ANALİZ - Trump Ve Diğerleri Açıklaması 2020 ABD Başkanlık Seçimleri
Trump’ın yeniden seçilip seçilemeyeceğini büyük oranda belirleyecek olan tartışmalar, Demokratların onun karşısına kimi çıkaracağı sorusu üzerinde şekilleniyor Demokratların yüzündeki (önceki seçimde sıkça görülen) kendinden emin ve Trump karşıtı alaycı gülüş, bu sefer yerini gergin bir bekleyişe bırakmış görünüyor 2020 seçimlerine katılmak için gerekli evrakları 2017’nin Ocak ayında, başkanlık yemini ettiği günün hemen ardından ilgili makamlara sunmuş birisi olarak, Trump şimdiden Demokrat Parti’ye mesaj gönderiyor: “Haydi karşıma birini çıkarın artık. Nasıl olsa onu yeneceğim” Demokrat Parti aday adaylarının ortak özelliği, hepsinin de keskin bir şekilde Trump karşıtı olmaları. Şu anda parti içi adaylık yarışında önde görünen, Obama'nın başkan yardımcısı Joe Biden'ın adaylık ilanı ise adeta bir savaş ilanı gibiydi. Bu tip sözlerin ve Trump’ın Amerikan halkının gözünde şeytanlaştırılması stratejisinin bu sefer işe yarayıp yaramayacağını zaman gösterecek
- İlk milyarder ABD başkanı: Trump
Anne tarafından İskoçya, baba tarafından Almanya kökenli bir ailede dünyaya gelen Donald Trump, milyarder bir iş adamı ve TV yıldızı olarak 2015 yılında ABD başkan adayı olma planını açıkladığında, bunu çok az kişi ciddiye almıştı. Aslında Trump’ın ABD başkanı olmak istediğine dair spekülasyonlar çok eskiye dayanıyordu. Daha 1987 yılında gazetelerde bu konuda haberler çıkmış ve Trump o zaman yaptığı açıklamada “Hayır aday değilim, ama aday olursam kazanırım” demişti. Daha sonra fikrini değiştiren Trump, 2000 yılındaki başkanlık seçimleri için Reform Partisi’nden aday adayı olup sonra geri çekilmişti. 2004 seçimleri için adaylığı ciddi olarak düşündüğünü açıklamış ve sonra yine vazgeçmişti. 2012 seçimlerinden önce de bazı girişimleri olmuştu.
Bu yüzden, ABD başkanı olması bir yana, 2016 seçimleri için Cumhuriyetçi Parti’nin adayı olması bile pek ihtimal dahilinde görülmüyordu. 16 aday adayını saf dışı bırakarak Cumhuriyetçilerin adayı olmayı başarması, ciddi bir sürpriz olmuştu. Askerî ya da idari bir deneyimi bulunmayan bir milyarder olarak Hillary Clinton’ı yenip Amerikan başkanlığı koltuğuna oturduğunda ise pek çok kişi neredeyse gözlerine inanamıyordu.
İlk başkanlık dönemi boyunca skandallar ve sansasyonel haberlerle gündemden hiç düşmeyen Donald Trump, ikinci dönem adaylığı için hazırlıklarını uzun zamandır sürdürüyor. Hatta 2020 seçimlerine katılmak için gerekli evrakları 2017’nin Ocak ayında, başkanlık yemini ettiği günün hemen ardından ilgili makamlara sunmuş birisi olarak, şimdiden Demokrat Parti’ye mesaj gönderiyor: “Haydi karşıma birini çıkarın artık. Nasıl olsa onu yeneceğim”.
Her ne kadar bazı çevreler Cumhuriyetçi Parti içinden Trump’ın karşısına ciddi rakipler çıkacağını iddia etse de, şimdilik Trump dışında adaylığını açıklayan sadece bir kişi bulunuyor. O da 2016 seçimlerine Liberteryen Parti’nin başkan yardımcısı adayı olarak katılmış olan eski Massachusetts valisi Bill Weld. Weld başkan aday adaylığını ilan ettiği hafta CNN’de katıldığı programda Donald Trump’ın “Amerikan halkını aşağıladığını ve yüksek mevkiinin sorumluluğunu taşıyamayacak seviyede dengesiz olduğunu” söyleyecek kadar Trump karşıtı. Fakat kürtaj hakkı, eşcinsel evliliği ve esrarın yasallaştırılması gibi bir çok konuda Cumhuriyetçilerin geleneksel tutumlarıyla çatıştığı için, Weld’in aday olması pek muhtemel görünmüyor. Dolayısıyla Trump’ın Cumhuriyetçi Parti’den adaylığının önünde henüz kayda değer bir engel bulunmadığını söylemek mümkün.
- Demokratlarda adaylık yarışı kalabalık
Başkanlık seçimlerine bir yıldan daha uzun bir süre var ve Demokratların Trump’ın karşısına hangi adayla çıkacaklarına dair mücadelesi de bütün hızıyla devam ediyor. Barack Obama döneminde sekiz yıl başkan yardımcılığı yapan ve şu anda Demokrat Parti yarışında önde görünen Joe Biden ile 2016 Başkanlık seçimlerinde Hillary Clinton’la Demokrat Parti’nin adaylığı için çekişen Bernie Sanders dışındaki 22 aday adayı, şimdilik Washington çevreleri dışında çok bilinen isimler değil.
Fakat Demokrat aday adaylarının çok geniş bir yelpazeye yayıldığını söylemek mümkün. İçlerinde bir ruhani danışman ve yazar (Marianne Williamson), eşcinsel olduğunu ilan eden bir belediye başkanı (Pete Buttigieg), Irak’ta görev yapmış Hindu bir eski asker (Tulsi Gabbard), bir teknoloji girişimcisi (Andrew Yang) ve çeşitli eyaletlerde görev yapan/yapmış valiler, belediye başkanları ve senatörler bulunuyor. Şimdiden ABD tarihinin en fazla kadın aday adayının (altı kişi) yarıştığını söylemek mümkün.
Bu adayların birçok farklı alanda ilginç seçim vaatleri bulunuyor. Bazıları epey popülist ve hatta ütopik olmakla eleştirilen bu vaatlerin bir kısmı şu şekilde: 18-64 yaşları arasındaki tüm ABD vatandaşlarına karşılıksız olarak her ay bin dolar vermek (Andrew Yang), halihazırda toplam 1,6 trilyon doları bulan öğrenci borçlarının tamamını kişilerin gelir düzeyine bakmaksızın silmek (Bernie Sanders ve Wayne Messam), kamu üniversitelerindeki öğrenim ücretlerini sıfırlamak (Elizabeth Warren), esrar kullanımını yasal hale getirmek (Beto O’Rourke), kölelik tazminat planı çerçevesinde 10 yıl içinde Afrika kökenli Amerikalılara 100 milyar dolar ödemek (Marianne Williamson), her bebeğe doğumda bin dolar değerinde ve sonraki yıllarda ailenin durumuna göre artan “bebek tahvilleri” vermek (Cory Booker), silah kullanımını sıkı denetime almak ve saldırı silahlarını yasaklamak (Kamala Harris, Eric Swalwell ve John Hickenlooper), madde bağımlılığı ve ruh sağlığı mücadelesi için 100 milyar dolarlık program hazırlamak (Amy Klobuchar), 2045/2050 yılına kadar sera gazı emisyonlarını sıfıra indirmek (Jay Inslee ve Joe Biden), ihmal edilmiş bölgelerde yolları, köprüleri ve su sistemlerini yeniden inşa etmek için 2 trilyon dolarlık altyapı planı hazırlamak (John Delaney), büyük bir hızla artan depresyon, anksiyete ve duygusal sorunlarla mücadele etmek (Andrew Yang).
- Demokratların Trump karşıtlığı ön planda
Demokrat Parti aday adaylarının ortak özelliği, hepsinin de keskin bir şekilde Trump karşıtı olmaları. Daha önceki seçimin propaganda döneminde Hillary Clinton da Trump eleştirisini ön plana çıkarmış ve Amerikan halkını Trump’ın ne kadar kötü bir kişi olduğuna ikna etmeye çalışmıştı. Bu sefer de benzer bir durum yaşanıyor. Mesela Demokrat Parti adaylığı için en popüler isim olan Joe Biden da şimdilik benzer bir strateji yürütüyor. Başkanlık iddiasını ilan ettiği ilk videoda, seçilirse neler yapacağından daha çok, Trump’ın Amerika için ne kadar tehlikeli biri olduğunu anlatıyor ve şöyle diyor: “Bu ülkenin ruhunu savunmak için bir savaş veriyoruz. Eğer Donald Trump’a Beyaz Saray’da sekiz yıl verirsek, o bu ulusun karakterini sonsuza dek ve kökten bir şekilde değiştirecek. Ve ben bir kenarda bekleyip, bunun gerçekleşmesini izleyemem. Bu milletin temel değerleri, dünyadaki konumumuz, demokrasimiz -Amerika’yı Amerika yapan her şey- tehlikede. Bu yüzden bugün ABD başkanlığına adaylığımı açıklıyorum”.
Adaylık ilanından çok bir savaş ilanını andıran bu sözlerin ve Trump’ın Amerikan halkının gözünde şeytanlaştırılması stratejisinin bu sefer işe yarayıp yaramayacağını zaman gösterecek. Trump zaten bu üsluba yabancı değil ve aynı şekilde karşılık vereceğini hemen belli etti. Başkanlığı boyunca neredeyse temel iletişim aracı olarak kullandığı Twitter hesabından Joe Biden’ın bu videosuna karşı yaptığı açıklama, seçim kampanyası sürecinin bu düzlemde gitmesinden memnuniyet duyacağını gösteriyor: “Yarışa hoş geldin Uykucu Joe. Umarım [Demokratlar arasındaki] ilk kampanya döneminde başarılı olmanı sağlayacak zekaya sahipsindir (ki bundan uzun zamandır şüphe duyuyorum). Mücadelen çok pis olacak. Çünkü gerçekten hastalıklı ve bunamış insanlara has fikirleri olan kişilerle uğraşacaksın. Eğer başarabilirsen, seninle başlama çizgisinde görüşeceğim!”
2020 seçimlerinde Trump’ın “kolay lokma” olmayacağı, yapılan çeşitli kamuoyu araştırmalarındaki artan desteğinden de anlaşılıyor. Örneğin Washington Post için yapılan 1 Temmuz tarihli kamuoyu araştırmasına göre, kamuoyunun Trump’ın yürüttüğü politikalara verdiği destek, başkanlık döneminin en yüksek seviyesinde. Bu politikalar içinde açık ara en büyük desteği alan ise Trump’ın ekonomi politikaları. Bunu vergi, dış politika, göç ve sağlık politikaları izliyor. Buna rağmen, aynı kamuoyu araştırmasında, Trump’ın muhtemel Demokrat adaylar karşısında oy bakımından geride kaldığı görülüyor. Demokrat aday adayları içinde ise yüzde 29 destekle Joe Biden’ın avantajlı konumda olduğu ve onu yüzde 23’le Bernie Sanders’ın takip ettiği görülüyor.
Elbette seçimlere epey uzun bir süre var. Demokrat Parti’nin en uygun adayı bulma çalışmalarının kendi içinde büyük bir çekişmeye sahne olacağını söylemek mümkün. Donald Trump’ın Cumhuriyetçi Parti adayı olması ise eğer çok ciddi bir skandal ya da kriz gibi öngörülemeyen bir gelişme yaşanmazsa en muhtemel senaryo.
Hem dünya genelinde hem de ABD özelinde değişimin son yıllarda oldukça hızlı yaşandığı göz önünde bulundurulacak olursa, 2020 ABD başkanlık seçimlerinin sonuçlarını net bir şekilde kestirmek henüz pek mümkün görünmüyor. Ama şurası kesin ki Trump’ı ve ABD siyasetini hareketli günler bekliyor. Trump’ın 2016 seçimlerinden sonra izlediği politikalarla birlikte yaşanan çalkantılarda da görüldüğü üzere, seçimin sonuçları bütün dünyayı yakından ilgilendiriyor.
[Doktora çalışmalarını İngiltere Warwick Üniversitesi Siyaset ve Uluslararası Çalışmalar bölümünde tamamlayan Dr. Oğuzhan Yanarışık Polis Akademisi Güvenlik Bilimleri Enstitüsü öğretim üyesidir]