'Trump'ın Kararının Hiçbir Dayanağı Yoktur'
CHP Grup Başkanvekili Engin Altay: '(ABD'nin Golan Tepeleri kararı) Trump'ın kararının hiçbir dayanağı yoktur. Trump'ın sadece kişisel arzusunu ortaya koyan bir karardır. Golan Tepeleri, 1967'de yapılan antlaşma neticesinde BM'nin aldığı kararla Filistin'indir' '(PKK ile iltisaklı ve irtibatlı belediye meclis üyesi adayları) PKK ile devlet, etkili ve katı şekilde mücadele etmek zorundadır ama siz her Kürt'e 'terörist' diye bakarsanız, Kürt olan herkesi PKK ile ilişkilendirirseniz işte esas Türkiye'yi bölmek budur, asıl ihanet, budur'
CHP Grup Başkanvekili Engin Altay, ABD Başkanı Donald Trump'ın Golan Tepeleri'nde İsrail egemenliğini tanıyan başkanlık kararnamesini imzalamasına ilişkin, "Trump'ın kararının hiçbir dayanağı yoktur. Trump'ın sadece kişisel arzusunu ortaya koyan bir karardır. Golan Tepeleri 1967'de yapılan antlaşma neticesinde BM'nin aldığı kararla Filistin'indir." dedi.
Altay, partisinin Afyonkarahisar İl Başkanlığında düzenlediği basın toplantısında, ABD Başkanı Donald Trump'ın, Golan Tepeleri'nde İsrail egemenliğini tanıyan başkanlık kararnamesini imzalamasını eleştirdi.
Golan Tepeleri'nin, 1967'de yapılan antlaşmaya göre Filistin'in olduğunu ifade eden Altay, şunları kaydetti:
"Bugüne kadar 'Ey İsrail, Ey Amerika' diye efelenen Erdoğan'ın şimdi de 'Ey Trump' diye efelenmesi lazım. Trump'ın kararının hiçbir dayanağı yoktur. Trump'ın, sadece kişisel arzusunu ortaya koyan bir karardır. Golan Tepeleri, 1967'de yapılan antlaşma neticesinde Birleşmiş Milletler'in (BM) aldığı kararla Filistin'indir. Lakin, İsrail'in sadece Golan Tepelerinde değil, Filistin'deki dindaşlarımıza, Müslümanlara ve kardeşlerimize yönelik hem işgali hem de ambargo, izolasyonu, baskısı ve katliamları devam etmektedir. Bunu kabul etmemiz mümkün değildir, ama Türkiye'nin İsrail konusundaki politikaları da Filistinli kardeşlerimizle gerçek bir dayanışmayı yansıtmaktan da uzaktır. Türkiye'nin, her şeyden önce İsrail konusunda içeride tek ses olması lazım. Hem de daha yüksek bir refleks göstermesi lazım. Biz, Filistinli kardeşlerimize yönelik yapılan saldırı ve hamlelere karşı, Türkiye'de orta yerdeki hükümetin kararlarını her zaman destekleriz ve olumlu kararların her zaman yanlarında oluruz."
Seçim sürecine ilişkin de değerlendirmelerde bulunan Altay, yerel seçim sürecinde Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın üslubunun meydanları savaş alanına çevirdiğini savundu.
Milletin, bu söylemleri tasvip etmediğini dile getiren Altay, şöyle devam etti:
"Siyasette seçime girecek partiler çekişecek, elbette münakaşa olacaktır. Münakaşa olduğu kadar da siyaset, aynı zamanda bir müzakere işidir. Ama maalesef AK Parti Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı, bu seçimlerde ülkenin ekonomik krizden dolayı, millete, iki çift tatlı lafı olmadığı için milletin gözünün içerisine baka baka ortamı bilinçli olarak geriyor. Biz, olabildiğince bu gerilme ortamına ve Erdoğan'ın bizi çekmek istediği tuzağa düşmemeye çalıştık. Bütün kampanya boyunca da bunu yaptık. Son 5 gündeyiz ve bunu yapmaya devam edeceğiz. Onun yüzü asılacak, bizim yüzümüz gülecek. Çünkü kaybedenler gerilir, öfkelenir ve hiddetlenir. Kazananlara biraz daha toleranslı, rahat, ferah ve hoşgörülü olmak yakışır."
- "Türkiye'de haçlı seferi kavgası olmaz"
Altay, seçim süresince kendilerine yönelik sürekli "zillet, terörist, hain, adiler, ahlaksız" gibi ifadeler kullanıldığını vurgulayarak, şunları kaydetti:
"Bize denilmeyen kaba söz kalmadı. 'Hesap soracağız' denildi. Bunlar da yetmedi. Sonra cennetten tapu dağıtmalar başladı. Bunlar da yetmedi ve en son olarak da 'haçlı seferleri paranoyasını' milletin üzerine çökertmeye çalıştılar. Yeni Zelanda'daki menfur olaydan sonra ben hem partim hem de vatandaşlarımızın taziyelerini iletmek üzere iki arkadaşımla oraya gittim. Yeni Zelanda'daki hain saldırıyı, Türkiye'ye yönelik haçlı seferlerinin işaret fişeği gibi adlandırarak seçimlerde bunu oya devşirmek için de bir hamle içerisine girdiler. Erdoğan ile Bahçeli'ye ben 'bay dumur ve kambur' diyorum. Sayın Bahçeli 'dumur', Sayın Erdoğan da milletin sırtına 'kambur' olmuştur. Cumhur İttifakı'nı da 'dumur ve kambur' ittifakı olarak özetlemek de mümkündür. Bu sefer de bir haçlı paranoyasıyla toplumun karşısına çıktılar ama şunu unuttular; Anadolu, Mustafa Kemal'in ülkesidir ve Mustafa Kemal, onların haçlılar dediği milletlere ve o dine mensup insanlara, bu topraklarda 100 sene önce bükemedikleri bileği öptürdü. Merak etmesinler, bir daha Türkiye'de haçlı seferi kavgası olmaz."
- "PKK ile devletin en etkili katı mücadele etmek zorundadır"
Altay, Türkiye'nin bir beka sorununun olmadığını ve öncesinde çok daha ağır badireleri ve tehditleri bertaraf ettiğini anlattı.
Son günlerde İçişleri Bakanı Süleyman Soylu'nun CHP, İYİ Parti ve Saadet Partisi'nin meclis üyesi aday listelerinde terör örgütlerine yardım ve yataklık yapanların isimlerinin olduğu yönünde açıklamaları olduğunu anımsatan Altay, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Her Kürt terörist ise Türkiye'ye uğurlar olsun. Türkiye, zaten gitmiştir. Bu, bu ülkede 10 milyon terörist var demektir. Ondan sonra bu ülkenin ucunu ve başını kimse toplayamaz. Evet, PKK bir terör örgütüdür. Yıllardır Meclis'te bunu milletvekillerimizle söyleyegeldik. PKK ile devlet, en etkili ve katı şekilde mücadele etmek zorundadır ama siz her Kürt'e 'terörist' diye bakarsanız, Kürt olan herkesi PKK ile ilişkilendirirseniz işte esas Türkiye'yi bölmek budur, asıl ihanet budur. Türkiye Cumhuriyeti'ni Türk'ü, Kürt'ü, Laz'ı, Çerkez'i, Arap'ı ve Boşnak'ı hep birlikte kurdu. Bunu da hep birlikte olursak yaşatabiliriz. Ayrıştırarak bu ülkeyi kimse ayakta tutamaz. Bu şanlı bayrağımızı göklerde dalgalandıramayız."
Altay, Millet İttifakı'nın, Türkiye'deki demokrasinin önünü açtığına dikkati çekti.
Kaynak: AA
Altay, partisinin Afyonkarahisar İl Başkanlığında düzenlediği basın toplantısında, ABD Başkanı Donald Trump'ın, Golan Tepeleri'nde İsrail egemenliğini tanıyan başkanlık kararnamesini imzalamasını eleştirdi.
Golan Tepeleri'nin, 1967'de yapılan antlaşmaya göre Filistin'in olduğunu ifade eden Altay, şunları kaydetti:
"Bugüne kadar 'Ey İsrail, Ey Amerika' diye efelenen Erdoğan'ın şimdi de 'Ey Trump' diye efelenmesi lazım. Trump'ın kararının hiçbir dayanağı yoktur. Trump'ın, sadece kişisel arzusunu ortaya koyan bir karardır. Golan Tepeleri, 1967'de yapılan antlaşma neticesinde Birleşmiş Milletler'in (BM) aldığı kararla Filistin'indir. Lakin, İsrail'in sadece Golan Tepelerinde değil, Filistin'deki dindaşlarımıza, Müslümanlara ve kardeşlerimize yönelik hem işgali hem de ambargo, izolasyonu, baskısı ve katliamları devam etmektedir. Bunu kabul etmemiz mümkün değildir, ama Türkiye'nin İsrail konusundaki politikaları da Filistinli kardeşlerimizle gerçek bir dayanışmayı yansıtmaktan da uzaktır. Türkiye'nin, her şeyden önce İsrail konusunda içeride tek ses olması lazım. Hem de daha yüksek bir refleks göstermesi lazım. Biz, Filistinli kardeşlerimize yönelik yapılan saldırı ve hamlelere karşı, Türkiye'de orta yerdeki hükümetin kararlarını her zaman destekleriz ve olumlu kararların her zaman yanlarında oluruz."
Seçim sürecine ilişkin de değerlendirmelerde bulunan Altay, yerel seçim sürecinde Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın üslubunun meydanları savaş alanına çevirdiğini savundu.
Milletin, bu söylemleri tasvip etmediğini dile getiren Altay, şöyle devam etti:
"Siyasette seçime girecek partiler çekişecek, elbette münakaşa olacaktır. Münakaşa olduğu kadar da siyaset, aynı zamanda bir müzakere işidir. Ama maalesef AK Parti Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı, bu seçimlerde ülkenin ekonomik krizden dolayı, millete, iki çift tatlı lafı olmadığı için milletin gözünün içerisine baka baka ortamı bilinçli olarak geriyor. Biz, olabildiğince bu gerilme ortamına ve Erdoğan'ın bizi çekmek istediği tuzağa düşmemeye çalıştık. Bütün kampanya boyunca da bunu yaptık. Son 5 gündeyiz ve bunu yapmaya devam edeceğiz. Onun yüzü asılacak, bizim yüzümüz gülecek. Çünkü kaybedenler gerilir, öfkelenir ve hiddetlenir. Kazananlara biraz daha toleranslı, rahat, ferah ve hoşgörülü olmak yakışır."
- "Türkiye'de haçlı seferi kavgası olmaz"
Altay, seçim süresince kendilerine yönelik sürekli "zillet, terörist, hain, adiler, ahlaksız" gibi ifadeler kullanıldığını vurgulayarak, şunları kaydetti:
"Bize denilmeyen kaba söz kalmadı. 'Hesap soracağız' denildi. Bunlar da yetmedi. Sonra cennetten tapu dağıtmalar başladı. Bunlar da yetmedi ve en son olarak da 'haçlı seferleri paranoyasını' milletin üzerine çökertmeye çalıştılar. Yeni Zelanda'daki menfur olaydan sonra ben hem partim hem de vatandaşlarımızın taziyelerini iletmek üzere iki arkadaşımla oraya gittim. Yeni Zelanda'daki hain saldırıyı, Türkiye'ye yönelik haçlı seferlerinin işaret fişeği gibi adlandırarak seçimlerde bunu oya devşirmek için de bir hamle içerisine girdiler. Erdoğan ile Bahçeli'ye ben 'bay dumur ve kambur' diyorum. Sayın Bahçeli 'dumur', Sayın Erdoğan da milletin sırtına 'kambur' olmuştur. Cumhur İttifakı'nı da 'dumur ve kambur' ittifakı olarak özetlemek de mümkündür. Bu sefer de bir haçlı paranoyasıyla toplumun karşısına çıktılar ama şunu unuttular; Anadolu, Mustafa Kemal'in ülkesidir ve Mustafa Kemal, onların haçlılar dediği milletlere ve o dine mensup insanlara, bu topraklarda 100 sene önce bükemedikleri bileği öptürdü. Merak etmesinler, bir daha Türkiye'de haçlı seferi kavgası olmaz."
- "PKK ile devletin en etkili katı mücadele etmek zorundadır"
Altay, Türkiye'nin bir beka sorununun olmadığını ve öncesinde çok daha ağır badireleri ve tehditleri bertaraf ettiğini anlattı.
Son günlerde İçişleri Bakanı Süleyman Soylu'nun CHP, İYİ Parti ve Saadet Partisi'nin meclis üyesi aday listelerinde terör örgütlerine yardım ve yataklık yapanların isimlerinin olduğu yönünde açıklamaları olduğunu anımsatan Altay, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Her Kürt terörist ise Türkiye'ye uğurlar olsun. Türkiye, zaten gitmiştir. Bu, bu ülkede 10 milyon terörist var demektir. Ondan sonra bu ülkenin ucunu ve başını kimse toplayamaz. Evet, PKK bir terör örgütüdür. Yıllardır Meclis'te bunu milletvekillerimizle söyleyegeldik. PKK ile devlet, en etkili ve katı şekilde mücadele etmek zorundadır ama siz her Kürt'e 'terörist' diye bakarsanız, Kürt olan herkesi PKK ile ilişkilendirirseniz işte esas Türkiye'yi bölmek budur, asıl ihanet budur. Türkiye Cumhuriyeti'ni Türk'ü, Kürt'ü, Laz'ı, Çerkez'i, Arap'ı ve Boşnak'ı hep birlikte kurdu. Bunu da hep birlikte olursak yaşatabiliriz. Ayrıştırarak bu ülkeyi kimse ayakta tutamaz. Bu şanlı bayrağımızı göklerde dalgalandıramayız."
Altay, Millet İttifakı'nın, Türkiye'deki demokrasinin önünü açtığına dikkati çekti.