Tarih Ve Kültür Bağlamında Muş Uluslararası Sempozyumu Başladı
Başbakanlık Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu bünyesindeki Atatürk Araştırma Merkezi Başkanlığı ve Muş Alparslan Üniversitesi iş birliğiyle düzenlenen Tarih ve Kültür Bağlamında Muş Uluslararası Sempozyumu, 10 Mayıs’ta Muş Alparslan Üniversitesi Kongre ve Kültür Merkezi’ndeki açılış konuşmaları ile başladı.
“Sempozyum başlığının Muş için hayli geniş bir çerçeve çizdiğini” belirterek konuşmasına başlayan Atatürk Araştırma Merkezi Başkanı Prof. Dr. Mehmet Ali Beyhan, bir şehir için tarih ve kültür söz konusu olduğunda o şehrin her yönüyle ele alınması gerektiğini ve gerçekleşen bu sempozyumla Muş ilinin her yönüyle ele alınacağını dile getirdi. Muş’un kıdeminin Anadolu ile eş olduğunu söyleyen Atatürk Araştırma Merkezi Başkanı, Muş ve çevresinin İslam ile tanışmasının Hz. Ömer döneminde olduğunu ve tarihimizin övünç safhası Malazgirt Meydan Muharebesi ile Bizans (Doğu Roma) hâkimiyetinin sona ermeye başlamasıyla bölgenin bir Türk-İslam hüviyeti kazandığını sözlerine ekledi.
Sözlerine devam eden Beyhan, 16. yüzyılda Osmanlı Devleti’nin hâkimiyetine giren Muş’un 93 Harbi sonrası imzalanan Yeşilköy Antlaşması ve akabinde gerçekleşen Berlin Kongresi ile Vilayet-i Sitte kapsamına girdiğini söyledi.
1878’e kadar tarihimizde bir “Ermeni Sorunu”nun söz konusu olmadığını vurgulayan Beyhan sözlerine şöyle devam etti: “Vilayet-i Sitte kavramıyla beraber Ermeni Meselesi boy göstermeye başladı.
1890 yılından itibaren de bilhassa Van, Bitlis ve Muş’u da içine alan coğrafyada Ermeni tedhiş örgütleri terör estirmeye başladılar. O dönem aynı zamanda sömürgeci devletlerin zulümlerinin de tırmanışa geçtiği dönemdir.”
Ermeni tedhişinin kendini gösterdiği aynı dönemde sömürgeci devletlerin Afrika ve diğer bölgelerde yaptıkları katliamları “güvenlik ve asayişi sağlamak adına” gerçekleştirdiklerini söylemelerinin ilginçliğine değinen Beyhan, Batı basınında da yapılan katliamların bu şekilde yer aldığını söyledi.
“2. Abdülhamit’in, Ermeni tedhişini tedip etmek için aldığı önlemler Batı basınında farklı bir imajın oluşması için yer alıyordu” diyen Beyhan, ne yazık ki o dönem 2. Abdülhamit’e yönelik kullanılan yakışıksız tabirlerin ders kitaplarımızda son zamanlara kadar kullanıldığını dile getirdi.
Beyhan, kadim tarihiyle beraber Muş’un geniş tarım arazileri ve meralarıyla da önemli olduğunu vurguladı. Sözlerine “Bir ülkenin, bir milletin, bir devletin teknolojik gelişimi hangi noktada olursa olsun ekonomik gücü hangi kertede olursa olsun eğer kendi nüfusunu besleyemiyorsa; hem hayvansal ürünlerle temel gıdaları meydana getiren hem de tarımsal ürünleriyle eğer besleyemiyorsa o teknolojik gücün kıymet-i harbiyesi söz konusu değildir” şeklinde devam eden Atatürk Araştırma Merkezi Başkanı, tarımsal potansiyeli fazla arazilere ve önemli ölçüde tatlı su kaynaklarına sahip olmasına rağmen Türkiye’nin ciddi tarım problemleri olduğuna söyledi.
Yapılan bu tür sempozyumlarla hem bu tür sorunlara çözüm bulunacak bilgi üretiminin gerçekleştiğini hem de ele alınan bölgenin kültürel dokusu da incelenerek geleceğe yönelik sonuçlar elde edileceğini vurguladı.
Atatürk Araştırma Merkezi Başkanı’nın ardından söz alan Muş Valisi Aziz Yıldırım konuşmasında böyle bir sempozyumun gerçekleşmesinin Muş’un tarihinin ve kültürünün bilinmesine büyük bir hizmet vereceğini belirtti.
26 Ağustos 1071 Malazgirt Zaferi’nin bizleri Anadolu’yla Anadolu’yu da İslam’la buluşturduğunu belirten Yıldırım, 947 yıl önce gerçekleşen bu zaferin “milletimizin hem şehit olduğu hem de bu sayede yaşama hakkı kazandığı bir var olma mücadelesi” olduğunu söyledi.
Muş tarihi üzerine ilk defa yapılan bu sempozyumun son olmamasını temennisini de sözlerine ekledi.
Muş Alparslan Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Fethi Ahmet Polat, Muş Alparslan Üniversitesi olarak ilmî ve kültürel etkinlik çıtalarını her geçen gün daha da yükseltmeye gayret ettiklerini söyledi.
Muş Belediye Başkanı Feyat Asya gerçekleştirdiği konuşmada gerçekleşen bu sempozyumun Muş’un köklü geçmişine bakmak için heyecan verici bir fırsat olduğunu belirtti.
Açılış konuşmalarının ardından Atatürk Araştırma Merkezi Başkanı’nın yönetiminde Muş’a yönelik araştırma ve istatistiklere dayalı bilgilerin sunulduğu bir açılış oturumu gerçekleştirildi.
Yerli ve yabancı bilim insanlarının katkıda bulunacağı sempozyum iki gün sürecek ve 78 adet bildiri sunulacak.
Kaynak: İHA
Sözlerine devam eden Beyhan, 16. yüzyılda Osmanlı Devleti’nin hâkimiyetine giren Muş’un 93 Harbi sonrası imzalanan Yeşilköy Antlaşması ve akabinde gerçekleşen Berlin Kongresi ile Vilayet-i Sitte kapsamına girdiğini söyledi.
1878’e kadar tarihimizde bir “Ermeni Sorunu”nun söz konusu olmadığını vurgulayan Beyhan sözlerine şöyle devam etti: “Vilayet-i Sitte kavramıyla beraber Ermeni Meselesi boy göstermeye başladı.
1890 yılından itibaren de bilhassa Van, Bitlis ve Muş’u da içine alan coğrafyada Ermeni tedhiş örgütleri terör estirmeye başladılar. O dönem aynı zamanda sömürgeci devletlerin zulümlerinin de tırmanışa geçtiği dönemdir.”
Ermeni tedhişinin kendini gösterdiği aynı dönemde sömürgeci devletlerin Afrika ve diğer bölgelerde yaptıkları katliamları “güvenlik ve asayişi sağlamak adına” gerçekleştirdiklerini söylemelerinin ilginçliğine değinen Beyhan, Batı basınında da yapılan katliamların bu şekilde yer aldığını söyledi.
“2. Abdülhamit’in, Ermeni tedhişini tedip etmek için aldığı önlemler Batı basınında farklı bir imajın oluşması için yer alıyordu” diyen Beyhan, ne yazık ki o dönem 2. Abdülhamit’e yönelik kullanılan yakışıksız tabirlerin ders kitaplarımızda son zamanlara kadar kullanıldığını dile getirdi.
Beyhan, kadim tarihiyle beraber Muş’un geniş tarım arazileri ve meralarıyla da önemli olduğunu vurguladı. Sözlerine “Bir ülkenin, bir milletin, bir devletin teknolojik gelişimi hangi noktada olursa olsun ekonomik gücü hangi kertede olursa olsun eğer kendi nüfusunu besleyemiyorsa; hem hayvansal ürünlerle temel gıdaları meydana getiren hem de tarımsal ürünleriyle eğer besleyemiyorsa o teknolojik gücün kıymet-i harbiyesi söz konusu değildir” şeklinde devam eden Atatürk Araştırma Merkezi Başkanı, tarımsal potansiyeli fazla arazilere ve önemli ölçüde tatlı su kaynaklarına sahip olmasına rağmen Türkiye’nin ciddi tarım problemleri olduğuna söyledi.
Yapılan bu tür sempozyumlarla hem bu tür sorunlara çözüm bulunacak bilgi üretiminin gerçekleştiğini hem de ele alınan bölgenin kültürel dokusu da incelenerek geleceğe yönelik sonuçlar elde edileceğini vurguladı.
Atatürk Araştırma Merkezi Başkanı’nın ardından söz alan Muş Valisi Aziz Yıldırım konuşmasında böyle bir sempozyumun gerçekleşmesinin Muş’un tarihinin ve kültürünün bilinmesine büyük bir hizmet vereceğini belirtti.
26 Ağustos 1071 Malazgirt Zaferi’nin bizleri Anadolu’yla Anadolu’yu da İslam’la buluşturduğunu belirten Yıldırım, 947 yıl önce gerçekleşen bu zaferin “milletimizin hem şehit olduğu hem de bu sayede yaşama hakkı kazandığı bir var olma mücadelesi” olduğunu söyledi.
Muş tarihi üzerine ilk defa yapılan bu sempozyumun son olmamasını temennisini de sözlerine ekledi.
Muş Alparslan Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Fethi Ahmet Polat, Muş Alparslan Üniversitesi olarak ilmî ve kültürel etkinlik çıtalarını her geçen gün daha da yükseltmeye gayret ettiklerini söyledi.
Muş Belediye Başkanı Feyat Asya gerçekleştirdiği konuşmada gerçekleşen bu sempozyumun Muş’un köklü geçmişine bakmak için heyecan verici bir fırsat olduğunu belirtti.
Açılış konuşmalarının ardından Atatürk Araştırma Merkezi Başkanı’nın yönetiminde Muş’a yönelik araştırma ve istatistiklere dayalı bilgilerin sunulduğu bir açılış oturumu gerçekleştirildi.
Yerli ve yabancı bilim insanlarının katkıda bulunacağı sempozyum iki gün sürecek ve 78 adet bildiri sunulacak.