Ramazan'da Beslenme Uyarıları
Ordu Tabipler Odası Başkanı Doç. Dr. Esra Yancar Demir, Ramazan ayında beslenme düzeni ile ilgili uyarılarda bulundu.
Ramazan ayının başlamasıyla birlikte yemek saatlerinin yenen yemeğin çeşidi ve aktivite miktarına göre değişeceğini belirten Demir, bu ayda kalori miktarı yüksek kırmızı et, pilav, makarna, ekmek, hamur işi ve tatlıların tüketiminin arttığına dikkat çekti.
Bununla birlikte bireylerin yetersiz sıvı ve sebze-meyve tüketiminin Ramazan ayında karşılaşılan beslenme sorunlarından sadece birkaçı olduğunu vurgulayan Demir, sağlıklı ve dengeli beslenmeye önem verilerek, halsizlik, bitkinlik, depresif duygu durumu, mide şikayetleri, hazımsızlık, tansiyon ve şeker düşmesi gibi birçok sağlık probleminin önüne geçilebileceğini aktardı.
“Sahuru mutlaka yapın”
Ramazan ayında günde 3 öğün olarak tüketilmesi gereken ana öğün sayısının sahur ve iftar olarak 2 öğüne düştüğünü belirten Demir, sahurun mutlaka yapılması gerektiğini kaydetti.
Demir, “Sahurdan iftara kadar da uzun bir süre vardır. İnsanlar bu süreçte açlığı daha az hissetmek adına sahur öğününü kesinlikle atlamamalıdır. Sahur öğününü atlamak açlık süresini uzatacağından hem metabolizmayı yavaşlatacak hem de baş ağrısı, şeker düşüklüğü gibi sıkıntıların yaşanmasına sebep olacaktır. Sahurda mutlaka uzun süre tok tutacak; peynir, yumurta, süt, kuruyemiş ve özellikle kan şekerini uzun süre dengede tutan hurma gibi besinler tercih edilmelidir. Aşırı yağlı, kızartma ve kavurma işlemi görmüş besinlerden uzak durulmalıdır. Yine kan şekerini hızla yükselten (glisemik endeksi yüksek) üzüm, kavun, incir, muz gibi meyveler daha hızlı bir acıkma sağlayacağı için tercih edilmemelidir. Yine aynı şekilde şeker ve şekerli yiyecekler, tatlı tüketmemeye dikkat edilmelidir” dedi.
“İftarda basit önlem açlık hissini azaltabilir”
Özenle hazırlanan iftar sofralarına bir de gün boyu olan açlık hissi eklenince bireyde çok fazla miktarda yemek tüketimi olabileceğini belirten Demir, şu bilgileri verdi: “Alınacak basit önlemlerle gereksiz kalori alımının önüne geçilebilir. Oruç bir bardak oda sıcaklığında su ile açılmalıdır. Arkasından 1-2 adet zeytin, kayısı, hurma gibi iftariyeliklerden tüketilmeli, ardından 1 kase çorba içilip yemeye en az 15 dakika süreyle ara verilmelidir. Bundan sonra ana yemeye geçildiğinde açlık hissinin azaldığı fark edilecektir. Yemekte mutlaka sebze yemeyi veya salata bulunmalıdır. Kızartmalardan, yağlı yiyeceklerden, tuzlu ve baharatlı yemeklerden ve hamur işlerinden uzak durulmalıdır. Bunların yerine ızgara, haşlama, buğulama yöntemleriyle pişirilen daha hafif yemekler tüketilmelidir.”
“Tatlıyı iftardan 2 saat sonra tüketin”
Tatlı tüketiminin iftardan 2-2.5 saat sonra olması gerektiğinin altını çizen demir, “Yavaşlayan metabolizmayı hızlandırmak için iftar ile sahur arasına bir avuç kuru yemiş, 1-2 porsiyon meyve gibi 1-2 ara öğün eklenmelidir. Günlük tüketilmesi gereken 2-2,5 litre su iftar ile sahur arasına yayılarak yavaş yavaş tüketilmelidir. Bitki çayları ve ayranla sıvı alımı desteklenebilir. Çay içilecekse yemekten en az 45 dakika sonra tüketilmelidir. O yüzden kronik hastalığı olan herkesin sağlığına özen göstermesi, diyetine uyması ve ilaçlarını düzenli kullanmasının hem gerekli olduğu hem de dini sorumluluklarımız arasında olduğu unutulmamalıdır.”
Kaynak: İHA
Bununla birlikte bireylerin yetersiz sıvı ve sebze-meyve tüketiminin Ramazan ayında karşılaşılan beslenme sorunlarından sadece birkaçı olduğunu vurgulayan Demir, sağlıklı ve dengeli beslenmeye önem verilerek, halsizlik, bitkinlik, depresif duygu durumu, mide şikayetleri, hazımsızlık, tansiyon ve şeker düşmesi gibi birçok sağlık probleminin önüne geçilebileceğini aktardı.
“Sahuru mutlaka yapın”
Ramazan ayında günde 3 öğün olarak tüketilmesi gereken ana öğün sayısının sahur ve iftar olarak 2 öğüne düştüğünü belirten Demir, sahurun mutlaka yapılması gerektiğini kaydetti.
Demir, “Sahurdan iftara kadar da uzun bir süre vardır. İnsanlar bu süreçte açlığı daha az hissetmek adına sahur öğününü kesinlikle atlamamalıdır. Sahur öğününü atlamak açlık süresini uzatacağından hem metabolizmayı yavaşlatacak hem de baş ağrısı, şeker düşüklüğü gibi sıkıntıların yaşanmasına sebep olacaktır. Sahurda mutlaka uzun süre tok tutacak; peynir, yumurta, süt, kuruyemiş ve özellikle kan şekerini uzun süre dengede tutan hurma gibi besinler tercih edilmelidir. Aşırı yağlı, kızartma ve kavurma işlemi görmüş besinlerden uzak durulmalıdır. Yine kan şekerini hızla yükselten (glisemik endeksi yüksek) üzüm, kavun, incir, muz gibi meyveler daha hızlı bir acıkma sağlayacağı için tercih edilmemelidir. Yine aynı şekilde şeker ve şekerli yiyecekler, tatlı tüketmemeye dikkat edilmelidir” dedi.
“İftarda basit önlem açlık hissini azaltabilir”
Özenle hazırlanan iftar sofralarına bir de gün boyu olan açlık hissi eklenince bireyde çok fazla miktarda yemek tüketimi olabileceğini belirten Demir, şu bilgileri verdi: “Alınacak basit önlemlerle gereksiz kalori alımının önüne geçilebilir. Oruç bir bardak oda sıcaklığında su ile açılmalıdır. Arkasından 1-2 adet zeytin, kayısı, hurma gibi iftariyeliklerden tüketilmeli, ardından 1 kase çorba içilip yemeye en az 15 dakika süreyle ara verilmelidir. Bundan sonra ana yemeye geçildiğinde açlık hissinin azaldığı fark edilecektir. Yemekte mutlaka sebze yemeyi veya salata bulunmalıdır. Kızartmalardan, yağlı yiyeceklerden, tuzlu ve baharatlı yemeklerden ve hamur işlerinden uzak durulmalıdır. Bunların yerine ızgara, haşlama, buğulama yöntemleriyle pişirilen daha hafif yemekler tüketilmelidir.”
“Tatlıyı iftardan 2 saat sonra tüketin”
Tatlı tüketiminin iftardan 2-2.5 saat sonra olması gerektiğinin altını çizen demir, “Yavaşlayan metabolizmayı hızlandırmak için iftar ile sahur arasına bir avuç kuru yemiş, 1-2 porsiyon meyve gibi 1-2 ara öğün eklenmelidir. Günlük tüketilmesi gereken 2-2,5 litre su iftar ile sahur arasına yayılarak yavaş yavaş tüketilmelidir. Bitki çayları ve ayranla sıvı alımı desteklenebilir. Çay içilecekse yemekten en az 45 dakika sonra tüketilmelidir. O yüzden kronik hastalığı olan herkesin sağlığına özen göstermesi, diyetine uyması ve ilaçlarını düzenli kullanmasının hem gerekli olduğu hem de dini sorumluluklarımız arasında olduğu unutulmamalıdır.”