''12. Yüzyıldan Sonra İslam Düşünce Hafızamız Yok Oldu''
İstanbul Medeniyet Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Felsefe Bölümü Öğretim Üyesi Dr. Üçer: ''İslam Düşünce tarihi 12. yüzyıldan sonra kayda alınmayan bir tarih. Dönemler, şehirler ve havzaların ötesinde, kayıp isimler, metinler ve problemler de onlara dönüşümüzü bekliyor. Tekrar etmekten bıkmayalım, 'Unutmak kendi hikayenizi başkalarından dinlemeye rıza göstermek demektir', hatırlamak ise direnmektir''
İstanbul Medeniyet Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Felsefe Bölümü Öğretim Üyesi Dr. İbrahim Halil Üçer, İslam Düşünce tarihinin 12. yüzyıldan sonra kayda alınmayan bir tarih olduğunu belirterek, ''Dönemler, şehirler ve havzaların ötesinde, kayıp isimler, metinler ve problemler de onlara dönüşümüzü bekliyor. Tekrar etmekten bıkmayalım, 'Unutmak kendi hikayenizi başkalarından dinlemeye rıza göstermek demektir', hatırlamak ise direnmektir.'' dedi
Al Sharq'ın (Eş-Şark Forum) İstanbul Medeniyet Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Felsefe Bölümü Öğretim Üyesi Dr. İbrahim Halil Üçer'in konuşmacı olarak katıldığı "İlham Verici Projeler Serisi: İslam Düşünce Atlası" etkinliği, Al Sharq Yenibosna Ofisi'nde gerçekleştirildi.
Dr. Üçer, İslam Düşünce Atlası’nı biri, "Parçaları yeniden birleştir ve küreyi keşfet", diğeri ise "hatırla ve kendi hikayeni yazmaya başla" ifadeleriyle tanımladı.
İslam Düşünce Atlası'nın zaman kategorisinde yapılacak çalışmaların detaylarını anlatan Üçer, "İslam Düşünce Atlası, 3 ciltlik ve yaklaşık bin 500 sayfalık bir kitap web tabanlı programlar içeren açık erişimli bir web sitesi aracılığıyla, İslam düşünce tarihini zaman-mekan-öğreti-ekol değişkenleri etrafında, bütüncül bir yolla anlatmayı amaçlıyor. Bu yönüyle Atlas'ın bizi bütüncül bir coğrafyaya ve kesintisiz bir zamansal sürekliliğe davet eden yeni bir düşünce tarihi yazımı önerisi olduğunu söyleyebiliriz. İslam Düşünce Atlası, zaman kategorisinde, klasik İslam düşünürleri İbn-i Sina'dan modern zaman düşünürleri Sezai Karakoç’a veya Aliya İzzetbegoviç'e kadar bir çok isme ulaşılabilir." diye konuştu.
Dr. Üçer, İslam Düşünce Atlası'nın İlmi Etüdler Derneği’nde (İLEM) Konya Büyükşehir Belediyesi'nin destekleriyle yürütülen düşünce tarihi yazımı projesi olduğunu belirtti.
Projeyi, ''Biraz sembolik bir biçimde, içinde yaşadığımız fakat birbirinden koparılmış birçok maddi ve manevi ögeye dair giderek yabancılaşmaya varan şaşkın bakışlarımızdan kurtulma çabasının bir ürünü olarak tanımlayabilirim'' şeklinde yorumlayan Üçer, şunları söyledi:
''Atlas’ı hazırladığımız 3 yıl boyunca, İslam dünyasının farklı birçok bölgesine çeşitli vesilelerle seyahatler gerçekleştirdim. Fez’den Yeni Delhi'ye, Kahire’den Kudüs'e ya da Amasya’dan Harput'a kadar birçok şehirde üstesinden gelmeye çalıştığım şey, bu bakıştan ibaretti. Atlas aracılığıyla dikkati çekmeyi umduğumuz şey, gündelik hayatımızın olağan estetik ve kültürel parçalarına ya da hafızamızın kurucu ögelerine karşı bu perdeli bakışın üstesinden gelmenin bir yolunun, aralarındaki ilişkileri kaybettiğimiz bu parçalara dair bütüncül bir bakıştan geçtiğidir.''
- ''İslam düşünce hafızamız yok oluyor''
Dr. İbrahim Halil Üçer, İslam düşünce tarihinin 12. yüzyıldan sonra sona erdiğini 12. yüzyıldan 20. yüzyıla kadar olan kısmın kayıtlara geçmediğini, dolayısıyla İslam'ın birçok tanımının hafızalardan silindiğini ya da karşılığı olmadığını aktardı.
Üçer, neden böyle bir çalışmaya ihtiyaç duyduklarına dair şu değerlendirmelerde bulundu:
''İslam düşünce geleneğinin doğal sürekliliğini yitirmeye yüz tuttuğu bir zaman diliminde, hafızamızın kurucu ögeleri arasındaki ilişkilere dair idrakimiz de giderek zayıflamaya başlamıştır. Bu durum maddi iskeletlerini tevarüs ettiğimiz söz konusu ögelerin gerçek anlamlarına dair doğru bir anlayıştan bizi uzaklaştırmakla kalmamış, aynı zamanda bir düşünce geleneğini inşa eden anlamlı bir çerçevenin neye benzeyebileceğiyle ilgili bir idrak yoksunluğuna neden olmuştur.
Belki de daha endişe verici bir durum, düşünce tarihini taşıyan coğrafyanın gerçek bir temsilini veren şehirlerin giderek sadece bir addan ibaret hale gelmiş olmasıdır. Bugün bizim için Belh'in, Herat'ın, Hive'nin, Taşkent'in, Şahcihanabad ya da Ekberabad’ın, Tebriz'in, Konya'nın, Ahlat'ın, Sivas ya da Kayseri'nin düşünce tarihinde üstlendikleri kurucu roller ve sağladıkları mecraların sadece aktüelliğini yitirdiğini değil, aynı zamanda tarih içerisindeki anlamlarını da kaybedecek bir duruma geldiğini söyleyebiliriz.''
- ''Hikayemizi başkalarından dinlemeye razı olmayalım''
Dr. Üçer, 14'üncü, 15'inci ya da 16'ncı yüzyılların, bir İslam düşünce tarihçisi için kayıp yüzyıllar olduğunu savunarak, "Kadime nispetle muhasebe' evresi olarak tasvir ettiğimiz 17'nci yüzyılın bugüne dek tümüyle karanlıkta kaldığını söyleyebiliriz.'' dedi.
Özellikle Avrupa-merkezci tarih yazımından, İslam düşünce tarihi yazıcılığının da nasibini aldığını kaydeden Üçer, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Genel olarak İslam kültürü, bir tür tarih ve coğrafya hırsızlığı ile maluldür. Özellikle Avrupa-merkezci tarih yazımı, dünya tarihini Avrupa'daki gelişmeleri doğuracak bir biçimde örgütleyerek kaleme alır. Bundan, İslam düşünce tarihi yazıcılığı da nasibini almıştır. Düşünce tarihimiz Avrupa'yı etkilediği oranda makbul sayılmış, Avrupa’ya doğrudan etkisi gözlenmeyen dönemler tarih dışına atılmıştır. Söz gelimi 14'ncü, 15'inci ya da 16'ncı yüzyıllar, bir İslam düşünce tarihçisi için kayıp yüzyıllardır. Semerkant, Herat, Tebriz, Sivas, Musul, Bursa, Tokat ya da İstanbul gibi şehirlerin, düşünce tarihi açısından elde ettikleri kurucu rolden uzaklaştırıldığını görüyoruz. Söz gelimi Basra şehri bir bütün olarak İslam düşünce tarihi için kurucu bir merkez şehir hüviyetine sahiptir. Oysa bugün Basra bizim için çok az şey ifade ediyor. Dönemler, şehirler ve havzaların ötesinde, kayıp isimler, metinler ve problemler de onlara dönüşümüzü bekliyor. Tekrar etmekten bıkmayalım, 'Unutmak kendi hikayenizi başkalarından dinlemeye rıza göstermek demektir', hatırlamak ise direnmektir.''
İslam Düşünce Atlası'nın zamansal ve mekansal içe çöküşlerden kaçınmayı mümkün kılacak bir biçimde yeni ve bütüncül bir okuma gerekliliğine işaret eden Üçer, sözlerini şöyle tamamladı:
''İslam düşünce tarihine dair bütüncül bir okuma önerisinin öne çıktığını söyleyebiliriz. Bu amaçla bir yandan kapsamlı değişkenler üzerinden, diğer yandan Atlas’ın göstermeyi amaçladığı ilişkilerin dinamik yapısının keşfine imkan veren web tabanlı programlar üzerinden İslam düşünce tarihini bütüncül bir bakışla yeniden ele alır. Kitabı bu amacı gerçekleştirmek üzere 8 temel bileşen üzerine inşa ettik: Dönemler, alan yazıları, bilgin maddeleri, kitap haritaları ve onları takiben kurum, mimari eser ve şehir maddeleri. Buradaki bileşenlerin, kendisi üzerinde hayatiyet kazandığı tarihi ve kültürel coğrafyayı gösterecek. ''
Kaynak: AA
Al Sharq'ın (Eş-Şark Forum) İstanbul Medeniyet Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Felsefe Bölümü Öğretim Üyesi Dr. İbrahim Halil Üçer'in konuşmacı olarak katıldığı "İlham Verici Projeler Serisi: İslam Düşünce Atlası" etkinliği, Al Sharq Yenibosna Ofisi'nde gerçekleştirildi.
Dr. Üçer, İslam Düşünce Atlası’nı biri, "Parçaları yeniden birleştir ve küreyi keşfet", diğeri ise "hatırla ve kendi hikayeni yazmaya başla" ifadeleriyle tanımladı.
İslam Düşünce Atlası'nın zaman kategorisinde yapılacak çalışmaların detaylarını anlatan Üçer, "İslam Düşünce Atlası, 3 ciltlik ve yaklaşık bin 500 sayfalık bir kitap web tabanlı programlar içeren açık erişimli bir web sitesi aracılığıyla, İslam düşünce tarihini zaman-mekan-öğreti-ekol değişkenleri etrafında, bütüncül bir yolla anlatmayı amaçlıyor. Bu yönüyle Atlas'ın bizi bütüncül bir coğrafyaya ve kesintisiz bir zamansal sürekliliğe davet eden yeni bir düşünce tarihi yazımı önerisi olduğunu söyleyebiliriz. İslam Düşünce Atlası, zaman kategorisinde, klasik İslam düşünürleri İbn-i Sina'dan modern zaman düşünürleri Sezai Karakoç’a veya Aliya İzzetbegoviç'e kadar bir çok isme ulaşılabilir." diye konuştu.
Dr. Üçer, İslam Düşünce Atlası'nın İlmi Etüdler Derneği’nde (İLEM) Konya Büyükşehir Belediyesi'nin destekleriyle yürütülen düşünce tarihi yazımı projesi olduğunu belirtti.
Projeyi, ''Biraz sembolik bir biçimde, içinde yaşadığımız fakat birbirinden koparılmış birçok maddi ve manevi ögeye dair giderek yabancılaşmaya varan şaşkın bakışlarımızdan kurtulma çabasının bir ürünü olarak tanımlayabilirim'' şeklinde yorumlayan Üçer, şunları söyledi:
''Atlas’ı hazırladığımız 3 yıl boyunca, İslam dünyasının farklı birçok bölgesine çeşitli vesilelerle seyahatler gerçekleştirdim. Fez’den Yeni Delhi'ye, Kahire’den Kudüs'e ya da Amasya’dan Harput'a kadar birçok şehirde üstesinden gelmeye çalıştığım şey, bu bakıştan ibaretti. Atlas aracılığıyla dikkati çekmeyi umduğumuz şey, gündelik hayatımızın olağan estetik ve kültürel parçalarına ya da hafızamızın kurucu ögelerine karşı bu perdeli bakışın üstesinden gelmenin bir yolunun, aralarındaki ilişkileri kaybettiğimiz bu parçalara dair bütüncül bir bakıştan geçtiğidir.''
- ''İslam düşünce hafızamız yok oluyor''
Dr. İbrahim Halil Üçer, İslam düşünce tarihinin 12. yüzyıldan sonra sona erdiğini 12. yüzyıldan 20. yüzyıla kadar olan kısmın kayıtlara geçmediğini, dolayısıyla İslam'ın birçok tanımının hafızalardan silindiğini ya da karşılığı olmadığını aktardı.
Üçer, neden böyle bir çalışmaya ihtiyaç duyduklarına dair şu değerlendirmelerde bulundu:
''İslam düşünce geleneğinin doğal sürekliliğini yitirmeye yüz tuttuğu bir zaman diliminde, hafızamızın kurucu ögeleri arasındaki ilişkilere dair idrakimiz de giderek zayıflamaya başlamıştır. Bu durum maddi iskeletlerini tevarüs ettiğimiz söz konusu ögelerin gerçek anlamlarına dair doğru bir anlayıştan bizi uzaklaştırmakla kalmamış, aynı zamanda bir düşünce geleneğini inşa eden anlamlı bir çerçevenin neye benzeyebileceğiyle ilgili bir idrak yoksunluğuna neden olmuştur.
Belki de daha endişe verici bir durum, düşünce tarihini taşıyan coğrafyanın gerçek bir temsilini veren şehirlerin giderek sadece bir addan ibaret hale gelmiş olmasıdır. Bugün bizim için Belh'in, Herat'ın, Hive'nin, Taşkent'in, Şahcihanabad ya da Ekberabad’ın, Tebriz'in, Konya'nın, Ahlat'ın, Sivas ya da Kayseri'nin düşünce tarihinde üstlendikleri kurucu roller ve sağladıkları mecraların sadece aktüelliğini yitirdiğini değil, aynı zamanda tarih içerisindeki anlamlarını da kaybedecek bir duruma geldiğini söyleyebiliriz.''
- ''Hikayemizi başkalarından dinlemeye razı olmayalım''
Dr. Üçer, 14'üncü, 15'inci ya da 16'ncı yüzyılların, bir İslam düşünce tarihçisi için kayıp yüzyıllar olduğunu savunarak, "Kadime nispetle muhasebe' evresi olarak tasvir ettiğimiz 17'nci yüzyılın bugüne dek tümüyle karanlıkta kaldığını söyleyebiliriz.'' dedi.
Özellikle Avrupa-merkezci tarih yazımından, İslam düşünce tarihi yazıcılığının da nasibini aldığını kaydeden Üçer, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Genel olarak İslam kültürü, bir tür tarih ve coğrafya hırsızlığı ile maluldür. Özellikle Avrupa-merkezci tarih yazımı, dünya tarihini Avrupa'daki gelişmeleri doğuracak bir biçimde örgütleyerek kaleme alır. Bundan, İslam düşünce tarihi yazıcılığı da nasibini almıştır. Düşünce tarihimiz Avrupa'yı etkilediği oranda makbul sayılmış, Avrupa’ya doğrudan etkisi gözlenmeyen dönemler tarih dışına atılmıştır. Söz gelimi 14'ncü, 15'inci ya da 16'ncı yüzyıllar, bir İslam düşünce tarihçisi için kayıp yüzyıllardır. Semerkant, Herat, Tebriz, Sivas, Musul, Bursa, Tokat ya da İstanbul gibi şehirlerin, düşünce tarihi açısından elde ettikleri kurucu rolden uzaklaştırıldığını görüyoruz. Söz gelimi Basra şehri bir bütün olarak İslam düşünce tarihi için kurucu bir merkez şehir hüviyetine sahiptir. Oysa bugün Basra bizim için çok az şey ifade ediyor. Dönemler, şehirler ve havzaların ötesinde, kayıp isimler, metinler ve problemler de onlara dönüşümüzü bekliyor. Tekrar etmekten bıkmayalım, 'Unutmak kendi hikayenizi başkalarından dinlemeye rıza göstermek demektir', hatırlamak ise direnmektir.''
İslam Düşünce Atlası'nın zamansal ve mekansal içe çöküşlerden kaçınmayı mümkün kılacak bir biçimde yeni ve bütüncül bir okuma gerekliliğine işaret eden Üçer, sözlerini şöyle tamamladı:
''İslam düşünce tarihine dair bütüncül bir okuma önerisinin öne çıktığını söyleyebiliriz. Bu amaçla bir yandan kapsamlı değişkenler üzerinden, diğer yandan Atlas’ın göstermeyi amaçladığı ilişkilerin dinamik yapısının keşfine imkan veren web tabanlı programlar üzerinden İslam düşünce tarihini bütüncül bir bakışla yeniden ele alır. Kitabı bu amacı gerçekleştirmek üzere 8 temel bileşen üzerine inşa ettik: Dönemler, alan yazıları, bilgin maddeleri, kitap haritaları ve onları takiben kurum, mimari eser ve şehir maddeleri. Buradaki bileşenlerin, kendisi üzerinde hayatiyet kazandığı tarihi ve kültürel coğrafyayı gösterecek. ''