BBP Genel Başkanı Destici Açıklaması 'Türkiye Kendi Göbeğini Kendi Kesmeli'
'Barış Pınarı Harekatı kaldığı yerden devam etmeli, bölge tamamen sınır boyumuz 30 kilometre derinliğinde teröristlerden temizlenmelidir. BBP, bu noktada hükümetin ve devletin alacağı tüm kararların sonuna kadar arkasında ve yanındadır' 'Görülüyor ki başörtüsü bir kavga aracı da değilmiş, başörtüsüyle okula gidildiğinde ya da hastanede çalışıldığında Türkiye bundan zarar görmüyormuş ama maalesef hala bunu içine sindirememiş olanlar toplumumuzda var' 'EYT, erken emeklilik değil, bir hak mücadelesi vermektedirler. Bunlar erken emeklilik değil daha önce devlet tarafından kendilerine verilen hakkın yerine getirilmesini istiyorlar'
Büyük Birlik Partisi (BBP) Genel Başkanı Mustafa Destici, "Türkiye, kendi göbeğini kendisi kesmeli, Barış Pınarı Harekatı kaldığı yerden devam etmeli, bölge tamamen sınır boyumuz 30 kilometre derinliğinde teröristlerden temizlenmelidir. BBP, bu noktada hükümetin ve devletin alacağı tüm kararların sonuna kadar arkasında ve yanındadır." dedi.
Destici, partisinin genel merkezinde düzenlediği basın toplantısında gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
Konuşmasının başında Dünya Çocuk Hakları Günü vesilesiyle tüm çocukları sevgiyle saygıyla ve muhabbetle kucakladığını ifade eden Destici, dünyanın pek çok noktasında hala açlıkla, yoksullukla mücadele eden ve hemen hemen bütün haklarından mahrum olarak hayat mücadelesi veren milyonlarca çocuk olduğunu anımsattı.
Destici, Türkiye'nin geçmişte istenmeyen günler yaşadığını ve toplumun çeşitli şekillerde ayrıştırılmaya çalışıldığını belirterek, şunları söyledi:
"Bunların hiçbirisine bu millet taviz vermedi. Geçmiş yıllarda en temel insan hakkı olan, en temel inanç hakkı olan, kişilik hakkı olan hakların kullanılmasına müsaade edilmedi. Bunların başında da başörtüsü geliyordu. Uzun yıllar maalesef Türkiye bunun mücadelesini verdi. Allah'a şükür şu anda böyle bir derdimiz yok. Görülüyor ki başörtüsü bir kavga aracı da değilmiş, başörtüsüyle okula gidildiğinde ya da hastanede çalışıldığında Türkiye bundan zarar görmüyormuş ama maalesef hala bunu içine sindirememiş olanlar toplumumuzda var. Geçtiğimiz günlerde hiç sebepsiz yere yoldan giden başörtülü kızlarımıza değişik yerlerde yapılan saldırılar bunun göstergesi. Buna eklenen, hakaret içeren videolar var. Biz, bunların artık tek tüke düştüğünü görüyoruz ve toplumun tüm kesiminden bunlara karşı çok şiddetli bir şekilde tepki gösterildi. En büyük kazancımız da bu. Burada hassasiyet gösteren toplumumuzun tüm kesimindeki çevrelere teşekkür ediyorum. Bu çirkin saldırıları bir kere daha lanetliyorum."
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nin (KKTC) bağımsız bir Türk devleti olduğuna vurgu yapan Destici, şöyle devam etti:
"KKTC bağımsızlığını ilan ettiği bugüne kadar başta Kıbrıs'taki Rum kesimi olmak üzere Yunanistan ve diğer Batılı ülkeler, bu bağımsızlığı bırakın kabul etmeyi hazmedebilmiş dahi değillerdir. Amaçlarının ne olduğu son dönemde ortaya çıkan gelişmelerle belirginleşmiştir. Hedef, Akdeniz'in doğal zenginlikleridir, Doğu Akdeniz'deki kaynaklardır. Dolayısıyla oradaki Türk varlığı, KKTC'nin varlığı, kendi emellerine engel olarak görülmektedir. Onun için bütün bu saldırılar yapılmaktadır. En son Rum kesiminde KKTC'nin bayrağının yakılması da bunun bir sonucudur. Bunu kınadığımızı ifade ediyoruz ama bayrağımızı yakmakla ne KKTC'yi ortadan kaldırabilecekler ne de Ada'daki Türk varlığına son verebileceklerdir. Daha ileri noktaya giderlerse 1974'ü hatırlatırız. Hiç kimsenin aklından Ada'daki Türk varlığını sona erdirme ya da Kıbrıs'ın etrafındaki doğal zenginlikleri, Türkiye'nin ve KKTC'nin olmadığı bir konsorsiyumla paylaşmaya müsaade etmeyeceğimizi de bütün dünyanın bilmesini istiyoruz."
İsrail'in Filistin'in tamamına yakınını işgal ettiğine dikkati çeken Destici, ABD Dışişleri Bakanı Mike Pompeo'nun ABD'nin yasa dışı Yahudi yerleşim kararıyla ilgili açıklamasına tepki göstererek, "ABD, işgali meşrulaştırmayı dünyanın pek çok noktasında yaptı. Birleşmiş Milletlerin kararı ortada, uluslararası anlaşmalar ortada. Bütün bunlara rağmen İsrail işgal ediyor, ABD de bunu meşrulaştırıyor ve 70 yıldır yapılan bu. Maalesef dünya buna sessiz kalıyor." diye konuştu.
Destici, Barış Pınarı Harekatı başladıktan sonra Türkiye'nin ABD ve Rusya ile imzaladığı mutabakat metinlerini hatırlatarak, şu ifadeleri kullandı:
"Geldiğimiz noktada, bizzat Sayın Cumhurbaşkanı tarafından açıklandı, maalesef bu bölgelerde hala PKK/PYD ve YPG'nin varlığı görülmektedir. Hem sivillere yönelik saldırılar hem Mehmetçiğimize karşı yapılan taciz atışı ve saldırılar, bunu da çok net bir şekilde göstermektedir. Onun ötesinde hem ABD'li komutanlarla hem de Rus komutanlarla PKK'lı, PYD'li, YPG'li teröristlerin fotoğrafları da ortadadır. Sözde paçavralarını bayrak diye kabul etmeleri de ortadadır. Onun için bizim görüşümüz ve düşüncemiz, bunlara güvenilmeyeceği noktasındadır ve Türkiye kendi göbeğini kendisi kesmeli, Barış Pınarı Harekatı kaldığı yerden devam etmeli, bölge tamamen sınır boyumuz 30 kilometre derinliğinde teröristlerden temizlenmelidir. BBP, bu noktada hükümetin ve devletin alacağı tüm kararların sonuna kadar arkasında ve yanındadır."
Emeklilikte Yaşa Takılanlar (EYT) ile ilgili birtakım yanlış anlaşılmalar olduğunun altını çizen Destici, şunları kaydetti:
"EYT, erken emeklilik değil, bir hak mücadelesi vermektedirler. Bunlar, erken emeklilik değil daha önce devlet tarafından kendilerine verilen hakkın yerine getirilmesini istiyorlar. Hepsi sanki 38 yaşında emekli olacakmış gibi bir algı oluşturulmaya çalışılıyor. Bu da doğru değildir. Siz bugün emekli etme hakkı dahi verseniz devletteki memurların 60 yaşından önce emekli olmadığını görüyoruz çünkü emekli olduğunda maaşlar yarı yarıya düşüyor. Bunun maliyetiyle ilgili birtakım rakamlar konuşuluyor. Ben şahsen, bu rakamların da gerçeği yansıtmadığını düşünüyorum. Maliyetin, açıklanan rakamların çok altında olduğuna inanıyorum."
Kaynak: AA
Destici, partisinin genel merkezinde düzenlediği basın toplantısında gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
Konuşmasının başında Dünya Çocuk Hakları Günü vesilesiyle tüm çocukları sevgiyle saygıyla ve muhabbetle kucakladığını ifade eden Destici, dünyanın pek çok noktasında hala açlıkla, yoksullukla mücadele eden ve hemen hemen bütün haklarından mahrum olarak hayat mücadelesi veren milyonlarca çocuk olduğunu anımsattı.
Destici, Türkiye'nin geçmişte istenmeyen günler yaşadığını ve toplumun çeşitli şekillerde ayrıştırılmaya çalışıldığını belirterek, şunları söyledi:
"Bunların hiçbirisine bu millet taviz vermedi. Geçmiş yıllarda en temel insan hakkı olan, en temel inanç hakkı olan, kişilik hakkı olan hakların kullanılmasına müsaade edilmedi. Bunların başında da başörtüsü geliyordu. Uzun yıllar maalesef Türkiye bunun mücadelesini verdi. Allah'a şükür şu anda böyle bir derdimiz yok. Görülüyor ki başörtüsü bir kavga aracı da değilmiş, başörtüsüyle okula gidildiğinde ya da hastanede çalışıldığında Türkiye bundan zarar görmüyormuş ama maalesef hala bunu içine sindirememiş olanlar toplumumuzda var. Geçtiğimiz günlerde hiç sebepsiz yere yoldan giden başörtülü kızlarımıza değişik yerlerde yapılan saldırılar bunun göstergesi. Buna eklenen, hakaret içeren videolar var. Biz, bunların artık tek tüke düştüğünü görüyoruz ve toplumun tüm kesiminden bunlara karşı çok şiddetli bir şekilde tepki gösterildi. En büyük kazancımız da bu. Burada hassasiyet gösteren toplumumuzun tüm kesimindeki çevrelere teşekkür ediyorum. Bu çirkin saldırıları bir kere daha lanetliyorum."
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nin (KKTC) bağımsız bir Türk devleti olduğuna vurgu yapan Destici, şöyle devam etti:
"KKTC bağımsızlığını ilan ettiği bugüne kadar başta Kıbrıs'taki Rum kesimi olmak üzere Yunanistan ve diğer Batılı ülkeler, bu bağımsızlığı bırakın kabul etmeyi hazmedebilmiş dahi değillerdir. Amaçlarının ne olduğu son dönemde ortaya çıkan gelişmelerle belirginleşmiştir. Hedef, Akdeniz'in doğal zenginlikleridir, Doğu Akdeniz'deki kaynaklardır. Dolayısıyla oradaki Türk varlığı, KKTC'nin varlığı, kendi emellerine engel olarak görülmektedir. Onun için bütün bu saldırılar yapılmaktadır. En son Rum kesiminde KKTC'nin bayrağının yakılması da bunun bir sonucudur. Bunu kınadığımızı ifade ediyoruz ama bayrağımızı yakmakla ne KKTC'yi ortadan kaldırabilecekler ne de Ada'daki Türk varlığına son verebileceklerdir. Daha ileri noktaya giderlerse 1974'ü hatırlatırız. Hiç kimsenin aklından Ada'daki Türk varlığını sona erdirme ya da Kıbrıs'ın etrafındaki doğal zenginlikleri, Türkiye'nin ve KKTC'nin olmadığı bir konsorsiyumla paylaşmaya müsaade etmeyeceğimizi de bütün dünyanın bilmesini istiyoruz."
İsrail'in Filistin'in tamamına yakınını işgal ettiğine dikkati çeken Destici, ABD Dışişleri Bakanı Mike Pompeo'nun ABD'nin yasa dışı Yahudi yerleşim kararıyla ilgili açıklamasına tepki göstererek, "ABD, işgali meşrulaştırmayı dünyanın pek çok noktasında yaptı. Birleşmiş Milletlerin kararı ortada, uluslararası anlaşmalar ortada. Bütün bunlara rağmen İsrail işgal ediyor, ABD de bunu meşrulaştırıyor ve 70 yıldır yapılan bu. Maalesef dünya buna sessiz kalıyor." diye konuştu.
Destici, Barış Pınarı Harekatı başladıktan sonra Türkiye'nin ABD ve Rusya ile imzaladığı mutabakat metinlerini hatırlatarak, şu ifadeleri kullandı:
"Geldiğimiz noktada, bizzat Sayın Cumhurbaşkanı tarafından açıklandı, maalesef bu bölgelerde hala PKK/PYD ve YPG'nin varlığı görülmektedir. Hem sivillere yönelik saldırılar hem Mehmetçiğimize karşı yapılan taciz atışı ve saldırılar, bunu da çok net bir şekilde göstermektedir. Onun ötesinde hem ABD'li komutanlarla hem de Rus komutanlarla PKK'lı, PYD'li, YPG'li teröristlerin fotoğrafları da ortadadır. Sözde paçavralarını bayrak diye kabul etmeleri de ortadadır. Onun için bizim görüşümüz ve düşüncemiz, bunlara güvenilmeyeceği noktasındadır ve Türkiye kendi göbeğini kendisi kesmeli, Barış Pınarı Harekatı kaldığı yerden devam etmeli, bölge tamamen sınır boyumuz 30 kilometre derinliğinde teröristlerden temizlenmelidir. BBP, bu noktada hükümetin ve devletin alacağı tüm kararların sonuna kadar arkasında ve yanındadır."
Emeklilikte Yaşa Takılanlar (EYT) ile ilgili birtakım yanlış anlaşılmalar olduğunun altını çizen Destici, şunları kaydetti:
"EYT, erken emeklilik değil, bir hak mücadelesi vermektedirler. Bunlar, erken emeklilik değil daha önce devlet tarafından kendilerine verilen hakkın yerine getirilmesini istiyorlar. Hepsi sanki 38 yaşında emekli olacakmış gibi bir algı oluşturulmaya çalışılıyor. Bu da doğru değildir. Siz bugün emekli etme hakkı dahi verseniz devletteki memurların 60 yaşından önce emekli olmadığını görüyoruz çünkü emekli olduğunda maaşlar yarı yarıya düşüyor. Bunun maliyetiyle ilgili birtakım rakamlar konuşuluyor. Ben şahsen, bu rakamların da gerçeği yansıtmadığını düşünüyorum. Maliyetin, açıklanan rakamların çok altında olduğuna inanıyorum."