'Afet Eğitimi Zorunlu Ders Olmalı'
Gelecek nesillerde afete yönelik farkındalık oluşturmak adına afet eğitiminin tüm eğitim seviyelerinde zorunlu ders olarak konması gerektiğini belirten İstanbul Aydın Üniversitesi Afet Eğitim Uygulama ve Araştırma Merkezi Koordinatörü Serhat Yılmaz, “Afet eğitimi zorunlu ders olmalı” dedi.
İstanbul Aydın Üniversitesi (İAÜ) Afet Eğitim Uygulama ve Araştırma Merkezi’nin (AFAM) koordinatörü Serhat Yılmaz, gelecek nesillerde afetlere yönelik farkındalık ve bilinç kazandırılması adına; ilk, orta, lise ve üniversitede afet eğitiminin zorunlu ders olması gerektiğini belirtti.
“Afet farkındalığı kendiliğinden oluşur”
Üniversite eğitiminden sonra iş yaşantısına atılacak olan vatandaşların, iş yerlerinde ve evlerinde afet risklerini dikkate alacağını ve yetiştireceği nesillerde de afet farkındalığının kendiliğinden oluşacağını ileri süren Yılmaz, “Bu şekilde afetin sadece deprem, sel, heyelan olmadığı, su ve enerji israfının, karbon salınımının, çevre kirliliğinin, bilinçsiz antibiyotik kullanımının ve daha birçok benzer sorunun da afet etkileri oluşturabileceği kavranabilir. Üstelik afetlerin sadece bir bölgede yaşayanların sorunu olunmadığı gibi neden olacağı zararlardan da tüm bölgelerin korunabilecek bir sistemin oluşması sağlanabilir” diye konuştu.
“Telafisi mümkün olmaz”
Adrese Dayalı Nüfus Kayıt Sistemi verilerine göre 2040 yılında Türkiye’nin nüfusunun 100 milyona ulaşacağını hatırlatan Yılmaz, “Ulusal ve uluslararası kaynakların sundukları verilere göre dinamik nüfus artışını korumaya devam eden ülkemizin bulunduğu coğrafya ayrıca, afete dönüşebilecek birçok riski de bünyesinde barındırıyor. Bu riskler içerisinde depremler, özellikle 1999 Marmara Depremleri sonrasında neden olabileceği kayıplar nedeniyle kamuoyunun dikkatini çekebilmişse de, bugün hala afetlerin neden olabileceği kayıpları büyük oranda engelleyebiliyoruz diyemiyoruz. Ülke topraklarının yüzde 92’sinin, nüfusunun ise yüzde 96’sının deprem riski altında olduğu bir ülke için bu durum gelişimin önündeki büyük engellerden biridir. Üstelik 1980’den sonra bölgesel olarak farklı düzeylerde etkisini göstermeye başlayan iklim değişikliği, jeolojik farklılıklardan kaynaklanan bölgesel riskler ve kentlerde oluşan yeni risk türlerinin oluşturacağı afetlere yönelik bir farkındalığın oluşmadığı da dikkate alınırsa gelecekte karşılaşabileceğimiz sorunların telafisi mümkün olmayacak” ifadelerini kullandı.
“Çalışmalar hızlandırılmalı”
Söz konusu durum tespitine göre afetlerle ilgili tedbir alınması için halen geç olmadığının altını çizen Yılmaz, “Afetlere yönelik devletin, özel sektörün, medyanın, sivil toplum kuruluşlarının, yerel yönetimlerin, üniversitelerin ve bireylerin sorumluluklarını yerine getirebilecek çalışmaların acil olarak kapsamlarının geliştirilerek hızlandırılması gerekiyor. Bu hususta toplum düzeyinde yürütülecek çalışmalara okullardan başlanması ise sürdürülebilir bir sistemin kurulmasını ve kısa sürede nüfusun büyük bölümüne ulaşılmasını sağlar. Bu etkinin rakamsal karşılığını ülkemizde eğitim ve öğretimlerine devam eden vatandaş sayıları açıkça ortaya koyuyor” dedi.
“Özel eğitimlerle olmaz”
Milli Eğitim Bakanlığı ve Yükseköğretim Kurumu verilerine göre tüm kademelerde toplam 22 milyon civarında öğrenci olduğunu hatırlatan Yılmaz, “Bu rakama 1 milyondan fazla öğretmeni ve 150 binden fazla akademisyeni de eklediğimizde, ülke nüfusunun yaklaşık 4’te 1’ine rahatlıkla afetlere karşı nasıl hazırlık yapılması gerektiğini öğretebileceğimizi gösteriyor. Ancak günümüzde afet eğitimleri zorunlu eğitim olarak sınıflandırdığımız safhasında yılda bir defa sıra altında çök - kapan - tutun ve tahliye tatbikatı ile üniversitelerde ise çoğunda olmamakla beraber ya seçmeli ders ya da çok azında bölüm olarak gerçekleştiriliyor. Toplum genelinde de durum çok farklı değil. Afetlerle yeteri kadar eğitim çalışmaları yürütülmemekle birlikte eğitim verme uğraşında olan ilgili kurumların gerçekleştirdiği eğitimlere de katılım oranları maalesef çok düşük sayılarda. Afet riski ve çeşitliliği açısından bu kadar yüksek etkilenme potansiyeline sahip bir ülkede sadece bu şekilde toplumda bir bilinç oluşturmayı beklemek ve olası afet sonuçlarını değiştirebilecek bir etki umut etmek gerçekçilikten çok uzak bir yaklaşım olur. Bu nedenle ilköğretimden başlayarak üniversite eğitiminde devam edecek şekilde afetlere hazırlık, bireysel ve kurumsal düzeyde afet yönetimi derslerinin zorunlu olması şart” ifadeleriyle sözlerini tamamladı.
Kaynak: İHA
“Afet farkındalığı kendiliğinden oluşur”
Üniversite eğitiminden sonra iş yaşantısına atılacak olan vatandaşların, iş yerlerinde ve evlerinde afet risklerini dikkate alacağını ve yetiştireceği nesillerde de afet farkındalığının kendiliğinden oluşacağını ileri süren Yılmaz, “Bu şekilde afetin sadece deprem, sel, heyelan olmadığı, su ve enerji israfının, karbon salınımının, çevre kirliliğinin, bilinçsiz antibiyotik kullanımının ve daha birçok benzer sorunun da afet etkileri oluşturabileceği kavranabilir. Üstelik afetlerin sadece bir bölgede yaşayanların sorunu olunmadığı gibi neden olacağı zararlardan da tüm bölgelerin korunabilecek bir sistemin oluşması sağlanabilir” diye konuştu.
“Telafisi mümkün olmaz”
Adrese Dayalı Nüfus Kayıt Sistemi verilerine göre 2040 yılında Türkiye’nin nüfusunun 100 milyona ulaşacağını hatırlatan Yılmaz, “Ulusal ve uluslararası kaynakların sundukları verilere göre dinamik nüfus artışını korumaya devam eden ülkemizin bulunduğu coğrafya ayrıca, afete dönüşebilecek birçok riski de bünyesinde barındırıyor. Bu riskler içerisinde depremler, özellikle 1999 Marmara Depremleri sonrasında neden olabileceği kayıplar nedeniyle kamuoyunun dikkatini çekebilmişse de, bugün hala afetlerin neden olabileceği kayıpları büyük oranda engelleyebiliyoruz diyemiyoruz. Ülke topraklarının yüzde 92’sinin, nüfusunun ise yüzde 96’sının deprem riski altında olduğu bir ülke için bu durum gelişimin önündeki büyük engellerden biridir. Üstelik 1980’den sonra bölgesel olarak farklı düzeylerde etkisini göstermeye başlayan iklim değişikliği, jeolojik farklılıklardan kaynaklanan bölgesel riskler ve kentlerde oluşan yeni risk türlerinin oluşturacağı afetlere yönelik bir farkındalığın oluşmadığı da dikkate alınırsa gelecekte karşılaşabileceğimiz sorunların telafisi mümkün olmayacak” ifadelerini kullandı.
“Çalışmalar hızlandırılmalı”
Söz konusu durum tespitine göre afetlerle ilgili tedbir alınması için halen geç olmadığının altını çizen Yılmaz, “Afetlere yönelik devletin, özel sektörün, medyanın, sivil toplum kuruluşlarının, yerel yönetimlerin, üniversitelerin ve bireylerin sorumluluklarını yerine getirebilecek çalışmaların acil olarak kapsamlarının geliştirilerek hızlandırılması gerekiyor. Bu hususta toplum düzeyinde yürütülecek çalışmalara okullardan başlanması ise sürdürülebilir bir sistemin kurulmasını ve kısa sürede nüfusun büyük bölümüne ulaşılmasını sağlar. Bu etkinin rakamsal karşılığını ülkemizde eğitim ve öğretimlerine devam eden vatandaş sayıları açıkça ortaya koyuyor” dedi.
“Özel eğitimlerle olmaz”
Milli Eğitim Bakanlığı ve Yükseköğretim Kurumu verilerine göre tüm kademelerde toplam 22 milyon civarında öğrenci olduğunu hatırlatan Yılmaz, “Bu rakama 1 milyondan fazla öğretmeni ve 150 binden fazla akademisyeni de eklediğimizde, ülke nüfusunun yaklaşık 4’te 1’ine rahatlıkla afetlere karşı nasıl hazırlık yapılması gerektiğini öğretebileceğimizi gösteriyor. Ancak günümüzde afet eğitimleri zorunlu eğitim olarak sınıflandırdığımız safhasında yılda bir defa sıra altında çök - kapan - tutun ve tahliye tatbikatı ile üniversitelerde ise çoğunda olmamakla beraber ya seçmeli ders ya da çok azında bölüm olarak gerçekleştiriliyor. Toplum genelinde de durum çok farklı değil. Afetlerle yeteri kadar eğitim çalışmaları yürütülmemekle birlikte eğitim verme uğraşında olan ilgili kurumların gerçekleştirdiği eğitimlere de katılım oranları maalesef çok düşük sayılarda. Afet riski ve çeşitliliği açısından bu kadar yüksek etkilenme potansiyeline sahip bir ülkede sadece bu şekilde toplumda bir bilinç oluşturmayı beklemek ve olası afet sonuçlarını değiştirebilecek bir etki umut etmek gerçekçilikten çok uzak bir yaklaşım olur. Bu nedenle ilköğretimden başlayarak üniversite eğitiminde devam edecek şekilde afetlere hazırlık, bireysel ve kurumsal düzeyde afet yönetimi derslerinin zorunlu olması şart” ifadeleriyle sözlerini tamamladı.