OMÜ'de Dünya Prematüre Günü 'Umuttan Mutluluğa' Etkinliği
Ondokuz Mayıs Üniversitesinde (OMÜ) Dünya Prematüre Günü kutlandı.’Umuttan Mutluluğa’ sloganıyla birçok ailenin katılımıyla gerçekleşen etkinlik kimi zaman ailelerin anlattığı hikayeler ile duygusal anlara sahne oldu.
Samsun Ondokuz Mayıs Üniversitesinde Dünya Prematüre Günü dolayısıyla bir etkinlik düzenlendi.
Etkinliğe OMÜ Rektörü Prof. Dr. Sait Bilgiç, Tıp Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Ayhan Dağdemir, Tıp Fakültesi Başhekimi Prof. Dr. Ünsal Özgen, doktorlar, öğrenciler ve çok sayıda aile katıldı.
Prematüre bebek sahibi olan ailelerin mutlulukları gözlerinden okundu. Etkinlik ilk olarak bir çok prematüre bebeğin büyümesinde baş rolde olan Ondokuz Mayıs Üniversitesi Tıp Fakültesi Neonatoloji Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Canan Aygün’ün konuşması ile başladı.
37. gebelik haftasını anne karnında geçiremeden doğan bebeklerin prematüre olduğunu belirten Prof. Dr. Canan Aygün, "Prematürelik, yani erken doğum tüm dünyada çocukların geleceğini etkileyen en önemli sağlık sorunlarından biridir. Dünyada her yıl yaklaşık 15 milyon bebek prematüre doğmakta ve bu bebeklerin bir milyonundan fazlası erken doğum ve buna bağlı gelişen sorunlar nedeniyle kaybedilmektedir. Prematürelik, dünya çapında beş yaş altındaki çocuklarda önde gelen ölüm nedenidir. Dünyada doğan on bebekten biri, ülkemizde ise her dokuz bebekten biri prematüre olarak dünyaya gelmektedir" dedi.
Çocuklarının Yenidoğan Yoğun Bakım Ünitesinde (YYBÜ) yatmasının aileler için zor bir süreç olduğunu ifade eden Aygün, "Aileler için prematüre Yenidoğan Yoğun Bakım Ünitesi en az acıtanı kan alınması olan birçok girişim yapılması, suni solunum cihazına bağlanma, antibiyotik tedavileri, anne kucağından uzak olmak demektir. Günler boyu YYBÜ’nün önünde beklemek, bebeğimiz sağlığına kavuşsun duaları, sessiz gözyaşları, dile getirilemeyen, daha doğrusu dile getirmeye korkulan umutlar demektir. Evde çalan her telefonla içinden bir parça kopması, her doktor bilgilendirme saatinde acaba ne diyecekler diye ayakların geri geri gitmesi, bebeğin odası değiştiğinde bebeğime bir şey mi oldu diye korkmak, onun mis kokusunu içine içine çekme umudu demektir" diye konuştu.
"Yenidoğan Yoğun Bakım Ünitesi bizim işimiz değil hayatımız, amacımız"
Her iyi bir haberin inanılmaz mutluluk verdiğini söyleyen Aygün, "YYBÜ bizim işimiz değil, hayatımız, amacımız. Her eksitobasyonla biz derin bir nefes alıyoruz, her damla süt sanki bize can oluyor, her iyi haber bizim yüzümüzü güldürüyor, her taburculuk zamanında o bebek bizim kucağımıza veriliyor" şeklinde konuştu.
Akabinde bir konuşma gerçekleştiren Rektör Prof. Dr. Sait Bilgiç, "Bütün canlılar nesillerinin devam etmesi üzerine kurulmuştur. İnsanlar tabii ki daha farklıdır. Hem nesillerinin devam etmesi sağlamakta hem de daha sağlıklı güvenilir bir gelecek oluşturabilmek için anne ve babalar bunun için çok uzun planlar ve çalışmalar yaparlar. Avuç içini ancak doldurabilecek büyüklükte dünyaya acele edip gelen yavrularımızın hayata tutunabilmeleri kolay değil. Çok özel bir ihtimam ve bakım gerekiyor. Yeni doğan birimlerimizin asıl amacı bu çocuklarımız hayata tutunabilmelerinin mümkün kılacak tedbirleri almaktır. Bu bakımı sürdürebilmektir. Anne ve babanın heyecan ile beklediği kucaklarına alabilme duygularına yaşamalarına imkan sağlayacak başarıyı göstermektir. Fakat çok zahmetli ve çileli bir iş gördüklerini biliyorum. Ama şunu da biliyorum bu kadar zor ve zahmetli bir işi müthiş bir sevgi ve heyecanla yapıyorlar. Onlarla konuştuğumuzda elinize almaya cesaret edemediğinizi minik yavruların damarlarından kan almak, onların bakımını sürdürmek diğer yetişkinlere göre zor olan bir süreçtir. Bunu gün aşırı nöbetlerle yorgunluklar ile göz önüne alabilmek demektir" ifadelerini kullandı.
Konuşmalardan sonra aileler prematüre hikayelerini anlattılar. Tüm salon hikayeler anlatılırken gözyaşlarını tutamadı. Etkinlikte eğlenceli bir o kadar gurur verici anlar da yaşandı. 31 haftalık doğarak hayata tutunan ve şu an 8 yaşına gelen ikiz çocuklar Yaren ve Deren Demirçelen kardeşlerin saz çalıp besteler söylemesi tüm salonu gururlandırdı.
Verilen ikramın ardından etkinlik son buldu.
Kaynak: İHA
Etkinliğe OMÜ Rektörü Prof. Dr. Sait Bilgiç, Tıp Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Ayhan Dağdemir, Tıp Fakültesi Başhekimi Prof. Dr. Ünsal Özgen, doktorlar, öğrenciler ve çok sayıda aile katıldı.
Prematüre bebek sahibi olan ailelerin mutlulukları gözlerinden okundu. Etkinlik ilk olarak bir çok prematüre bebeğin büyümesinde baş rolde olan Ondokuz Mayıs Üniversitesi Tıp Fakültesi Neonatoloji Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Canan Aygün’ün konuşması ile başladı.
37. gebelik haftasını anne karnında geçiremeden doğan bebeklerin prematüre olduğunu belirten Prof. Dr. Canan Aygün, "Prematürelik, yani erken doğum tüm dünyada çocukların geleceğini etkileyen en önemli sağlık sorunlarından biridir. Dünyada her yıl yaklaşık 15 milyon bebek prematüre doğmakta ve bu bebeklerin bir milyonundan fazlası erken doğum ve buna bağlı gelişen sorunlar nedeniyle kaybedilmektedir. Prematürelik, dünya çapında beş yaş altındaki çocuklarda önde gelen ölüm nedenidir. Dünyada doğan on bebekten biri, ülkemizde ise her dokuz bebekten biri prematüre olarak dünyaya gelmektedir" dedi.
Çocuklarının Yenidoğan Yoğun Bakım Ünitesinde (YYBÜ) yatmasının aileler için zor bir süreç olduğunu ifade eden Aygün, "Aileler için prematüre Yenidoğan Yoğun Bakım Ünitesi en az acıtanı kan alınması olan birçok girişim yapılması, suni solunum cihazına bağlanma, antibiyotik tedavileri, anne kucağından uzak olmak demektir. Günler boyu YYBÜ’nün önünde beklemek, bebeğimiz sağlığına kavuşsun duaları, sessiz gözyaşları, dile getirilemeyen, daha doğrusu dile getirmeye korkulan umutlar demektir. Evde çalan her telefonla içinden bir parça kopması, her doktor bilgilendirme saatinde acaba ne diyecekler diye ayakların geri geri gitmesi, bebeğin odası değiştiğinde bebeğime bir şey mi oldu diye korkmak, onun mis kokusunu içine içine çekme umudu demektir" diye konuştu.
"Yenidoğan Yoğun Bakım Ünitesi bizim işimiz değil hayatımız, amacımız"
Her iyi bir haberin inanılmaz mutluluk verdiğini söyleyen Aygün, "YYBÜ bizim işimiz değil, hayatımız, amacımız. Her eksitobasyonla biz derin bir nefes alıyoruz, her damla süt sanki bize can oluyor, her iyi haber bizim yüzümüzü güldürüyor, her taburculuk zamanında o bebek bizim kucağımıza veriliyor" şeklinde konuştu.
Akabinde bir konuşma gerçekleştiren Rektör Prof. Dr. Sait Bilgiç, "Bütün canlılar nesillerinin devam etmesi üzerine kurulmuştur. İnsanlar tabii ki daha farklıdır. Hem nesillerinin devam etmesi sağlamakta hem de daha sağlıklı güvenilir bir gelecek oluşturabilmek için anne ve babalar bunun için çok uzun planlar ve çalışmalar yaparlar. Avuç içini ancak doldurabilecek büyüklükte dünyaya acele edip gelen yavrularımızın hayata tutunabilmeleri kolay değil. Çok özel bir ihtimam ve bakım gerekiyor. Yeni doğan birimlerimizin asıl amacı bu çocuklarımız hayata tutunabilmelerinin mümkün kılacak tedbirleri almaktır. Bu bakımı sürdürebilmektir. Anne ve babanın heyecan ile beklediği kucaklarına alabilme duygularına yaşamalarına imkan sağlayacak başarıyı göstermektir. Fakat çok zahmetli ve çileli bir iş gördüklerini biliyorum. Ama şunu da biliyorum bu kadar zor ve zahmetli bir işi müthiş bir sevgi ve heyecanla yapıyorlar. Onlarla konuştuğumuzda elinize almaya cesaret edemediğinizi minik yavruların damarlarından kan almak, onların bakımını sürdürmek diğer yetişkinlere göre zor olan bir süreçtir. Bunu gün aşırı nöbetlerle yorgunluklar ile göz önüne alabilmek demektir" ifadelerini kullandı.
Konuşmalardan sonra aileler prematüre hikayelerini anlattılar. Tüm salon hikayeler anlatılırken gözyaşlarını tutamadı. Etkinlikte eğlenceli bir o kadar gurur verici anlar da yaşandı. 31 haftalık doğarak hayata tutunan ve şu an 8 yaşına gelen ikiz çocuklar Yaren ve Deren Demirçelen kardeşlerin saz çalıp besteler söylemesi tüm salonu gururlandırdı.
Verilen ikramın ardından etkinlik son buldu.