoruz."
Kaynak: İHA
"Kendine göre yorumlamak adaleti sağlamaz ve kişiyi haklı da çıkarmaz"
DEÜ’nün, "Toplum nezdinde vicdanları rahatsız eden bu kararın gerekçesi ise bize göre son derece düşündürücüdür" dediği açıklamasında şu ifadelere yer verildi:
"Öncelikle şunu söylemek gerekir ki; yapılan açıklamadaki, ’Anayasa Mahkemesi son kırk yıldır ülkenin büyük kısmında olağanüstü hâl ilan edilmesini gerektiren, can kayıplarına yol açan terör olaylarının meydana geldiği bölgedeki, güvenlik durumunu ciddileştirecek sözler ve eylemler konusundaki endişelerin bilincindedir’ ifadesi, yapılan değerlendirmenin başlangıç noktası ile alınan kararın arasındaki uyumsuzluğu açıkça ortaya koymaktadır. Bir mahkeme, fikirlerin insan hayatını tehdit etmediği varsayımına dayanarak birey ve toplum hayatını doğrudan etkileyen gerçekleri, göz ardı etmemelidir. Hal böyleyken; güvenlik riski ve terör tehdidi altında bulunan insanların hayatını korumakla mükellef olan devletin aldığı bir takım önlemleri yok saymak; masum insanları ve devletin güvenlik güçlerini hedef gösteren çağrıları ifade özgürlüğü sınırlarında kabul etmek mantıklı değildir. Bunu ifade özgürlüğü altında düşünmek, eylemi gösterilmeyen davranışı kelimelerle yönlendirmektir. Diğer bir husus ise bu açıklamaya imza atan kişiler, bağlı oldukları kanunlarla zaten devletin tarafında olduklarını; aklın ve bilimin yolunda insanlığın geleceği için çalışacaklarını hukuken kabul etmişlerdir. Bunu bilerek, Türkiye Cumhuriyeti Devletinde akademisyen olarak çalışmak; sonrasında ise bu yapıyı yok saymak, iddia sahipleri açısından zaten başlı başına tutarsızlıktır. Bu durumu kendine göre yorumlamak ise adaleti sağlamaz ve kişiyi haklı da çıkarmaz. Anayasa Mahkemesinin aldığı karar da bu çerçevede değerlendirmek gerekir."
"İfadeyi, bu noktada özgürlük olarak değerlendirmesi son derece yanlıştır"
Açıklamada şöyle devam edildi:
"Binlerce vatandaşımızın hayatına mal olan ve yıllardır süregelen bir durumu, ifade özgürlüğü içinde düşünmek ve o metindeki satır arasına gizlenmiş ‘derhal’ kelimesi gibi ifadeleri yok saymak, hayatın olağan akışına uygun değildir. Devlet, kendisini var eden bütün vatandaşların temsilcisidir. Bu yapıya kelimeler üzerinden şart koşmak, açık ve net bir tehdit ifadesidir. Anayasa Mahkemesi’nin Türkiye’nin bağımsızlığını ve bölünmez bütünlüğünü hüküm altına almaya çalışan ve kendini devlet ile eş sayan ifadeyi, bu noktada özgürlük olarak değerlendirmesi son derece yanlıştır. Aziz milletimizin binlerce şehit verdiği bu topraklarda; ifade özgürlüğü altında insanların varlığını yok sayacak; halkımıza tehdit oluşturacak bütün eylemleri, fikirleri ve kararları şiddetle kınadığımızı bir kez daha belirtmek istiyoruz. Anayasa Mahkemesi’nin aldığı bu karara rağmen birlik ve beraberliğimize her zaman sahip çıkmaya devam edeceğimizi belirtmek istiyoruz."