Karadağ Başmüftüsü Rifat Feyziç'ten, Trakya Üniversitesi İlahiyat Fakültesi'nde İlk Ders
Trakya Üniversitesi İlahiyat Fakültesinde dönemin ilk dersiniz, “Tarih Boyunca Balkanlar ve Türkiye” başlıklı konuşmasıyla Karadağ Başmüftüsü Rifat Feyziç verdi. İslamiyet’in ve Müslümanların Balkanlarda yüzyıllar boyunca yaşadığı süreçlerden bahseden Feyziç, Balkan Müslümanlarının güçlü kalması ve baskılarla karşılaşmaması için Türkiye’nin güçlü olması gerektiğine dikkat çekti.
Rektör Prof. Dr. Erhan Tabakoğlu ile İlahiyat Fakültesi akademisyen ve öğrencilerinin katıldığı etkinlikte bir konuşma gerçekleştiren Dekan Prof. Dr. Cevdet Kılıç “Hepinizin bildiği gibi Trakya Üniversitesinin en önemli misyonlarından biri Balkanlarla gönül bağımızı kuvvetlendirmektedir. Dolayısıyla her türlü faaliyetlerimizi Balkanlarla birlikte yapmaktayız” dedi.
Rifat Feyziç’in hem Karadağ hem Balkanlar hem de Türkiye için önemli bir isim olduğunu ifade eden Rektör Prof. Dr. Erhan Tabakoğlu “Kendisinden kısa zamanda çok önemli şeyler öğrendik. Şimdi bu konuşmayı merak ve ilgiyle bekliyorum. Balkanlar ve Trakya Üniversitesi birbirinden ayrılmaz iki bütün. Bu iki bütünü yakınlaştırmaya vesile olan misafirimize saygı ve sevgilerimizi sunuyorum” dedi.
Trakya Üniversitesi’ni, Türkiye’de Balkanlar üzerine en çok çalışma yapan kurum olarak gördüğünü belirterek bu çalışmalardan ötürü teşekkür eden Karadağ Başmüftüsü Rifat Feyziç, “Balkanlarla ilişkilerin daha da yoğunlaşmasını istiyorum. Çünkü Edirne demek, Balkanlar demektir. Balkanlar, buradan başlıyor. Yine Balkanlar buradan fethediliyor. Osmanlı, 1371 Çirmen Savaşı galibiyetinden sonra Osmanlı Balkanlara giriyor ve 1389 Kosova Muharebesi ile Balkanların tamamı fethediliyor. Balkanlar İstanbul’dan önce fethedildi. Bundan dolayı Edirne, şehir olarak bizim için çok önemli” dedi.
9 Eylül Üniversitesi’nden 1999 yılında mezun olduğunu, bu tarihlerin Balkanlar için zor zamanlar olduğunu ve aslında bazı sıkıntıların hala var olduğunu söyleyen Başmüftü Rifat Feyziç, Balkanların sadece Osmanlı hakimiyeti altındayken huzur içinde yaşadığını söyleyerek, “Osmanlı İmparatorluğu yönetimi altında Balkanlar, 500 yıl hiçbir sıkıntı olmadan barış içinde yaşadı. Ama Osmanlı çekildikten sonra bize tarihi yanlış anlattılar. Osmanlı’nın Balkanları öldürerek, keserek, insanları yok ederek fethettiğini anlattılar. Komünist rejim, devlet politikası olarak Osmanlı’yı ve bugünkü Türkiye’yi negatif olarak göstermek istedi. Bugün biliyoruz ki Osmanlı, hiçbir katliam yapmadan Balkanları fethetti. Balkanlarda hep var olan çatışma ve birbiriyle mücadele etme, Osmanlı yönetiminde yerini huzura bıraktı. Asırlar boyu da böyle sürdü.” dedi.
Bulunduğu her ortamda hatta Karadağ Devlet Televizyonunda dahi Osmanlı’nın Balkanlara zulmetmediğini aksine huzur ve barışı getirdiğini yüksek sesle dile getirdiğini vurgulayan Rifat Feyziç “Ben Müslüman Boşnak bir ailenin çocuğuyum. Osmanlı bizi de rahat bıraktı. Mesela bize zorla Türkçe öğretmedi. Herkes kendi dilini konuştu.
Dünyada 50 yıl boyunca sömürge yönetimi altında kalan ülkelerin dinleri, dilleri ve kültürleri sömürgeci devletlerin etkisi altında kalıp asimile oldu. 500 yıl Balkanlarda hüküm süren Osmanlı isteseydi bunu çok rahat bir şekilde Balkanlarda yapabilirdi. İspanya’dan Müslümanlarla birlikte katledilen, kendi topraklarından kovulan Yahudiler bile Osmanlı’ya sığındılar. İşte Osmanlı barış ve huzuru budur.” dedi.
Balkanlardaki insanların zorla Müslüman olduğuna dair yanlış bir düşünce olduğunu, bu inanışın gerçekler ile uzaktan yakından bir bağı olmadığının altını çizen Başmüftü Feyziç “Osmanlı, bizi İslam ile şereflendirdi. Eğer zorla İslam’ı seçmiş olsaydık ilk karşılaştığımız zorlukta vazgeçerdik. Osmanlı Devleti’nin Balkanlardaki hakimiyeti sona erdiğinden bu yana bütün savaşlarda hep Müslümanlar katledildi. Bu baskılara karşı insanlar sinip dinlerinden vazgeçtiler mi? Canlarını kurtarmak için bile bunu yapmadılar. Berlin Kongresi’nde Karadağ’a bırakılan Plav ve Kusunye’deki Müslümanlar bu durumu ölmek ve köle olmak arasında bir seçim olarak görmüş ve ölmeyi tercih ederek yıllarca kasabalarını Karadağ’a karşı savunmuştur. Bu durumdan çok mutlu olan Sultan II. Abdülhamid hediye olarak Sultaniye Camii’ni yaptırıyor. Balkan Savaşlarından sonra burası kimsesiz kalınca Karadağ ordusu buraya giriyor ve tabi ki intikam alıyor. Orada en seçkin bin kişiyi öldürüyor. Biz 2013 yılında yani olaydan tam 100 yıl sonra bu insanların gıyabında kapalı spor salonunda cenaze namazı kıldık. Bu namaza 4 bin kişi katıldı.
Müslüman ve Müslüman olmayan kişiler arasındaki fark bu. Biri giriyor katliam yapıyor biri ise hiçbir şey yapmıyor, sadece huzuru getiriyor” dedi.
Karadağ’da halkın zorla Hristiyanlaştırılmaya çalışıldığını ifade eden Başmüftü Feyziç “Çin’de Uygur Türklerine yapılan zulmün aynısını Balkanlarda yaptılar. Hatta ailelere birer Hristiyan yerleştirerek insanların inançları kontrol altına alınmaya çalışıldı. Bu süreç içerisinde yaşanmış bir hikaye var; insanlar köy meydanında toplanıp toplu olarak vaftiz edilirken yaşlı bir amca güneşe bakar ve ‘Papaz Efendi! İşini biraz hızlı yap, öğle namazım geçecek.’ der. Bu süreç birkaç ay sürdü. Ortodokslar tarafından zorlanan Katolikleri korumak için Karadağ’a nota gönderen Avusturya sayesinde biz Müslümanlar da bazı haklardan faydalandık. Plav’da bir göl var. Din seçiminde insanlar serbest bırakıldığında herkes göle inerek vaftiz suyunu vücutlarına kum sürerek temizlediler” dedi.
Balkanlarda durumun hala stabil olmadığını bundan birkaç yıl öncesine kadar insanların sadece Müslüman oldukları için işkencelere maruz kaldığını ve öldürüldüğünü söyleyen Rifat Feyziç “Bizim orada var olabilmemiz için bize bir garantörlük lazım. Bizim için arkamızda olacak birileri lazım. Bu birileri kimler? Bir Arap ülkesi bizim arkamızda olabilir mi acaba? Olamaz. Onlar Filistin’e ve halkına sahip çıkmıyorlar. Bizim arkamızda sadece ve sadece Türkiye olabilir. Eğer Türkiye güçlü olursa biz orada yaşayabiliriz. Türkiye zayıf ve ilgisiz kalırsa bizim orada yaşamamız mümkün değil. Türkiye’nin var olabilmesi için de bizim orada olmamız gerekiyor. Yani böyle birbiri ile bağlı bu iş. Bizim zayıf kalmamız için Türkiye’de suni problemler yaratmaya çalışıyorlar. Biz Müslümanlar olarak güçlü olmamız lazım. Türkiye dışarıdaki sorunlarla uğraşmasın sadece kendi içindeki sorunlarla uğraşsın istiyorlar. Türkiye’deki insanlar bunun farkında olmalı. Hangi siyasi görüşten olursa olsun. Bunu Türkiye fark etmeli. Çünkü biz Balkanlardaki Müslümanlar son 15 yılda ilk defa arkamızda böyle garantör bir ülke olduğunu hissettik” dedi.
Yugoslavya dağıldıktan sonra yedi ülkenin bağımsızlığını ilan ettiğini bu bağımsızlık süreçlerinde etnik savaşların çıktığının yanılgısına düşüldüğünü söyleyen Karadağ Başmüftüsü Rifat Feyziç “Etnik savaşlar diyorlar. Yalan söylüyorlar! Hep dini savaşlardı. Ortodokslar Müslümanları katletti, Katolikler de Müslümanları katletti. Ama hiçbir yerde Katolikler ve Ortodokslar arasında çatışma olmadı. Her ne kadar aralarında farklı şeyler olduysa da çatışma olmadı. Slovenya ve Hırvatistan’da birkaç yıl önce sınırları mahkemelik oldu. Avrupa Mahkemesi tarafından sınırları belli oldu. İkisi de şu an Avrupa Birliği içerisinde ülkeler. İkisi de Katolik. Aralarında bir kurşun olmadı. Devletler neden savaşıyor? Sınırları için. Bunlar Katolik oldukları için aralarında bir kurşun olmadı. Karadağ’ın çoğunluğu Ortodoks. Sırbistan, Karadağ’a ve Makedonya’ya girmedi. Çünkü çoğunluk Ortodoks. Müslümanlar arasında da savaş çıkmadı. Demek ki bütün savaşlar din temelli” dedi.
Balkanlarda yaşayan Müslümanların toplumların Türk olmasalar da Türk olarak adlandırıldıklarını söyleyen Karadağ Başmüftüsü Rifat Feyziç sözlerini şöyle sonlandırdı: “Ben Türk değilim ama eskiden beri Balkanlarda Türk demek, Müslüman demekti. Türk Dini diyorlardı. Bu ne demek? İslam anlamına geliyor. Ben geçenlerde Boşnakça bir ilmihal buldum. ‘Ne zamandan beri Türk’sün?’ diye ilmihalde yazıyor. Cevap olarak da ‘Kâlû belâ’dan beri Türk’üm.’ diyor. Yani Müslümanım diyor. Bir olun, güçlü olun ve hedefinizi yüksek koyun. Birkaç yıl önce Eski Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez Hoca Karadağ’a geldi. İmam hatip lisemizdeki öğrencilere yaptığı konuşmasında “Hedefinizi yüksek koyun. Bir kişi pek çok şeyi değiştirebilir. Türkiye’de İlahiyat Fakültelerinin kurulmasında büyük katkısı olan Boşnak Prof. Dr. Muhammet Tayyip Okiç, hadis ve tefsir kürsünü kuran adamdır. Benim hocalarımın hocasıydı. İşte bir adam birçok şeyi değiştirdi. Şu an Türkiye’nin başında Cumhurbaşkanı ve bakanlar imam hatipli veya ilahiyat fakülteli insanlar olabiliyorsa belki onun sayesindedir. Bir adam birçok şeyi değiştirebilir. Onun için hedefiniz yüksek olsun. Etrafınızdaki şeyi değiştirmeye çalışın, inanın değiştirebilirsiniz.”
Kaynak: İHA
Rifat Feyziç’in hem Karadağ hem Balkanlar hem de Türkiye için önemli bir isim olduğunu ifade eden Rektör Prof. Dr. Erhan Tabakoğlu “Kendisinden kısa zamanda çok önemli şeyler öğrendik. Şimdi bu konuşmayı merak ve ilgiyle bekliyorum. Balkanlar ve Trakya Üniversitesi birbirinden ayrılmaz iki bütün. Bu iki bütünü yakınlaştırmaya vesile olan misafirimize saygı ve sevgilerimizi sunuyorum” dedi.
Trakya Üniversitesi’ni, Türkiye’de Balkanlar üzerine en çok çalışma yapan kurum olarak gördüğünü belirterek bu çalışmalardan ötürü teşekkür eden Karadağ Başmüftüsü Rifat Feyziç, “Balkanlarla ilişkilerin daha da yoğunlaşmasını istiyorum. Çünkü Edirne demek, Balkanlar demektir. Balkanlar, buradan başlıyor. Yine Balkanlar buradan fethediliyor. Osmanlı, 1371 Çirmen Savaşı galibiyetinden sonra Osmanlı Balkanlara giriyor ve 1389 Kosova Muharebesi ile Balkanların tamamı fethediliyor. Balkanlar İstanbul’dan önce fethedildi. Bundan dolayı Edirne, şehir olarak bizim için çok önemli” dedi.
9 Eylül Üniversitesi’nden 1999 yılında mezun olduğunu, bu tarihlerin Balkanlar için zor zamanlar olduğunu ve aslında bazı sıkıntıların hala var olduğunu söyleyen Başmüftü Rifat Feyziç, Balkanların sadece Osmanlı hakimiyeti altındayken huzur içinde yaşadığını söyleyerek, “Osmanlı İmparatorluğu yönetimi altında Balkanlar, 500 yıl hiçbir sıkıntı olmadan barış içinde yaşadı. Ama Osmanlı çekildikten sonra bize tarihi yanlış anlattılar. Osmanlı’nın Balkanları öldürerek, keserek, insanları yok ederek fethettiğini anlattılar. Komünist rejim, devlet politikası olarak Osmanlı’yı ve bugünkü Türkiye’yi negatif olarak göstermek istedi. Bugün biliyoruz ki Osmanlı, hiçbir katliam yapmadan Balkanları fethetti. Balkanlarda hep var olan çatışma ve birbiriyle mücadele etme, Osmanlı yönetiminde yerini huzura bıraktı. Asırlar boyu da böyle sürdü.” dedi.
Bulunduğu her ortamda hatta Karadağ Devlet Televizyonunda dahi Osmanlı’nın Balkanlara zulmetmediğini aksine huzur ve barışı getirdiğini yüksek sesle dile getirdiğini vurgulayan Rifat Feyziç “Ben Müslüman Boşnak bir ailenin çocuğuyum. Osmanlı bizi de rahat bıraktı. Mesela bize zorla Türkçe öğretmedi. Herkes kendi dilini konuştu.
Dünyada 50 yıl boyunca sömürge yönetimi altında kalan ülkelerin dinleri, dilleri ve kültürleri sömürgeci devletlerin etkisi altında kalıp asimile oldu. 500 yıl Balkanlarda hüküm süren Osmanlı isteseydi bunu çok rahat bir şekilde Balkanlarda yapabilirdi. İspanya’dan Müslümanlarla birlikte katledilen, kendi topraklarından kovulan Yahudiler bile Osmanlı’ya sığındılar. İşte Osmanlı barış ve huzuru budur.” dedi.
Balkanlardaki insanların zorla Müslüman olduğuna dair yanlış bir düşünce olduğunu, bu inanışın gerçekler ile uzaktan yakından bir bağı olmadığının altını çizen Başmüftü Feyziç “Osmanlı, bizi İslam ile şereflendirdi. Eğer zorla İslam’ı seçmiş olsaydık ilk karşılaştığımız zorlukta vazgeçerdik. Osmanlı Devleti’nin Balkanlardaki hakimiyeti sona erdiğinden bu yana bütün savaşlarda hep Müslümanlar katledildi. Bu baskılara karşı insanlar sinip dinlerinden vazgeçtiler mi? Canlarını kurtarmak için bile bunu yapmadılar. Berlin Kongresi’nde Karadağ’a bırakılan Plav ve Kusunye’deki Müslümanlar bu durumu ölmek ve köle olmak arasında bir seçim olarak görmüş ve ölmeyi tercih ederek yıllarca kasabalarını Karadağ’a karşı savunmuştur. Bu durumdan çok mutlu olan Sultan II. Abdülhamid hediye olarak Sultaniye Camii’ni yaptırıyor. Balkan Savaşlarından sonra burası kimsesiz kalınca Karadağ ordusu buraya giriyor ve tabi ki intikam alıyor. Orada en seçkin bin kişiyi öldürüyor. Biz 2013 yılında yani olaydan tam 100 yıl sonra bu insanların gıyabında kapalı spor salonunda cenaze namazı kıldık. Bu namaza 4 bin kişi katıldı.
Müslüman ve Müslüman olmayan kişiler arasındaki fark bu. Biri giriyor katliam yapıyor biri ise hiçbir şey yapmıyor, sadece huzuru getiriyor” dedi.
Karadağ’da halkın zorla Hristiyanlaştırılmaya çalışıldığını ifade eden Başmüftü Feyziç “Çin’de Uygur Türklerine yapılan zulmün aynısını Balkanlarda yaptılar. Hatta ailelere birer Hristiyan yerleştirerek insanların inançları kontrol altına alınmaya çalışıldı. Bu süreç içerisinde yaşanmış bir hikaye var; insanlar köy meydanında toplanıp toplu olarak vaftiz edilirken yaşlı bir amca güneşe bakar ve ‘Papaz Efendi! İşini biraz hızlı yap, öğle namazım geçecek.’ der. Bu süreç birkaç ay sürdü. Ortodokslar tarafından zorlanan Katolikleri korumak için Karadağ’a nota gönderen Avusturya sayesinde biz Müslümanlar da bazı haklardan faydalandık. Plav’da bir göl var. Din seçiminde insanlar serbest bırakıldığında herkes göle inerek vaftiz suyunu vücutlarına kum sürerek temizlediler” dedi.
Balkanlarda durumun hala stabil olmadığını bundan birkaç yıl öncesine kadar insanların sadece Müslüman oldukları için işkencelere maruz kaldığını ve öldürüldüğünü söyleyen Rifat Feyziç “Bizim orada var olabilmemiz için bize bir garantörlük lazım. Bizim için arkamızda olacak birileri lazım. Bu birileri kimler? Bir Arap ülkesi bizim arkamızda olabilir mi acaba? Olamaz. Onlar Filistin’e ve halkına sahip çıkmıyorlar. Bizim arkamızda sadece ve sadece Türkiye olabilir. Eğer Türkiye güçlü olursa biz orada yaşayabiliriz. Türkiye zayıf ve ilgisiz kalırsa bizim orada yaşamamız mümkün değil. Türkiye’nin var olabilmesi için de bizim orada olmamız gerekiyor. Yani böyle birbiri ile bağlı bu iş. Bizim zayıf kalmamız için Türkiye’de suni problemler yaratmaya çalışıyorlar. Biz Müslümanlar olarak güçlü olmamız lazım. Türkiye dışarıdaki sorunlarla uğraşmasın sadece kendi içindeki sorunlarla uğraşsın istiyorlar. Türkiye’deki insanlar bunun farkında olmalı. Hangi siyasi görüşten olursa olsun. Bunu Türkiye fark etmeli. Çünkü biz Balkanlardaki Müslümanlar son 15 yılda ilk defa arkamızda böyle garantör bir ülke olduğunu hissettik” dedi.
Yugoslavya dağıldıktan sonra yedi ülkenin bağımsızlığını ilan ettiğini bu bağımsızlık süreçlerinde etnik savaşların çıktığının yanılgısına düşüldüğünü söyleyen Karadağ Başmüftüsü Rifat Feyziç “Etnik savaşlar diyorlar. Yalan söylüyorlar! Hep dini savaşlardı. Ortodokslar Müslümanları katletti, Katolikler de Müslümanları katletti. Ama hiçbir yerde Katolikler ve Ortodokslar arasında çatışma olmadı. Her ne kadar aralarında farklı şeyler olduysa da çatışma olmadı. Slovenya ve Hırvatistan’da birkaç yıl önce sınırları mahkemelik oldu. Avrupa Mahkemesi tarafından sınırları belli oldu. İkisi de şu an Avrupa Birliği içerisinde ülkeler. İkisi de Katolik. Aralarında bir kurşun olmadı. Devletler neden savaşıyor? Sınırları için. Bunlar Katolik oldukları için aralarında bir kurşun olmadı. Karadağ’ın çoğunluğu Ortodoks. Sırbistan, Karadağ’a ve Makedonya’ya girmedi. Çünkü çoğunluk Ortodoks. Müslümanlar arasında da savaş çıkmadı. Demek ki bütün savaşlar din temelli” dedi.
Balkanlarda yaşayan Müslümanların toplumların Türk olmasalar da Türk olarak adlandırıldıklarını söyleyen Karadağ Başmüftüsü Rifat Feyziç sözlerini şöyle sonlandırdı: “Ben Türk değilim ama eskiden beri Balkanlarda Türk demek, Müslüman demekti. Türk Dini diyorlardı. Bu ne demek? İslam anlamına geliyor. Ben geçenlerde Boşnakça bir ilmihal buldum. ‘Ne zamandan beri Türk’sün?’ diye ilmihalde yazıyor. Cevap olarak da ‘Kâlû belâ’dan beri Türk’üm.’ diyor. Yani Müslümanım diyor. Bir olun, güçlü olun ve hedefinizi yüksek koyun. Birkaç yıl önce Eski Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez Hoca Karadağ’a geldi. İmam hatip lisemizdeki öğrencilere yaptığı konuşmasında “Hedefinizi yüksek koyun. Bir kişi pek çok şeyi değiştirebilir. Türkiye’de İlahiyat Fakültelerinin kurulmasında büyük katkısı olan Boşnak Prof. Dr. Muhammet Tayyip Okiç, hadis ve tefsir kürsünü kuran adamdır. Benim hocalarımın hocasıydı. İşte bir adam birçok şeyi değiştirdi. Şu an Türkiye’nin başında Cumhurbaşkanı ve bakanlar imam hatipli veya ilahiyat fakülteli insanlar olabiliyorsa belki onun sayesindedir. Bir adam birçok şeyi değiştirebilir. Onun için hedefiniz yüksek olsun. Etrafınızdaki şeyi değiştirmeye çalışın, inanın değiştirebilirsiniz.”