'Seyahatname, İstanbul Tarihi Hakkında Yazılmış Ender Bir Eser'
Harvard Üniversitesi Tarih Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Cemal Kafadar: '(Seyahatname) İstanbul tarihi hakkında 20. yüzyıla kadar tek başına yazılmış ender bir eser. 10. cilt ise tek başına Kahire'yi ve Kahire'den Güney'e yaptığı bazı seyahatlere ayrılmış. Diğer ciltlerde de 40 yıl boyunca yaptığı seyahatler anlatılmış' '(Evliya Çelebi) temel olarak İstanbul'u 9 değişik kuruluş aşamasıyla anlatmayı tercih eder. Bu şehrin 9 kurucusu ve 9 kuruluş aşaması vardır'
Cumhurbaşkanlığı Kültür ve Sanat Ödülü'ne değer bulunan Harvard Üniversitesi Tarih Bölümü öğretim üyesi Prof. Dr. Cemal Kafadar, "(Seyahatname) İstanbul tarihi hakkında 20. yüzyıla kadar tek başına yazılmış ender bir eser. 10. cilt ise tek başına Kahire'yi ve Kahire'den Güney'e yaptığı bazı seyahatlere ayrılmış. Diğer ciltlerde de 40 yıl boyunca yaptığı seyahatler anlatılmış." dedi.
Dünyanın sayılı Osmanlı tarihçileri arasında gösterilen ve Harvard Üniversitesinde tarih dersleri veren Prof. Dr. Kafadar, Kadir Has Üniversitesinin düzenlediği "Herkese Açık Kolokyum" seminerlerinin üçüncü etkinliğine konuk oldu.
Etkinlikte, "Evliya Çelebi'den Tekinsiz Bir Kanal İstanbul Hikayesi: Tuna'nın Balıkları, Boğaz'ın Canavarları" başlıklı bir konuşma yapan Kafadar, Evliya Çelebi Seyahatnamesi'nin dünya tarihinin en önemli eserlerinden biri olduğunu söyledi.
Kafadar, yaklaşık 4 bin sayfalık Seyahatname'de muazzam bir anlatı olduğuna işaret ederek, "Evliya Çelebi, Unkapanı'nda doğup büyüyor. 20'li yaşlarda seyahatlerine başlayana kadar, hayatının bir çoğunu Unkapanı merkezli İstanbul'da geçiriyor. 1611'le 1680'ler arasında yaşıyor ve tam ölüm tarihi, nerede öldüğü bilinmiyor." dedi.
Toplam 10 ciltlik Seyahatname'nin ilk cildinin tamamen İstanbul'a atfedildiğini belirten Kafadar, şöyle devam etti:
"İstanbul tarihi hakkında 20. yüzyıla kadar tek başına yazılmış ender bir eser. 10. cilt ise tek başına Kahire'yi ve Kahire'den Güney'e yaptığı bazı seyahatlere ayrılmış. Diğer ciltlerde de 40 yıl boyunca yaptığı seyahatler anlatılmış. Bizim şu an bitmiş halde okuduğumuz eserini, o yazarken sık sık 'ben bunu temize çektiğimde' gibi ifadeler kullanmasından belli ki muhakkak kitabın son aşamasında bir redaksiyon daha vermek istiyordu. Çünkü kitapta hala yerine oturmadığı unsurları var. Bir çeşit bitmemiş senfoni gibi bir eser olduğunu düşünebiliriz."
Kafadar, Evliya Çelebi'nin Seyahatname'de İstanbul'u çok farklı tabirlerle birçok kez tanımladığını aktararak, "İstanbul için en sık kullandığı tanımlama Makedon şehridir. Evliya Çelebi, İstanbul'u Trakya'da Rumeli'ye uzanan bütün hinterlandıyla anlamak gerektiğini düşünür. O yüzden bir Makedon şehridir. Çelebi için Makedon, Eyüp'ten başlayarak, Tuna nehrine kadar gider." diye konuştu.
Çelebi'nin Seyahatname'de 'İstanbul'un nasıl var olduğu' konusuyla da sık sık ilgilendiğinden bahseden Kafadar, şunları anlattı:
"Temel olarak İstanbul'u 9 değişik kuruluş aşamasıyla anlatmayı tercih eder. Bu şehrin 9 kurucusu ve 9 kuruluş aşaması vardır. 9.'su Konstantin'dir. Konstantin'den sonra İstanbul, Bizans- Osmanlı devamlılığıyla, efsanelerden arınmış bir tarih anlatısı içinde ele alınır. Diğer 8 kurucu ise apayrı boyutta eserde ele alınır. Ayrıca İstanbul'un bu 9 kere yeniden kurulma hikayesi bir kısır döngü ya da her kuruluşta, başladığı yere dönen bir hikaye değildir. Doğal afet ve savaş gibi olan sebeplerle harap olan yerler var. Hatta esaslı tahribat olabiliyor ama her kurucu eskinin üzerine yeni değerler koyuyor."
Evliya Çelebi'nin Seyahatnamesi'nin Kahire'de bitmemiş bir halde bulunduğunu söyleyen Kafadar, "Belki de kitap hiç bitmeyecekti. O dönem Saray'da kitaplara çok meraklı bir Beşir Ağa, 1720'lerde Mısır'da kulağı delik bir insan ve Çelebi'nin böyle dev bir eser bıraktığını duyuyor. Evliya Çelebi'nin ölümünden uzun yıllar sonra İstanbul'a getirtiyor. Daha sonra piyasadaki müstensihlere sipariş vererek, çoğaltıyor. Bu sayede bu kadar dev bir eserin birkaç nüshası var ve bu kadar olması bile bir mucize. Her şeye rağmen Çelebi, Osmanlı biyografi kitaplarına hiçbir zaman girmedi. Kendi çağının çağı için biraz tuhaf." değerlendirmesini yaptı.
Kaynak: AA
Dünyanın sayılı Osmanlı tarihçileri arasında gösterilen ve Harvard Üniversitesinde tarih dersleri veren Prof. Dr. Kafadar, Kadir Has Üniversitesinin düzenlediği "Herkese Açık Kolokyum" seminerlerinin üçüncü etkinliğine konuk oldu.
Etkinlikte, "Evliya Çelebi'den Tekinsiz Bir Kanal İstanbul Hikayesi: Tuna'nın Balıkları, Boğaz'ın Canavarları" başlıklı bir konuşma yapan Kafadar, Evliya Çelebi Seyahatnamesi'nin dünya tarihinin en önemli eserlerinden biri olduğunu söyledi.
Kafadar, yaklaşık 4 bin sayfalık Seyahatname'de muazzam bir anlatı olduğuna işaret ederek, "Evliya Çelebi, Unkapanı'nda doğup büyüyor. 20'li yaşlarda seyahatlerine başlayana kadar, hayatının bir çoğunu Unkapanı merkezli İstanbul'da geçiriyor. 1611'le 1680'ler arasında yaşıyor ve tam ölüm tarihi, nerede öldüğü bilinmiyor." dedi.
Toplam 10 ciltlik Seyahatname'nin ilk cildinin tamamen İstanbul'a atfedildiğini belirten Kafadar, şöyle devam etti:
"İstanbul tarihi hakkında 20. yüzyıla kadar tek başına yazılmış ender bir eser. 10. cilt ise tek başına Kahire'yi ve Kahire'den Güney'e yaptığı bazı seyahatlere ayrılmış. Diğer ciltlerde de 40 yıl boyunca yaptığı seyahatler anlatılmış. Bizim şu an bitmiş halde okuduğumuz eserini, o yazarken sık sık 'ben bunu temize çektiğimde' gibi ifadeler kullanmasından belli ki muhakkak kitabın son aşamasında bir redaksiyon daha vermek istiyordu. Çünkü kitapta hala yerine oturmadığı unsurları var. Bir çeşit bitmemiş senfoni gibi bir eser olduğunu düşünebiliriz."
Kafadar, Evliya Çelebi'nin Seyahatname'de İstanbul'u çok farklı tabirlerle birçok kez tanımladığını aktararak, "İstanbul için en sık kullandığı tanımlama Makedon şehridir. Evliya Çelebi, İstanbul'u Trakya'da Rumeli'ye uzanan bütün hinterlandıyla anlamak gerektiğini düşünür. O yüzden bir Makedon şehridir. Çelebi için Makedon, Eyüp'ten başlayarak, Tuna nehrine kadar gider." diye konuştu.
Çelebi'nin Seyahatname'de 'İstanbul'un nasıl var olduğu' konusuyla da sık sık ilgilendiğinden bahseden Kafadar, şunları anlattı:
"Temel olarak İstanbul'u 9 değişik kuruluş aşamasıyla anlatmayı tercih eder. Bu şehrin 9 kurucusu ve 9 kuruluş aşaması vardır. 9.'su Konstantin'dir. Konstantin'den sonra İstanbul, Bizans- Osmanlı devamlılığıyla, efsanelerden arınmış bir tarih anlatısı içinde ele alınır. Diğer 8 kurucu ise apayrı boyutta eserde ele alınır. Ayrıca İstanbul'un bu 9 kere yeniden kurulma hikayesi bir kısır döngü ya da her kuruluşta, başladığı yere dönen bir hikaye değildir. Doğal afet ve savaş gibi olan sebeplerle harap olan yerler var. Hatta esaslı tahribat olabiliyor ama her kurucu eskinin üzerine yeni değerler koyuyor."
Evliya Çelebi'nin Seyahatnamesi'nin Kahire'de bitmemiş bir halde bulunduğunu söyleyen Kafadar, "Belki de kitap hiç bitmeyecekti. O dönem Saray'da kitaplara çok meraklı bir Beşir Ağa, 1720'lerde Mısır'da kulağı delik bir insan ve Çelebi'nin böyle dev bir eser bıraktığını duyuyor. Evliya Çelebi'nin ölümünden uzun yıllar sonra İstanbul'a getirtiyor. Daha sonra piyasadaki müstensihlere sipariş vererek, çoğaltıyor. Bu sayede bu kadar dev bir eserin birkaç nüshası var ve bu kadar olması bile bir mucize. Her şeye rağmen Çelebi, Osmanlı biyografi kitaplarına hiçbir zaman girmedi. Kendi çağının çağı için biraz tuhaf." değerlendirmesini yaptı.