'Irak'ın Geleceği' Sempozyumu
Irak Strateji Araştırma Merkezi'nden Yahya elKubeysi: 'Irak'ı bugün en çok etkileyen aktörler İran ve ABD. Trump gelmeden önce İran ve ABD, Abadi üzerinden anlaşmışlardı ancak Trump geldikten sonra dengeler değişti. Peki bir uzlaşma olabilir mi? Ben sanmıyorum. Bugün uzlaşması gereken taraflar zaten sorun çıkaran tarafların kendisi' Irak Nehreyn Üniversitesi öğretim elemanı Kahtan elHafacı: 'Irak'ta bugün bütün etnik ve mezhebi grupları sınırlamamız gerekiyor. Bugün Iraklı olduğunu söyleyen var mı? Ciddi bir ayrışma söz konusu. Önce içeride bu grupları sınırlandırmamız lazım'
Irak Strateji Araştırma Merkezi'nden Yahya el-Kubeysi, "Irak'ı bugün en çok etkileyen aktörler İran ve ABD. Trump gelmeden önce İran ve ABD, Abadi üzerinden anlaşmışlardı ancak Trump geldikten sonra dengeler değişti. Peki bir uzlaşma olabilir mi? Ben sanmıyorum. Bugün uzlaşması gereken taraflar zaten sorun çıkaran tarafların kendisi." dedi.
SETA ile El-Cezire Araştırma Merkezi'nin düzenlediği "Irak'ın Geleceği" sempozyumu, SETA Dış Politika Araştırmaları Direktörü Muhittin Ataman ve El-Cezire Araştırma Merkezi Dış İlişkiler ve Ortaklar Direktörü Arafat Shukri'nin sunumuyla başladı.
"Irak Siyasetinin Doğası ve Geleceği" oturumunda konuşan Ortadoğu Araştırmaları Merkezi (ORSAM) araştırmacısı Bilgay Duman, ABD'nin Irak'ı işgal etmesiyle temel dinamiklerin bölgedeki dengeleri de etkilemeye başladığını ve 'pandoranın kutusu'nun açıldığını söyledi.
Duman, Irak'ta çok ciddi bir güven problemi olduğuna dikkati çekerek, ABD'nin işgaliyle birlikte insanların etnik ve mezhebi damarının ortaya çıkarıldığını anlattı.
Kürtler, Araplar, Şiiler ve Sünnilerin birbirine güvenmemeye başladığını vurgulayan Duman, şöyle konuştu:
"Etnik, inanç ve mezhebi farklılıktan doğan güvensizlik yatay güvensizlik. Bir de dikey güvensizlik var, halk devlete güvensiz, dini kurumlara karşı güvensiz. Kurumların başına gelen herkes kendi çıkarı için çalışıyor çünkü en küçük memurdan en yüksek mevkiye kadar durum böyle. Etnik gruplar siyasi çıkarlarını da önceleme güdüsüyle siyaseti de etkiliyor. Bu da ülkede merkeziyetçi yapının bozulmasına, federatif bir yapının ortaya çıkmasına neden oldu. Ancak Irak'ın sosyal yapısı ile bu federatif yapı bir araya gelince sorun ortaya çıktı. Ben buna yerel krallıklar diyorum, merkezi bir hükümetin kurulmasını zorlaştıran yapılar. Yapılan son seçimler de Iraklıların artık değişim istediğini gözler önüne serdi. Etnik gruplar kendi içlerinde bile farklılaştılar, bölgedeki en güçlü gruplardan Kürtler bile 2 farklı aday çıkardı. Irak'ın şu anda böyle bir kriz içinde olduğunu söylemek mümkün."
- "Şiiler 'DEAŞ bitti, biz siyasi iradeyi tesis etmek istiyoruz', diyorlar"
Irak Strateji Araştırma Merkezi'nden Yahya el-Kubeysi ise "Irak Siyasetinin Kronik Sorunları: İçerdeki Güç Dengeleri, Uzlaşı Sorunu ve Dış Müdahaleler" konulu sunumunda, ABD işgali öncesinde de etnik ve mezhebi ayrımcılığın olduğuna dikkati çekerek, ABD işgali ile birlikte bunun daha görünür hale geldiğini söyledi.
Konuşulması gerekenin siyasi otorite olduğuna dikkati çeken Yahya el-Kubeysi, şunları kaydetti:
"Irak'ın işgalinden sonra bölgedeki değişimi, ortaya çıkan farklı grupları, özellikle terörist oluşumları da biliyoruz. Bölgede zaten etnik gruplar arasında bir mücadele vardı. İşgal sonrası bu mücadele daha da sertleşti. Tabi burada DEAŞ'ın etkisi malum. Bizim burada önem vermemiz gereken demokrasinin tesisi, idari sistemin yeniden istikrarlı bir şekilde devam etmesinin sağlanması. Şiiler 'DEAŞ bitti, biz siyasi iradeyi tesis etmek istiyoruz', diyorlar. Ancak bu sistem Sünnilerin temsilini sağlayamıyor. Sünnilerin de mecliste olmak değil de bakanlıklarda olmanın mücadelesi içinde olduğunu görüyoruz. Sünniler etkin rol almak yerine memurluğu tercih ediyor ancak ben onların daha aktif ve etkin olması, yönetimde etkili olması gerektiğini düşünüyorum."
DEAŞ'ın zaten yıllardır Irak'ta koyu radikal tutumuyla boy gösterdiğine dikkati çeken Yahya el-Kubeysi, DEAŞ gibi radikal yapıların, oluşan boşlukları kullanmasının engellenmesi gerektiğini söyledi.
Irak'ın dışarıdan gelen müdahalelerden etkilenmesinin de önüne geçilmesi gerektiğini vurgulayan Kubeysi, "Irak'ı bugün en çok etkileyen aktörler İran ve ABD. Trump gelmeden önce İran ve ABD, Abadi üzerinden anlaşmışlardı ancak Trump geldikten sonra dengeler değişti. Peki bir uzlaşma olabilir mi? Ben sanmıyorum. Bugün uzlaşması gereken taraflar zaten sorun çıkaran tarafların kendisi. Bu nedenle ben bir uzlaşma sağlanabileceği fikrini gerçekçi bulmuyorum." dedi.
Yahya el-Kubeysi, Kürtler'in yaptığı bağımsızlık referandumuyla bazı şeyleri kaybettikleri gibi, kazandıkları şeylerin de olduğunu sözlerine ekledi.
- "Kerkük, Irak'ın anahtarıdır"
Çankaya Üniversitesi Uluslararası Ticaret Bölümü Başkanı Prof. Dr. Mahir Nakip ise "Kerkük Sorunu ve Irak Siyasetine Etkileri" sunumunda Kerkük'ün Irak'ın anahtarı olduğuna dikkati çekerek, sorunun yeni olmadığını, bu sorunun İngilizlerin Kerkük'e girdiği 1919'da başladığını söyledi.
Kerkük'ün dünyanın en zengin ve en ucuz petrol rezervlerine sahip olduğunu iddia eden Nakip, şöyle konuştu:
"Bu nedenle dünyanın petrol üretim fabrikası konumunda. Böylesine değerli ve önemli bir bölge Kürtlerin kontrolüne teslim edildiği anda sorun daha da farklı bir boyut kazandı. Irak Anayasasının 140.maddesi ihtilaflı bölgelerin oralardaki etnik varlıklarla normalleştirilmesini öngörüyor. Ancak diğer ihtilaflı bölgelerin hiçbirinin adı geçmezken yalnızca Kerkük telaffuz ediliyor. Peki kimler arasında ihtilaflı? Buna da cevap verilmiyor. Etnik grupların milliyetçiliğinin önüne geçip vatanseverliği önceleyen bir anlayışa ihtiyaç var. 25 Eylül Referandumunda Kerkük'ün bağımsızlık bölgesine dahil edilmesi bardağı taşıran son damla oldu. Bu şehrin kültürel, sosyal, ekonomik yapısı ciddi manada olumsuz etkilendi. Kerkük denilince insanlar yalnızca petrole odaklanıyor, bölgenin kültürel yapısı, yerel ekonomik ve iktisadi yapısı görmezden geliniyor. Kerkük'ün anahtarının Kürtlere teslim edilmesi Irak'ın parçalanmasına ortam hazırlamak anlamına gelir. Irak'ta istikrarın tesis edilmesi için Kerkük'ün Irak'ın bütününe dahil olduğunun altının çizilmesi gerek."
Irak Nehreyn Üniversitesi öğretim elemanı Kahtan el-Hafacı ise "Irak'ta Etnik ve Mezhebi Kimliklerin Üzerinde Bir Milli Kimlik Geliştirilebilir mi?" başlıklı sunumunda, Irak'ta ciddi bir yolsuzluğun söz konusu olduğunu öne sürerek etnik ve mezhebi grupların söz sahibi olma mücadelesi içindeyken dışarıdan müdahale eden ülkelerin de yönetimi etkileme çabası gösterdiğini ifade etti.
Irak'ta milli kimlik oluşturmanın zorluğuna değinen Hafacı, şunları söyledi:
"Irak'ta bugün bütün etnik ve mezhebi grupları sınırlamamız gerekiyor. Bugün Iraklı olduğunu söyleyen var mı? Ciddi bir ayrışma söz konusu. Önce içeride bu grupları sınırlandırmamız lazım. İç siyaseti düzeltmeden dış politikayı etkin bir şekilde yönetmemiz mümkün değil. Bugün Irak'ta hala işgal devam ediyor, halk sokağa çıktığında bunu net bir şekilde görebiliyor. İçeride silahlı gruplar da var. Irak'ın kendi güvenliğini kendisinin sağlaması şart. Hiçbir şey imkansız değil. İmkansız olan etki altında iken uzlaşma. Bu nedenle önce farklı grupların etkisi altında olmaktan kurtulmamız gerek. Ancak bu şekilde bir uzlaşı sağlayabiliriz. Herkes kendi çıkarlarını düşünüyor, devletin çıkarlarını düşünen yok. Bölge bölge bölünmenin peşinde herkes. Bir noktaya kadar yalnızca takip ve gözlem amacı ile uluslararası oluşumlara izin verilebilir ancak işgalci olmamak kaydıyla. Irak'ın terörist oluşumlardan temizlenmesi için de uluslararası takip önemli. İstikrarın sağlanmasında dışarıdan yardım alınabilir. Ancak dediğim gibi yalnızca gözlem ve takip için. İstediğimiz, işgal değil."
Kaynak: AA
SETA ile El-Cezire Araştırma Merkezi'nin düzenlediği "Irak'ın Geleceği" sempozyumu, SETA Dış Politika Araştırmaları Direktörü Muhittin Ataman ve El-Cezire Araştırma Merkezi Dış İlişkiler ve Ortaklar Direktörü Arafat Shukri'nin sunumuyla başladı.
"Irak Siyasetinin Doğası ve Geleceği" oturumunda konuşan Ortadoğu Araştırmaları Merkezi (ORSAM) araştırmacısı Bilgay Duman, ABD'nin Irak'ı işgal etmesiyle temel dinamiklerin bölgedeki dengeleri de etkilemeye başladığını ve 'pandoranın kutusu'nun açıldığını söyledi.
Duman, Irak'ta çok ciddi bir güven problemi olduğuna dikkati çekerek, ABD'nin işgaliyle birlikte insanların etnik ve mezhebi damarının ortaya çıkarıldığını anlattı.
Kürtler, Araplar, Şiiler ve Sünnilerin birbirine güvenmemeye başladığını vurgulayan Duman, şöyle konuştu:
"Etnik, inanç ve mezhebi farklılıktan doğan güvensizlik yatay güvensizlik. Bir de dikey güvensizlik var, halk devlete güvensiz, dini kurumlara karşı güvensiz. Kurumların başına gelen herkes kendi çıkarı için çalışıyor çünkü en küçük memurdan en yüksek mevkiye kadar durum böyle. Etnik gruplar siyasi çıkarlarını da önceleme güdüsüyle siyaseti de etkiliyor. Bu da ülkede merkeziyetçi yapının bozulmasına, federatif bir yapının ortaya çıkmasına neden oldu. Ancak Irak'ın sosyal yapısı ile bu federatif yapı bir araya gelince sorun ortaya çıktı. Ben buna yerel krallıklar diyorum, merkezi bir hükümetin kurulmasını zorlaştıran yapılar. Yapılan son seçimler de Iraklıların artık değişim istediğini gözler önüne serdi. Etnik gruplar kendi içlerinde bile farklılaştılar, bölgedeki en güçlü gruplardan Kürtler bile 2 farklı aday çıkardı. Irak'ın şu anda böyle bir kriz içinde olduğunu söylemek mümkün."
- "Şiiler 'DEAŞ bitti, biz siyasi iradeyi tesis etmek istiyoruz', diyorlar"
Irak Strateji Araştırma Merkezi'nden Yahya el-Kubeysi ise "Irak Siyasetinin Kronik Sorunları: İçerdeki Güç Dengeleri, Uzlaşı Sorunu ve Dış Müdahaleler" konulu sunumunda, ABD işgali öncesinde de etnik ve mezhebi ayrımcılığın olduğuna dikkati çekerek, ABD işgali ile birlikte bunun daha görünür hale geldiğini söyledi.
Konuşulması gerekenin siyasi otorite olduğuna dikkati çeken Yahya el-Kubeysi, şunları kaydetti:
"Irak'ın işgalinden sonra bölgedeki değişimi, ortaya çıkan farklı grupları, özellikle terörist oluşumları da biliyoruz. Bölgede zaten etnik gruplar arasında bir mücadele vardı. İşgal sonrası bu mücadele daha da sertleşti. Tabi burada DEAŞ'ın etkisi malum. Bizim burada önem vermemiz gereken demokrasinin tesisi, idari sistemin yeniden istikrarlı bir şekilde devam etmesinin sağlanması. Şiiler 'DEAŞ bitti, biz siyasi iradeyi tesis etmek istiyoruz', diyorlar. Ancak bu sistem Sünnilerin temsilini sağlayamıyor. Sünnilerin de mecliste olmak değil de bakanlıklarda olmanın mücadelesi içinde olduğunu görüyoruz. Sünniler etkin rol almak yerine memurluğu tercih ediyor ancak ben onların daha aktif ve etkin olması, yönetimde etkili olması gerektiğini düşünüyorum."
DEAŞ'ın zaten yıllardır Irak'ta koyu radikal tutumuyla boy gösterdiğine dikkati çeken Yahya el-Kubeysi, DEAŞ gibi radikal yapıların, oluşan boşlukları kullanmasının engellenmesi gerektiğini söyledi.
Irak'ın dışarıdan gelen müdahalelerden etkilenmesinin de önüne geçilmesi gerektiğini vurgulayan Kubeysi, "Irak'ı bugün en çok etkileyen aktörler İran ve ABD. Trump gelmeden önce İran ve ABD, Abadi üzerinden anlaşmışlardı ancak Trump geldikten sonra dengeler değişti. Peki bir uzlaşma olabilir mi? Ben sanmıyorum. Bugün uzlaşması gereken taraflar zaten sorun çıkaran tarafların kendisi. Bu nedenle ben bir uzlaşma sağlanabileceği fikrini gerçekçi bulmuyorum." dedi.
Yahya el-Kubeysi, Kürtler'in yaptığı bağımsızlık referandumuyla bazı şeyleri kaybettikleri gibi, kazandıkları şeylerin de olduğunu sözlerine ekledi.
- "Kerkük, Irak'ın anahtarıdır"
Çankaya Üniversitesi Uluslararası Ticaret Bölümü Başkanı Prof. Dr. Mahir Nakip ise "Kerkük Sorunu ve Irak Siyasetine Etkileri" sunumunda Kerkük'ün Irak'ın anahtarı olduğuna dikkati çekerek, sorunun yeni olmadığını, bu sorunun İngilizlerin Kerkük'e girdiği 1919'da başladığını söyledi.
Kerkük'ün dünyanın en zengin ve en ucuz petrol rezervlerine sahip olduğunu iddia eden Nakip, şöyle konuştu:
"Bu nedenle dünyanın petrol üretim fabrikası konumunda. Böylesine değerli ve önemli bir bölge Kürtlerin kontrolüne teslim edildiği anda sorun daha da farklı bir boyut kazandı. Irak Anayasasının 140.maddesi ihtilaflı bölgelerin oralardaki etnik varlıklarla normalleştirilmesini öngörüyor. Ancak diğer ihtilaflı bölgelerin hiçbirinin adı geçmezken yalnızca Kerkük telaffuz ediliyor. Peki kimler arasında ihtilaflı? Buna da cevap verilmiyor. Etnik grupların milliyetçiliğinin önüne geçip vatanseverliği önceleyen bir anlayışa ihtiyaç var. 25 Eylül Referandumunda Kerkük'ün bağımsızlık bölgesine dahil edilmesi bardağı taşıran son damla oldu. Bu şehrin kültürel, sosyal, ekonomik yapısı ciddi manada olumsuz etkilendi. Kerkük denilince insanlar yalnızca petrole odaklanıyor, bölgenin kültürel yapısı, yerel ekonomik ve iktisadi yapısı görmezden geliniyor. Kerkük'ün anahtarının Kürtlere teslim edilmesi Irak'ın parçalanmasına ortam hazırlamak anlamına gelir. Irak'ta istikrarın tesis edilmesi için Kerkük'ün Irak'ın bütününe dahil olduğunun altının çizilmesi gerek."
Irak Nehreyn Üniversitesi öğretim elemanı Kahtan el-Hafacı ise "Irak'ta Etnik ve Mezhebi Kimliklerin Üzerinde Bir Milli Kimlik Geliştirilebilir mi?" başlıklı sunumunda, Irak'ta ciddi bir yolsuzluğun söz konusu olduğunu öne sürerek etnik ve mezhebi grupların söz sahibi olma mücadelesi içindeyken dışarıdan müdahale eden ülkelerin de yönetimi etkileme çabası gösterdiğini ifade etti.
Irak'ta milli kimlik oluşturmanın zorluğuna değinen Hafacı, şunları söyledi:
"Irak'ta bugün bütün etnik ve mezhebi grupları sınırlamamız gerekiyor. Bugün Iraklı olduğunu söyleyen var mı? Ciddi bir ayrışma söz konusu. Önce içeride bu grupları sınırlandırmamız lazım. İç siyaseti düzeltmeden dış politikayı etkin bir şekilde yönetmemiz mümkün değil. Bugün Irak'ta hala işgal devam ediyor, halk sokağa çıktığında bunu net bir şekilde görebiliyor. İçeride silahlı gruplar da var. Irak'ın kendi güvenliğini kendisinin sağlaması şart. Hiçbir şey imkansız değil. İmkansız olan etki altında iken uzlaşma. Bu nedenle önce farklı grupların etkisi altında olmaktan kurtulmamız gerek. Ancak bu şekilde bir uzlaşı sağlayabiliriz. Herkes kendi çıkarlarını düşünüyor, devletin çıkarlarını düşünen yok. Bölge bölge bölünmenin peşinde herkes. Bir noktaya kadar yalnızca takip ve gözlem amacı ile uluslararası oluşumlara izin verilebilir ancak işgalci olmamak kaydıyla. Irak'ın terörist oluşumlardan temizlenmesi için de uluslararası takip önemli. İstikrarın sağlanmasında dışarıdan yardım alınabilir. Ancak dediğim gibi yalnızca gözlem ve takip için. İstediğimiz, işgal değil."