Eczacılar Kapadokya'da Buluştu
“Uzmanından Eczane” sloganıyla dördüncüsü gerçekleştirilen PharmaClass 2019, bu yıl 2-5 Mayıs tarihleri arasında Kapadokya’da gerçekleştirildi.
Çok sayıda eczacı katılımcı ile gerçekleştirilen program, ilaç ve kozmetik firmaları da yoğun ilgi gösterdi.
Prof. Dr. Barkın Berk koordinasyonunda, yaşamın içinden serbest eczacıların danışma kurulunun oluşturduğu program içeriğinde, serbest eczacıların günlük ticari yaşantılarında ihtiyaç duyduğu yönetim, finans, geleneksel ve dijital pazarlama, iletişim teknikleri, insan kaynakları yönetimi konularının yanı sıra sağlık konularında interaktif atölye çalışmaları da düzenlendi.
Danışanların ve hastaların sıklıkla sorduğu, güncel diyetlerin karşılaştırılmaları ve sağlıklı kilo alıp/verme, ağız-diş sağlığında gelişmeler, doğal içerikli ürünler ve yağların kullanımından, anne-çocuk beslenmesi, doğum kontrolü ve dermokozmetik preparatlar gibi geniş yelpazede konu başlıkları içerinde çok ilginç bilgiler katılımcılar ile paylaşıldı.
BEBEK BESLENME ÖNERİLERİNE UYULMUYOR
Uzm. Eczacı Kazım Aykanat’ın oturum başkanlığını yönettiği anne-çocuk sağlığı ve mamalar başlıklı oturumda özellikle doğumda, Türkiye’de sezaryen ile doğum oranının dünya standartlarının çok üstünde olduğu, bu tip doğumlarda çocuğun bağışıklık sisteminin oluşması için gerekli olan bakterilerin normal doğumlardaki gibi bebeğe aktarılamadığı, sezaryen doğumda bebeklerin ilk karşı karşıya kaldıkları bakteri tipinin hastane enfeksiyonlarından sorumlu bakteriler olduğuna değinildi. Bu durumun sadece doğum sonrası bebeğin karşılaştığı ölümcül enfeksiyonlar için değil, atlattığı durumda ise bireyin erişkinlik dönemindeki birçok kronik hastalığında sebep olduğu bildirildi.
Türkiye’de hekimlerin beslenme önerilerinin ebeveynler tarafından yeterli dinlenmeyerek, yenidoğan bebeklere su, salça, pastırma, sucuk gibi asla verilmeyecek besinlerin verilme sıklığının yüksek olduğunun altının çizildiği oturumda, bireyin gelecekteki genel sağlık durumu ve immün sisteminin, bebekliğin ilk 1000 günü içerisinde belirlendiği, anne sütünün en önemli gıda olduğu, ancak anne sütünün alım oranı düşüklüğünde veya süt eksikliğinde bebeğin ihtiyacına uygun beslenmenin özel probiyotik takviyeli mamalar ile doktor ve eczacıların önerilerine uygun sağlanması gerekliliği vurgulandı.
Kadın sağlığı atölyesinde ise Prof. Dr. Erkut Attar, cinsel ilişki sonrası ilk 72 saatte kullanılması gereken ve gebeliğin önlenmesi için geliştirilen ertesi gün haplarının sınıflandırılmasının yanı sıra, yeni teknoloji doğum kontrol haplarını tanıtırken ve doğum kontrolünde güncel yöntemler hakkında bilinen yanlışlar ve doğruları örnekler ile katılımcılara aktardı.
TÜRKİYE’DE DİŞ FIRÇALAMA ALIŞKANLIĞI DÜŞÜK
Ağız ve Diş sağlığı atölyesinde de Türkiye genelinde kişi başına düşen diş macunu oranının yılda 1 kutudan az olduğu, kişi başı diş fırçalama sıklığının ise hafta da 1 olduğu bildirildi.
Ağız içinin halk tarafından vücudun bir parçası olarak algılanmadığı, temizliğinin düzgün ve doğru yapılamadığı durumda ise vücudun diğer kısımlarında meydana gelen kronik hastalıklar ve enfeksiyonların sebebi olduğuna vurgu yapıldı. Ayrıca son günlerde kullanıcılara tamamen doğal olarak sunumlandırılan ve florür içermeyen diş macunlarının formülasyonlarının kullanıcılara yarardan daha çok zarar getirdiği rapor edildi. Özellikle florsüz diş macunlarının diş çürümesi, mine bozukluklarına nasıl yol açtığı, doğal olduğu iddia edilen ürünlerin ise koruyucu içermeksizin çok kısa sürede bozulacağına da değinilen oturumda, Diş Tabipleri Birliğinin bu konularda yaptığı uyarıların da toplumca göz ardı edildiği söylendi.
PROBİYOTİKLER DOĞRU OLARAK KULLANILMALI
Danışma kurulu başkanı Prof. Dr. Barkın Berk de sunumunda, Türkiye’de yapılan çalışmalar ile toplum genelinde kronik kabızlık oranının %20 civarlarında, yurtta kalan gençlerde ise %54 civarlarına çıktığını belirtti.
Laksatiflerin bilinçli kullanılmaması ile kronik kullanıcı bireylerin bir kabızlık-diyare döngüsüne girdiği, vücudun barsak dengesinin bozulmasıyla beraber barsak epitel dokusunun zarar gördüğü, bu zararın sonuçlarının diyabet gibi metabolik hastalıklardan, enfeksiyona ve hatta kansere gidebilecek birçok hastalıkla sonuçlanabileceğinin altını çizdi. Döngünün kırılmasında ve kronik kabızlığın tedavisinde esas olarak probiyotik ve besinleri olan prebiyotiklerin doğru kullanılması olduğuna değinen Prof. Dr. Barkın Berk, her probiyotiğin bu süreçte etkin olmadığı günümüzde probiyotiklerin herşeyi devası gibi görüldüğü ancak canlı mikroorganizmalar olan probiyotiklerin gösterdiği sağlık yararlarının mikroorganizmanın alt tipi bağlantılı olduğunu ve hangi probiyotiğin hangi hastalıkta kullanılacağının belirlenmesinde insan klinik çalışmalarının önemine vurgu yaptı. Toplumda yaygın reçetesiz kullanıma sahip probiyotik, vitamin ve minerallerin, balık yağları gibi besin desteklerinin gün içerisinde alınma zamanlarına da çok önemli olduğuna değinen Prof. Dr. Barkın Berk, multivitamin ve minerallerin, balık yağlarının gün ortasında tok karına alınırken, probiyotik ve proteolitik enzimlerin gece yemek öncesi aç karınla alınmaları gerektiğini söyledi ve sindirim-sinir sistemi sağlığı arasındaki direkt iletişime de vurguda bulundu.
Dermokozmetik atölyesinde ise, L’oreal İş ve Perakende Geliştirme Müdürü Sibel Ayata Büyükkurnaz, bu kategoride bulunan ürünlerin sadece güzellik sağlayan kozmetik ürünler değil, sağlık ve güzelliği beraberce sunan ürünler kategorisinde sınıflandırması gerekliliğini ifade etti.
Katılımcıların ilgi ile takip ettikleri oturumlarda gelecek jenerasyonların hastaları, eczacısı ve eczanesinin de nasıl olacağına dair stratejiler fütürist Ufuk Tarhan ve 2005-2007 yılları arasında Apple Türkiye Pazarlama Müdürlüğü sonrasında 2013 Google Türkiye, Ortadoğu ve Kuzey Afrika Pazarlama Direktörlüğünü yürütmüş Mustafa İçil tarafından tarif edildi.
Kaynak: İHA
Prof. Dr. Barkın Berk koordinasyonunda, yaşamın içinden serbest eczacıların danışma kurulunun oluşturduğu program içeriğinde, serbest eczacıların günlük ticari yaşantılarında ihtiyaç duyduğu yönetim, finans, geleneksel ve dijital pazarlama, iletişim teknikleri, insan kaynakları yönetimi konularının yanı sıra sağlık konularında interaktif atölye çalışmaları da düzenlendi.
Danışanların ve hastaların sıklıkla sorduğu, güncel diyetlerin karşılaştırılmaları ve sağlıklı kilo alıp/verme, ağız-diş sağlığında gelişmeler, doğal içerikli ürünler ve yağların kullanımından, anne-çocuk beslenmesi, doğum kontrolü ve dermokozmetik preparatlar gibi geniş yelpazede konu başlıkları içerinde çok ilginç bilgiler katılımcılar ile paylaşıldı.
BEBEK BESLENME ÖNERİLERİNE UYULMUYOR
Uzm. Eczacı Kazım Aykanat’ın oturum başkanlığını yönettiği anne-çocuk sağlığı ve mamalar başlıklı oturumda özellikle doğumda, Türkiye’de sezaryen ile doğum oranının dünya standartlarının çok üstünde olduğu, bu tip doğumlarda çocuğun bağışıklık sisteminin oluşması için gerekli olan bakterilerin normal doğumlardaki gibi bebeğe aktarılamadığı, sezaryen doğumda bebeklerin ilk karşı karşıya kaldıkları bakteri tipinin hastane enfeksiyonlarından sorumlu bakteriler olduğuna değinildi. Bu durumun sadece doğum sonrası bebeğin karşılaştığı ölümcül enfeksiyonlar için değil, atlattığı durumda ise bireyin erişkinlik dönemindeki birçok kronik hastalığında sebep olduğu bildirildi.
Türkiye’de hekimlerin beslenme önerilerinin ebeveynler tarafından yeterli dinlenmeyerek, yenidoğan bebeklere su, salça, pastırma, sucuk gibi asla verilmeyecek besinlerin verilme sıklığının yüksek olduğunun altının çizildiği oturumda, bireyin gelecekteki genel sağlık durumu ve immün sisteminin, bebekliğin ilk 1000 günü içerisinde belirlendiği, anne sütünün en önemli gıda olduğu, ancak anne sütünün alım oranı düşüklüğünde veya süt eksikliğinde bebeğin ihtiyacına uygun beslenmenin özel probiyotik takviyeli mamalar ile doktor ve eczacıların önerilerine uygun sağlanması gerekliliği vurgulandı.
Kadın sağlığı atölyesinde ise Prof. Dr. Erkut Attar, cinsel ilişki sonrası ilk 72 saatte kullanılması gereken ve gebeliğin önlenmesi için geliştirilen ertesi gün haplarının sınıflandırılmasının yanı sıra, yeni teknoloji doğum kontrol haplarını tanıtırken ve doğum kontrolünde güncel yöntemler hakkında bilinen yanlışlar ve doğruları örnekler ile katılımcılara aktardı.
TÜRKİYE’DE DİŞ FIRÇALAMA ALIŞKANLIĞI DÜŞÜK
Ağız ve Diş sağlığı atölyesinde de Türkiye genelinde kişi başına düşen diş macunu oranının yılda 1 kutudan az olduğu, kişi başı diş fırçalama sıklığının ise hafta da 1 olduğu bildirildi.
Ağız içinin halk tarafından vücudun bir parçası olarak algılanmadığı, temizliğinin düzgün ve doğru yapılamadığı durumda ise vücudun diğer kısımlarında meydana gelen kronik hastalıklar ve enfeksiyonların sebebi olduğuna vurgu yapıldı. Ayrıca son günlerde kullanıcılara tamamen doğal olarak sunumlandırılan ve florür içermeyen diş macunlarının formülasyonlarının kullanıcılara yarardan daha çok zarar getirdiği rapor edildi. Özellikle florsüz diş macunlarının diş çürümesi, mine bozukluklarına nasıl yol açtığı, doğal olduğu iddia edilen ürünlerin ise koruyucu içermeksizin çok kısa sürede bozulacağına da değinilen oturumda, Diş Tabipleri Birliğinin bu konularda yaptığı uyarıların da toplumca göz ardı edildiği söylendi.
PROBİYOTİKLER DOĞRU OLARAK KULLANILMALI
Danışma kurulu başkanı Prof. Dr. Barkın Berk de sunumunda, Türkiye’de yapılan çalışmalar ile toplum genelinde kronik kabızlık oranının %20 civarlarında, yurtta kalan gençlerde ise %54 civarlarına çıktığını belirtti.
Laksatiflerin bilinçli kullanılmaması ile kronik kullanıcı bireylerin bir kabızlık-diyare döngüsüne girdiği, vücudun barsak dengesinin bozulmasıyla beraber barsak epitel dokusunun zarar gördüğü, bu zararın sonuçlarının diyabet gibi metabolik hastalıklardan, enfeksiyona ve hatta kansere gidebilecek birçok hastalıkla sonuçlanabileceğinin altını çizdi. Döngünün kırılmasında ve kronik kabızlığın tedavisinde esas olarak probiyotik ve besinleri olan prebiyotiklerin doğru kullanılması olduğuna değinen Prof. Dr. Barkın Berk, her probiyotiğin bu süreçte etkin olmadığı günümüzde probiyotiklerin herşeyi devası gibi görüldüğü ancak canlı mikroorganizmalar olan probiyotiklerin gösterdiği sağlık yararlarının mikroorganizmanın alt tipi bağlantılı olduğunu ve hangi probiyotiğin hangi hastalıkta kullanılacağının belirlenmesinde insan klinik çalışmalarının önemine vurgu yaptı. Toplumda yaygın reçetesiz kullanıma sahip probiyotik, vitamin ve minerallerin, balık yağları gibi besin desteklerinin gün içerisinde alınma zamanlarına da çok önemli olduğuna değinen Prof. Dr. Barkın Berk, multivitamin ve minerallerin, balık yağlarının gün ortasında tok karına alınırken, probiyotik ve proteolitik enzimlerin gece yemek öncesi aç karınla alınmaları gerektiğini söyledi ve sindirim-sinir sistemi sağlığı arasındaki direkt iletişime de vurguda bulundu.
Dermokozmetik atölyesinde ise, L’oreal İş ve Perakende Geliştirme Müdürü Sibel Ayata Büyükkurnaz, bu kategoride bulunan ürünlerin sadece güzellik sağlayan kozmetik ürünler değil, sağlık ve güzelliği beraberce sunan ürünler kategorisinde sınıflandırması gerekliliğini ifade etti.
Katılımcıların ilgi ile takip ettikleri oturumlarda gelecek jenerasyonların hastaları, eczacısı ve eczanesinin de nasıl olacağına dair stratejiler fütürist Ufuk Tarhan ve 2005-2007 yılları arasında Apple Türkiye Pazarlama Müdürlüğü sonrasında 2013 Google Türkiye, Ortadoğu ve Kuzey Afrika Pazarlama Direktörlüğünü yürütmüş Mustafa İçil tarafından tarif edildi.