ANALİZ - ABD-İran Geriliminde Irak'ın Yeri
Irak, ABDİran gerilimini kaldırabilir mi? Başbakan Adil Abdülmehdi ve diğer siyasetçiler, ABDİran çatışmasının Irak’ı felakete sürükleyeceği konusunda hemfikir. Mukteda Sadr yanlıları da gösteriler düzenleyerek ABDİran geriliminden uzak durulması çağrısında bulunuyor Başbakan Abdülmehdi, ABD ile İran arasında arabulucu olmak için iki ülkeye heyet gönderdi. Her iki ülke nezdinde ayrı ayrı öneme sahip olsa da, Irak bu gerilimi çözebilecek bir kapasiteye sahip değil Aynı zamanda siyasetin temelde iki kutba bölünmesi, Irak’ın işini daha da zorlaştırıyor. ABDİran geriliminin sıcak çatışmaya dönüşmesi, en çok Irak’a zarar verecek gibi görünüyor
İSTANBUL -FATİH OĞUZHAN İPEK- ABD Başkanı Donald Trump’ın P5+1 ülkelerinin (Birleşmiş Milletler Güvenlik Kurulu’nun beş sabit üyesi [Çin, Fransa, Rusya, İngiltere, ABD] ve Almanya) İran’la 2015 Temmuz’unda Viyana’da imzaladıkları nükleer anlaşmadan (Kapsamlı Ortak Eylem Planı) ABD’nin çekileceğini açıkladığı 8 Mayıs 2018 tarihinde Irak’ın gündeminde genel seçimler vardı. Mayıs’ta seçimler yapıldıktan sonra, Irak’ta hükümetin kurulması üç aylık bir süreyi bulmuştu. Hükümetin kurulma süreci tamamlanmış olsa da, önceki hükümet kurulma süreçlerinde olduğu gibi, içişleri ve savunma bakanlığı koltukları boş kalmıştı.
Haydar İbadi’nin seçim sürecinde koz olarak kullandığı “DEAŞ’a karşı zafer” söylemi, DEAŞ’ın yeraltı operasyonlarına başlamasının ardından boşa çıktı. DEAŞ sorununun yanı sıra siyasi, ekonomik ve toplumsal alanda karşı karşıya olduğu sorunlar yumağı Irak’ı krize sürükledi. Siyaset alanında, İran yanlısı Fetih İttifakı’nın önderliğinde Bina bloku ile ABD karşıtı ve İran’a mesafeli Mukteda Sadr’ın Sairun koalisyonunun önderliğinde Islahat bloku ortaya çıktı. Kutuplaşmanın yaşandığı mevcut siyasi ortamda, Başbakan Adil Abdülmehdi’nin hükümetinde içişleri ve savunma bakanları henüz seçilebilmiş değil. Ekonomik alanda ise Irak’ın gelirinin yüzde 95’ini petrol ihracatının oluşturması, uluslararası petrol piyasalarındaki ani dalgalanmaların Irak ekonomisini kötü etkilemesi neticesini veriyor. Toplumsal alanda ise (2014 yılında DEAŞ’a karşı Şii dini lider Ali Sistani’nin fetvasıyla bir araya gelen) Haşdi Şabi’nin Musul başta olmak üzere Sünni kesimin yoğun olarak yaşadığı yerlerde sürdürdüğü baskı ve şiddet eylemleri, mezhep temelli sürtüşmeleri alevlendiriyor.
Siyasi, ekonomik ve toplumsal alanlarda kırılgan bir yapıya sahip olan Irak, İran yaptırımları konusunda ABD’nin 180 gün muafiyet tanıdığı ülkeler arasında yer aldı. Bu muafiyet ise sorunu çözmek yerine sadece ötelemiş oldu. Zira ABD’nin Irak’a tanıdığı gerçek bir muafiyet değildi. Elektrik, doğalgaz ve gıda ithalatında İran’a bağımlı olması, Irak’ın ABD’nin İran yaptırımlarına uymasını imkansız kılıyor. ABD bu bağımlılığın ortadan kaldırılması için üretim alternatiflerine odaklansa da bunun sürdürülebilir bir şekilde kotarılması kısa vadede imkânsız görünüyor. Buna karşılık, bölgesel ve uluslararası aktörlerle dengeli ilişkiler kurma politikası doğrultusunda, Irak Başbakanı Adil Abdülmehdi ABD yaptırımlarına uymayacaklarını defalarca ifade etti. Trump’ın Irak’ı sıkıştıran tek taraflı politikalarına sadece hükümet değil, dini lider Ali Sistani de tepki gösterdi. Sistani komşu ülkelere zarar verecek eylemler için Irak topraklarının kullanılmasını kabul etmediklerini ifade etti. Diğer yandan Iraklı siyasilerin çoğu, ülkedeki ABD askeri varlığından hoşnut değil.
CBS kanalında yayınlanan programda, DEAŞ’la mücadelede Irak’a yardım etmek için 2014 yılında gönderilen ABD askerlerinin dönmeyeceğini, İran’ı gözetlemek için bölgede kalacağını açıklamasının akabinde Trump, diplomatik teamüllere aykırı bir şekilde, ABD’nin herhangi bir eyaletini ziyaret eder gibi Irak’ın batısındaki ABD üssünü ziyaret etti. ABD’nin İran’la yaşadığı gerilimin ilk durağı olması beklenen Irak’ın Musul bölgesinde Haşdi Şabi’nin ABD askeri birliklerinin geçişini engellemesi sürtüşmenin işaretlerinden biriydi. Trump’ın ziyaret ettiği ABD üssüne fırlatılması planlanan üç füzenin Irak güvenlik güçleri tarafından ele geçirilmesi ise bir diğer işaretti. ABD Haşdi Şabi fraksiyonlarından biri olan Asaib-i Ehli’l-Hakk’ın bünyesindeki Hizbullah en-Nuceba hareketini, İran’ın Suriye’ye ikmal hattı tesis etmesinde yardımcı olduğu için terör örgütleri listesine aldı. İran’a yakınlığıyla bilinen Haşdi Şabi bileşeni Asaib-i Ehli’l-Hakk ABD askeri birliklerine uzun zamandır tehditler yağdırıyordu.
ABD’nin Körfez’deki askeri hareketliliğinin artmasıyla yeniden gündeme gelen Irak’taki beş bin ABD askerinin bulunduğu muhtelif üslerdeki güvenlik tedbirleri, ülkedeki milislerden gelebilecek tehditlere karşı artırılırken Anbar’daki ABD üssüne 60 araçlık askeri bir konvoyla Ürdün’den takviye yapıldı. İran’ın ABD ile yaşanabilecek muhtemel bir sıcak çatışmayı çevre ülkelerdeki milisleri üzerinden yürütmesi beklendiği için, ABD, milislerin hedef alınacağını açıkladı. ABD Dışişleri Bakanı Mike Pompeo Avrupa ziyaretini yarıda keserek sürpriz bir şekilde Irak’ı ziyaret etti. Başbakanla görüşmesinde, Haşdi Şabi’nin merkezi hükümetin kontrolü altına alınması gerektiğini muhatabına ileterek bu grubun Irak’ı istikrarsızlaştırdığını ifade etti. Pompeo’nun ziyaretinin ardındaki asıl sebebin, Haşdi Şabi’nin Bağdat’ın güneyindeki silah depolarında füzelerinin bulunduğuna dair bir istihbarat olduğu ifade ediliyor.
ABD’nin bu hamlelerinin yanında İran, Irak’taki yeni hükümetle birçok kez görüştü. İran dış ticaret hacminde hatırı sayılır payı olan Irak’ı yaptırımlara tabi olmaması için ikna etmeye gayret gösterdi. Buna yönelik olarak İran Petrol Bakanı Bîcan Zengene, Irak’ın ABD yaptırımlarına katılması durumunda küçük ölçekli anlaşmaları iptal edeceklerini açıkladı. İran, örneğin günlük 11 bin varil petrolün İran’a ihraç edilmesini sağlayan Kerkük anlaşmasını iptal edebilir. Aynı istikamette, İran Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani de Ali Sistani ile görüştü ve ABD yaptırımlarına karşı onun da desteğini aldı. Ruhani Irak ziyaretinde, Irak’la İran arasındaki ticaret hacminin 10 milyar dolardan 20 milyar dolara çıkarılması gerektiğini vurguladı.
Ekonomi alanındaki girişimlerinin yanında İran, Irak’ın önemli siyasi ve toplumsal aktörü olan kabilelerle var olan temaslarını da artırdı. İran Dışişleri Bakanı Muhammed Cevad Zarif Irak’ın güneyindeki Şii kabilelerle bir dizi görüşme gerçekleştirdi. İran Irak’la petrol alanındaki işbirliğini artırmak için, Irak’ta İran Milli Petrol Şirketi’ne ait bir ofis açılacağını açıkladı. İran’ın Irak’ta açacağı ofisin, ABD yaptırımlarından dolayı, teknik ve mühendislik hizmetleriyle sınırlı kalması bekleniyor.
Bunların yanında İran, Suriye Deyrizor’daki Bukemal’le Anbar’daki Kaim arasındaki sınır geçişlerini başlatmak için çalışıyor. Bu sınır kapısı 2003’teki ABD işgalinin akabinde Irak direnişi için bir geçiş noktası olmuştu. İran Bukemal sınır kapısını açarak hem ABD yaptırımlarından gördüğü ekonomik zararı hafifletmek hem de Şam’la sadece havayolu üzerinden bağlantı sağlayabilmesi yüzünden epey yüksek olan ulaşım maliyetlerini azaltmayı hedefliyor. İran milisleri aracılığıyla Bukemal sınır kapısına hâkim; fakat sınır kapısı henüz açılmış değil. Trump Irak’a bu sınır kapısını açmaması için baskı yapıyor. Bukemal kapısı açılsa bile, etkisiz hale gelmesi için ABD Irak üzerindeki nüfuzunu kullanacaktır.
Irak ABD-İran gerilimini kaldırabilir mi? Elbette hayır. Başbakan Adil Abdülmehdi ve diğer siyasetçiler, ABD-İran çatışmasının Irak’ı felakete sürükleyeceği konusunda hemfikir. Mukteda Sadr yanlıları Irak’ta gösteriler düzenleyerek ABD-İran geriliminden uzak durulması çağrısında bulundu. Başbakan Abdülmehdi ABD ile İran arasında arabulucu olmak için iki ülkeye heyet gönderdi. Her iki ülke nezdinde ayrı ayrı öneme sahip olsa da, Irak bu gerilimi çözebilecek bir kapasiteye sahip değil. Aynı zamanda siyasetin temelde iki kutba bölünmesi, Irak’ın işini daha da zorlaştırıyor. ABD-İran geriliminin sıcak çatışmaya dönüşmesi, en çok Irak’a zarar verecektir.
[Fatih Oğuzhan İpek Sakarya Üniversitesi Ortadoğu Enstitüsü’nde lisansüstü eğitimine devam etmektedir]
Kaynak: AA
Haydar İbadi’nin seçim sürecinde koz olarak kullandığı “DEAŞ’a karşı zafer” söylemi, DEAŞ’ın yeraltı operasyonlarına başlamasının ardından boşa çıktı. DEAŞ sorununun yanı sıra siyasi, ekonomik ve toplumsal alanda karşı karşıya olduğu sorunlar yumağı Irak’ı krize sürükledi. Siyaset alanında, İran yanlısı Fetih İttifakı’nın önderliğinde Bina bloku ile ABD karşıtı ve İran’a mesafeli Mukteda Sadr’ın Sairun koalisyonunun önderliğinde Islahat bloku ortaya çıktı. Kutuplaşmanın yaşandığı mevcut siyasi ortamda, Başbakan Adil Abdülmehdi’nin hükümetinde içişleri ve savunma bakanları henüz seçilebilmiş değil. Ekonomik alanda ise Irak’ın gelirinin yüzde 95’ini petrol ihracatının oluşturması, uluslararası petrol piyasalarındaki ani dalgalanmaların Irak ekonomisini kötü etkilemesi neticesini veriyor. Toplumsal alanda ise (2014 yılında DEAŞ’a karşı Şii dini lider Ali Sistani’nin fetvasıyla bir araya gelen) Haşdi Şabi’nin Musul başta olmak üzere Sünni kesimin yoğun olarak yaşadığı yerlerde sürdürdüğü baskı ve şiddet eylemleri, mezhep temelli sürtüşmeleri alevlendiriyor.
Siyasi, ekonomik ve toplumsal alanlarda kırılgan bir yapıya sahip olan Irak, İran yaptırımları konusunda ABD’nin 180 gün muafiyet tanıdığı ülkeler arasında yer aldı. Bu muafiyet ise sorunu çözmek yerine sadece ötelemiş oldu. Zira ABD’nin Irak’a tanıdığı gerçek bir muafiyet değildi. Elektrik, doğalgaz ve gıda ithalatında İran’a bağımlı olması, Irak’ın ABD’nin İran yaptırımlarına uymasını imkansız kılıyor. ABD bu bağımlılığın ortadan kaldırılması için üretim alternatiflerine odaklansa da bunun sürdürülebilir bir şekilde kotarılması kısa vadede imkânsız görünüyor. Buna karşılık, bölgesel ve uluslararası aktörlerle dengeli ilişkiler kurma politikası doğrultusunda, Irak Başbakanı Adil Abdülmehdi ABD yaptırımlarına uymayacaklarını defalarca ifade etti. Trump’ın Irak’ı sıkıştıran tek taraflı politikalarına sadece hükümet değil, dini lider Ali Sistani de tepki gösterdi. Sistani komşu ülkelere zarar verecek eylemler için Irak topraklarının kullanılmasını kabul etmediklerini ifade etti. Diğer yandan Iraklı siyasilerin çoğu, ülkedeki ABD askeri varlığından hoşnut değil.
CBS kanalında yayınlanan programda, DEAŞ’la mücadelede Irak’a yardım etmek için 2014 yılında gönderilen ABD askerlerinin dönmeyeceğini, İran’ı gözetlemek için bölgede kalacağını açıklamasının akabinde Trump, diplomatik teamüllere aykırı bir şekilde, ABD’nin herhangi bir eyaletini ziyaret eder gibi Irak’ın batısındaki ABD üssünü ziyaret etti. ABD’nin İran’la yaşadığı gerilimin ilk durağı olması beklenen Irak’ın Musul bölgesinde Haşdi Şabi’nin ABD askeri birliklerinin geçişini engellemesi sürtüşmenin işaretlerinden biriydi. Trump’ın ziyaret ettiği ABD üssüne fırlatılması planlanan üç füzenin Irak güvenlik güçleri tarafından ele geçirilmesi ise bir diğer işaretti. ABD Haşdi Şabi fraksiyonlarından biri olan Asaib-i Ehli’l-Hakk’ın bünyesindeki Hizbullah en-Nuceba hareketini, İran’ın Suriye’ye ikmal hattı tesis etmesinde yardımcı olduğu için terör örgütleri listesine aldı. İran’a yakınlığıyla bilinen Haşdi Şabi bileşeni Asaib-i Ehli’l-Hakk ABD askeri birliklerine uzun zamandır tehditler yağdırıyordu.
ABD’nin Körfez’deki askeri hareketliliğinin artmasıyla yeniden gündeme gelen Irak’taki beş bin ABD askerinin bulunduğu muhtelif üslerdeki güvenlik tedbirleri, ülkedeki milislerden gelebilecek tehditlere karşı artırılırken Anbar’daki ABD üssüne 60 araçlık askeri bir konvoyla Ürdün’den takviye yapıldı. İran’ın ABD ile yaşanabilecek muhtemel bir sıcak çatışmayı çevre ülkelerdeki milisleri üzerinden yürütmesi beklendiği için, ABD, milislerin hedef alınacağını açıkladı. ABD Dışişleri Bakanı Mike Pompeo Avrupa ziyaretini yarıda keserek sürpriz bir şekilde Irak’ı ziyaret etti. Başbakanla görüşmesinde, Haşdi Şabi’nin merkezi hükümetin kontrolü altına alınması gerektiğini muhatabına ileterek bu grubun Irak’ı istikrarsızlaştırdığını ifade etti. Pompeo’nun ziyaretinin ardındaki asıl sebebin, Haşdi Şabi’nin Bağdat’ın güneyindeki silah depolarında füzelerinin bulunduğuna dair bir istihbarat olduğu ifade ediliyor.
ABD’nin bu hamlelerinin yanında İran, Irak’taki yeni hükümetle birçok kez görüştü. İran dış ticaret hacminde hatırı sayılır payı olan Irak’ı yaptırımlara tabi olmaması için ikna etmeye gayret gösterdi. Buna yönelik olarak İran Petrol Bakanı Bîcan Zengene, Irak’ın ABD yaptırımlarına katılması durumunda küçük ölçekli anlaşmaları iptal edeceklerini açıkladı. İran, örneğin günlük 11 bin varil petrolün İran’a ihraç edilmesini sağlayan Kerkük anlaşmasını iptal edebilir. Aynı istikamette, İran Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani de Ali Sistani ile görüştü ve ABD yaptırımlarına karşı onun da desteğini aldı. Ruhani Irak ziyaretinde, Irak’la İran arasındaki ticaret hacminin 10 milyar dolardan 20 milyar dolara çıkarılması gerektiğini vurguladı.
Ekonomi alanındaki girişimlerinin yanında İran, Irak’ın önemli siyasi ve toplumsal aktörü olan kabilelerle var olan temaslarını da artırdı. İran Dışişleri Bakanı Muhammed Cevad Zarif Irak’ın güneyindeki Şii kabilelerle bir dizi görüşme gerçekleştirdi. İran Irak’la petrol alanındaki işbirliğini artırmak için, Irak’ta İran Milli Petrol Şirketi’ne ait bir ofis açılacağını açıkladı. İran’ın Irak’ta açacağı ofisin, ABD yaptırımlarından dolayı, teknik ve mühendislik hizmetleriyle sınırlı kalması bekleniyor.
Bunların yanında İran, Suriye Deyrizor’daki Bukemal’le Anbar’daki Kaim arasındaki sınır geçişlerini başlatmak için çalışıyor. Bu sınır kapısı 2003’teki ABD işgalinin akabinde Irak direnişi için bir geçiş noktası olmuştu. İran Bukemal sınır kapısını açarak hem ABD yaptırımlarından gördüğü ekonomik zararı hafifletmek hem de Şam’la sadece havayolu üzerinden bağlantı sağlayabilmesi yüzünden epey yüksek olan ulaşım maliyetlerini azaltmayı hedefliyor. İran milisleri aracılığıyla Bukemal sınır kapısına hâkim; fakat sınır kapısı henüz açılmış değil. Trump Irak’a bu sınır kapısını açmaması için baskı yapıyor. Bukemal kapısı açılsa bile, etkisiz hale gelmesi için ABD Irak üzerindeki nüfuzunu kullanacaktır.
Irak ABD-İran gerilimini kaldırabilir mi? Elbette hayır. Başbakan Adil Abdülmehdi ve diğer siyasetçiler, ABD-İran çatışmasının Irak’ı felakete sürükleyeceği konusunda hemfikir. Mukteda Sadr yanlıları Irak’ta gösteriler düzenleyerek ABD-İran geriliminden uzak durulması çağrısında bulundu. Başbakan Abdülmehdi ABD ile İran arasında arabulucu olmak için iki ülkeye heyet gönderdi. Her iki ülke nezdinde ayrı ayrı öneme sahip olsa da, Irak bu gerilimi çözebilecek bir kapasiteye sahip değil. Aynı zamanda siyasetin temelde iki kutba bölünmesi, Irak’ın işini daha da zorlaştırıyor. ABD-İran geriliminin sıcak çatışmaya dönüşmesi, en çok Irak’a zarar verecektir.
[Fatih Oğuzhan İpek Sakarya Üniversitesi Ortadoğu Enstitüsü’nde lisansüstü eğitimine devam etmektedir]