CHP'den İdlib İçin BM'ye Çağrı
CHP Grup Başkanvekili Engin Altay: 'İdlib artık ulusal güvenlik sorunudur. BM derhal devreye girmeli, Türkiye, İdlib'te bütün muhalif grupların silah bırakması için yoğun temas içinde olmalıdır''Uzlaşma komisyonu kurulmadan, uzlaşma zemini aranmadan, 'sayısal çoğunluğumuz var içtüzüğü böyle yapacağız' derlerse, Mecliste sert münakaşa, olmaması gereken işler ve haller olur'
CHP Grup Başkanvekili Engin Altay, İdlib'in, artık ulusal güvenlik sorunu olduğunu ifade ederek, "BM derhal devreye girmeli, Türkiye, İdlib'te bütün muhalif grupların silah bırakması için yoğun temas içinde olmalıdır. Türkiye'nin İdlib konusunda diplomasiyi elden bırakmadan Suriye merkezi yönetimini de yok saymadan, diplomatik süreci yürütmesi lazım. " dedi.
Altay, TBMM'de düzenlediği basın toplantısında, gündemdeki konulara ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
Yarın 12 Eylül darbesinin, demokrasi tarihindeki kara lekenin yıl dönümü olduğunu belirten Altay, parlamenter demokratik sisteme yönelik meşru olmayan her türlü müdahaleyi, "gayrimeşru" olarak nitelendirdi.
CHP için 27 Mayıs neyse 12 Mart, 12 Eylül, 28 Şubat, 27 Nisan, 15 Temmuz ve 20 Temmuz'un aynı olduğunu ifade eden Altay, "Demokrasiye yönelik müdahale ister postalla, ister parlamentodaki parmak çoğunluğuyla, tank paletleriyle, elektronik yollarla, TSK içine sızan teröristlerle yapılsın aynıdır. 20 Temmuz sivil darbesinin de bundan önceki askeri darbe ve muhtıralar arasında hiçbir farkı yoktur. Bunların tamamında gayrimeşru, demokratik olmayan yollarla demokrasimizin ortadan kaldırılması vardır." diye konuştu.
-"Aşağıdakilerden hangisi cesur siyasetçinin yapacağıdır?"
AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik'in açıklamalarına da yanıt veren Altay, Çelik'in, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu için "Tarihin en üslupsuz siyasetçisi" ifadesini kullandığını anımsattı.
Muhalefetin, devleti yöneten iktidara, "dolar baronlarına hizmet ediyorsunuz" demek kadar doğal bir şey olamayacağını savunan Altay, iktidarın hizmet etmediğini kanıtlaması gerektiğini öne sürdü.
Çelik'in hafızasını tazelemesi ve "İsrail dölü, ulan ahlaksızlar, adiler, cibilliyetsiz, zürriyetsiz, tezek, man kafa, alçak" sözlerini kimin sarf ettiğine bakması gerektiğini vurgulayan Altay, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Bu sözleri kim söylediyse Türkiye'nin en üslupsuz siyasetçisi odur. Bu sözleri Sayın Kılıçdaroğlu değil Sayın Erdoğan sarf etmiştir. Türkiye, bir üslupsuz arıyorsa, bir ayarsız arıyorsa Erdoğan'a baksın. Çelik'e tavsiyemiz budur. Çelik', Erdoğan'ın tankların önüne çıktığından bahsetmiş. Çelik, herhalde Türkiye'deki herkesi kör alemi de sersem sanıyor. Bir ülkede bir darbe teşebbüsü olduğunda aşağıdakilerden hangisi cesur bir siyasetçinin yapması gerekenlerden değildir? A) Tünelde saklanmak. B) Uçakta havada tur atmak. C) Hangarda saklanmak. D) Herkesin bildiği bir evde durmak. Kılıçdaroğlu'nun, Bakırköy Belediye Başkanı'nın evinde olduğu saatlerde Erdoğan ve Binali Yıldırım neredeydi? Tünel, uçak, hangar, hepsi de korkak, ürkek siyasetçilerin sığınacağı yerlerdir. Çelik'in, Sayın Genel Başkanımıza atfen 'Artık bardağı taşırdı' ifadesini de örtülü tehdit olarak algılıyoruz. Hodri meydan. Bardak ne kadar taşmışsa bunun hesaplaşmasını gel birlikte yapalım."
- "Kendini ve kurumunu gözen geçirsin"
Türkiye'de devlet, yargı ve yasama organının çürüme noktasına geldiğini ileri süren Engin Altay, CHP İstanbul Milletvekili Enis Berberoğlu'nun, yürütmenin tavsiye, telkin ve basıncıyla yargı tarafından rehin tutulduğunu iddia etti.
Berberoğlu ile ilgili Yargıtay 17. Dairesinin yargılamanın durdurulması talebini reddettiğini anımsatan Altay, buna ilişkin kararın UYAP'ta değil medyada yer aldığını savundu. Altay, Yargıtay Başkanı'nın utanmadan liyakattan bahsettiğini, liyakatsızlık aranıyorsa kendisini ve kurumunu gözden geçirmesi gerektiğini savunarak, "Her vesileyle 'hain, alçak FETÖ'cüler diye lafa başlayan Erdoğan'ın, istinaftan 10 yıl ceza almış FETÖ'cülerin sokakta gezmesine rızası var, 5 yıl ceza almış, ikinci kez milletvekili seçilen Berberoğlu'nun, Meclise gelmesine rızası yok. Bunun adı kepazeliktir, bu yargının çürümüşlüğünün açık kanıtıdır." dedi.
-"Sen hangi Ziya Selçuk'sun?"
Altay, 4 artı 4 artı 4 sisteminin başlangıcında Türkiye'de ilkokuldaki okullaşma oranı yüzde 98,6 iken, bugün bu oranın yüzde 91,5'e düştüğünü söyledi. Engin Altay, 2017-2018 itibarıyla 3 milyon 887 bin 682 öğrencinin, üniversiteye yerleştiğini ancak Kredi Yurtlar Kurumuna bağlı yurtların kapasitesinin 668 bin 17 olduğunu ifade etti. Altay, yurtların erken açılması çağrısında bulundu.
İmam hatip liselerinde yüzde 39'luk artışa karşın öğrenci sayısında yüzde 7,8 düşüş olduğunu belirten Altay, "Bu ne perhiz bu ne lahana turşusu." ifadesini kullandı.
Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk'un yönetmelik değişikliğine gittiğini, çok programlı Anadolu liseleri, meslek liseleri, mesleki eğitim merkezlerinde karma eğitim yapılır ibaresinin kaldırıldığını anımsatan Altay, şu değerlendirmede bulundu:
"Selçuk, göreve geldiğinde, 'AK Parti eğitim konusunda makul bir noktaya geliyor' değerlendirmesi yapıldı. Ey Ziya Selçuk, sen hangi Ziya Selçuk'sun? Kamuoyunda hepimizin bildiği pedagoji ve eğitim alanında kendini kanıtlamış Selçuk musun yoksa sen kuzenin basıncı, mobingine maruz kalmış bir Selçuk musun? Bir ülkede eğitimle ilgili söylem ve eylemleriyle kamu vicdanını kanatmayacak bir Milli Eğitim Bakanı var, -sembolik- arkasından bir kuzen var, reisin kuzeni var, fiili Milli Eğitim Bakanı reisin kuzeni. Selçuk bu ayıba son vermeli. Sosyal medyada sempati ikmali yapmakla milli eğitim sistemi, içine gerdiği bunalımdan, kaos ortamından çıkmaz. 81 milyona sempati ikmali yapacağına, otur talimat almadan işini yap. Başına bir amele çavuşu diktilerse de onurlu bir tavır, tutum takın. Bu yönetmelik değişikliği AK Parti'nin laik eğitimin içine sinmediğinin, laik eğitimi ortada kaldırma anlayışının AK Parti ve Erdoğan'da egemen olduğunun açık kanıtıdır. "
- "Bu yapılmazsa Mecliste iyi şeyler olmaz"
TBMM İçtüzük değişikliği çalışmalarına da işaret eden Altay, bu çalışmanın, AK Parti'nin, TBMM'yi, işlevsiz, sembolik kurum haline getirmesinin somut işareti olduğunu savundu.
TBMM İçtüzüğünün nasıl değişeceğinin, teamüllerde belli olduğunun altını çizen Altay, uzlaşma komisyonu kurulup, enine boyuna tartışılıp, ortalama yol bulunması gerektiğini belirtti. Altay, bu yapılmazsa Mecliste iyi şeyler olmayacağını öne sürerek, "Bu uzlaşma komisyonu kurulmadan, uzlaşma zemini aranmadan, 'sayısal çoğunluğumuz var içtüzüğü böyle yapacağız' derlerse, Mecliste müzakere olmaz, sert münakaşa olur, olmaması gereken işler ve haller olur. Burası Meclis, Erdoğan'ın çiftliği değil." görüşünü savundu.
- "Her türlü doğru tavırda desteğimiz olacaktır"
CHP Grup Başkanvekili Altay, İdlib ile ilgili gelişmeleri de değerlendirdi.
Tahran zirvesinde Türkiye'nin tezlerinin kabul edilmediğini, Türkiye'nin İran ve Rusya'nın stratejisine tabi olduğunu ileri süren Altay, İdlib krizinde göç dalgasının başladığını, bedelini en ağır ödeyecek ülkenin önce Türkiye, sonra AB ülkeleri olduğunu söyledi.
Türkiye'nin, cihatçıları, "iyi cihatçılar", "kötü cihatçılar" diye ayırmaktan vazgeçmesi gerektiğini vurgulayan Altay, Türkiye'nin, bütün paydaş ülkelerle sıcak diplomasi götürmesi, AB'ye tehlikenin büyüklüğünü anlatması, Suriye sınırları içinde insani koridorun açılarak İdlib'teki sivillerin Suriye içerisindeki güvenli bölgelere yerleştirilmesi için çalışması gerektiğini söyledi.
CHP Grup Başkanvekili Altay, İdlib'te Türkiye'nin 12 gözetleme noktası bulunduğunu anımsatarak, "Gözetleme noktasına gönderdiğimiz askerlerimiz güvenliğin sağlanması için atılan adım var mı? Hava desteği planlandı mı?" sorularını yöneltti. Altay, hükümet ve TSK'yı bu konuda tedbir almaya çağırarak, şunları kaydetti:
"Hükümetin alacağı her türlü doğru tavır ve tutumda desteğimiz olacaktır. Ama muhalefet olarak hükümeti uyarmayı da görev sayıyoruz. BM derhal devreye girmeli, Türkiye, İdlib'te bütün muhalif grupların silah bırakması için yoğun temas içinde olmalıdır. İdlib artık ulusal güvenlik sorunudur. Türkiye'nin İdlib konusunda diplomasiyi elden bırakmadan Suriye merkezi yönetimini de yok saymadan, diplomatik süreci yürütmesi lazım. Gelecek her yüz bin göçmenin on bini terörist olacaktır, cihatçı unsurlar da sivillerin içine karışarak Türkiye'ye gelecektir. "
Bir gazetecinin, CHP'nin Cumhurbaşkanı adayı Muharrem İnce'nin, dün yaptığı açıklamada, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığına aday olabileceğine dair yeşil ışık yaktığına yönelik sözleri üzerine Altay, İnce'nin, CHP'nin bir değeri olduğunu belirtti.
Altay, "CHP'de münakaşadan çok müzakere olur, bu müzakereler çerçevesinde bu sadece İnce'nin kararıyla olmaz, Sayın Genel Başkan, PM, İstanbul örgütünün kararıyla, mutabakatıyla olur, olmaz... Kendisinin de bu konuda daha net ifadeler kullanmasında fayda var." dedi.
Altay, bir soruya karşılık, CHP'nin yerel seçimlerden birinci parti olarak çıkacağını savundu.
Kaynak: AA
Altay, TBMM'de düzenlediği basın toplantısında, gündemdeki konulara ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
Yarın 12 Eylül darbesinin, demokrasi tarihindeki kara lekenin yıl dönümü olduğunu belirten Altay, parlamenter demokratik sisteme yönelik meşru olmayan her türlü müdahaleyi, "gayrimeşru" olarak nitelendirdi.
CHP için 27 Mayıs neyse 12 Mart, 12 Eylül, 28 Şubat, 27 Nisan, 15 Temmuz ve 20 Temmuz'un aynı olduğunu ifade eden Altay, "Demokrasiye yönelik müdahale ister postalla, ister parlamentodaki parmak çoğunluğuyla, tank paletleriyle, elektronik yollarla, TSK içine sızan teröristlerle yapılsın aynıdır. 20 Temmuz sivil darbesinin de bundan önceki askeri darbe ve muhtıralar arasında hiçbir farkı yoktur. Bunların tamamında gayrimeşru, demokratik olmayan yollarla demokrasimizin ortadan kaldırılması vardır." diye konuştu.
-"Aşağıdakilerden hangisi cesur siyasetçinin yapacağıdır?"
AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik'in açıklamalarına da yanıt veren Altay, Çelik'in, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu için "Tarihin en üslupsuz siyasetçisi" ifadesini kullandığını anımsattı.
Muhalefetin, devleti yöneten iktidara, "dolar baronlarına hizmet ediyorsunuz" demek kadar doğal bir şey olamayacağını savunan Altay, iktidarın hizmet etmediğini kanıtlaması gerektiğini öne sürdü.
Çelik'in hafızasını tazelemesi ve "İsrail dölü, ulan ahlaksızlar, adiler, cibilliyetsiz, zürriyetsiz, tezek, man kafa, alçak" sözlerini kimin sarf ettiğine bakması gerektiğini vurgulayan Altay, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Bu sözleri kim söylediyse Türkiye'nin en üslupsuz siyasetçisi odur. Bu sözleri Sayın Kılıçdaroğlu değil Sayın Erdoğan sarf etmiştir. Türkiye, bir üslupsuz arıyorsa, bir ayarsız arıyorsa Erdoğan'a baksın. Çelik'e tavsiyemiz budur. Çelik', Erdoğan'ın tankların önüne çıktığından bahsetmiş. Çelik, herhalde Türkiye'deki herkesi kör alemi de sersem sanıyor. Bir ülkede bir darbe teşebbüsü olduğunda aşağıdakilerden hangisi cesur bir siyasetçinin yapması gerekenlerden değildir? A) Tünelde saklanmak. B) Uçakta havada tur atmak. C) Hangarda saklanmak. D) Herkesin bildiği bir evde durmak. Kılıçdaroğlu'nun, Bakırköy Belediye Başkanı'nın evinde olduğu saatlerde Erdoğan ve Binali Yıldırım neredeydi? Tünel, uçak, hangar, hepsi de korkak, ürkek siyasetçilerin sığınacağı yerlerdir. Çelik'in, Sayın Genel Başkanımıza atfen 'Artık bardağı taşırdı' ifadesini de örtülü tehdit olarak algılıyoruz. Hodri meydan. Bardak ne kadar taşmışsa bunun hesaplaşmasını gel birlikte yapalım."
- "Kendini ve kurumunu gözen geçirsin"
Türkiye'de devlet, yargı ve yasama organının çürüme noktasına geldiğini ileri süren Engin Altay, CHP İstanbul Milletvekili Enis Berberoğlu'nun, yürütmenin tavsiye, telkin ve basıncıyla yargı tarafından rehin tutulduğunu iddia etti.
Berberoğlu ile ilgili Yargıtay 17. Dairesinin yargılamanın durdurulması talebini reddettiğini anımsatan Altay, buna ilişkin kararın UYAP'ta değil medyada yer aldığını savundu. Altay, Yargıtay Başkanı'nın utanmadan liyakattan bahsettiğini, liyakatsızlık aranıyorsa kendisini ve kurumunu gözden geçirmesi gerektiğini savunarak, "Her vesileyle 'hain, alçak FETÖ'cüler diye lafa başlayan Erdoğan'ın, istinaftan 10 yıl ceza almış FETÖ'cülerin sokakta gezmesine rızası var, 5 yıl ceza almış, ikinci kez milletvekili seçilen Berberoğlu'nun, Meclise gelmesine rızası yok. Bunun adı kepazeliktir, bu yargının çürümüşlüğünün açık kanıtıdır." dedi.
-"Sen hangi Ziya Selçuk'sun?"
Altay, 4 artı 4 artı 4 sisteminin başlangıcında Türkiye'de ilkokuldaki okullaşma oranı yüzde 98,6 iken, bugün bu oranın yüzde 91,5'e düştüğünü söyledi. Engin Altay, 2017-2018 itibarıyla 3 milyon 887 bin 682 öğrencinin, üniversiteye yerleştiğini ancak Kredi Yurtlar Kurumuna bağlı yurtların kapasitesinin 668 bin 17 olduğunu ifade etti. Altay, yurtların erken açılması çağrısında bulundu.
İmam hatip liselerinde yüzde 39'luk artışa karşın öğrenci sayısında yüzde 7,8 düşüş olduğunu belirten Altay, "Bu ne perhiz bu ne lahana turşusu." ifadesini kullandı.
Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk'un yönetmelik değişikliğine gittiğini, çok programlı Anadolu liseleri, meslek liseleri, mesleki eğitim merkezlerinde karma eğitim yapılır ibaresinin kaldırıldığını anımsatan Altay, şu değerlendirmede bulundu:
"Selçuk, göreve geldiğinde, 'AK Parti eğitim konusunda makul bir noktaya geliyor' değerlendirmesi yapıldı. Ey Ziya Selçuk, sen hangi Ziya Selçuk'sun? Kamuoyunda hepimizin bildiği pedagoji ve eğitim alanında kendini kanıtlamış Selçuk musun yoksa sen kuzenin basıncı, mobingine maruz kalmış bir Selçuk musun? Bir ülkede eğitimle ilgili söylem ve eylemleriyle kamu vicdanını kanatmayacak bir Milli Eğitim Bakanı var, -sembolik- arkasından bir kuzen var, reisin kuzeni var, fiili Milli Eğitim Bakanı reisin kuzeni. Selçuk bu ayıba son vermeli. Sosyal medyada sempati ikmali yapmakla milli eğitim sistemi, içine gerdiği bunalımdan, kaos ortamından çıkmaz. 81 milyona sempati ikmali yapacağına, otur talimat almadan işini yap. Başına bir amele çavuşu diktilerse de onurlu bir tavır, tutum takın. Bu yönetmelik değişikliği AK Parti'nin laik eğitimin içine sinmediğinin, laik eğitimi ortada kaldırma anlayışının AK Parti ve Erdoğan'da egemen olduğunun açık kanıtıdır. "
- "Bu yapılmazsa Mecliste iyi şeyler olmaz"
TBMM İçtüzük değişikliği çalışmalarına da işaret eden Altay, bu çalışmanın, AK Parti'nin, TBMM'yi, işlevsiz, sembolik kurum haline getirmesinin somut işareti olduğunu savundu.
TBMM İçtüzüğünün nasıl değişeceğinin, teamüllerde belli olduğunun altını çizen Altay, uzlaşma komisyonu kurulup, enine boyuna tartışılıp, ortalama yol bulunması gerektiğini belirtti. Altay, bu yapılmazsa Mecliste iyi şeyler olmayacağını öne sürerek, "Bu uzlaşma komisyonu kurulmadan, uzlaşma zemini aranmadan, 'sayısal çoğunluğumuz var içtüzüğü böyle yapacağız' derlerse, Mecliste müzakere olmaz, sert münakaşa olur, olmaması gereken işler ve haller olur. Burası Meclis, Erdoğan'ın çiftliği değil." görüşünü savundu.
- "Her türlü doğru tavırda desteğimiz olacaktır"
CHP Grup Başkanvekili Altay, İdlib ile ilgili gelişmeleri de değerlendirdi.
Tahran zirvesinde Türkiye'nin tezlerinin kabul edilmediğini, Türkiye'nin İran ve Rusya'nın stratejisine tabi olduğunu ileri süren Altay, İdlib krizinde göç dalgasının başladığını, bedelini en ağır ödeyecek ülkenin önce Türkiye, sonra AB ülkeleri olduğunu söyledi.
Türkiye'nin, cihatçıları, "iyi cihatçılar", "kötü cihatçılar" diye ayırmaktan vazgeçmesi gerektiğini vurgulayan Altay, Türkiye'nin, bütün paydaş ülkelerle sıcak diplomasi götürmesi, AB'ye tehlikenin büyüklüğünü anlatması, Suriye sınırları içinde insani koridorun açılarak İdlib'teki sivillerin Suriye içerisindeki güvenli bölgelere yerleştirilmesi için çalışması gerektiğini söyledi.
CHP Grup Başkanvekili Altay, İdlib'te Türkiye'nin 12 gözetleme noktası bulunduğunu anımsatarak, "Gözetleme noktasına gönderdiğimiz askerlerimiz güvenliğin sağlanması için atılan adım var mı? Hava desteği planlandı mı?" sorularını yöneltti. Altay, hükümet ve TSK'yı bu konuda tedbir almaya çağırarak, şunları kaydetti:
"Hükümetin alacağı her türlü doğru tavır ve tutumda desteğimiz olacaktır. Ama muhalefet olarak hükümeti uyarmayı da görev sayıyoruz. BM derhal devreye girmeli, Türkiye, İdlib'te bütün muhalif grupların silah bırakması için yoğun temas içinde olmalıdır. İdlib artık ulusal güvenlik sorunudur. Türkiye'nin İdlib konusunda diplomasiyi elden bırakmadan Suriye merkezi yönetimini de yok saymadan, diplomatik süreci yürütmesi lazım. Gelecek her yüz bin göçmenin on bini terörist olacaktır, cihatçı unsurlar da sivillerin içine karışarak Türkiye'ye gelecektir. "
Bir gazetecinin, CHP'nin Cumhurbaşkanı adayı Muharrem İnce'nin, dün yaptığı açıklamada, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığına aday olabileceğine dair yeşil ışık yaktığına yönelik sözleri üzerine Altay, İnce'nin, CHP'nin bir değeri olduğunu belirtti.
Altay, "CHP'de münakaşadan çok müzakere olur, bu müzakereler çerçevesinde bu sadece İnce'nin kararıyla olmaz, Sayın Genel Başkan, PM, İstanbul örgütünün kararıyla, mutabakatıyla olur, olmaz... Kendisinin de bu konuda daha net ifadeler kullanmasında fayda var." dedi.
Altay, bir soruya karşılık, CHP'nin yerel seçimlerden birinci parti olarak çıkacağını savundu.