Mümin Kadınların Hanımefendisi Açıklaması Hazreti Fatıma
İslam Peygamberi Hazreti Muhammed'in kızı ve Dördüncü Halife Hazreti Ali'nin eşi Hazreti Fatıma, hayatı boyunca sade yaşantısı, gösteriş ile israftan kaçınması, sabır, haya ve edebiyle mümin kadınlara örnek oldu Medine'de 22 Kasım 632'de vefat eden Hazreti Fatıma, vasiyeti üzerine cenazesi tabutla taşınarak geceleyin CennetülBaki Kabristanı'na defnedildi Diyanet İşleri Başkanlığı Din İşleri Yüksek Kurulu Uzmanı Dr. Fatih Mehmet Aydın: 'Hazreti Fatıma'nın çok iyi bir eş, anne olması, hayatı boyunca kanaatli, gösterişsiz ve şatafattan uzak hayat yaşaması, herkes için çok önemli bir ders'
SEFA ŞAHİN - İslam Peygamberi Hazreti Muhammed'in kızı ve Raşid Halifeler döneminin son halifesi Hazreti Ali'nin eşi Hazreti Fatıma, vefatının 1387'nci yılında yad ediliyor.
Son peygamber Hazreti Muhammed'in soyunu devam ettiren kızı Ümmü'l-Haseneyn Fatıma bint Muhammed ez-Zehra, hayatı boyunca sade yaşantısı, gösteriş ile israftan kaçınması, haya ve edebiyle mümin kadınların örneği oldu.
Diyanet İşleri Başkanlığı Din İşleri Yüksek Kurulu Uzmanı Dr. Fatih Mehmet Aydın, AA muhabirine yaptığı açıklamada, Hazreti Muhammed'in kızı Hazreti Fatıma'yı çok sevdiği için "Babasının annesi" anlamına gelen "Ümmü ebiha" ismiyle seslendiğini belirtti.
Aydın, "Beyaz, parlak ve aydınlık yüzlü kadın" anlamına gelen Zehra ve "iffetli ve namuslu kadın" anlamına gelen Betül ismiyle de anılan Hazreti Fatıma'nın, çok iyi bir çocuk olduğunu ve ömrü boyunca babasını takip ettiğini anlattı.
Hazreti Fatıma'nın küçük yaşta olmasına rağmen, Hazreti Muhammed'e Mekke döneminde eziyet edenlere karşı mücadele ettiğini aktaran Aydın, çok sabırlı olmasının yanı sıra edep ve haya sahibi olduğunu söyledi.
O yıllarda vefat edenlerin cenazesinin üzerine bez örtüldüğünü ve bu durumun Hazreti Fatıma'nın hoşuna gitmediğini dile getiren Aydın, şöyle devam etti:
"Hazreti Fatıma, 'Kadının üzerine bez örtünce göğsünün şekli belli oluyor. Zamanında Habeşistan'a göç eden bir sahabe hanımefendi dedi ki, 'Ben Habeşistan'da bir özellik gördüm. Kadınların cenazesi tabutun içine konuluyor ve tabutla taşınıyor. Vefat ettiğimde beni de o tabut gibi bir şeyle taşısınlar ve geceleyin defnetsinler.' İnsanlar görmesinler diye geceleyin defnedilmesini vasiyet etti. Bu çok önemli özellik."
- "Evlenmeye gönlünün olduğunu ağlayarak belli etti"
Aydın, Hazreti Peygamber'in kızı Hazreti Fatıma'ya birçok talibin çıktığını, ancak Hazreti Ali ile evlenmek isteyip istemediğinin sorulması üzerine, hayası ve edebinden dolayı hafifçe ağlayıp bu evlilikte gönlünün olduğunu belli etmeye çalıştığını ifade etti.
Hazreti Ali'nin maddi durumu iyi olmaması dolayısıyla dağdan topladığı otları satarak geliriyle düğün yemeği verdiği bilgisini paylaşan Aydın, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Hazreti Fatıma ile Hazreti Ali evlendiğinde evlerinde 3 minder, saçaklı halı, içi hurma lifiyle doldurulmuş bir yastık, iki el değirmeni, su kabı, topraktan yapılmış testi, meşinden yapılmış su bardağı, elek, havlu, tabaklanmamış koç postu, tüyü dökülmüş kilim, hurma yaprağından örülmüş sedir, iki yemen işi elbise ve bir kadife yorgan vardı."
Aydın, Hazreti Fatıma'nın hayatından ve kişiliğinden alınması gereken önemli derslerin olduğuna işaret ederek, "Hazreti Fatıma edepli ve hayalı çok iyi bir kız evladıydı. Aynı zamanda çok iyi bir alimeydi, ilim öğrenirdi. Hazreti Fatıma'nın çok iyi bir eş, anne olması, hayatı boyunca kanaatli, gösterişsiz ve şatafattan uzak hayat yaşaması herkes için çok önemli bir ders." değerlendirmesinde bulundu.
- Babasından mümin kadınların hanımefendisi olduğunu öğrendi
Mekke'de 609'da doğan Hazreti Fatıma'nın, Hazreti Ali ile evliliğinden Hasan, Hüseyin, Şaban, Muhassin, Ümmü Gülsüm ve Zeynep isimli çocukları dünyaya geldi.
Uhud Gazvesi'nde 10 hanımla birlikte gazilere yiyecek ve su taşıyan Hazreti Fatıma, aynı zamanda yaralıları tedavi ederdi.
Hazreti Muhammed, Hazreti Fatıma'ya, vefat etmeden evvel hastalandığı sırada Kur'an-ı Kerim'i Cebrail Aleyhisselam ile her yıl bir kez birbirlerine okuduklarını, o yıl Cebrail'in aynı amaçla iki defa geldiğini, bu durumun ise vefatının yaklaştığına işaret olduğunu söyledi.
Bunun üzerine Hazreti Fatıma ağlamaya başlayınca, Hazreti Muhammed'in, ailesinden kendisine önce onun kavuşacağını ve mümin kadınların hanımefendisi olduğunu söylemesi üzerine de gülüp sevindi.
Hazreti Muhammed'in ölümünden 5,5 ay sonra Medine'de 22 Kasım 632'de vefat eden Hazreti Fatıma, vasiyeti üzerine cenazesi tabutla taşınarak, gece Cennetül-Baki Kabristanı'na defnedildi.
Kaynak: AA
Son peygamber Hazreti Muhammed'in soyunu devam ettiren kızı Ümmü'l-Haseneyn Fatıma bint Muhammed ez-Zehra, hayatı boyunca sade yaşantısı, gösteriş ile israftan kaçınması, haya ve edebiyle mümin kadınların örneği oldu.
Diyanet İşleri Başkanlığı Din İşleri Yüksek Kurulu Uzmanı Dr. Fatih Mehmet Aydın, AA muhabirine yaptığı açıklamada, Hazreti Muhammed'in kızı Hazreti Fatıma'yı çok sevdiği için "Babasının annesi" anlamına gelen "Ümmü ebiha" ismiyle seslendiğini belirtti.
Aydın, "Beyaz, parlak ve aydınlık yüzlü kadın" anlamına gelen Zehra ve "iffetli ve namuslu kadın" anlamına gelen Betül ismiyle de anılan Hazreti Fatıma'nın, çok iyi bir çocuk olduğunu ve ömrü boyunca babasını takip ettiğini anlattı.
Hazreti Fatıma'nın küçük yaşta olmasına rağmen, Hazreti Muhammed'e Mekke döneminde eziyet edenlere karşı mücadele ettiğini aktaran Aydın, çok sabırlı olmasının yanı sıra edep ve haya sahibi olduğunu söyledi.
O yıllarda vefat edenlerin cenazesinin üzerine bez örtüldüğünü ve bu durumun Hazreti Fatıma'nın hoşuna gitmediğini dile getiren Aydın, şöyle devam etti:
"Hazreti Fatıma, 'Kadının üzerine bez örtünce göğsünün şekli belli oluyor. Zamanında Habeşistan'a göç eden bir sahabe hanımefendi dedi ki, 'Ben Habeşistan'da bir özellik gördüm. Kadınların cenazesi tabutun içine konuluyor ve tabutla taşınıyor. Vefat ettiğimde beni de o tabut gibi bir şeyle taşısınlar ve geceleyin defnetsinler.' İnsanlar görmesinler diye geceleyin defnedilmesini vasiyet etti. Bu çok önemli özellik."
- "Evlenmeye gönlünün olduğunu ağlayarak belli etti"
Aydın, Hazreti Peygamber'in kızı Hazreti Fatıma'ya birçok talibin çıktığını, ancak Hazreti Ali ile evlenmek isteyip istemediğinin sorulması üzerine, hayası ve edebinden dolayı hafifçe ağlayıp bu evlilikte gönlünün olduğunu belli etmeye çalıştığını ifade etti.
Hazreti Ali'nin maddi durumu iyi olmaması dolayısıyla dağdan topladığı otları satarak geliriyle düğün yemeği verdiği bilgisini paylaşan Aydın, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Hazreti Fatıma ile Hazreti Ali evlendiğinde evlerinde 3 minder, saçaklı halı, içi hurma lifiyle doldurulmuş bir yastık, iki el değirmeni, su kabı, topraktan yapılmış testi, meşinden yapılmış su bardağı, elek, havlu, tabaklanmamış koç postu, tüyü dökülmüş kilim, hurma yaprağından örülmüş sedir, iki yemen işi elbise ve bir kadife yorgan vardı."
Aydın, Hazreti Fatıma'nın hayatından ve kişiliğinden alınması gereken önemli derslerin olduğuna işaret ederek, "Hazreti Fatıma edepli ve hayalı çok iyi bir kız evladıydı. Aynı zamanda çok iyi bir alimeydi, ilim öğrenirdi. Hazreti Fatıma'nın çok iyi bir eş, anne olması, hayatı boyunca kanaatli, gösterişsiz ve şatafattan uzak hayat yaşaması herkes için çok önemli bir ders." değerlendirmesinde bulundu.
- Babasından mümin kadınların hanımefendisi olduğunu öğrendi
Mekke'de 609'da doğan Hazreti Fatıma'nın, Hazreti Ali ile evliliğinden Hasan, Hüseyin, Şaban, Muhassin, Ümmü Gülsüm ve Zeynep isimli çocukları dünyaya geldi.
Uhud Gazvesi'nde 10 hanımla birlikte gazilere yiyecek ve su taşıyan Hazreti Fatıma, aynı zamanda yaralıları tedavi ederdi.
Hazreti Muhammed, Hazreti Fatıma'ya, vefat etmeden evvel hastalandığı sırada Kur'an-ı Kerim'i Cebrail Aleyhisselam ile her yıl bir kez birbirlerine okuduklarını, o yıl Cebrail'in aynı amaçla iki defa geldiğini, bu durumun ise vefatının yaklaştığına işaret olduğunu söyledi.
Bunun üzerine Hazreti Fatıma ağlamaya başlayınca, Hazreti Muhammed'in, ailesinden kendisine önce onun kavuşacağını ve mümin kadınların hanımefendisi olduğunu söylemesi üzerine de gülüp sevindi.
Hazreti Muhammed'in ölümünden 5,5 ay sonra Medine'de 22 Kasım 632'de vefat eden Hazreti Fatıma, vasiyeti üzerine cenazesi tabutla taşınarak, gece Cennetül-Baki Kabristanı'na defnedildi.