NSU Tehlikesi Hiç Olmadığı Kadar Mevcudiyetini Koruyor

Almanya'da 8 Türk toplam 10 kişiyi katleden NSU terör örgütü davasının tamamlanmasından tam bir yıl geçti NSU terör örgütünün faaliyetleri tam olarak aydınlatılamadığı gibi bugün var olan tehdit ve tehlike eskiye oranla daha fazla arttı.

Almanya'da 2000-2007 yıllarında 8'i Türk toplam 10 kişiyi katleden Nasyonal Sosyalist Yeraltı (NSU) terör örgütünün Münih'te görülen davasının tamamlanmasının üzerinden bir yıl geçmesine rağmen cinayetlerin her yönüyle aydınlatılmaması hukuk devleti ilkesi ve kamu kurumlarına güveni zedeledi.

Enver Şimşek, Abdurrahim Özudoğru, Süleyman Taşköprü, Habil Kılıç, Mehmet Turgut, İsmail Yaşar, Theodoros Boulgarides, Mehmet Kubaşık, Halit Yozgat ve Michele Kisesewtter'i katleden NSU terör örgütünün hayatta kalan üyesi Beate Zchaepe, Münih Yüksek Eyalet Mahkemesinde geçen sene 11 Temmuz'da açıklanan kararla müebbet hapse mahkum edilmişti.

Cinayetlerin ardından geçen bunca yıla rağmen NSU terör örgütünün faaliyetleri tam olarak aydınlatılamadığı gibi bugün var olan tehdit ve tehlike eskiye oranla daha fazla.

5 yıl süren dava sonucunda NSU'ya yardım ve yataklıkta buldukları tespit edilen ve dolayısıyla işlenen cinayetlerde sorumlulukları bulunan Ralf Wohlleben, Andre Eminger, Holger Gerlach ve Carsten Schultze'nin bugün dışarıda olmaları da ayrıca tepki çekiyor.

Hatta Ralf Wohlleben'in hapisten çıkmasının ardından aşırı sağ çevrelerde kahraman gibi karşılandığı, adına partiler düzenlendiği ifade ediliyor.

Yeşiller Partisi Federal Meclis Grup Başkan Yardımcısı Konstantin von Notz, ''Bugüne kadar hala NSU cinayetlerinde çok sayıda üyeleri, destekçileri gibi birçok sorunun cevabı aydınlatılmadı.'' dedi.

Almanya Türk Toplumu Eş Başkanı Atila Karabörklü de yaptığı yazılı açıklamada, şunları kaydetti:

"Hukukun üstünlüğüne güven, liberal-demokratik bir düzende birlikte yaşamak için esastır ancak devlet kurumlarına olan güvenimiz derinden sarsıldı. NSU’da yapılan özensiz soruşturmalar ve polis ile ordudaki radikal sağcı güçler hakkındaki son soruşturmalar, ırkçılığın devlet kurumlarında istisna olmadığını açıkça ortaya koyuyor. Bunlar acil olarak ele almamız gereken yapısal sorunlardır. Siyaset aşırı sağcı terörü ciddiye almalı. Hessen eyalet hükümeti konunun aydınlatılması için ne kadar ciddi olduğunu ancak NSU ile ilgili tüm engellenen istihbarat dosyalarını kamuoyuna açarak kanıtlayabilir."

Bugün hala NSU terör örgütü hakkında cevaplanmayan, silahların nasıl temin edildiği, cinayetler işlenildiği zamanlarda istihbaratın neleri bildiği, NSU hakkındaki istihbarat dosyalarına neden erişim yasağı getirildiği ve terör ağının gerçek büyüklüğü gibi sorular mevcut.

NSU müdahil avukatlarından Seda Başay Yıldız'ın NSU 2.0 adı altında hem de Frankfurt emniyetinde çalışan polislerden aldığı iddia edilen tehdit mektuplarının varlığı, Kassel Bölge Valisi Walther Lübcke'nin ırkçı bir Alman tarafından öldürülmesi aslında NSU tehlikesinin hiç olmadığı kadar büyük olduğunu gösteriyor.

Haziran ayında Kassel Bölge Valisi Walther Lübcke'nin aşırı sağcı Stephen Ernst tarafından öldürülmesi NSU ve bağlantılarının Almanya'da tekrar gündeme gelmesine neden oldu.

Alman kamuoyu devletin valisini tek kurşunla öldüren ve bu cesareti bulan aşırı sağcıların NSU ile bağı olup olmadığını merak ediyor.

- Aşırı sağcı şiddet geçen yıl yüzde 71,4 arttı

Alman medyası da Lübcke cinayetiyle aşırı sağ terörüyle yeni bir evreye girildiği tespitinde bulunuyor.

Anayasayı Koruma Teşkilatının 2018 raporuna göre, aşırı sağcı şiddette geçen yıl yüzde 71,4 artış tespit edildi. Raporda şiddete meyilli yaklaşık 13 bin aşırı sağcı bulunuyor ve bunlardan 467'si, haklarında yakalama kararı olmasına rağmen bulunamıyor.

Yapılan bir kamuoyu araştırmasında Almanların yüzde 71'inin de aşırı sağcılar tarafından düzenlenebilecek saldırı tehdidinin büyük olduğunu ifade etmesi, Almanya'nın son yıllarda aşırı sağ terör konusunda yeterli önlem almadığının göstergesi olarak görünüyor.

- NSU davası

Almanya'da 2000-2007 yıllarında 8'i Türk 10 kişiyi öldürmek, 2 bombalı saldırı ve 15 banka soygunu yapmakla suçlanan NSU terör örgütü üyelerinin varlığı ve cinayetlerdeki rolü, 4 Kasım 2011'de tesadüf sonucu ortaya çıkmıştı.

NSU üyelerinden Uwe Böhnhard ve Uwe Mundlos, 4 Kasım 2011'de bir banka soygununun ardından saklandıkları karavanda ölü bulunmuş ve intihar ettikleri öne sürülmüştü.

Münih Eyalet Yüksek Mahkemesinde 2013'ten bu yana görülen davada, NSU terör örgütü üyesi olduğu iddiasıyla yargılanan Zschaepe, NSU üyelerinin son kullandıkları hücre evini ateşe verdikten birkaç gün sonra polise teslim olmuştu.

Davada, aralarında NSU terör örgütünün hayattaki tek üyesi Zschaepe ile örgüte yardım ve yataklık yapmakla suçlanan Ralf Wohlleben, Andre Emminger, Holger Gerlach ve Carsten Schultze yargılandı.

Kaynak: AA