'Türkiye Dizilerle Bir Devrim Yaptı'
Yönetmen ve senarist Yüksel Aksu: 'Türkiye dizilerle bir devrim yaptı. (Pazarın) İç sahasını aldık. Şu anda Latin Amerika'ya bile bizim dizilerimiz satılıyor' '1990'lı yıllardan bu yana dünyaya dizi ihraç eden 3. ülke olmuşuz. Bu kısmı görmemiz lazım. Burada birçok dinamik var. Eğer bu başarı doğru yönetilirse çok büyük bir endüstri var ortada. Çünkü metropoller hikayelerini tüketti' Oyuncu Nursel Köse: 'Beni sürekli ciddi rollerde görüyorlar. Bu anlamda Türkiye'de de doğru dürüst mizahımı gösterme imkanım olmadı. Biz kadınların mizahı genelde duyulmuyor, görülmüyor. Çünkü hep susmuşuz'
Yönetmen ve senarist Yüksel Aksu, "Türkiye dizilerle bir devrim yaptı. (Pazarın) İç sahasını aldık. Şu anda Latin Amerika'ya bile bizim dizilerimiz satılıyor. Fakat hala bütçeyle, münitajla boğuşuyorlar. Maalesef sektör kötüye evriliyor. " dedi.
Bir televizyon kanalında yayınlanan "Avlu" dizisinin başrol oyuncularından Nursel Köse ile dizinin yönetmeni Yüksel Aksu, Beykoz Kundura Fabrikası'nın içinde yer alan Famelog Academy'nin her ay düzenlediği etkinliğe konuk oldu.
"İftarlık Gazoz", "Dondurmam Gaymak" ve "Entelköy Efeköy'e Karşı" gibi yapımların ödüllü yönetmeni Aksu ile oyuncu Nursel Köse, dizi serüveni ile sektörle ilgili tecrübelerini paylaştı.
Aksu, "Avlu" dizisinde Türkiye'de bugüne kadar çekilmiş hapishane filmleri ya da romanlarının dışında bir cezaevi kurguladığını belirterek, "Dizi, günümüz siyasalına değmeyen, zamansızlaştıran ve ülkesizleştiren bir format olduğu için benim adıma kolay oldu. Senarist arkadaşlara da (hazırlık aşamasında) önce cezaevleri, cezalandırma teknikleri ile ilgili Emile Durkheim'dan Michel Foucault'a bir literatür taraması yaptırdım." diye konuştu.
- "Maalesef (dizi) sektörü kötüye evriliyor"
Konuşmasında Türk dizi sektörüne değinen Aksu, şu değerlendirmelerde bulundu:
"1990'lı yıllardan bu yana dünyaya dizi ihraç eden 3. ülke olmuşuz. Bu kısmı görmemiz lazım. Burada birçok dinamik var. Eğer bu başarı doğru yönetilirse, ortada çok büyük bir endüstri var. Çünkü metropoller hikayelerini tüketti. Bizim gibi dünyada periferik ülkeler, modernite ile geleneksel arasında dolanan ülkeler, öykülerini daha bitirmedi, daha yeni başlıyor.
Türkiye dizilerle bir devrim yaptı. (Pazarın) İç sahasını aldık. Şu anda Latin Amerika'ya bile bizim dizilerimiz satılıyor. Fakat hala bütçeyle, münitajla boğuşuyorlar. Maalesef sektör kötüye evriliyor. Bu tecrübeyi Türkiye daha önce Yeşilçam'da da yaşamıştı. 1960'lı yıllarda dünyada Federico Fellini'nin, Akira Kurosava'nın ve John Ford'un cirit attığı, çok iyi filmlerin çekildiği bir dönemde Yeşilçam, 1955'den 1975'e kadar iç pazarı almıştı. Aynı zamanda 'Susuz Yaz', 'Umut', 'Kuyu', 'Seyithan' ve 'Bulutların Kanunu' gibi efsane filmler de çekildi ve ciddi ödüller alındı ama Yeşilçam bu dönemi doğru yönetemedi. Geriye hiçbir tane plato, enstitü, arşiv kalmadı."
Yüksel Aksu, Türkiye'de milli sinemanın doğru bir şekilde desteklenmesi gerektiğine de vurgu yaparak, yerel filmlerle dünyayla daha iyi bir iletişim kurulacağını ifade etti.
- "Türkiye'de mizahımı gösterme imkanım olmadı"
Dizi sektörü ile 2004 yılında tanışan sinema ve dizi oyuncusu Nursel Köse ise Avlu dizisinde canlandırdığı "Kudret" karakterinden bahsederek, bu rolü ortaya çıkarmak adına sancılı bir dönemden geçtiğini söyledi.
Köse, karakter ortaya çıktıktan sonra bir de karakterin olgunlaşma dönemi olduğuna işaret ederek, "Bu anlamda karakterin soyağacını çıkarana kadar gidiyorum. Nerede doğmuş, neler yapmış, neler yaşamış gibi. Elimde karakter analizi azsa, o karakteri bir ruha büründürmek adına birçok çalışma yapıyorum." dedi.
Dizi ile sinema karakterleri arasında farklar olduğuna dikkati çeken Köse, şöyle devam etti:
"Sinema kısa bir dönem. En fazla bir film çekimi 3 ay sürer ve bu süreçte ortaya bir karakteri çıkartabilirsiniz ama dizilerde olay farklıdır. Avlu dizisinde şu an 44 haftalık bir maceramız var. Ondan önce de diziye hazırlık sürecimiz vardı. Yani toplamda 50 hafta sırf canlandırmanız gereken karakterle uğraşıyorsunuz. Bu yüzden ben bir dizide karakter canlandırmayı, haftalık bir maraton koşusu gibi düşünüyorum. Çünkü her hafta koşmak ve bu koşu için de bir ön hazırlık, idman yapmak zorundasınız."
Köse, kötü karakter oynamanın zevkli bir duygu olduğunu da dile getirerek, "Çünkü kötü karakterin yelpazesi çok geniş. Her durumda yeni bir reaksiyon alabilirsiniz ama iyinin sınırları bellidir. Çok aşırıya gitmez ve çok aşırı reaksiyon göstermez." diye konuştu.
Komedi türündeki filmleri diğer türlere göre daha çok sevdiğini söyleyen Nursel Köse, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Aslında ben çok komik gibi bir kadınım ama beni sürekli ciddi rollerde görüyorlar. Bu anlamda Türkiye'de de doğru dürüst mizahımı gösterme imkanım olmadı. Biz kadınların genelde mizahı duyulmuyor, görülmüyor. Çünkü susmuşuz. Aslında bizim çok tatlı bir mizahımız var. Onu ortaya koymak dileğiyle diyorum. Bir şeyleri anlatmak adına en güzel yol bence mizah."
Kaynak: AA
Bir televizyon kanalında yayınlanan "Avlu" dizisinin başrol oyuncularından Nursel Köse ile dizinin yönetmeni Yüksel Aksu, Beykoz Kundura Fabrikası'nın içinde yer alan Famelog Academy'nin her ay düzenlediği etkinliğe konuk oldu.
"İftarlık Gazoz", "Dondurmam Gaymak" ve "Entelköy Efeköy'e Karşı" gibi yapımların ödüllü yönetmeni Aksu ile oyuncu Nursel Köse, dizi serüveni ile sektörle ilgili tecrübelerini paylaştı.
Aksu, "Avlu" dizisinde Türkiye'de bugüne kadar çekilmiş hapishane filmleri ya da romanlarının dışında bir cezaevi kurguladığını belirterek, "Dizi, günümüz siyasalına değmeyen, zamansızlaştıran ve ülkesizleştiren bir format olduğu için benim adıma kolay oldu. Senarist arkadaşlara da (hazırlık aşamasında) önce cezaevleri, cezalandırma teknikleri ile ilgili Emile Durkheim'dan Michel Foucault'a bir literatür taraması yaptırdım." diye konuştu.
- "Maalesef (dizi) sektörü kötüye evriliyor"
Konuşmasında Türk dizi sektörüne değinen Aksu, şu değerlendirmelerde bulundu:
"1990'lı yıllardan bu yana dünyaya dizi ihraç eden 3. ülke olmuşuz. Bu kısmı görmemiz lazım. Burada birçok dinamik var. Eğer bu başarı doğru yönetilirse, ortada çok büyük bir endüstri var. Çünkü metropoller hikayelerini tüketti. Bizim gibi dünyada periferik ülkeler, modernite ile geleneksel arasında dolanan ülkeler, öykülerini daha bitirmedi, daha yeni başlıyor.
Türkiye dizilerle bir devrim yaptı. (Pazarın) İç sahasını aldık. Şu anda Latin Amerika'ya bile bizim dizilerimiz satılıyor. Fakat hala bütçeyle, münitajla boğuşuyorlar. Maalesef sektör kötüye evriliyor. Bu tecrübeyi Türkiye daha önce Yeşilçam'da da yaşamıştı. 1960'lı yıllarda dünyada Federico Fellini'nin, Akira Kurosava'nın ve John Ford'un cirit attığı, çok iyi filmlerin çekildiği bir dönemde Yeşilçam, 1955'den 1975'e kadar iç pazarı almıştı. Aynı zamanda 'Susuz Yaz', 'Umut', 'Kuyu', 'Seyithan' ve 'Bulutların Kanunu' gibi efsane filmler de çekildi ve ciddi ödüller alındı ama Yeşilçam bu dönemi doğru yönetemedi. Geriye hiçbir tane plato, enstitü, arşiv kalmadı."
Yüksel Aksu, Türkiye'de milli sinemanın doğru bir şekilde desteklenmesi gerektiğine de vurgu yaparak, yerel filmlerle dünyayla daha iyi bir iletişim kurulacağını ifade etti.
- "Türkiye'de mizahımı gösterme imkanım olmadı"
Dizi sektörü ile 2004 yılında tanışan sinema ve dizi oyuncusu Nursel Köse ise Avlu dizisinde canlandırdığı "Kudret" karakterinden bahsederek, bu rolü ortaya çıkarmak adına sancılı bir dönemden geçtiğini söyledi.
Köse, karakter ortaya çıktıktan sonra bir de karakterin olgunlaşma dönemi olduğuna işaret ederek, "Bu anlamda karakterin soyağacını çıkarana kadar gidiyorum. Nerede doğmuş, neler yapmış, neler yaşamış gibi. Elimde karakter analizi azsa, o karakteri bir ruha büründürmek adına birçok çalışma yapıyorum." dedi.
Dizi ile sinema karakterleri arasında farklar olduğuna dikkati çeken Köse, şöyle devam etti:
"Sinema kısa bir dönem. En fazla bir film çekimi 3 ay sürer ve bu süreçte ortaya bir karakteri çıkartabilirsiniz ama dizilerde olay farklıdır. Avlu dizisinde şu an 44 haftalık bir maceramız var. Ondan önce de diziye hazırlık sürecimiz vardı. Yani toplamda 50 hafta sırf canlandırmanız gereken karakterle uğraşıyorsunuz. Bu yüzden ben bir dizide karakter canlandırmayı, haftalık bir maraton koşusu gibi düşünüyorum. Çünkü her hafta koşmak ve bu koşu için de bir ön hazırlık, idman yapmak zorundasınız."
Köse, kötü karakter oynamanın zevkli bir duygu olduğunu da dile getirerek, "Çünkü kötü karakterin yelpazesi çok geniş. Her durumda yeni bir reaksiyon alabilirsiniz ama iyinin sınırları bellidir. Çok aşırıya gitmez ve çok aşırı reaksiyon göstermez." diye konuştu.
Komedi türündeki filmleri diğer türlere göre daha çok sevdiğini söyleyen Nursel Köse, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Aslında ben çok komik gibi bir kadınım ama beni sürekli ciddi rollerde görüyorlar. Bu anlamda Türkiye'de de doğru dürüst mizahımı gösterme imkanım olmadı. Biz kadınların genelde mizahı duyulmuyor, görülmüyor. Çünkü susmuşuz. Aslında bizim çok tatlı bir mizahımız var. Onu ortaya koymak dileğiyle diyorum. Bir şeyleri anlatmak adına en güzel yol bence mizah."