'Mülteciler Yük Değil, Türkiye'de Misafir'
Sağlık Bakan Yardımcısı Emine Alp Meşe: 'Mültecilerin bir yük değil, Türkiye’de misafir olduğuna inanıyoruz ki her yerde de öyle görülmeliler' 'Mültecilere insana saygı çerçevesinde her türlü yardımda bulunmanın da insani görevimiz olduğunu düşünüyoruz'.
Sağlık Bakan Yardımcısı Emine Alp Meşe, Türkiye'nin sığınmacılara yönelik tutumuna ilişkin, "Mültecilerin bir yük değil, Türkiye'de misafir olduğuna inanıyoruz ki her yerde de öyle görülmeliler. Mültecilere insana saygı çerçevesinde her türlü yardımda bulunmanın da insani görevimiz olduğunu düşünüyoruz." dedi.
İtalya’nın başkenti Roma'da düzenlenen Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) 68. Avrupa Bölge Komite Toplantısı çerçevesinde, "Türkiye'deki Mülteciler İçin Sağlık Sistemi Müdahalesi" konulu bir yan etkinlik gerçekleştirildi.
Etkinlikte, Sağlık Bakan Yardımcısı Prof. Dr. Emine Alp Meşe, DSÖ Program Yönetimi Direktörü Dr. Nedret Emiroğlu, DSÖ Türkiye Temsilcisi Dr. Pavel Ursu, DSÖ Acil Durum Koordinatörü Dr. Dorit Nitzan ve DSÖ Göç ve Kamu Sağlığı Koordinatörü Dr. Santino Severoni konuşma yaptı.
- "Mülteciler bir yük değil, Türkiye'de misafir"
Bakan Yardımcısı Meşe, dünyada en çok sığınmacıya ev sahipliği yapan Türkiye'nin Suriye'deki krizin mağdurlarına yönelik din, dil ve ırk ayrımı yapmadan "açık kapı politikası" uyguladığının altını çizdi.
Türkiye'nin geçici koruma altındaki sığınmacılara yaklaşık olarak 31 milyar dolar harcama yaptığını vurgulayan Meşe, bu miktarın yaklaşık 6 milyar dolarının sağlık hizmetleri için kullanıldığını belirtti.
Meşe, bulaşıcı hastalıklar konusuna da özel dikkat gösterildiğini aktararak, bu çerçevede Suriyeli sığınmacılara yönelik aşılama hizmetleri verdiklerini aktardı.
Göçmen sağlığı merkezleriyle sığınmacılara çeşitli sağlık hizmetleri sunulduğunu bildiren Meşe, 7 göçmen sağlık eğitim merkezi kurulduğunu ve burada yaklaşık 2 bin Suriyeli sağlık çalışanının DSÖ'nün desteğiyle eğitildiğini söyledi.
Meşe, "Mültecilerin bir yük değil, Türkiye'de misafir olduğuna inanıyoruz ki her yerde de öyle görülmeliler. Mültecilere insana saygı çerçevesinde her türlü yardımda bulunmanın da insani görevimiz olduğunu düşünüyoruz." ifadelerini kullandı.
DSÖ Program Yönetimi Direktörü Dr. Emiroğlu ise savaştan dolayı ülkesini terk etmek zorunda kalan 3,5 milyon sığınmacının Türkiye'de bulunduğunu vurguladı.
Emiroğlu, "Türk hükümeti, Sağlık Bakanlığı ve ulusal yetkililerle Suriyeli mültecilere yönelik bu eşsiz sağlık hizmeti modelini sağlayabilmek adına çalışmaktan dolayı ayrıcalıklı hissediyoruz. Bu model mültecilere Türk vatandaşlarıyla benzer standartta sağlık hizmeti sunma imkanı veriyor." dedi.
Suriyeli sağlık çalışanlarının göçmen sağlık merkezlerinde hizmet vermesi sayesinde lisan engelinin de aşıldığını belirten Emiroğlu, bu toplumsal kapsayıcılık örneğiyle sığınmacıların, ev sahibi topluma daha iyi adapte olduğunu kaydetti.
DSÖ Türkiye Temsilcisi Dr. Pavel Ursu da Türkiye ile DSÖ arasındaki iş birliğinden, ortak yürütülen sağlık çalışanlarının eğitim sürecinden bahsetti. Ursu, sığınmacıların çalışarak topluma tamamen entegre olduğunu, aksi takdirde kaynak israfı olacağını dile getirdi.
-"Türkiye, mültecilere kalbini ve kapılarını açıyor"
DSÖ Acil Durum Koordinatörü Dr. Nitzan ise "Türkiye'de uygulanan proje eşsiz ve özel. Türkiye'nin evrensel sağlık güvencesi bulunan bir ülke olarak tanınması gerekiyor. Türkiye hem bu değeri barındırıyor hem de uyguluyor. Mülteciler ülkeye geldiğinde, Türkiye kalbini, kapılarını açıyor ve onları evrensel sağlık güvencesine dahil ediyor. Bu gerçekten çok harika bir durum." dedi.
Nitzan, Türkiye'nin sadece ülke içinde değil, Suriye'nin kuzeyinde bulunan sığınmacılara da sağlık hizmetlerinin ulaştırılması için bir kapı açtığının altını çizdi.
-"Mülteciler zorunda oldukları için ülkelerini terk ediyor, bu bir seçim değil"
DSÖ Göç ve Kamu Sağlığı Koordinatörü Dr. Severoni ise Avrupa'nın güneyinde Türkiye'dekine benzer insan akınları yaşandığını anımsatarak, "Mültecilerin ülkelerini terk etmek zorunda kaldığını anlamamız gerekiyor. Bu bir seçenek değil. En yakındaki güvenli yere gidiyorlar ama daha sonra ülkelerine geri dönmeyi umarak." şeklinde konuştu.
Sığınmacı meselesiyle Türkiye'nin yalnız baş edemeyeceğini vurgulayan Severoni, ortak sorumluluk bilinciyle Türkiye'ye finansal desteğin sağlanması gerektiğini belirtti.
Etkinlikte konuşmaların ardından söz alan Macaristanlı gazeteci Erzsebet Fazekas, Macaristan'ın göçmen karşıtı tutumuna atıfla, "Burada duyduklarımdan dolayı çok duygulandım. Macaristan’ın şu anki mülteci politikasından dolayı utandığımı itiraf etmeliyim." dedi.
Bulgaristanlı bir katılımcı da, Türkiye'nin sığınmacılara yönelik tutumuna ilişkin, "Yaptıklarınız nesiller boyunca hatırlanacak. Çünkü en önemli şey, insanları en çok ihtiyaç duydukları zamanlarda desteklemektir." ifadelerini kullandı.
Kendisinin de bir dönem Türkiye'de sığınmacı olarak kaldığını anlatan Ukraynalı bir kişi de Türkiye'nin şu anki çalışmalarıyla gurur duyduğunu kaydetti.
Kaynak: AA
İtalya’nın başkenti Roma'da düzenlenen Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) 68. Avrupa Bölge Komite Toplantısı çerçevesinde, "Türkiye'deki Mülteciler İçin Sağlık Sistemi Müdahalesi" konulu bir yan etkinlik gerçekleştirildi.
Etkinlikte, Sağlık Bakan Yardımcısı Prof. Dr. Emine Alp Meşe, DSÖ Program Yönetimi Direktörü Dr. Nedret Emiroğlu, DSÖ Türkiye Temsilcisi Dr. Pavel Ursu, DSÖ Acil Durum Koordinatörü Dr. Dorit Nitzan ve DSÖ Göç ve Kamu Sağlığı Koordinatörü Dr. Santino Severoni konuşma yaptı.
- "Mülteciler bir yük değil, Türkiye'de misafir"
Bakan Yardımcısı Meşe, dünyada en çok sığınmacıya ev sahipliği yapan Türkiye'nin Suriye'deki krizin mağdurlarına yönelik din, dil ve ırk ayrımı yapmadan "açık kapı politikası" uyguladığının altını çizdi.
Türkiye'nin geçici koruma altındaki sığınmacılara yaklaşık olarak 31 milyar dolar harcama yaptığını vurgulayan Meşe, bu miktarın yaklaşık 6 milyar dolarının sağlık hizmetleri için kullanıldığını belirtti.
Meşe, bulaşıcı hastalıklar konusuna da özel dikkat gösterildiğini aktararak, bu çerçevede Suriyeli sığınmacılara yönelik aşılama hizmetleri verdiklerini aktardı.
Göçmen sağlığı merkezleriyle sığınmacılara çeşitli sağlık hizmetleri sunulduğunu bildiren Meşe, 7 göçmen sağlık eğitim merkezi kurulduğunu ve burada yaklaşık 2 bin Suriyeli sağlık çalışanının DSÖ'nün desteğiyle eğitildiğini söyledi.
Meşe, "Mültecilerin bir yük değil, Türkiye'de misafir olduğuna inanıyoruz ki her yerde de öyle görülmeliler. Mültecilere insana saygı çerçevesinde her türlü yardımda bulunmanın da insani görevimiz olduğunu düşünüyoruz." ifadelerini kullandı.
DSÖ Program Yönetimi Direktörü Dr. Emiroğlu ise savaştan dolayı ülkesini terk etmek zorunda kalan 3,5 milyon sığınmacının Türkiye'de bulunduğunu vurguladı.
Emiroğlu, "Türk hükümeti, Sağlık Bakanlığı ve ulusal yetkililerle Suriyeli mültecilere yönelik bu eşsiz sağlık hizmeti modelini sağlayabilmek adına çalışmaktan dolayı ayrıcalıklı hissediyoruz. Bu model mültecilere Türk vatandaşlarıyla benzer standartta sağlık hizmeti sunma imkanı veriyor." dedi.
Suriyeli sağlık çalışanlarının göçmen sağlık merkezlerinde hizmet vermesi sayesinde lisan engelinin de aşıldığını belirten Emiroğlu, bu toplumsal kapsayıcılık örneğiyle sığınmacıların, ev sahibi topluma daha iyi adapte olduğunu kaydetti.
DSÖ Türkiye Temsilcisi Dr. Pavel Ursu da Türkiye ile DSÖ arasındaki iş birliğinden, ortak yürütülen sağlık çalışanlarının eğitim sürecinden bahsetti. Ursu, sığınmacıların çalışarak topluma tamamen entegre olduğunu, aksi takdirde kaynak israfı olacağını dile getirdi.
-"Türkiye, mültecilere kalbini ve kapılarını açıyor"
DSÖ Acil Durum Koordinatörü Dr. Nitzan ise "Türkiye'de uygulanan proje eşsiz ve özel. Türkiye'nin evrensel sağlık güvencesi bulunan bir ülke olarak tanınması gerekiyor. Türkiye hem bu değeri barındırıyor hem de uyguluyor. Mülteciler ülkeye geldiğinde, Türkiye kalbini, kapılarını açıyor ve onları evrensel sağlık güvencesine dahil ediyor. Bu gerçekten çok harika bir durum." dedi.
Nitzan, Türkiye'nin sadece ülke içinde değil, Suriye'nin kuzeyinde bulunan sığınmacılara da sağlık hizmetlerinin ulaştırılması için bir kapı açtığının altını çizdi.
-"Mülteciler zorunda oldukları için ülkelerini terk ediyor, bu bir seçim değil"
DSÖ Göç ve Kamu Sağlığı Koordinatörü Dr. Severoni ise Avrupa'nın güneyinde Türkiye'dekine benzer insan akınları yaşandığını anımsatarak, "Mültecilerin ülkelerini terk etmek zorunda kaldığını anlamamız gerekiyor. Bu bir seçenek değil. En yakındaki güvenli yere gidiyorlar ama daha sonra ülkelerine geri dönmeyi umarak." şeklinde konuştu.
Sığınmacı meselesiyle Türkiye'nin yalnız baş edemeyeceğini vurgulayan Severoni, ortak sorumluluk bilinciyle Türkiye'ye finansal desteğin sağlanması gerektiğini belirtti.
Etkinlikte konuşmaların ardından söz alan Macaristanlı gazeteci Erzsebet Fazekas, Macaristan'ın göçmen karşıtı tutumuna atıfla, "Burada duyduklarımdan dolayı çok duygulandım. Macaristan’ın şu anki mülteci politikasından dolayı utandığımı itiraf etmeliyim." dedi.
Bulgaristanlı bir katılımcı da, Türkiye'nin sığınmacılara yönelik tutumuna ilişkin, "Yaptıklarınız nesiller boyunca hatırlanacak. Çünkü en önemli şey, insanları en çok ihtiyaç duydukları zamanlarda desteklemektir." ifadelerini kullandı.
Kendisinin de bir dönem Türkiye'de sığınmacı olarak kaldığını anlatan Ukraynalı bir kişi de Türkiye'nin şu anki çalışmalarıyla gurur duyduğunu kaydetti.